Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi: Kapitalizm, Doğa ve Gezegenin Geleceği Hakkında Bir Rehber
Türkçesi: Serkan Gündüz
Yayıma Hazırlayan: Müge Karahan, Banu Yılmaz
Son Okuma: Yusuf Zeybekoğlu
Kapak Tasarımı: Kolektif Tasarım
Sayfa Düzeni: Semih Büyükkurt
1. Baskı, Nisan 2019
288 Sayfa / 2. Hamur / Ciltsiz / 15,5 x 21,5 cm
ISBN: 978-605-2205-33-4
Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi: Kapitalizm, Doğa ve Gezegenin Geleceği Hakkında Bir Rehber
Raj Patel ve Jason W. Moore’un “Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi” (A History of the World in Seven Cheap Things) kitabı, insanlığın tarihini ve kapitalizmin doğayla olan ilişkisini yedi temel kavram üzerinden inceleyen kapsamlı bir çalışma olarak öne çıkıyor. Bu yedi kavram: doğa, iş, para, bakım, gıda, enerji ve hayat, yalnızca ekonomik sistemin işleyişini değil, aynı zamanda sosyal, çevresel ve politik dinamikleri de etkileyen önemli unsurlardır. Patel ve Moore, bu kavramlar aracılığıyla, kapitalizmin nasıl bir dünya yarattığını, bunun insanlık ve gezegen üzerindeki etkilerini tartışmakta ve geleceğe dair bir perspektif sunmaktadır.
Giriş: Kapitalizm ve Sürdürülebilirlik Sorunu
Kapitalizm, tarihsel olarak, doğal kaynakları ve emeği sınırsız bir şekilde sömürme eğilimi gösteren bir ekonomik sistemdir. Modern dünyada, bu sistemin sürdürülebilirliği büyük bir tehdit altındadır. İklim değişikliği, ekosistem bozulması ve sosyal eşitsizlikler, kapitalizmin doğa ve insan üzerindeki yıkıcı etkilerinin somut örnekleridir. Patel ve Moore, bu durumu ele almak için, yedi ucuz kavramı merkeze alarak bir anlayış geliştirmektedir.
Kitap, yalnızca ekonomik bir analiz değil, aynı zamanda toplumsal ilişkiler, çevresel sorunlar ve politik mücadeleler hakkında da derinlemesine bir inceleme sunar. Yedi ucuz şey, kapitalizmin tarihsel olarak nasıl şekillendiğini ve bu süreçte doğanın nasıl istismar edildiğini anlamamıza yardımcı olur.
1. Doğa: Sınırsız Kaynak mı?
Kapitalizmin doğayla ilişkisi, tarih boyunca değişmiştir. İlk olarak, doğa sınırsız bir kaynak olarak görülmüştür. Bu bakış açısı, sanayi devrimiyle birlikte daha da güçlenmiş ve doğal kaynakların sınırsız olduğu düşüncesi, insanlığın çevreye olan yaklaşımını belirlemiştir. Patel ve Moore, doğanın bu şekilde “ucuz” hale getirilmesinin, sömürgecilik döneminde başlayan bir süreç olduğunu belirtir. Sömürge güçleri, yeni toprakları keşfettikçe, bu toprakların kaynaklarını ekonomik çıkarlar doğrultusunda kullanmaya başlamışlardır.
Fakat günümüzde, doğanın sınırsız olduğu inancı giderek sorgulanmakta; iklim değişikliği, ormansızlaşma ve su krizleri gibi sorunlar, doğanın sınırlı kaynaklar içerdiğini gözler önüne sermektedir. Doğanın ucuz hale getirilmesi, sadece fiziksel kaynakların değil, aynı zamanda ekosistemlerin de istismar edilmesi anlamına gelmektedir. Modern dünyada, doğayı koruma çabaları, bu kaynakların kıt hale gelmesiyle daha da önemli hale gelmiştir. Patel ve Moore, bu durumu eleştirirken, kapitalizmin doğayla olan ilişkisini yeniden değerlendirmemiz gerektiğini savunurlar.
2. İş: Emeğin Ucuz Hale Gelmesi
Kapitalizm, işgücünü ucuz hale getirerek büyümeyi hedefler. İşçiler, düşük ücretlerle ve kötü çalışma koşulları altında çalışmaya zorlanırken, büyük şirketler kârlarını maksimize ederler. Sanayi devrimi ile birlikte işçi sınıfının ortaya çıkması, emeğin değerinin düşürülmesiyle sonuçlanmıştır. Patel ve Moore, emeğin ucuz hale getirilmesinin, tarihsel olarak sınıf mücadeleleriyle şekillendiğini belirtir.
Modern dünyada, düşük maliyetli işgücü arayışı, küresel ölçekte bir sorun haline gelmiştir. Çok uluslu şirketler, gelişmekte olan ülkelerdeki işgücünü sömürmekte ve bu ülkelerdeki emekçiler, insanlık dışı koşullarda çalışmaya zorlanmaktadır. Emeğin bu şekilde istismar edilmesi, sosyal eşitsizlikleri derinleştirirken, işçilerin haklarının korunmaması da önemli bir sorun olarak karşımıza çıkmaktadır.
Patel ve Moore, emeğin değerinin yükseltilmesi gerektiğini ve işçilerin haklarının korunması için mücadele edilmesi gerektiğini vurgular. Emeğin ucuz hale getirilmesi, sadece ekonomik değil, aynı zamanda sosyal ve politik adaletsizliklere de yol açmaktadır.
3. Para: Kapitalizmin Motoru
Para, kapitalizmin en önemli unsurlarından biridir. Ancak para, yalnızca bir değişim aracı olmanın ötesinde, güç ve kontrol mekanizması olarak da işlev görür. Patel ve Moore, paranın ucuz hale getirilmesinin, finansal sistemin manipülasyonu yoluyla gerçekleştiğini savunur. Borç ve kredi sistemlerinin yaygınlaşması, zenginlerin daha fazla servet biriktirmesine olanak tanırken, yoksulları borç içinde bırakmaktadır.
Finansal piyasalardaki spekülasyonlar ve manipülasyonlar, ekonomik eşitsizlikleri derinleştirirken, birçok insanın ekonomik güvenliğini tehlikeye atmaktadır. Özellikle gelişmekte olan ülkelerde, borç krizleri ve mali istikrarsızlıklar, bu durumun somut örnekleridir. Patel ve Moore, para sisteminin yeniden yapılandırılması gerektiğini ve insanların ekonomik haklarının korunması için adil bir sistemin inşa edilmesi gerektiğini vurgular.
4. Bakım: Görünmez Emeğin Önemi
Kapitalizmde bakım emeği, tarihsel olarak ucuz veya bedava bir iş olarak görülmüştür. Bu emek genellikle kadınlar tarafından, özel alanlarda ve evde gerçekleştirilir. Çocuk bakımı, yaşlı bakımı, hasta bakımı ve ev işleri gibi işler, toplumsal yeniden üretim süreçleri için kritik öneme sahiptir, ancak çoğu zaman görünmez kılınır. Patel ve Moore, bakım emeğinin ucuz hale getirilmesinin, cinsiyet ve ırk temelli bir sömürüye dayandığını savunur.
Görünmez bakım emeği, toplumsal cinsiyet rollerinin bir sonucu olarak ortaya çıkar ve kadınların emeklerinin değersizleştirilmesine yol açar. Ancak son yıllarda, bakım emeğinin önemi giderek daha fazla fark edilmektedir. Özellikle COVID-19 pandemisi, sağlık ve bakım sektöründeki işçilerin ne kadar hayati bir rol oynadığını göstermiştir.
Patel ve Moore, bakım emeğinin toplumsal ve ekonomik değerinin anlaşılması gerektiğini savunur. Bu emeğin görünür hale getirilmesi ve toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kapitalizmin daha adil ve sürdürülebilir bir hale gelmesi için önemlidir.
5. Gıda: Endüstriyel Tarımın Etkileri
Kapitalizm, gıda üretimini de ucuz hale getirmek için endüstriyel tarımı kullanır. 20. yüzyılın başlarında tarım teknolojilerinin gelişmesiyle birlikte gıda üretimi hızla artmış ve gıda daha ucuz hale gelmiştir. Ancak bu süreç, çevresel tahribat ve sosyal eşitsizlikler yaratmıştır. Patel ve Moore, gıdanın ucuz hale getirilmesinin, tarımsal ekosistemlerin ve yerel toplulukların sömürülmesi pahasına gerçekleştiğini belirtir.
Endüstriyel tarım, kimyasal gübreler, pestisitler ve genetiği değiştirilmiş tohumlar kullanarak verimliliği artırmayı hedefler. Ancak bu yöntemler, toprak bozulmasına, su kaynaklarının tükenmesine ve biyolojik çeşitliliğin azalmasına yol açmaktadır. Ayrıca, büyük tarım şirketleri, küçük çiftçilerin yerini alarak yerel gıda sistemlerini tehlikeye atmaktadır.
Modern dünyada gıda güvenliği, önemli bir sorun haline gelmiştir. Küresel güneydeki birçok ülke, büyük tarım şirketlerinin kontrolü altındaki gıda sistemleri nedeniyle besin güvencesi sorunları yaşamaktadır. Patel ve Moore, gıda sisteminin adil ve sürdürülebilir bir şekilde yeniden yapılandırılması gerektiğini savunurlar.
6. Enerji: Fosil Yakıtların Sömürüsü
Kapitalizmin en büyük enerji kaynağı fosil yakıtlar olmuştur. Petrol, kömür ve doğal gaz, sanayinin büyümesi için gerekli enerjiyi sağlar. Ancak fosil yakıtların kullanımı, ekosistem bozulmasına ve iklim değişikliğine neden olmaktadır. Patel ve Moore, fosil yakıtların "ucuz" hale getirilmesinin, kapitalizmin büyümesine olanak tanırken, bunun aynı zamanda gezegen için geri dönülmez sonuçlar doğurduğunu savunur.
Fosil yakıtların yoğun kullanımı, iklim değişikliğini hızlandırmakta ve doğal afetlerin artmasına neden olmaktadır. Bu durum, özellikle yoksul ve gelişmekte olan ülkelerdeki toplulukları daha fazla etkilemektedir. Patel ve Moore, yenilenebilir enerji kaynaklarının geliştirilmesi ve fosil yakıtların kullanımının azaltılması gerektiğini vurgular.
7. Hayat: İnsanlığın Ucuz Hale Gelmesi
Son olarak, hayatın ucuz hale gelmesi, kapitalizmin en çarpıcı sonuçlarından biridir. İnsanlar, ekonomik sistemin bir parçası olarak, genellikle değersizleştirilir. İnsan hayatının değeri, ekonomik çıkarlarla ölçülürken, yoksul ve marjinal gruplar daha fazla risk altına girmektedir. Patel ve Moore, insanların yaşamlarını sürdürebilmeleri için gereken temel haklarının korunmasının, kapitalizmin yeniden yapılandırılması açısından kritik olduğunu belirtir.
Kapitalizm, insan hayatını bir mal gibi görerek, bireylerin değerini ekonomik çıktılarla sınırlamaktadır. Bu durum, sosyal adaletsizlikleri derinleştirmekte ve birçok insanı sistemin dışına itmektedir. Patel ve Moore, insanların hayatlarının değerinin yeniden tanımlanması gerektiğini ve insan onurunun her şeyden önce gelmesi gerektiğini vurgular.
Sonuç: Geleceğe Dair Bir Perspektif
Raj Patel ve Jason W. Moore’un “Yedi Ucuz Şey Üzerinden Dünya Tarihi” kitabı, kapitalizmin doğa ve insan üzerindeki etkilerini derinlemesine inceleyerek, bu sistemin yeniden değerlendirilmesi gerektiğini ortaya koymaktadır. Yedi ucuz şey kavramı, ekonomik, sosyal ve çevresel dinamiklerin bir bütün olarak ele alınması gerektiğini vurgular.
Kapitalizmin sürdürülebilir bir geleceğe ulaşabilmesi için, doğanın, emeğin, paranın, bakımın, gıdanın, enerjinin ve hayatın değerinin yeniden tanımlanması gerekmektedir. Patel ve Moore, bu sürecin toplumsal mücadeleler, politik değişiklikler ve bireysel farkındalıklarla mümkün olabileceğini belirtirler. Gelecekte, insanlığın ve doğanın birlikte var olabileceği adil bir sistemin inşa edilmesi için çaba sarf edilmelidir.
Sonuç olarak, “A History of the World in Seven Cheap Things”, sadece bir ekonomi analizi değil, aynı zamanda insanlığın, doğanın ve toplumun geleceği için bir çağrıdır. Bu çağrı, insanları, daha adil, sürdürülebilir ve yaşanabilir bir dünya için mücadele etmeye teşvik etmektedir.
Leave a Comment