Tanrı Zar Atmaz: Rastlantısallık, Determinizm, Bilgi ve Tanrı Kavramlarına İlişkin Bir İnceleme
Baskı Yılı: 2015
Dili: Türkçe
Yayınevi: Pegasus
Tanrı Zar Atmaz: Rastlantısallık, Determinizm, Bilgi ve Tanrı Kavramlarına İlişkin Bir İnceleme
Giriş
Albert Einstein’ın ünlü sözü “Tanrı evrenle zar atmaz” kuantum mekaniğinin rastlantısallık öğesine yönelik tepkisini simgeler. Bu ifade, doğada mutlak rastlantı olmadığını; mikro düzeydeki belirsizliklerin altında yatan derin yasalara işaret ettiğini vurgular. Aynı temadan yola çıkan Igor ve Grichka Bogdanov adlı ikiz kardeşler, La Fin du Hasard (Tanrı Zar Atmaz) adlı eserlerinde rastlantıya karşı yeni bir vizyon ortaya koyarlar. Bogdanov kardeşler, evrende hayatın kaos içinde tesadüfen ortaya çıktığı ve evrenin rastgelelik üzerine kurulduğu fikrine son vermeyi; “maddenin bize çevrelediği her şeyin” önceden belirlenmiş bir planın sonucu olduğunu savunurlar. Bu çalışmada, söz konusu kitabın ele aldığı temel temalar – kuantum fiziğinde rastlantısallık ve determinizm, evrenin yapısında bilgi kavramı ve Tanrı’nın rolü – hem bilimsel hem de felsefi boyutlarıyla irdelenecek, Bogdanov kardeşlerin iddiaları eleştirel bir perspektiften değerlendirilecektir. Gerek duyuldukça dış kaynaklara başvurarak kavramların açıklığı ve tutarlılığı sağlanacaktır.
Kuramsal Arka Plan
Determinizm ve Rastlantısallık: Determinizm görüşüne göre evrendeki her olay daha önceki durumlar ve fiziksel yasalar tarafından kesin biçimde belirlenmiştir; yani “her şey belirlenmiştir ve değişmesi mümkün değildir”. Klasik mekanikte Laplace’ın öngördüğü evrende, başlangıç koşulları ve yasalar bilindiğinde, geleceğin her anı hesaplanabilir. Ancak kuantum mekaniği bu kesinliği sorgular. Kuantum teorisinde Schrödinger dalga denklemi gibi matematiksel yapılar deterministik işlese de, ölçüm sonucu yalnızca bir olasılık dağılımı şeklinde öngörülebilir. Bu durum, “kuantum dalga fonksiyonunun deterministik evrimi” ile “ölçüm sonucu rastgeleliği” arasında felsefi bir çelişki doğurur. Örneğin bir elektronun konumu ve momentumu eşzamanlı olarak Heisenberg Belirsizlik İlkesi uyarınca kesin ölçülemez; bu da tek bir elektronun hangi deliği geçeceğini önceden belirleyemeyişimiz gibi görünür. Gerçekte elektronun hangi delikten geçeceği, her atışta farklı olabilir ve biz bunu yalnızca olasılıksal olarak tahmin edebiliriz. Bu nedenle kuantum fiziğinde rastlantısallık (indeterminizm) önemli bir kavramdır. Bogdanov kardeşlerin aksine Einstein gibi bazı fizikçiler, bu olasılıksal doğayı tamamlanmamış bir açıklama olarak görmüş ve altında yatan kesin nedenleri araştırmışlardır. Einstein’ın “Tanrı evrenle zar atmaz” ifadesi bu tutuma işaret eder. Felsefi olarak ise deterministik veya indeterministik bir evren ayrımının yoruma bağlı olduğu da ileri sürülmüştür. Örneğin bazı filozoflar, bu ikili ayrımının gözlem düzeyine bağlı olduğunu, deterministik üst düzey (makroskobik) ile indeterministik alt düzey (kuantum) arasında çelişki olmadığını belirtirler.
Kuantum Mekaniğinde Rastlantısallık: Kuantum mekaniği, deneylerle tespit edilen bazı olguları istatiksel olarak tanımlar. Örneğin çift yarık deneyinde tek tek atılan fotonlar dalga gibi girişim oluştururken, tek bir ölçümde kesin bir pozisyona çöküş yaşanır. Her ölçümde fotonun hangi konumda bulunacağı önceden belirlenemez; sadece olasılık hesapları yapılabilir. Radyoaktif bozunumda da aynı şekilde, bir atomun tam olarak ne zaman bozunacağını öngöremeyiz, sadece ortalama bir yarılanma ömrü verebiliriz. Bu tür olaylarda rastlantısallık, “bilinmezlikten mi kaynaklanıyor yoksa doğanın özünde var mı” sorusuna yol açar. Schrödinger denklemine göre dalga fonksiyonu başlangıç koşullarına bağlı olarak deterministik evrilirken, ölçüm anında dalga fonksiyonunun çöküşü sonucu rastgele seçilmiş bir durum ortaya çıkar. Bu çelişkinin üzerine düşünürken, kuantum alanındaki yorumlar geliştirilmiştir. Kopenhag yorumu; ölçümle birlikte oluşan rastlantısal çöküşü kabul ederken, Bohm yorumunda gizli değişkenlerle deterministik bir yaklaşım benimsenir. Öte yandan Everett’in çoklu-evren yorumu dalga fonksiyon çöküşünün olmadığını, her olasılığın ayrı bir evrende gerçekleştiğini ve böylece aslında deterministik bir çoklu-kültür yapısının var olduğunu öne sürer. Süperdeterministik yorumlar ise, ölçüm ayarlarının da deterministik evrendeki bir parça olduğunu savunarak rastlantı fikrini ortadan kaldırmayı dener. Bu çeşitli bakış açıları arasında ortak olan, deneylerin kesin sonuçlarının gözlemlenemeyecek olasılık dağılımlarına bağlı olduğudur.
Bilgi Kavramı: Modern fizik teorilerinde, evrendeki olayların altında yatan bilgi yapıları da önemli bir rol oynar. John Wheeler’ın ortaya attığı “It from Bit” anlayışı, “her fiziksel nesnenin, bir evrende evet-hayır sorularına verilen cevaplar (bitler) cinsinden kökensel bir kaynağı ve açıklaması olduğu” fikrini savunur. Wheeler’a göre, temel düzeyde evrendeki şeyler (it) bilgiyi ifade eden bitlerden türemektedir. Bu bakış açısı, Claude Shannon’ın bilgi teorisinin temel birimi olan bit ile kuantum fiziğinin kuantum arasındaki ilişkiyi vurgular: “kuantum” bilgideki “ikili birimin (bit’in)” karşılığıdır, yani “0” veya “1” gibi iki durumdan birini temsil eder. Anton Zeilinger gibi kuantum fiziği uzmanları da bir sistemin gerçekliğinin bilgi ile tanımlanması gerektiğini söylerler; gerçeklik ve bilgi kavramlarının birbirini tamamladığını, kesin çizgilerle ayrıştırılamayacağını belirtirler. Bu doğrultuda, evrendeki dolaylı verilerden hareketle daha derin bir düzen veya kod arayışı, Bogdanov kardeşlerin yaklaşımına benzer bir felsefî zemin oluşturabilir. Bilgi kavramı ayrıca kara delik termodinamiği ve holografik ilke gibi teorik çalışmalarda da korunumlu bir nicelik olarak ele alınır; bu bakımdan evrenin derin yapısının anlaşılmasında bilgi bilimi kavramları öne çıkmaktadır.
Tanrı Kavramı: Einstein’ın kullandığı “Tanrı” sözcüğü, kişisel bir yaratıcıdan ziyade evrenin düzeni ve yasası anlamına gelir. Einstein, kendisini ateist olarak tanımlamaz, fakat inancının kişisel bir tanrı fikriyle ilgisi olmadığını vurgular; “Tanrı’ya güçlü şekilde inanıyordu ancak dine dair kendi görüşleri vardı” ve “Tanrı’nın her yerde ve her şeyin içinde olduğunu” söyleyerek Spinoza’nın panteizmine yakın bir duruş sergilemiştir. Bu açıdan Einstein’ın “Tanrı evrenle zar atmaz” sözü, evrenin esasen kendini tutarlı yasalara göre yöneten “ezelî düzen”ini kasteder. Dolayısıyla bu söz, Bogdanovların kitabındaki ilkel kavramlara da gönderme yapar. Bogdanovlar, Einstein’ın sözünden esinlenerek, evrenin temelinde bir akıl (Tanrı) olduğuna dair yorumlar getirirler. Onlara göre evrendeki bilgiyle örülü düzen, herhangi bir rastlantısal kaos değil, bilinçli bir planın sonucudur.
Ana Tartışma
Bogdanov Kardeşlerin Savları: Tanrı Zar Atmaz kitabında, Bogdanov kardeşler erken evren ve kozmik raslantının üzerine yoğunlaşır. Kitaptan alınan açıklamaya göre, evrende yaşamın kaos sonucu değil önceden belirlenmiş bir plan doğrultusunda şekillendiği iddia edilmektedir. Büyük Patlama’nın hemen sonrasındaki Planck dönemi gibi çözülemeyen evrelerde bile belirli bir düzen ve bilgi yapısı olduğunu öne sürerler. Buna göre mikroskobik düzeyden makroskobik yapıya kadar maddenin her noktasında saklı bir yapı (information) bulunmaktadır ve bunlar rastlantısal süreçler değil, tekerrür eden bir şablonla ilişkilidir. Bu yaklaşım, Einstein’ın “Tanrı evrenle zar atmaz” sözünü, yeni astronomik keşifler ve kozmolojik veriler ışığında “şansın sonu” şeklinde yorumlar.
Fiziksel Teoriler Bağlamında Değerlendirme: Bogdanov kardeşlerin önerdiği deterministik-önceden planlı kozmoloji, konvansiyonel fizik ile çelişkili olarak algılanabilir. Kuantum mekaniğinin yaygın kabul gören yorumları rastlantısallığı temel alırken (örneğin Kopenhag yorumu), Bohm gibi yorumcular gizli değişkenlerle deterministik bir evreni modelleyebilir. Çoğulcu-evren ve süperdeterministik yaklaşımlar da farklı bakış açıları getirir. Ancak Bogdanovların “tek bir plan”ı bilimsel bir teori olarak öne sürmesi, bu yaklaşımların ötesinde bir metafizik yorumu işaret eder. Örneğin titretilen bir sicim gibi modern teorilerde karmaşık yapılar öngörülebilir; ancak Bogdanovların iddia ettiği ölçekte bir planı ortaya koymak için fiziksel kanıt sunulmamıştır. Nitekim bu iddialara bilim çevresinden ciddi eleştiriler gelmiştir: bir Fransız araştırma kuruluşu CNRS’nin iç raporu, ikiz kardeşlerin doktora tezlerinin “bilimsel değeri olmadığını” ortaya koymuştur. Bu değerlendirme, Bogdanovların fizik topluluğu tarafından ciddiye alınmadığının bir göstergesidir.
Felsefi Argümanlar: Bilimsel bakış açılarına ek olarak, bu konular felsefi tartışmalarla da iç içedir. Bazı düşünürler, evrenin tamamen deterministik olması halinde özgür iradenin ve bilimsel açıklamanın anlamsızlaşabileceğini, aşırı rastlantısallığın ise bilimin sınırlarına işaret ettiğini savunur. Öte yandan filozof Christian List gibi isimler, deterministik ve rastlantısal yaklaşımın farklı ontolojik düzeyler arasında uyumlu olabileceğini ileri sürerler. Serbest irade, sorumluluk ve bilginin doğası gibi konular, Bogdanovların önerdiği deterministik kozmoloji tartışılırken daima gündeme gelir. Dolayısıyla Bogdanovların “tek ve kapsamlı bir plan” şeklindeki önerisi, ne tamamen yeni ne de kolayca kanıtlanabilir bir savdır; birçok filozof ve fizikçi, bu iddianın metafizik sınırları zorladığını belirtmiştir.
Bilgi Kavramının Yeri: Günümüzde evrenin temelinde bilgi yapılarının bulunduğu fikri popüler hale gelmiştir. Wheeler’ın “it from bit” düşüncesi ve Zeilinger’in vurguları gibi yaklaşımlar, evreni en sonunda bilgiden oluşan interaktif bir sistem olarak değerlendirir. Bu bağlamda Bogdanovlar da “evrende saklı derin bilgi” tezine yatkın görünebilir. Ancak önemli olan, bu bilgilerin somut ölçüm ve deneylerle doğrulanabilir olmasıdır. Bugün kara delik paradoksu gibi konularda bilginin korunması veya Bekenstein sınırı gibi hesaplamalar fiziğin sınırlarında zorlayıcı olsa da, Bogdanovların savlarında bilgi daha çok sembolik bir yer tutar. Bilimsel topluluk genellikle, bilgi kavramını yerleşik fizik hesaplarında kullanır ve bu kavramı kozmosun planı ile doğrudan ilişkilendirmekten kaçınır.
Tanrı’nın Rolü: Bogdanov kardeşlerin eserindeki “Tanrı” kavramı, Einstein’ın kullandığı metafordan beslenir. Einstein’ın Tanrı’sı bir kutsal bilinç değil, doğanın kozmik düzenidir. Bu çerçevede Bogdanovların Tanrı yorumları da doğrudan fizik yasalarına eklenmiş kutsal bir unsurdan ziyade, evrendeki düzenin bir sembolü olarak anlaşılmalıdır. Bilimsel olarak Tanrı’nın varlığı konusu objektif deneylerle çözülemez; bu sebeple Tanrı Zar Atmaz gibi eserlerde Tanrı’ya atıflar, daha çok felsefi bir çerçeve sunar. Özetle Bogdanovların Tanrı ve düzen vurgusu, kozmolojide düzen ve sebep-sonuç zincirini ele alan eski söylemlerin güncel bir tekrarını oluşturur. Ancak bu görüşler, bilimsel metodolojinin ötesinde metaforik bir düzeye kaydığından, somut kanıtlarla doğrulanması zordur.
Sonuç
Tanrı Zar Atmaz kitabında Bogdanov kardeşler, evrenin rastlantısallıktan arındırılmış, bilgi temelli bir düzen içerdiğini savunur. Çalışmamızda bu iddialar, kuantum mekaniği ve determinizm konusundaki genel fizik bilgisi ışığında değerlendirilmiştir. Kuantum dünyasında rastlantısallığın yeri tartışma konusu olsa da, öne sürülen “tek bir büyük plan” fikri bilimsel kanıtlarla desteklenmemektedir. Bilgi kavramı ve Tanrı’ya dair alegoriler ise felsefi boyutlarıyla ilgilidir; evrende düzen arayışı, fiziksel kanıt gerektiren bir bilimsel değil, metafizik tartışması olarak görülür. Neticede Bogdanovların görüşleri ilginç düşünceler sunsa da, bilimsel toplulukta yerleşik kanıtların yanında dikkatle ele alınmalıdır.
Leave a Comment