Ve İnsan Köpekle Tanıştı Üzerine Etolojik ve Evrimsel Bir İnceleme
Kitabın Adı:Ve İnsan Köpekle TanıştıYazar :Konrad LorenzÇevirmen:Sayfa:424 Cilt:Ciltsiz Boyut:12 X 20 Son Baskı:13 Eylül, 2023 İlk Baskı:13 Eylül, 2023 Barkod:9786254497995 Kapak Tsr.:Editör:Kapak Türü:Karton Yayın Dili:Türkçe Orijinal Dili:İngilizce Orijinal Adı: E l'uomo incontrò il cane
Ve İnsan Köpekle Tanıştı Üzerine Etolojik ve Evrimsel Bir İnceleme
Giriş
Konrad Lorenz (1903–1989), Avusturyalı bir zoolog ve modern etolojinin (hayvan davranış bilimi) kurucusudur. Lorenz 1973’te Nobel Fizyoloji veya Tıp Ödülü’nü, içgüdüsel davranış kalıplarının evrimsel kökenlerini ortaya koyan çalışmalarıyla paylaşmıştır. Örneğin, Lorenz 1930’larda kuluçkadan yeni çıkmış kuşların ilk gördüklerine (örn. insana) bağlanarak onları takip ettiği “imprinting” (izlenim) fenomenini keşfetmiş ve bunu deneylerle kanıtlamıştır. Ve İnsan Köpekle Tanıştı (alm. So kam der Mensch auf den Hund, 1949) Lorenz’in bu mirasının evcil köpeklere uygulanmış örneklerinden biridir. Bilimsel gözlemleri ve kişisel anekdotları içeren bu eser, insan-köpek ilişkileri ve köpek davranışları konusunda hem akademik hem de genel okuyucu için değerli bulgular sunar. Kitabın anlatım tarzı oldukça samimidir: Amazon’da yapılan tanıtımda, Lorenz’in “hayvanlarla konuşan adam” sıfatıyla hem insan hem hayvan düşünce ve duygularına dair içgörüler sunduğu; sevgiyle çizdiği köpek portreleriyle hem eğitici hem de keyifli bir okuma deneyimi yarattığı vurgulanır.
Literatür Arka Planı
Lorenz’in etolojik yaklaşımı, hayvan davranışını doğal ortamında gözlemleyerek anlamaya dayanır. Bir hayvanın davranış repertuarını tamamen görebilmek için onun doğasına en uygun koşullarda incelenmesi gerektiğini savunmuştur. Kendi çalışma hayatında Lorenz, kuşlardan köpeklere kadar pek çok türü uzun süreli ve titiz biçimde incelemiş; bunların davranışlarını detaylı günlükler hâlinde kaydetmiştir. Örneğin, tıp eğitimini sürdürürken bir karga sürüsüne dair tuttuğu gözlem günlüğü 1927’de bilimsel bir dergide yayımlanmıştır. Bu yöntem; davranışın biyolojik temellerini, bireydeki öğrenme süreçlerinden ayrı düşünerek, evrimsel geçmişe dayalı içgüdüsel kalıplar perspektifinden anlamayı hedefler. Lorenz’in “etiketlerde” bahsettiği gibi davranışlar, uyaranlara karşı ortaya çıkan sabit eylemler dizilerinden oluşur ve bu eylemler türün evrimsel geçmişinde seçilmiş kalıpları yansıtır (örneğin yavruların anneye yakınlık hissi). Ancak Lorenz, gözlemlerini yaparken sık sık insana özgü terimler de kullanmış; “sadakat” gibi kavramları köpek davranışlarına atıfla açıklamıştır. Bu tutum kendi içinde bir antropomorfizme işaret etmekle birlikte, amacı insanların da empati kurabileceği bir dil kullanarak hayvan davranışlarını anlatmaktır.
Evcil köpeklerin evrimsel tarihçesi de Lorenz’in dikkat ettiği konulardandır. Eserin başlangıcında bir halk masalı kurgusuyla, eski uygarlıklarda çakal ve kurtların insan kampına giderek besin artıklarından yararlandığı; zamanla avcılıkta ortaklık kurdukları anlatılır. Lorenz’in teorisine göre atalarımız önce Altın Çakallar’ı, sonra Kurtları evcilleştirmiştirqualitativesociologyreview.orgqualitativesociologyreview.org. Altın çakallar önce kamp çevresinde avcıları uyarıp artıkları kaparak insanların yanına yerleşmiş; Kurt soylu köpekler ise av sürülerinde iş birliği yapacak hale gelmiştir. Böylece köpekler hem yiyecek kazanmış hem de insanlara koruma sağlayarak karşılıklı fayda ortaklığı kurmuşturqualitativesociologyreview.org. Yirminci yüzyıl ortalarında kabul gören bu yaklaşım, özellikle Lorenz’in “Aureus” (Altın Çakal kökenli) ile “Lupus” (Kurt kökenli) köpekler ayrımıyla somutlaştırılmıştırqualitativesociologyreview.org. Buna göre, Orta Avrupa kökenli “çakalsı” köpekler sahibini ebeveyni gibi görürken, Kuzey kökenli “kurtsal” köpekler sahibini adeta sürünün lideri gibi algılarqualitativesociologyreview.org. Lorenz, “‘çocuksu çakalsı’ köpeğin itaatkarlığının, Lupus köpekte gururlu bir ‘adam gibi’ sadakatle eşleştiğini” yazarqualitativesociologyreview.org.
Günümüz biliminde köpek evcilleştirmesi üzerine farklı bulgular vardır. Moleküler genetik çalışmalar, köpeklerin kurtlardan yaklaşık 15–40 bin yıl önce ayrıldığını göstermektedir. Örneğin Frantz ve ark. (2016) güney Çin/Asya kökenli bir evcilleştirme dalgasını (yakl. 12.500 yıl önce) ve Avrupa kökenli ayrı bir dalgayı (yakl. 15.000 yıl önce) ortaya koymuştur. Bulunan izole köpek kemiklerinden Bonn-Oberkassel gömüt yerindeki 14.000 yıllık insan-köpek ortak gömme bunlara örnektir. Bu veriler, Lorenz’in önerdiği altın çakal evcilleştirme öyküsü yerine, daha eski bir kurt kaynaklı evcilleşme sürecini işaret etmektedir. Man Meets Dog yayınlandığında bu genetik/arkeolojik veri yoktu; fakat güncel bilgiler, tüm evcil köpeklerin ağırlıklı olarak kurttan türediğini ve evcilleşmenin belki de farklı coğrafyalarda bağımsız gerçekleştiğini göstermektedir.
Ana Temaların İncelenmesi
İnsan-Köpek İlişkilerinin Evrimsel ve Tarihsel Kökenleri
Lorenz’in kitabında insan-köpek bağının derin kökenlerine dair öyküler bulunur. Birinci bölümde, insanın köpekle karşılaşmasının ilkel bir sahnesi anlatılır: Bir avcı topluluğu açlık ve tehlike içinde hayatta kalmaya çalışırken kamp çevresindeki çakallar onlara yaklaşır. İnsanlar çakalları besleyerek birbirlerine güven oluşturur ve uzun vadede köpeklerin avlanma, bekçilik gibi rolleri evcilleşme sürecini başlatırqualitativesociologyreview.orgqualitativesociologyreview.org. Bu anlatı, Lorenz’in hipotetik senaryosu olmakla birlikte, insan-köpek birlikteliğinin yüzyıllar süren bir evrim ve adaptasyon sonucunda şekillendiği fikrini pekiştirir. Günümüzde, Lorenz’in bu hikâyesini destekleyecek arkeolojik kanıtlar karmaşıktır ancak genel kabul, köpeğin insanla belki on binlerce yıldır süren bir ortaklıktan doğduğu yönündedir.
Köpeklerin Davranış Repertuarı ve Lorenz’in Gözlemleri
Kitapta Lorenz, evcil köpeklerin davranış salınımını detaylandırır. Gözlemlerinden yola çıkarak köpekleri “içgüdüsel kalıpları düzenlenmiş” türler olarak yorumlar. Örneğin, köpeklerin önceki atalarıyla benzer sosyal davranışlar gösterdiğine dikkat çeker. Jackal (Altın Çakal) kökenli türlerde itaatkârlık, Lupus (Kurt) kökenlilerde ise liderlik sadakati öne çıkar. Lorenz’e göre köpeklerde görülen pek çok davranış (örneğin anneye itaat, sürü içi dayanışma) daha önce vahşi atalarında seçilmiş birer içgüdüseldirqualitativesociologyreview.orgqualitativesociologyreview.org.
Lorenz ayrıca köpek beden diline özen gösterir. Kitabın bir bölümünde köpeklerin sinyallerini (“töreleri”) ele alır: Kulak basması, diş gösterme, kuyruk pozisyonu gibi işaretlerin korku, saldırganlık ya da dostluk anlamına gelebileceğini açıklar. Bu bölümlerde Lorenz’in kendi çizimleri de yer alır ve okuyucuya köpeklerin ifadelerini “okuma” konusunda rehberlik eder. Diğer bir gözlemi, köpeklerin sosyal yapısını kurduğu “sürü” kavramına dayalıdır. Öğrencilerini eğitirken kullandığı denkleme göre, en etkili eğitim köpeğin katılımını gerektirir; köpeğin “görev bilinci” olmadığı için eğitim ancak eğlenceli yapılırsa işe yarar. Bu bağlamda punisyonun yersiz olduğunu savunur.
Köpek Psikolojisi ve Duygulanımı
Lorenz’e göre köpekler sadece içgüdülerle hareket etmez, aynı zamanda bilinç sahibi ve duygusal varlıklardır. Çeşitli gözlemleriyle, köpeklerin insan dilini anlama, sevgi ve sadakat gösterebilme yeteneklerini vurgular. Hatta Lorenz, deneysel gözlemlerine dayanarak “köpeklerin bilinci ve duyguları olduğunu” ileri sürmüştür. Bu ifade, köpeklerin karmaşık psikolojik yaşantılara sahip olabileceği fikrini yansıtır. Aynı zamanda, evcilleşmenin köpek psikolojisinde önemli değişimler yarattığını da not eder. Lorenz, “köpeklerin kökleşmiş içgüdülerden kurtulup sürekli bir yavru haline dönüşerek” insanlara karşı kalıcı bağlılık geliştirdiğini belirtir. Onun deyişiyle, evcil köpekler adeta “kalıcı gençlik” özellikleri sayesinde sürekli sevgi ve şefkate ihtiyaç duyarlar. Bu bakımdan, sahipleriyle köpek arasındaki bağın insan-insan ilişkilerine kıyasla çok özel bir niteliğe sahip olduğunu vurgular. Örneğin Lorenz, “Bir köpeğin sadakati, bir insan dostluğunu gerektiren kadar sıkı ahlaki sorumluluklar isteyen kıymetli bir armağan” olarak tanımlamıştır. Ayrıca “Sadık bir köple kurulan bağ, yeryüzündeki bağlardan en uzun süreli olabilecek bağ kadar kalıcıdır” diyerek bu ilişkinin ne kadar derin olduğunu belirtir.
Sadakat, Saldırganlık, Öğrenme, Oyun ve Bağlanma
Lorenz’in kitapta öne çıkardığı temalardan biri sadakattir. Onun görüşüne göre köpek sadakati iki içgüdüsel kaynaktan gelir: Birincisi yavru köpeği annesine bağlayan kalıcı bağın evcilleşmiş hali, ikincisi ise sürü içi dayanışma ve lider sadakatidirqualitativesociologyreview.orgqualitativesociologyreview.org. Bu nedenle köpekler sahibine olan sevgilerini neşter gibi temiz bir içgüdü ile gösterirler. Tıpkı Lorenz’in vurguladığı gibi, bir köpek sahibine ebeveyni gibi değil de sürünün “lideri” gibi saygı duysa bile, bu da ayrı bir “adam gibi” sadakat biçimidirqualitativesociologyreview.org. Saldırganlık konusunda ise Lorenz’in temel savı, evcilleştirmenin köpeklerden her türlü tehlike arz eden içgüdüyü tamamen silmediğidir. Başka çalışmalar gibi Lorenz de hayvanlarda ve insanlarda saldırgan davranışın evrimsel işlevleri olduğunu belirtmiş, fakat daha sonra yazdığı satırlarda köpeklerin ya da insanların tamamen barışçıl olmayabileceğini kabul etmiştir. Nitekim Cambridge Üniversitesi yayınında belirtildiği üzere, Lorenz’in “evcilleşme tehlikeli davranışları büyük ölçüde ortadan kaldırmıştır” varsayımı ciddi bir hata olarak değerlendirilmiştir.
Öğrenme ve eğitim açısından Lorenz, köpeklerin de eğitilebileceğini göstermiştir. Dördüncü bölümde “Eğitim” başlığı altında, köpeklere “yere yat”, “sepet” (kulübe), “yanıma” komutlarını öğreterek günlük yaşamın kolaylaşacağını savunurqualitativesociologyreview.org. Köpeklerde duygusal bağların önemli olduğunu düşündüğünden, “pati” komutunu boş yere öğretmeyi gereksiz bulur; köpeğin patisiyle jest yapmasının daha çok duygusal ifade taşıdığını not ederqualitativesociologyreview.org. Böylece eğitimin köpekle eğlenceli bir süreç olması gerektiğini vurgular. Kitapta bahsedilmese de Lorenz, köpek oyunlarını da bağ kurma ve öğrenmenin bir parçası olarak görür; oyun davranışının sosyalleşme ve sadakatin pekişmesinde rol oynadığını ima eder.
Son olarak, Lorenz’in anlatım dili ve gözlem metodu da önemli bir temadır. Kitap, bilimsel kuramlardan ziyade çocuk kitabı veya günlük tarzında, sıcak ve mizahi bir üslupla yazılmıştır. Lorenz, deneysel bilim adamı kimliğinin ötesinde bir “anlatıcı”dır; kitabın tanıtımlarında içtenliği ve samimi gözlemleri övülür. Örneğin Amazon açıklamasında Lorenz’in hayvanlara duyduğu şefkati ve bilimsel yetkinliğini sergileyen “derin içgörüler” sunduğu, hemen her sayfada bulunan çizimler ve anekdotlarla “hayvan ve insan düşünce/davranışına dair bir içgörü” sağladığı belirtilir. Kitaptaki pek çok gözlem kişisel deneyime dayanır; Lorenz, köpekleri kendisi besleyerek büyütmüş ve onların günlük davranışlarını doğrudan not etmiştir. Kimi eleştirmenler bu durumu antropomorfik olarak nitelendirse de, Lorenz’in gözlem metodu esasen türler arası karşılaştırma ve evrimsel perspektif üzerine kuruludur. Anlatımındaki bu birleştirici yaklaşım, hem bilimsel topluluğa hem de hayvansever genel kitleye seslenen bir etki yaratmıştır.
Eleştirel Değerlendirme
Lorenz’in Ve İnsan Köpekle Tanıştı adlı eseri, hayvan davranış bilimi literatürüne önemli katkılar yapmış olsa da bazı yönleriyle eleştiriye açıktır. Kitabın en güçlü yanlarından biri, Lorenz’in kapsamlı doğrudan gözlemlerini içtenlikle aktarması ve okura samimi bir dilde hitap etmesidir. Sürükleyici anlatımı, köpek sevgisini ve sorumluluğunu vurgulaması hayvanseverler üzerinde büyük etki yapmıştır. Ayrıca, insan-köpek ilişkisinin evrimsel kökenlerine değinerek bu konuyu geniş bir çerçevede ele alması da özgündür. Lorenz, davranışların evrimsel tarihçesi ve biyolojik temelleri üzerine düşündürürken köpeklerle ilgili pek çok mitin arkasındaki gerçekleri sorgulamıştır. Öte yandan, kitabın metodolojik eksiklikleri ve tarihlenen varsayımları göze çarpar.
Birincisi, eser büyük ölçüde Lorenz’in anekdotlarına dayanır; sistematik deneyler veya geniş veri analizleri yerine birkaç köpekle yaşanmış gözlemler aktarılır. Bu nedenle ortaya koyduğu bazı sonuçlar sınırılı örnekleme bağlı kalabilir. Örneğin, Altın Çakal kökenli köpeklerle Kuzey kurt kökenliler arasında çizdiği ayrım, günümüz genetik bulgularıyla uyuşmamaktadır. Bilimsel araştırmalar bugünkü evcil köpeklerin esasen kurtların bir alt türünden geldiğini göstermiştir, Altın Çakal hipotezi ise büyük ölçüde terkedilmiştir. Dolayısıyla Lorenz’in bazı tarihsel kurguları artık güncel literatür tarafından desteklenmemektedir. Ayrıca, Latince terimleri kullanmasa da Köpeğin “sadakati” gibi insana özgü kavramları hayvan davranışına aktarması bir bakıma antropomorfizm eleştirilerine muhatap olmuşturqualitativesociologyreview.org. Eleştirmenler, bu tür terimlerin davranışı açıklamada sınırlayıcı ve yanlı olabileceğine işaret eder.
Ayrıca, Lorenz kitabın bazı bölümlerinde evcilleştirmeyi aşırı iyimser görüyor ve köpekleri fazlasıyla uysal gösteriyor gibi algılanabilecek ifadeler kullanmıştır. Cambridge Üniversitesi’nden Randall Lockwood’un belirttiği üzere, Lorenz’in Man Meets Dog’da köpeklerin evcilleştirilme sayesinde tehlikeli içgüdülerden arındığını ileri süren iddialarından pek çoğunu ileri yıllarda kendisi bile hatalı bulmuştur. Örneğin, “köpekler kurtların vahşi özelliklerini çok büyük oranda kaybetmiştir” gibi varsayımlarının bilimsel temeli olmadığı anlaşılmıştır. Günümüzde yapılan deneysel çalışmalar, tersine kurtların kendi sosyal grupları içinde köpeklere kıyasla daha toleranslı ve iş birliğine yatkın olabildiklerini göstermektedir (kuvvetlendirilmiş deneylerden elde edilen sonuçlar, aslında sürü içi paylaşımda kurtların köpeklere kıyasla daha az agresif olduğunu işaret etmiştir). Bu da Lorenz’in bazen evcilleşme üzerine fazla basitleştirilmiş kanaatlerine eleştiri getirmektedir.
Kitabın hazırlanış dönemi de not edilecek bir durumdur: Lorenz 1940’lı yıllarda Nazi Almanyası’na mensup bir araştırmacıydı ve ırksal seleksiyon gibi üslup örnekleri kullanmıştı. Kendisinin ileride pişmanlık duyduğunu belirtmesine rağmen, eleştirmenler bu bağlamı hatırlatmakta tereddüt etmez. Her ne kadar Ve İnsan Köpekle Tanıştı doğrudan bu tartışmaların konusu olmasa da, Lorenz’in dünya görüşünün bir kısmının eserine nüfuz etmiş olabileceği üzerinde durulmuştur. Sonuçta, Lorenz hayvan davranış biliminin mihenk taşlarından biri sayılır; bu eseri de doğası gereği o dönemin bilimsel paradigmalarını yansıtmakta, bazı varsayımlar ise artık çağdaş etolojiyle uyuşmamaktadır.
Sonuç
Konrad Lorenz’in Ve İnsan Köpekle Tanıştı kitabı, insan-hayvan ilişkileri literatürüne önemli bir katkıdır. Bu eser, evcil köpeklerin evrimi, sosyalliği ve insanla kurdukları duygusal bağlar hakkındaki erken etolojik gözlemleri içerir. Lorenz’in insan merkezli yanılgılardan kaçınmaya çalışarak köpeklerin dünyasını kendi içgüdüleri ışığında yansıtması, hayvan davranışı çalışmalarında yenilikçi bir perspektif sunmuştur. Kitap, bilimsel verilerle popüler anlatıyı harmanlayan üslubuyla, hayvanseverlerin köpek psikolojisine dair farkındalığını artırmıştır.
Elbette kitabın bazı kısımları günümüz bilimsel anlayışıyla karşılaştırıldığında eskimiştir. Ancak Lorenz’in vurguladığı ana noktalar – sadakatin evrimsel kökenleri, evcilleşmenin psikolojik etkileri, köpek-anlam ilişkisinin derinliği – hala ilgi çekici ve geçerlidir. Özellikle köpeklerin bilinçli duygusal varlıklar olduğu düşüncesi, günümüzdeki nörobilim ve davranış araştırmalarıyla da örtüşür. Son yıllarda çıkan çalışmalar, köpeklerin insan veyahut kendi türleriyle kurdukları sosyal etkileşimlerin karmaşıklığına dikkat çekmekte, Lorenz’in gözlemlerine yeni kanıtlar sunmaktadır. Örneğin köpeklerin insan jest ve sözcüklerini anlama kapasitesi, beyinlerindeki benzer dil merkezleri gibi bulgular, Lorenz’in sezgilerini bilimsel olarak desteklemektedir. Sonuç olarak, Ve İnsan Köpekle Tanıştı insanhayvan ilişkileri literatüründe öncü bir yerde durur; eleştirilerine rağmen köpek bakımı ve davranışı üzerine düşünmeye ilham vermeye devam eder. Bu eser, hem Lorenz’in araştırmacı tutkusunu hem de hayvanlara duyduğu derin sevgiyi yansıtarak, çağdaş bilimsel tartışmalarda referans alınmaya değer içgörüler sunar.
Leave a Comment