Akıl Virüsü ve Memetik Kuram Üzerine Bir İnceleme


 


Sayfa Sayısı: 288

Baskı Yılı: 2014


Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus


Akıl Virüsü ve Memetik Kuram Üzerine Bir İnceleme

Giriş: Kültür ve fikirlerin evrimini inceleyen memetik kuram, Richard Dawkins’in 1976 tarihli The Selfish Gene adlı eserinde ortaya attığı “meme” kavramına dayanmaktadır. Dawkins’e göre memler, genler gibi bilgiyi kopyalayan ve çoğaltan kültürel birimlerdir; müzikten moda akımlarına kadar pek çok fikir ve davranışa meme denilebilir. Richard Brodie’nin Akıl Virüsü (1996) adlı çalışması, işte bu memetik bakış açısını temel alarak fikirlerin zihinlerde birer virüs gibi çoğaldığını savunur. Brodie, tıpkı genetik evrimde olduğu gibi kültürel ortamda da kendi çıkarları doğrultusunda yayılan memlerin bir “zihinsel salgın” yaratabileceğini iddia eder. Bu incelemede, Brodie’nin ileri sürdüğü temel savları hem bilişsel bilimsel hem de felsefi açılardan ele alacak, memetik kuramı eleştiren görüşleri ve çağdaş bağlamdaki uygulamalarıyla değerlendireceğiz. Özellikle dijital kültür, sosyal medya, eğitim ve toplumsal davranışlar bağlamında memetik kavramın güncelliğine odaklanacağız.

Teorik Çerçeve

Memetik kuramın temeli: Dawkins memetik teoriyi Darwinci evrimle analojik olarak kurmuş, kültürel bilginin de tıpkı genler gibi doğranma, çeşitlilik ve seçilim süreçlerinden geçtiğini öne sürmüştür. Buna göre memler, bireylerin zihinlerinde üretilip taklit yoluyla kuşaktan kuşağa geçen kültürel bilgi parçacıklarıdır. Çoğalan, uyumlu değişimlere uğrayan memlerden oluşan meme kompleksleri veya memepleksler ise dil, din, gelenek ve bilimsel kuramlar gibi daha büyük kültürel yapıları oluşturur. Dawkins, özellikle dinleri “zihin virüsleri” olarak niteleyerek, dinî inançların kendini sürdürebilmek için etraftaki bireylere yayıldığını vurgulamıştır. Brodie ise bu terminolojiyi doğrudan benimseyerek fikirlerin adeta zihinsel ajanlar (virüsler) gibi davranabileceğini savunur.

Memetik modeller ve bakış açıları: Susan Blackmore, Daniel Dennett gibi kuramcılar memetik fikirleri genişletmiştir. Örneğin Dennett, memleri “güvenilir ve verimli çoğalan en küçük birimler” olarak tanımlayıp “insan bilincinin, hatırı sayılır bir mem kompleksi” olduğunu ileri sürer. Blackmore ise The Meme Machine (1999) adlı eserinde memetik evrimin dilin ve bireysel benliğin oluşumunu açıklayabileceğini savunur. Bu perspektife göre insan beyni, memleri yaymak için evrimleşmiş bir organ olup, kültürel bilgiler de tıpkı genetik bilgiler gibi popülasyon düzeyinde seçilime uğrar.

Eleştiriler ve kavramsal güçlükler: Memetik kuram birçok eleştiri de almıştır. Bir görüşe göre memeler somut yapılamaz, tanımlanamaz ve gerçekten varoldukları söylenemez. Kültürün taklit yerine bireylerin yorumlayıp yeniden ürettiği belirtilir. Biyolog Stephen Jay Gould memetiği “anlamsız bir metafor” olarak nitelemiştir. Bir diğer eleştiri, bu kavramın antropoloji ve sosyolojide var olan kültür çalışmalarına yeni bir şey katmadığıdır. Bu bağlamda, “meme” kavramının net bilimsel tanımının eksik olması da eleştiri konusu olmuştur. Buna rağmen memetikçi içselciler ile dışsalcılar arasında süren tartışma, kuramın gelişmesine katkı yapmıştır: Brodie ve Lynch gibi içselciler memeleri bilişsel düzeydeki bilgi birimleri sayarken, dışsalcılar kültürel artefaktlar ve davranışlar üzerinden analiz yapılması gerektiğini savunur.

Tartışma

Memetik Bilim ve Zihinsel Virüsler

Memetik bakış açısında zihin, “bilişsel platform” olarak görülür ve zihin virüsleri, fikirlerin bilinçaltını ele geçirme metaforudur. Biyoinformatik analogiye göre zihin bir çeşit bilgisayar gibidir; bu durumda bilişsel virüsler bilgisayar virüslerinin zihne analojik karşılığı olabilir. Galang (2013) gibi araştırmacılar, Dawkins’in mem kavramının virüs biyolojisinden kasıtlı ödünçler içerdiğini belirtir ve “mental virus” metaforunun psikolojideki potansiyel karşılıklarını inceler. Örneğin şizofrenik sanrılar, aşırı uyaranlara bağlı tepkiler veya arketipik anlatılar, zihinsel virüs örnekleri olarak ele alınmıştır.

Brodie Akıl Virüsü kitabında din, ideoloji ve toplumsal normları zihin virüsleri sayar. Bu çerçevede, bireyin düşünce ve davranışları çoğunlukla farkında olmadan bu virüslerin etkisi altındadır; kişi özgürce karar verdiğini düşünse de, aslında meme zincirleri tarafından yönlendirilmektedir. Daniel Dennett’in de vurguladığı gibi, düşüncelerin değeri onların doğruluğundan çok yayılabilirlikleri ile ölçülür; bir fikir “doğru olduğu için değil, iyi bir kopyalanma aracı olduğu için” yayılır. Bu yaklaşıma göre insan zihni, memlerin hayatta kalma mücadelesinin bir ürünüdür; bilincimiz, zihinlere nüfuz eden memlerin birikimi olarak şekillenir. Bu durum bilinç ve irade özgürlüğü tartışmalarını da gündeme getirir: Brodie’nin sorduğu gibi, “bir akıl salgını” dünyasında özgür irade korunabilir mi? Bazı eleştirmenler ise tüm bu benzetmelerin teorik seviyede kaldığını ve somut deneysel temelden yoksun olduğunu ileri sürer. Yine de memetik, insan zihninin çalışma biçimini anlamada ilginç bir söylem sunar.

Kültürel Yayılım ve İnançların Bulaşıcılığı

Memetik teori, inanç sistemlerinin ve kültürel unsurların bulaşıcılığını açıklamada etkili bir metafor sağlar. Richard Dawkins, 1991 tarihli “Virüslerimiz” başlıklı denemesinde dinî inançları meme biçiminde ele almış ve organizasyonel dinlerin özelliklerini memetik bir bakışla açıklamıştır. Brodie de benzer şekilde, din ve ideolojilerin zihinlerimize “bulaşan” virüsler olduğunu savunur. Susan Blackmore, dini ve seküler değerleri karşılaştırırken memetik analizinin gerekliliğini vurgulamıştır; Blackmore’a göre, kültürel elementler memetik bakış açısıyla ele alınmadığında, doğal seçilimin ötesindeki yayılma dinamikleri anlaşılamaz. Bu görüş, dinî mesajların genetik avantajdan çok memetik avantajlarla yayılabileceğini, dolayısıyla memetik analiz gerektirdiğini gösterir.

İnançların bulaşıcılığı, “inanç yayılımı” ve “kültürel evrim” çalışmalarında ele alınır. Aaron Lynch’in Thought Contagion (1996) gibi çalışmalarda, inançların toplum içinde bir virüs gibi davranarak nasıl yayıldığı incelenir. Bu tür analizler, inançların toplumsal ihtiyacı karşılaması veya psikolojik çekiciliği nedeniyle seçilime uğrayabileceğini öne sürer. Ancak eleştirmenler bu noktada taklit/tekrar üretim farkını hatırlatır: İnançlar doğrudan kopyalanmaktan çok yorumlanarak aktarılır. Dolayısıyla memetikçi olmayan alternatif teoriler (örneğin gene-kültür ortak evrim teorileri) genellikle daha dikkat çekicidir. Yine de memetik yaklaşım, bir kültürel öğenin yayılabilirliğini onun “iyi bir replike eden” olmasına bağlayarak, inanç sistemlerinin neden hızla popülerleşip bazen de hızla unutulduğunu açıklamada yardımcı olabilir.

Dijital Kültür ve Sosyal Medya

İnternet ve sosyal medya, memetik kuramın günümüzdeki en görünür uygulama alanlarından biridir. Dijital medya, bilgiyi önceki döneme göre çok daha büyük ölçeklerde yaymaktadır. Örneğin Facebook’un 2016 verilerine göre aylık 1.7 milyar aktif kullanıcısı vardır ve bu platformlar küresel davranışları doğrudan etkiler. İnternet memeleri (internet meme’leri) kavramı, tıpkı orijinal “meme” fikri gibi kültürel birimin dijital ortamda nasıl yayıldığına işaret eder. İnternet memeleri genellikle görsel, video ya da metinsel içerik olup hızla viral hale gelir; bu içerikler sosyal medya ağlarında paylaşılarak yayılır. Akademik araştırmalar, internet memelerinin popülerlik eğrisinin bulaşıcı hastalıkların yayılma desenine benzediğini göstermiştir: Kısa süreli bir patlama sonrası popülerlik yavaş yavaş azalır.

Dijital çağda aktarılma önyargıları (transmission biases) da farklılaşır. Acerbi (2016) gibi kültürel evrimciler, sosyal öğrenmede insanların kimin fikirlerini taklit ettiğinin önemli olduğunu belirtir. Örneğin:

  • Prestij önyargısı: Bireyler, kendilerinden saygın veya popüler kişilerin davranışlarını taklit etme eğilimindedir. İnternet fenomenleri ve sosyal medya ünlüleri, bu sayede memelerinin yayılmasını hızlandırır.

  • Çoğunluğu taklit etme önyargısı: Bir bilgi ya da içerik ne kadar çok kişi tarafından paylaşılıyorsa, diğer kullanıcıların da ona maruz kalma ve benimseme olasılığı artar. Bu durum viral içeriklerin kitleleri etkilemesinin temel nedenlerinden biridir.

Ayrıca dijital ortam, memetik kuramın temel kavramını değiştirecek yeni olanaklar sunar. Örneğin Limor Shifman’ın vurguladığı gibi, internet memeleri orijinal mem kavramından farklı olarak yayıldıkları medya üzerinden izlenebilir bir “iz” bırakır. Yani sosyal medya platformları, viral içeriklerin performansını doğrudan ölçmeye ve analiz etmeye imkân tanır. Örneğin Twitter veya Reddit paylaşımlarındaki bağlantıların yayılma biçimi incelenerek bilgi akışı haritalanabilir. İnternet memeleri ayrıca siyasi kampanyalar ve sosyal hareketler için güncel araçlardır; politik mizah ve benzeri içerikler, kampanya mesajlarının geniş kitlelere ulaşmasını sağlar. Dolayısıyla memetik kuram, dijital çağda da aktif biçimde uygulanmaktadır.

Eğitim ve Toplumsal Davranışlar

Eğitim alanında memetik bir perspektif, bilgi aktarımında eleştirel düşüncenin önemini vurgular. Günümüzde yanlış bilgi ve komplo teorileri sosyal medyada hızla yayılabildiğinden, eğitimciler “medya okuryazarlığı” ile öğrencilerin bu tür bilgi virüslerini tanımasını sağlamaya çalışır. Araştırmalar, yanlış bilgiye inanmanın bireyin inanç ve eylemlerini değiştirebileceğini göstermektedir. Bu durumda okullarda medya okuryazarlığı ve eleştirel düşünme dersleri, öğrencileri bilgi kaynaklarını sorgulamaya teşvik eder. Ayrıca toplumsal düzeyde, viral kampanyalar veya şehir efsaneleri gibi sosyal memelerin nasıl yayıldığı anlaşılmaya çalışılır. Sosyal psikoloji alanında, benzer görüşlere sahip bireylerin bir araya geldiği “ekokam” (echo chamber) yapıları incelenmiştir. Dijital mecralar, insanlar tarafından tekrar tekrar paylaşılan ideolojilerin bir balon içinde döngüsel olarak güçlenmesine neden olabilir. Bazı çalışmalar, özellikle sosyal medya gruplarında, bilimsel ile komplo grupları arasında keskin ayrışmalar gözlemiştir. Buna karşı, zayıf bağlar aracılığıyla farklı ideolojilere maruz kalmanın kutuplaşmayı azalttığı da görülmüştür. Tüm bu toplumsal dinamikler, kısmen memetik bulaşı modeline benzer biçimde karmaşık biçimde işlemektedir.

Sonuç

Genel olarak, Richard Brodie’nin Akıl Virüsü kitabı memetik kuramı gündeme taşıyan önemli bir popüler çalışma olmuştur. Brodie’nin fikri, kültürel evrimin memler aracılığıyla işlediği ve inanç sistemlerinin zihinleri adeta birer virüs gibi etkilediğidir. Bu perspektif, din, ideoloji, moda gibi pek çok olgunun yayılmasını açıklamak için çekici bir mecaz sunar. Öte yandan eleştiriler, memetik modelin tartışmalı yönlerini vurgulamaya devam etmektedir. Eleştirel görüşler memelerin tanımsal belirsizliğine, kültürel aktarımın taklitle değil yorumla oluştuğuna dikkat çeker. Yine de Susan Blackmore’un belirttiği gibi, memetik bakış dinin ve seküler değerlerin kültürel evrimini anlamak için ihmal edilemeyecek değer taşır. 1999’da The Meme Machine adlı eserinde memetiği kültürel evrim teorileriyle karşılaştıran Blackmore, dil ve birey duygusu gibi birçok karmaşık yapının açıklamasında memetik modelin potansiyelini tartışmıştır. Günümüz dijital çağında, kültürel evrim ve memetik kuram bir arada düşünülerek bilgi akışı ve toplumsal davranışlar çok boyutlu biçimde incelenmelidir. Dijital medya, memlerin yayılma hızını ve izlenebilirliğini artırmış; sosyal ağlarda “viral” bir imge veya fikir herkesçe analiz edilebilir hale gelmiştir. Sonuç olarak memetik teorinin bilimsel geçerliliği tartışmalı olsa da, kultur ve biliş alanındaki yeni fenomenlerin anlaşılmasında sunduğu çerçeve önemlidir. Dijital ve toplumsal ortamların karmaşıklığına yanıt verirken memetik yaklaşım, özellikle kültürel evrimin psikolojik ve nicel analizine katkı sağlayabilecek bir bakış açısı olarak değerlendirilebilir.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.