Üsttekiler: Irk Biliminin Geri Dönüşü – Angela Saini’nin Perspektifi


Üsttekiler: Irk Biliminin Geri Dönüşü

Yazar:   

Kategori : Popüler Bilim

Yayınevi : Minotor


Çevirmen:   Özlem Özarpacı

Yayın Tarihi:  Şubat 2022

ISBN:  9786057106148

Sayfa Sayısı:  360

Ölçüleri:  13,5*21

Kapak Tipi:  Karton Kapak


Üsttekiler: Irk Biliminin Geri Dönüşü – Angela Saini’nin Perspektifi

Giriş

Angela Saini’nin Üsttekiler: Irk Biliminin Geri Dönüşü (Superior: The Return of Race Science) adlı eseri, bilim tarihinde ırk kavramının nasıl yanlış kullanıldığını ve modern bilim dünyasında ırk biliminin nasıl geri döndüğünü ele alıyor. Saini, kitabında tarihsel, biyolojik ve sosyal açılardan ırk biliminin arkasındaki yanlışları deşifre ederken, bilimin ırkı nasıl manipüle ettiğini ve bu manipülasyonun toplumsal yapılar üzerindeki etkilerini inceliyor. Irk bilimi, tarih boyunca biyolojik ayrımcılığın, kolonizasyonun ve köleliğin meşrulaştırılmasında önemli bir rol oynamış ve bu bilim, sosyal hiyerarşilerin pekiştirilmesine hizmet etmiştir.

Bu blog yazısında Saini’nin kitabında ele aldığı temel konular olan ırk kavramının tarihsel kökenleri, ırk biliminin nasıl bir meşruiyet kazandığı, modern bilimde ırk kavramına bakış ve bu yanlışların nasıl günümüzde yeniden dirildiği konularına geniş bir şekilde odaklanacağız. Kitabın ele aldığı önemli meselelerden biri, bilimsel süreçlerin nesnellikten uzaklaşarak toplumsal önyargılarla şekillendiği ve bunun sonuçlarının hem bireyler hem de toplumlar üzerindeki kalıcı etkileridir.

1. Irk Kavramının Tarihsel Kökenleri ve Bilimsel Meşruiyet Arayışı

Saini, kitabında ırk kavramının bilimsel bir gerçek değil, sosyopolitik bir inşa olduğunu ve tarih boyunca bilim tarafından nasıl meşrulaştırıldığını inceler. Irkın biyolojik bir gerçek olarak ele alınması, özellikle 18. ve 19. yüzyıllarda bilim dünyasında güç kazandı. Dönemin önde gelen bilim insanları, insanları farklı ırk kategorilerine ayırarak bu kategoriler arasında biyolojik farklılıklar olduğunu öne sürdüler. Bu bilimsel ayrımlar, daha sonra sömürgecilik, kölelik ve ayrımcılık gibi insanlık dışı uygulamaların meşrulaştırılmasında kullanıldı.

Saini, ırk biliminin tarihsel kökenlerini açıklarken, bu yaklaşımın nasıl hem toplumsal yapıları hem de bilimsel metodolojileri etkilediğini derinlemesine analiz eder. Antropoloji, biyoloji ve genetik gibi alanlarda yapılan çalışmalar, insanları ırk temelli kategorilere ayırarak bu kategoriler arasında hiyerarşik bir yapı oluşturdu. Irklar arasında doğal farklılıklar olduğuna inanan bilim insanları, Batı Avrupa kökenli insanların diğer ırklardan daha üstün olduğunu öne sürdü. Bu görüş, sadece bilimsel değil, aynı zamanda sosyopolitik bir amaca hizmet etti: Batı emperyalizmini, sömürgeciliği ve köleliği haklı çıkarma aracı olarak kullanıldı.

Bu dönemde yapılan bilimsel çalışmalar, özellikle frenoloji (kafatası incelemeleri) ve antropometri (vücut ölçümleri) gibi alanlarda, insanları fiziksel özelliklerine göre sınıflandırarak belirli ırkların diğerlerinden üstün olduğunu öne sürüyordu. Saini, bu bilimsel çalışmaların aslında toplumsal önyargılarla şekillendiğini ve bilim insanlarının toplumsal hiyerarşileri pekiştirmek için bu tür teorileri nasıl kullandığını açıklar. Irk kavramı, biyolojik temelli bir farklılık olarak sunulmuş, ancak bu ayrımlar toplumsal ve politik gücü elinde tutanların çıkarlarını savunmak için manipüle edilmiştir.



2. Bilimsel Irkçılık ve Sosyal Hiyerarşiler

Saini, kitabının bu bölümünde ırk biliminin nasıl sosyal hiyerarşileri pekiştirdiğini ve bilimsel ırkçılığın toplumsal yapılar üzerindeki etkisini ele alır. Irkçılık, sadece biyolojik temellere dayanmakla kalmamış, aynı zamanda sosyal ve kültürel farklılıkların da biyolojik nedenlerle açıklandığı bir paradigma haline gelmiştir. Özellikle Batı dünyasında, beyaz üstünlüğüne dayanan sosyal hiyerarşiler, bilimsel çalışmalarla desteklenmiş ve bu durum, toplumsal eşitsizlikleri derinleştirmiştir.

Saini, bilimin, toplumsal cinsiyet rollerini ve ırk farklılıklarını nasıl meşrulaştırdığını analiz ederken, bu önyargıların nasıl bilimsel çalışmaların sonucunu etkilediğini gözler önüne serer. Örneğin, Afrika kökenli insanların "daha az gelişmiş" olduğu, Asya kökenlilerin "daha itaatkar" olduğu ve Avrupalıların "entelektüel olarak üstün" olduğu gibi klişeler, bilimsel araştırmalarla desteklenmiş ve bu tür çalışmalar, ırk temelli ayrımcılık politikalarının uygulanmasına zemin hazırlamıştır.

Irk bilimi, sadece biyolojik değil, aynı zamanda kültürel üstünlük iddialarını da desteklemiştir. Saini, bu tür bilimsel çalışmaların, emperyalist güçlerin diğer halklar üzerindeki hakimiyetini pekiştirmek için kullanıldığını vurgular. Örneğin, Batı emperyalizmi, sömürgeleştirilen halkların "biyolojik olarak daha düşük" olduğu iddiasıyla meşrulaştırılmış ve bu halkların Batı medeniyeti tarafından "medenileştirilmesi" gerektiği öne sürülmüştür.

Saini ayrıca, bu tür bilimsel ırkçılığın sadece Batı’da değil, dünya genelinde nasıl benimsendiğini ve küresel toplumsal yapılar üzerindeki etkisini de ele alır. Irkçılık, bilimsel çalışmalarla desteklenerek küresel bir fenomen haline gelmiş ve ırk temelli ayrımcılık, dünya genelinde toplumsal eşitsizliklerin temelini oluşturmuştur. Bu süreçte bilim, sadece nesnel bir bilgi üretme aracı olmaktan çıkarak, toplumsal güç dinamiklerini pekiştiren bir araç haline gelmiştir.



3. Irk ve Genetik: Yanlış Anlamaların Temeli

Saini, kitabında özellikle modern genetik biliminde ırk kavramının nasıl yeniden ele alındığını ve bu kavramın ne derece yanlış anlaşılmış olduğunu detaylandırır. İnsan genomu üzerindeki araştırmalar, insan türünün genetik olarak son derece benzer olduğunu ve farklılıkların büyük ölçüde bireysel düzeyde olduğunu ortaya koymuştur. Ancak ırk bilimi, bu genetik gerçeklikleri göz ardı ederek insanları ırksal kategorilere ayırmaya devam etmiştir.

Modern bilimde genetik araştırmalar, ırkın biyolojik bir temelinin olmadığını açıkça göstermiştir. İnsanlar arasındaki genetik farklılıklar, çoğunlukla bireysel farklılıklar olarak kalmakta ve bu farklılıklar, ırk kategorilerine indirgenememektedir. Saini, bu noktada, genetik araştırmaların ırkçılıkla nasıl mücadele ettiğini ve bilimsel ırkçılığın genetik temelli iddialarının nasıl geçersiz kılındığını açıklar.

Saini’nin kitabında vurguladığı en önemli noktalardan biri, insan genomunun aslında ırksal sınıflandırmalara olanak tanımadığıdır. Bilim insanları, insan genetik yapısının yüzde 99’unun aynı olduğunu ve kalan küçük farklılıkların da bireyler arasında rastgele dağıldığını ortaya koymuştur. Irk bilimini savunanların iddialarına rağmen, genetik araştırmalar ırkın biyolojik bir gerçeklik olmadığını ve ırklar arasındaki farklılıkların, biyolojik açıdan hiçbir anlam ifade etmediğini göstermektedir.

Irk kavramının genetik temellere dayandırılmasının yanıltıcı olduğu ortaya çıktıkça, modern bilim insanları, ırkçılık ve ayrımcılıkla mücadele etmek için genetik bilgileri kullanmaya başlamışlardır. Saini, bu süreci detaylandırırken, modern genetik araştırmaların ırkçı yaklaşımları nasıl çürüttüğünü ve ırk temelli ayrımcılığın biyolojik bir dayanağının olmadığını savunan bilim insanlarının çalışmalarını öne çıkarır.



4. Irk Biliminin Geri Dönüşü: Neo-Nazizm ve Beyaz Üstünlüğü

Angela Saini, kitabının ana temalarından biri olan "ırk biliminin geri dönüşü"ne derinlemesine yer verir. Özellikle 21. yüzyılda, beyaz üstünlüğü ve neo-Nazizm gibi aşırı sağ ideolojilerin güç kazanmasıyla, ırk bilimi yeniden dirilmiş ve bu ideolojiler tarafından benimsenmiştir. Saini, ırk biliminin bu geri dönüşünü inceleyerek, modern toplumlarda nasıl yeniden yayılmaya başladığını ve bu durumun toplumsal yapılar üzerindeki etkisini tartışır.

Irk biliminin geri dönüşü, özellikle internet üzerinden yayılan ırkçı söylemlerle güç kazanmıştır. Saini, aşırı sağcı hareketlerin, bilimsel araştırmaları çarpıtarak kendi ideolojilerini meşrulaştırmaya çalıştığını açıklar. Özellikle beyaz üstünlüğü savunucuları, ırk bilimini yeniden canlandırarak beyazların diğer ırklardan üstün olduğunu iddia eden biyolojik teorileri öne sürmektedir. Bu tür söylemler, toplumsal kutuplaşmayı artırmış ve ırkçılıkla mücadelede yeni zorluklar yaratmıştır.

Saini, bu sürecin sadece Batı dünyasında değil, küresel ölçekte nasıl bir yankı bulduğunu da ele alır. Irk bilimi, modern toplumlarda hala var olan ayrımcılığı ve eşitsizliği destekleyen bir araç olarak kullanılmakta ve bu durum, toplumsal barış ve eşitlik mücadelesine büyük bir tehdit oluşturmaktadır. Neo-Nazizm ve beyaz üstünlüğü hareketlerinin bilimsel temellere dayandığını iddia ederek yayılmaları, ırk biliminin geri dönüşünün ne kadar tehlikeli olabileceğini gözler önüne serer.

Saini, bu noktada, modern bilim insanlarının ve toplumların bu tür ırkçı söylemlerle nasıl mücadele etmesi gerektiğini de tartışır. Bilimsel ırkçılıkla başa çıkmanın en etkili yolu, bilimin nesnelliğine ve doğruluğuna dayalı çalışmaları desteklemek ve ırkın biyolojik bir gerçek olmadığını savunan bilimsel bulguları yaygınlaştırmaktır.



5. Irk Bilimiyle Mücadele ve Gelecek Perspektifleri

Saini, kitabının son bölümünde, bilimsel ırkçılıkla nasıl mücadele edilmesi gerektiğine dair öneriler sunar. Irk biliminin yeniden dirilmesi, toplumsal barış ve eşitlik açısından büyük bir tehdit oluştururken, bu tehditle başa çıkmak için bilimsel eğitim ve toplumsal farkındalık artırılmalıdır. Saini, ırkçı bilimsel söylemlere karşı güçlü bir direnç gösterilmesi gerektiğini ve modern bilimsel araştırmaların ırkçılığı çürütmek için kullanılabileceğini savunur.

Saini ayrıca, bilimsel araştırmalarda daha fazla çeşitliliğe yer verilmesi gerektiğini vurgular. Bilim dünyası, toplumsal önyargılardan arındırılmalı ve bilimsel süreçlerin daha kapsayıcı bir hale getirilmesi sağlanmalıdır. Bu, sadece bilimsel ilerleme açısından değil, toplumsal eşitlik açısından da kritik bir adımdır. Irk biliminin çarpıtılmış sonuçlarıyla mücadele etmek, toplumsal barışı sağlamanın ve bilim dünyasında cinsiyet ve ırk ayrımcılığına son vermenin anahtarıdır.


 

Sonuç

Angela Saini’nin Üsttekiler: Irk Biliminin Geri Dönüşü adlı eseri, bilim dünyasında ırkçı yaklaşımların tarihsel kökenlerini ve modern toplumlarda nasıl yeniden dirildiğini derinlemesine inceleyen önemli bir çalışmadır. Saini, ırk biliminin yanlışlarını açığa çıkarırken, modern bilimsel araştırmaların bu yanlışları nasıl düzelttiğini de gözler önüne serer. Irk biliminin geri dönüşü, modern toplumlar için büyük bir tehdit oluştururken, bu tehditle başa çıkmanın yolu, bilimin doğruluğuna dayalı çalışmaları savunmak ve ırk temelli ayrımcılıkla mücadele etmektir.

Bu yazıda, Saini’nin eserindeki ana temalar genişletilerek ele alınmış ve bilimdeki ırkçı yaklaşımlar, toplumsal yapılar üzerindeki etkileri ve bu yaklaşımlarla nasıl mücadele edilmesi gerektiği tartışılmıştır.





Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.