Bilimin Eğlenceli ve Tuhaf Yüzü: Ian Crofton’un Kılçıksız Bilim Kitabı Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme



Ian Crofton

Kılçıksız Bilim: Buluşlar, Keşifler ve Trajik Çuvallamalar Tarihi


YAZAR: IAN CROFTON

Çeviri: Dilek Berilgen Cenkciler

Editör: Şiirsel Taş

Kapak Tasarım: Ayşe Nur Ataysoy

Sayfa Uygulama: Bahadır Erşık

Format: Karton kapak, 15x23 cm

Sayfa Sayısı: 320

ISBN: 9786054729135

Baskı: Eylül 2013



Ian Crofton'un "Kılçıksız Bilim: Buluşlar, Keşifler ve Trajik Çuvallamalar Tarihi" Üzerine Derinlemesine Bir Blog Yazısı

Giriş: Bilim Tarihine Farklı Bir Bakış

Bilim tarihine dair genel algı, büyük başarıların, çığır açan keşiflerin ve dâhiyane buluşların birbirini izlediği, sürekli ilerleyen bir süreçtir. Ancak Ian Crofton’un Kılçıksız Bilim adlı kitabı, bu algıya farklı bir boyut katıyor. Crofton, bilimsel başarıların yanı sıra tarih boyunca yapılan hatalara, başarısız deneylere ve kimi zaman komik sonuçlar doğuran trajik yanlışlara odaklanarak, bilimin inişli çıkışlı doğasını gözler önüne seriyor. Kitap, sadece başarılarla dolu bir bilim anlatısından öte, bilimin yanlış adımlarla dolu keşif serüvenini de içeriyor.

Bu yazıda, Crofton’un kitabını derinlemesine inceleyerek, bilim dünyasındaki çuvallamaların tarihsel arka planına bakacak ve bu hataların bilimsel ilerlemeye katkılarını değerlendireceğiz. Bilim tarihinin trajik yanılgılarının nasıl büyük buluşlara yol açtığı ve bu hatalardan neler öğrenilebileceği sorusunu ele alacağız.


1. Antik Dünyada Bilim: Yanılgılarla Başlayan Keşifler

Bilimsel düşüncenin temelleri, Antik Yunan ve Roma’da atılmıştır. Ancak bu dönemde, bugünkü anlamda bilimsel yöntemler yoktu ve birçok yanlış teori, yıllar boyunca geçerli kabul edildi. Crofton, Antik Yunan filozoflarının dünyayı açıklama çabalarındaki hataları eğlenceli bir dille ele alır. Örneğin, Anaksimandros’un, insanların balıktan evrimleştiği teorisi oldukça şaşırtıcı ve zamanının ötesinde bir bakış açısı olsa da, detaylar açısından bugün bildiğimiz evrim teorisinden oldukça farklıdır.

Antik dönem bilim insanlarının en büyük hatalarından biri, Dünya’nın evrenin merkezi olduğuna dair inançtır. Ptolemaios’un yer merkezli evren modeli, yüzyıllar boyunca bilim dünyasına hakim olmuştur. Crofton, bu hatalı modelin bilimsel düşünceyi nasıl yavaşlattığını anlatırken, aynı zamanda bu tür yanılgıların nasıl doğru bilimsel yöntemlerin gelişmesine yol açtığını da açıklar. Bilim tarihi, çoğu zaman yanlışların doğrulara ulaşılmasına aracı olduğunu gösterir.

Bu dönemde yapılan bir diğer büyük hata ise dört element teorisidir. Aristo’nun öne sürdüğü bu teori, maddenin toprak, su, hava ve ateşten oluştuğu fikrine dayanır ve Orta Çağ boyunca kabul görmüştür. Ancak modern kimya, bu anlayışı tamamen çürütmüştür. Crofton, dört element teorisini hem bilimsel bir hata hem de o dönemin bilgi düzeyi açısından önemli bir adım olarak değerlendirir. Her ne kadar yanlış bir teori olsa da, bu görüş bilim insanlarını maddenin yapısını daha fazla incelemeye teşvik etmiştir.

2. Orta Çağ’da Bilimsel Düşünce ve Dogmalar

Orta Çağ, bilimsel ilerlemenin neredeyse durma noktasına geldiği bir dönemdir. Dini dogmaların bilimsel düşüncenin önüne geçtiği bu dönemde, kilisenin otoritesi bilimsel keşiflerin önünde büyük bir engel oluşturmuştur. Crofton, bu dönemi anlatırken, dönemin bilim insanlarının nasıl zorluklarla karşılaştığını ve bazı keşiflerin nasıl bilmeden geri püskürtüldüğünü anlatır.

Örneğin, 12. yüzyılda yaşamış İbn-i Rüşd, Aristoteles'in eserlerini Arapça'ya çevirerek Avrupa bilim dünyasına önemli katkılarda bulunmuş ve bilimsel düşüncenin yeniden canlanmasına yardımcı olmuştur. Ancak o dönemde kilise, İbn-i Rüşd'ün eserlerini yasaklamış ve onun düşünceleri uzun süre Avrupa’da yayılma fırsatı bulamamıştır. Crofton, bu tür yasakların bilimsel ilerlemeyi nasıl yavaşlattığını ve bilimsel düşüncenin ancak büyük dirençlerle geliştiğini gözler önüne serer.

Orta Çağ’da yapılan bir diğer büyük hata, simyanın bilim olarak kabul edilmesidir. Simyacılar, değerli metalleri altına çevirme ve ölümsüzlük iksiri bulma gibi fantastik hedeflerle çalışmışlardır. Bu çalışmalar, modern kimyanın temellerini atsa da, çoğu simyacı bilimsel yöntemlerden uzaklaşarak mistisizme yönelmiştir. Crofton, simyanın bilimsel bir çıkmaz olduğunu vurgularken, aynı zamanda bu alanın kimya gibi modern bilim dallarının gelişmesine nasıl katkıda bulunduğunu da açıklar.


3. Rönesans Dönemi: Bilimsel Devrimin Yanılgıları

Rönesans dönemi, bilimsel devrimle birlikte büyük keşiflerin yapıldığı bir dönemdir. Ancak bu dönemde de birçok yanılgı ve başarısızlıklar olmuştur. Crofton, bu dönemde yapılan hataları ele alarak, bilimsel devrimin ne kadar zorlu bir süreç olduğunu anlatır.

Örneğin, Galileo Galilei’nin teleskopla yaptığı gözlemler, Dünya’nın evrenin merkezi olmadığını kanıtlamıştır. Ancak bu keşif, kilisenin büyük tepkisine neden olmuş ve Galileo Engizisyon Mahkemesi’nde yargılanarak ev hapsine mahkûm edilmiştir. Crofton, Galileo’nun bilimsel doğruları savunurken nasıl büyük bir bedel ödediğini anlatırken, aynı zamanda bilimsel düşüncenin nasıl dirençle karşılaştığını gözler önüne serer.

Rönesans döneminde yapılan bir diğer büyük hata, fizikteki yanlış teorilerdir. Örneğin, birçok bilim insanı, ağır cisimlerin daha hızlı düştüğünü savunmuştur. Galileo’nun Pisa Kulesi’nden yaptığı deneyler, bu teorinin yanlış olduğunu göstermiştir. Crofton, Galileo’nun bu deneyiyle bilimin dogmalardan ve yanlış bilgilerden kurtulduğunu vurgular.

4. Bilimsel Devrim ve Deneme Yanılma Süreci

Bilimsel devrim, 17. yüzyılda başlar ve Isaac Newton, René Descartes ve Robert Boyle gibi büyük bilim insanlarının katkılarıyla zirveye ulaşır. Ancak bu süreçte de birçok hatalı teori ve başarısız deney vardır. Crofton, bu dönemde yapılan hataları ve bu hataların nasıl bilimsel ilerlemeye katkıda bulunduğunu anlatır.

Örneğin, Newton’un yerçekimi yasası, bilime büyük bir katkı sağlamıştır. Ancak Newton’un aynı zamanda simya ile ilgilendiği ve simyada büyük zaman harcadığı bilinmektedir. Crofton, Newton’un bilimsel başarılarının yanı sıra bu başarısız çabalarını da eğlenceli bir dille ele alır. Newton’un simya çalışmalarının bir bilimsel çıkmaz olduğunu vurgularken, bilimin doğrulara ulaşma sürecinde yanlış adımların kaçınılmaz olduğunu gösterir.

Bu dönemde yapılan bir diğer ilginç hata, kan nakli deneyleridir. Fransız bilim insanı Jean-Baptiste Denis, koyun kanını bir insana nakletmiş ve bu deney başarısızlıkla sonuçlanmıştır. Crofton, bu deneyin nasıl büyük bir felaketle sonuçlandığını anlatırken, aynı zamanda bu tür deneylerin modern tıbbın gelişimine nasıl katkıda bulunduğunu da vurgular. Bilimde hata yapmak, zaman zaman trajik sonuçlar doğurabilse de, bu hatalar bilimsel yöntemin daha da gelişmesine katkı sağlar.


5. 19. ve 20. Yüzyılda Bilim: Büyük Buluşlar ve Çuvallamalar

19. ve 20. yüzyıllar, bilimin en büyük ilerlemelerin yaşandığı dönemlerdir. Ancak bu dönemde de bilim insanları birçok hataya düşmüştür. Crofton, özellikle bu dönemdeki komik ve trajik bilimsel çuvallamalara geniş yer verir.

Örneğin, 19. yüzyılda radyoaktivitenin keşfi, büyük bir bilimsel atılım olarak kabul edilirken, radyumun yanlış kullanımının birçok trajik sonuca yol açtığı bilinmektedir. O dönemde radyum içeren ürünler sağlık ürünü olarak satılmış ve bu ürünler birçok insanın ölümüne neden olmuştur. Crofton, bilimin keşiflerinin her zaman doğru kullanılmadığını ve bazen yanlış anlamaların trajik sonuçlar doğurduğunu gösterir.

20. yüzyılda ise en ilginç bilimsel çuvallamalardan biri, Lord Kelvin’in 1900 yılında, “Fizikte keşfedilecek yeni bir şey kalmamıştır” demesidir. Ancak sadece birkaç yıl sonra Albert Einstein’ın görelilik teorisi ortaya çıkmış ve fizik dünyasında devrim yaratmıştır. Crofton, bu tür yanlış tahminlerin bilim dünyasında nasıl yaygın olduğunu ve bilimin her zaman değişime açık olduğunu gösterir.

6. Bilimsel Yanılgılardan Alınan Dersler

Crofton’un kitabında yer alan birçok örnek, bilimin yalnızca başarılarla dolu olmadığını, aynı zamanda birçok hata ve yanlış anlamayla da ilerlediğini gösterir. Bilimsel yöntem, deneme-yanılma sürecine dayanır ve her başarısız deney, bir sonraki başarıya giden yolda önemli bir adım olarak kabul edilir. Crofton, bilimin hatalardan ders çıkararak geliştiğini vurgular ve bu hataların bilimsel düşünceye olan katkılarını gözler önüne serer.

Bilimde yapılan hatalar, bilim insanlarını daha dikkatli olmaya ve deneylerini daha titizlikle yürütmeye zorlamıştır. Crofton, bilimin dogmalarla değil, sürekli sorgulama ve yanlışları düzeltme süreciyle ilerlediğini savunur. Bu anlamda, bilimin tarihi yalnızca büyük keşiflerin değil, aynı zamanda büyük hataların da tarihidir.



Sonuç: Bilimin Eğlenceli ve Zorlu Yolculuğu

Ian Crofton’un Kılçıksız Bilim: Buluşlar, Keşifler ve Trajik Çuvallamalar Tarihi adlı eseri, bilim tarihine eğlenceli ve düşündürücü bir bakış sunar. Bilimin sadece başarılarla değil, aynı zamanda çuvallamalarla da dolu olduğunu gösteren bu eser, bilimsel düşüncenin ne kadar dinamik ve zorlu bir süreç olduğunu gözler önüne serer. Crofton’un anlattığı bu trajik ve komik hikayeler, bilimin ilerlemesinde hataların ne kadar önemli bir rol oynadığını gösterir.

Bilim, doğrulara ulaşma sürecinde birçok kez yanılmıştır. Ancak bu yanılgılar, bilimin sürekli gelişmesine ve daha ileri adımlar atmasına zemin hazırlamıştır. Crofton’un kitabı, bilimle ilgilenen herkes için eğlenceli bir okuma sunarken, bilimin ne kadar karmaşık ve ilginç bir alan olduğunu bir kez daha hatırlatır.




Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.