Jacob Bronowski ve İnsanın Yükselişi Üzerine Bir İnceleme

 


Kitabın Adı:
İnsanın Yükselişi  
Yazar             :
Jacob Bronowski

Çevirmen:
Sayfa:
320 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
13,5 X 21 
Son Baskı:
30 Ekim, 2025 
İlk Baskı:
30 Ekim, 2025 
Barkod:
9786253893422 
Kapak Tsr.:
Editör:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
 
Orijinal Dili:
İngilizce 
Orijinal Adı:
The Ascent of Man    








Jacob Bronowski ve İnsanın Yükselişi Üzerine Bir İnceleme

1. Giriş

Jacob Bronowski (1908–1974), Polonya doğumlu Britanyalı bir matematikçi, biyolog ve bilim tarihçisi olarak bilinir. Cambridge Üniversitesi’nde “Senior Wrangler” (en parlak mezun) olarak eğitim görmüş, İkinci Dünya Savaşı sırasında Müttefik havacılığını yönlendirmek için operasyon araştırmalarında çalışmış, savaş sonrası UNESCO’da bilim projeleri sorumluluğu üstlenmiş ve yaşamı boyunca şiir de yazmış bir entelektüeldir. Örneğin William Blake ile derin bağları olduğu ve hümanist bir görüşe sahip bulunduğu vurgulanır. Bronowski, 1973 yılında BBC için hazırlanmış on üç bölümlük The Ascent of Man (Türkçesiyle İnsanın Yükselişi) serisiyle dünya çapında tanınmıştır. Söz konusu yapıt, dönemin BBC2 kanalında David Attenborough’nun Civilisation dizisine eşlik etmesi amacıyla hazırlanmıştır; Bronowski da bu daveti kabul ederken televizyondan “teşvik edici bir anlatım aracı” olarak söz etmiş ve bilimin insan deneyiminden ayrılamayacağını belirtmiştir. Bu çerçevede, Bronowski’nin kitabı ve dizisi dönemin bilim ve uygarlık anlayışını biçimlendiren geniş bir “doğa felsefesi” olarak düşünülmüştür. Bu çalışmada, İnsanın Yükselişi eserinin yazılış bağlamı, Bronowski’nin yaşamı ve düşünce etkileri incelenerek eserin farklı tematik bölümleri –bilim ile uygarlık ilişkisi, sanat-bilim etkileşimi, etik sorumluluk, evrim ve insan aklı, 20. yüzyılda bilimin tehlikeleri, hümanizm ve geleceğe bakış– ayrıntılı biçimde tartışılacaktır.

2. Bilim ve Uygarlık

Bronowski’ye göre insanlığın gelişiminin temelinde biyolojik değil kültürel bir evrim süreci vardır. O, “insanın çevresini nesilden nesile yeniden inşa eden icatlar dizisini biyolojik değil kültürel evrim” olarak nitelendirmiştir. Örneğin ilk taş aletlerden son teknoloji eserlerine uzanan bu serinin “parlak bir kültürel zirveler dizisi” olduğunu belirtir. Bu bağlamda bilimsel bilgi, soyut bir veri yığını değil, insan aklının ürünü bir fikirler bütünüdür. Bronowski şöyle der: “Bilgi … insan yapımı fikirlerden oluşur; doğanın kilidini açan temel kavramlar ilk insan kültürlerinden doğmuş, keşifler insanın ürünü, canlı ve kişilikle yüklüydü”. Buna göre uygarlığın yükselişi, insanın yaratıcılığı ve aklını kullanarak çevresini değiştirme becerisinin eseridir. Bilim ve teknoloji, insanın entelektüel üretkenliği sayesinde uygarlığa sürekli yeni “zirveler” eklemiştir. Dolayısıyla Bronowski’nin perspektifinde bilimle uygarlık karşılıklı beslenen olgulardır; bilim insanlığın ortak mirasını tanımlar ve uygarlığın temellerini oluşturur, ancak bu süreç her zaman insan ruhunun ve kültürel değerlerin rehberliğinde gerçekleşmelidir.

3. Sanat, Kültür ve Yaratıcılık

Bronowski, sanat ile bilimin farklı dallar olmadığını, her ikisinin de insanın yaratıcı doğasının tezahürleri olduğunu vurgulamıştır. O bu ilişkiyi açıkça özetler: “Sanat eseri ile bilimsel bir çalışma arasındaki görünür fark olsa da, her ikisinin temelinde benzer bir duygu yatar: İnsanın gerçekleştirdiği şeyden aldığı şiirsel tat”. Bu görüşe göre resim yapan ressam da matematikçi de aynı “şiirsel tat” peşinde koşar. Bronowski ayrıca yetkinliğin yaratıcı bir zevkle iç içe olduğunu belirtir: “İnsanın yükselişindeki en etkin itici güç, kendi becerisinden aldığı zevktir. İnsan iyi yaptığı şeyi yapmayı sever; bunu bilimde de görebilirsiniz”. Yani bilimsel keşiflerdeki titizlik, özen ve cüret, sanat eserlerindeki yaratıcı tutkuya eşdeğer bir hazdan kaynaklanır. Bronowski’nin ünlü bir sözünde de belirtildiği gibi, “sanat ve bilimin farklı ve bağdaşmayan uğraşlar olduğu fikri en yıkıcı modern önyargılardan biridir”. Bu anlayışla İnsanın Yükselişi, bilimsel düşünceyi mimarî, resim, müzik gibi insan yapıtlarıyla yan yana ele alır ve her iki alanda da insan hayal gücünün evrensel önemini ortaya koyar. Sonuç olarak Bronowski, bilim ve sanatın birbiriyle tamamlayıcı ilişkisini göstererek, uygarlığın hem teknolojik hem estetik ilerleyişi üzerinde durur.

4. Ahlaki Sorumluluk ve Bilgi

Bronowski bilginin etik yönünü ön plana çıkarmıştır. Ona göre “bilgi bir sayfalar yumağı değildir; her şeyden önce insan olarak ne olduğumuzun bütünlüğü, özellikle de etik varlıklar olarak ne olduğumuzun bütünlüğü için sorumluluktur”. Yani bilimsel gerçekler, doğru veya yanlış olmaktan öte, üzerinde yükseldiğimiz insanî değerleri temsil eder. Bu bağlamda insan özgürlüğü ile toplumsal sorumluluk arasındaki denge kurumsal bir sorumluluk gerektirir. Bronowski adaleti, “insanın dilediğini yapma arzusu ile toplumsal sorumluluğu kabullenme arasında gerili duran bir halat” olarak tanımlayıp, insanın bu denge üzerinde yürümesi gerektiğini vurgular. Bu ikilem tür düzeyinde insana özgüdür; hayvanlar ya sürüyle ya da tek başına yaşarken, insan hem toplumsal hem bireysel varoluşun acısını birlikte yaşayarak adalet anlayışını geliştirmiştir. Tarihsel olarak bakıldığında, Bronowski bilim insanlarının rollerinin değiştiğine de dikkat çeker: Newton veya Galileo döneminde bilim, sadece “doğruyu söylemek” sorumluluğu olarak görülürken, günümüzde bilimin sosyal bir kurum olarak toplumsal sorumluluğu olduğu kabul edilmektedir. Özetle Bronowski’ye göre bilimsel bilgi, insan özgürlüğünü desteklemesi, fakat aynı zamanda üstlenen herkese etik açıdan ağır bir sorumluluk yüklemesi gereken dinamik bir süreçtir.

5. Evrimsel Süreç ve İnsan Zekâsı

Bronowski, insan zekâsının evrimsel tarih içindeki rolünü incelerken biyolojik ve kültürel evrimi ayırıcı bir bakış açısı benimser. İnsan türünün biyolojik evrimi yavaş ilerlemiş olsa da, “modern insan” haline gelmek ve uygarlığı inşa etmek çok daha kısa sürede mümkün olmuştur. Bronowski şöyle belirtir: İlk el aletini yapan atamızdan Homo sapiens’e geçiş en az iki milyon yıl alırken, bilim insanları, sanatçılar, şehirciler gibi yüzyıllardır geleneksel insanlardan çok daha yaratıcı bireylerin ortaya çıkması son yirmi bin yıl içinde gerçekleşmiştir. Bu zaman ölçeği farkı, kültürel evrimin inanılmaz hızını gösterir. “Bir kez kalkışa geçti mi, kültürel evrim biyolojik evrim hızının en az yüz katı bir hızla seyreder” diyen Bronowski’ye göre kültürel yenilikler son buzul çağının bitiminden itibaren adeta patlama yapmıştır. Örneğin M.Ö. 10.000 dolaylarında tarımın ve hayvan evcilleştirmenin başlamasıyla insanlar bambaşka bir biyolojik-kültürel devrime girişmiştir. Bronowski bunu “bir biyoloji devrimi” olarak nitelendirir; çünkü insanın bitki ve hayvanların yetiştirilmesi üzerinden çevresine hakim olması, hem biyolojik hem toplumsal dönüşümlerin eş zamanlı ortaya çıkmasına yol açmıştır. Sonuç olarak, Bronowski’ye göre insan aklının evrimi, geleneksel biyolojik sınırları aşan yaratıcı hayal gücüne sıkı sıkıya bağlıdır ve bu sayede uygarlık tarihinde görülen birçok sıçrama, insanın kendi potansiyelini keşfetme sürecinin ürünüdür.

6. 20. Yüzyıl Bilimi ve Tehlikeleri

Bronowski, 20. yüzyılın felaketlerinden dersler çıkarırken bilimin suistimalini sert bir dille eleştirir. Seride Auschwitz kampının krematoryumu gösterildiğinde, Bronowski bunu “insanların sayılara dönüştürüldüğü” bir yer olarak tasvir eder. Burada dört milyon kurbanın külleri yatmaktadır ve bu korkunç sonucun “gazla değil, kibirle, dogmayla, cehaletle” gerçekleştiğini vurgular. Ona göre bilimsel bakış açısını mutlak bilgiye dönüştürenler, Tanrıların bilgisine erişme sevdasına kapılarak insanlığa dehşet saçmaktadır. Bu çarpıcı örnekle Bronowski, ideolojik cehaletin ve sınanmamış mutlaklık inancının nelere yol açabileceğini gösterir. Benzer şekilde atom bombasının yıkıcı gücünü yakından deneyimlemiş biri olarak, Bronowski arkadaşları Leo Szilard gibi bilim insanlarını örnek gösterir. Hiroshima ve Nagasaki deneyimlerinden sonra bu bilimciler şiddetin etkilerini incelemek üzere Japonya’ya gitmiş, Bronowski de bu misyonda yer almıştır. Kazanılan bu deneyimlerin sonucunda Bronowski, “mutlak bilgi ve kudret illetinden kurtulmamız” gerektiğini söyler. “Uzaktan kumanda ile insan eylemi arasındaki mesafeyi kapatmak, insanlara dokunmak” gerektiğini belirterek, bilim adamlarının etik duyarlılıkla hareket etmeleri gerektiğini vurgular. Özetle, Bronowski Nazizm’in ve nükleer çağın örneklerinde bilimin yanlış ellerde nasıl insanlık düşmanı bir güç haline gelebileceğini gösterir ve bilim insanlarının bilgi ile insanlık arasındaki bağı koparmadan, etik sorumlulukla çalışmaları gerektiğini savunur.

7. Hümanizm ve Gelecek Vizyonu

Bronowski’nun yaklaşımı özünde hümanisttir; bilimin ve insan aklının evrensel değeri üzerinde ısrar eder. Bilimi “bilginin çok insansal bir biçimi” olarak tanımlayan Bronowski, her yargının hata payı taşıdığını ve bilimin her zaman umut dolu olduğunu ifade eder: “Her zaman bilinenin sınırındayızdır, ve her zaman geleceğin umut edileni getireceği duygusu içindeyizdir. Bilimdeki her hüküm hatanın kenarında dikili durur ve kişiseldir”. Bu bakış açısında bilim, insanın yanılabilir olduğunu kabul ettiği ölçüde saygı görür; Bronowski bu nedenle her keşfin ardında “yanılabilir olmamıza rağmen bildiklerimiz için ödediğimiz bir şükran borcu” olduğunu söyler. Geleceğe dair vizyonunda ise insanlık için iyimserdir: Çoğulcu kültürlerin bilgi biriktirerek ilerleyebileceğini, akıl ve merhametin birlikte yol alması gerektiğini vurgular. Kendi deneyimlerine dayanarak, insanların “mutlak bilgiye duyduğu kaşıntıdan” kurtulması ve insanî değerlerle kuşanmaları gerektiğini savunur. İnsanın Yükselişi nihayetinde bilimsel hümanizmi teşvik eden bir eserdir; kültürel farklılıkların korunup paylaşılması gereken zenginlikler olduğuna inanır ve bilimsel çalışmanın ancak evrensel insan hakları ve sorumluluğu temelinde ilerleyebileceğini öne sürer. Böylece Bronowski, bilimsel ilerlemenin yanında her zaman insanların ortak değer ve kültürünü de yükselten bir gelecek umudu sunar.

8. Sonuç

Jacob Bronowski’nin İnsanın Yükselişi adlı eseri, yayınlandığı dönemde insanlık tarihini bilimsel bir bakış açısıyla bütüncül biçimde ele alan özgün bir çalışmadır. Kitap ve belgesel, günümüzde de hâlâ değerini korumakta ve sıkça alıntılanmaktadır. Bronowski’nin bilim insanlarına hümanizm aşılayan yaklaşımı, çağdaş bilim anlayışına önemli bir katkıdır. Özellikle bilim ile sanat arasındaki yaratıcılık vurgusu, bilgi ve etik sorumluluk arasındaki zorunlu denge kuralı ile insanı merkeze alan evrim anlayışı; modern bilim eğitimine ve popüler bilim anlatılarına zengin bir perspektif kazandırmıştır. Örneğin Bronowski’nin “bilim ve sanat birbirinden farklı ve bağdaşmayan uğraşlardır” ön yargısını reddedişi, günümüzde disiplinlerarası çalışmaların artan önemini öngörmüş gibidir. Öte yandan, eserin eleştirmenleri, Bronowski’nin çok geniş tarihî kapsamını kimi zaman yüzeysel bulabilir veya bilim tarihi anlatılarında daha fazla ampirik ayrıntı bekleyebilir. Ancak genel kanı, İnsanın Yükselişi’nin bilimsel düşünceyi insanlık tarihi ile bütünleştiren önemli bir kültürel miras olduğudur. Akademik çevrelerde ve kamuoyunda hâlâ tartışılan bu eser; bilimin sosyal sorumluluğu, kültürel çoğulculuk ve hümanizm gibi kavramları geniş kitlelere ulaştırması bakımından günümüzde de etkisini sürdürmektedir.

Kaynakça (APA):

  • Bronowski, J. (1973). The Ascent of Man. BBC/Bantam.
  • Bronowski, J. (1978). The Origins of Knowledge and Imagination. Yale University Press.
  • Humanists UK. (2025). The Ascent of Man. Humanist Heritage Project. Erişim adresi https://heritage.humanists.uk/object/the-ascent-of-man/ 
  • Wikipedia contributors. (t.y.). Jacob Bronowski. Vikipedi. Erişim adresi https://tr.wikipedia.org/wiki/Jacob_Bronowski 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.