Greg Garrard: Ekoeleştiri ve Kültürel Tartışmalar Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme
Türkçesi: Ertuğrul Genç
Türü: Kolektif Düşünce Dizisi / İnceleme
Yayıma Hazırlayan: Eda Doğançay
Kapak Tasarımı: Deniz Akkol
Cilt Bilgisi: Ciltsiz
Kâğıt Bilgisi: Kitap Kâğıdı
Basım Tarihi: 1. Baskı Nisan 2016
Basım Bilgisi: 2. Baskı Ekim 2017
Sayfa Sayısı: 304 s.
Kitap Boyutları: 13,5 cm x 19,5 cm
ISBN No: 978-605-5029-51-7
Barkod No: 9786055029517
Greg Garrard: Ekoeleştiri ve Kültürel Tartışmalar Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme
Giriş
Greg Garrard’ın Ekoeleştiri: Ekoloji ve Çevre Üzerine Kültürel Tartışmalar adlı eseri, çevresel sorunların edebiyat ve kültür üzerindeki etkilerini araştıran kapsamlı bir çalışmadır. Ekoeleştiri, çevre sorunlarına dair kültürel temsillerin ve edebi yaklaşımların incelenmesini içerir; bu da edebi eserlerin, filmlerin ve diğer kültürel ürünlerin doğaya nasıl baktığını ve çevreye dair hangi mesajları taşıdığını anlamamıza yardımcı olur. Garrard, bu kitabında ekolojik krizleri ve doğayla olan ilişkilerimizi daha geniş bir bağlamda ele alarak, kirlilikten pastoralizme, kıyamet senaryolarından hayvan haklarına kadar pek çok konuyu inceler. Kitap, çevre sorunlarının sadece bilimsel değil, aynı zamanda toplumsal ve kültürel bir mesele olduğunu vurgular.
Bu yazıda, Garrard’ın kitabındaki temel kavramları genişleterek inceleyecek, ekoeleştirinin nasıl işlediğini ve bu alanın çevresel bilince nasıl katkıda bulunduğunu keşfedeceğiz. Kitap boyunca ele alınan ekolojik temalar, modern dünyanın en acil çevre sorunlarına dair farkındalığı artırmaya yardımcı olan güçlü bir araç olarak karşımıza çıkıyor.
1. Ekoeleştirinin Tanımı ve Kapsamı
Ekoeleştiri, literatürde çevre ve doğa temsillerini inceleyen bir eleştiri türüdür. Bu disiplin, 20. yüzyılın sonlarına doğru gelişmeye başlamış ve edebi eserlerin çevreye nasıl yaklaştığını anlamak için bir araç haline gelmiştir. Garrard, kitabında ekoeleştirinin sadece bir edebiyat inceleme yöntemi olmadığını, aynı zamanda politik ve etik bir yaklaşım olduğunu savunur. Doğayı yıkıma sürükleyen kapitalist sistemleri eleştiren bu yöntem, çevresel bilinci artırmak ve doğaya daha saygılı bir yaşam tarzını teşvik etmek amacı güder.
Garrard, ekoeleştiriyi disiplinlerarası bir yaklaşım olarak sunar; bu yöntem, edebiyat eleştirisinden felsefeye, tarih yazımından politikaya kadar birçok alanla bağlantılıdır. Ekoeleştirinin amacı, edebi eserlerdeki çevre temsillerinin toplumsal ve kültürel anlamlarını çözümleyerek, bu eserlerin doğaya dair ne tür mesajlar içerdiğini açığa çıkarmaktır. Garrard, ekolojik farkındalığın yalnızca bilimsel bilgi ile değil, aynı zamanda kültürel anlatılarla da desteklenmesi gerektiğini vurgular.
2. Kirlilik ve Ekolojik Düşünce
Garrard’ın kitabındaki önemli temalardan biri, çevre kirliliği ve bunun edebiyat ve kültürdeki temsilleridir. Sessiz Bahar gibi çevreci klasiklerden yola çıkarak, kirliliğin sadece çevresel bir sorun olmanın ötesine geçtiğini ve toplumsal bir kriz haline geldiğini savunur. Rachel Carson’ın 1962 yılında yayımladığı bu eser, modern çevrecilik hareketinin temel taşlarından biri olarak kabul edilir. Carson, kimyasal tarım ilaçlarının çevreye verdiği zararı vurgularken, doğanın sessizleşmesi metaforunu kullanarak insan ve doğa arasındaki bağlantıyı yeniden düşünmemizi sağlar.
Kirlilik teması, modern endüstriyel toplumların doğaya karşı işlediği suçların en açık simgelerinden biridir. Garrard, edebiyatta kirliliğin nasıl ele alındığını inceleyerek, bu temanın insanlığın doğaya karşı sorumluluklarını sorgulamanın bir yolu olduğunu belirtir. Kitapta ayrıca kirliliğin toplumsal sınıflar arasındaki farkları nasıl derinleştirdiğine dair tartışmalar da yer alır. Kirlilik, genellikle yoksul ve dezavantajlı toplulukların daha çok maruz kaldığı bir durumdur. Garrard, bu bağlamda çevre adaleti kavramını tartışır ve kirliliğin hem ekolojik hem de sosyal bir sorun olduğuna dikkat çeker.
3. Pastoral ve Doğa İmgesi
Ekoeleştiride önemli bir yer tutan pastoral tema, insan ile doğa arasındaki idealize edilmiş ilişkiye işaret eder. Antik Yunan edebiyatından başlayarak pastoral, kırsal yaşamın basitliğini ve doğanın saflığını yücelten bir edebi tür olarak karşımıza çıkar. Ancak Garrard, pastoral imgenin modern dünyada sorunlu bir hale geldiğini savunur. Endüstriyel çağın doğaya verdiği zararı göz ardı eden pastoral imgeler, çoğu zaman insanın doğa üzerindeki etkisini romantize eder.
Modern edebiyat ve kültürde pastoral, doğanın sığınak olarak görüldüğü ve insanın doğayla uyum içinde yaşadığı bir dünya tasvir eder. Ancak Garrard’a göre bu tasvir, gerçekliği yansıtmakta yetersiz kalır. Pastoral temsiller, doğanın insan kontrolü altında olduğu ve sürekli yenilenebileceği yanılgısını besler. Bu durum, ekolojik yıkımı görmezden gelmemize ve insan merkezli bir dünya görüşünü sürdürmemize yol açabilir. Garrard, pastoral düşüncenin yeniden ele alınması gerektiğini ve modern ekolojik krizler ışığında pastoral imgelerin eleştirilmesi gerektiğini savunur.
4. Kıyamet ve Çevresel Felaketler
Ekoeleştiride kıyamet teması, çevresel yıkım ve insanlığın geleceği üzerine yapılan tartışmaların merkezinde yer alır. Garrard, çevre edebiyatında kıyamet senaryolarının sıklıkla kullanıldığını ve bu temanın insanları harekete geçirmek için etkili bir araç olduğunu belirtir. İklim değişikliği, biyoçeşitlilik kaybı, ormansızlaşma gibi sorunlar, edebi eserlerde kıyametvari bir dille ele alınır. Bu dil, insanları çevresel felaketlerin ciddiyeti konusunda uyarmak amacı taşır.
Ancak Garrard, kıyamet retoriğinin olumsuz etkilerine de dikkat çeker. Aşırı kıyametvari senaryolar, insanları umutsuzluğa sürükleyebilir ve çevresel sorunlarla mücadele etme isteğini azaltabilir. Garrard’a göre, kıyamet temalı edebiyat ve kültürel ürünler, çevre krizlerinin ciddiyetini vurgulamakla birlikte, çözüm odaklı bir yaklaşım benimsemelidir. İnsanların ekolojik krizlere karşı eyleme geçmesi için umut verici ve yapıcı bir dil kullanılması gerektiğini savunur.
5. Hayvan Hakları ve İnsan-Hayvan İlişkisi
Ekoeleştirinin bir diğer önemli konusu, insan-hayvan ilişkisi ve hayvanların edebiyatta nasıl temsil edildiğidir. Geleneksel olarak hayvanlar, edebiyatta insanın altında konumlandırılmış ve genellikle metaforik bir işlevle kullanılmıştır. Ancak modern çevreci düşünce, bu hiyerarşiyi sorgular ve hayvanların da bağımsız varlıklar olarak değerli olduğunu savunur. Garrard, hayvanların edebi temsillerini analiz ederek, bu temsilin ekolojik ve etik boyutlarını açığa çıkarır.
Garrard’ın kitabında ekofeminizme de geniş yer verilir. Ekofeminizm, kadınlara ve doğaya yönelik baskının aynı köklere dayandığını savunan bir düşünce akımıdır. Ekofeminist yazarlar, hayvanlara ve doğaya yönelik şiddetin, ataerkil sistemlerin bir sonucu olduğunu öne sürer. Garrard, bu bağlamda insanın doğa ve hayvanlarla olan ilişkisini yeniden düşünmemiz gerektiğini ve bu ilişkilerin ekolojik bir bakış açısıyla ele alınmasının önemini vurgular. Hayvanların sömürülmesi ve onların yaşam haklarının ihlal edilmesi, insanın doğaya olan yabancılaşmasının en açık örneklerinden biridir.
6. Çevre Adaleti ve Sosyal Sorumluluk
Garrard’ın kitabında çevre adaleti kavramı, çevre sorunlarının sadece ekolojik değil, aynı zamanda sosyal ve politik bir mesele olduğunu açıkça ortaya koyar. Çevre adaleti, doğanın tahribatından en çok etkilenen toplulukların haklarını savunur ve çevresel krizlerin toplumsal eşitsizliklerle nasıl bağlantılı olduğunu inceler. Endüstriyel kirlilik, iklim değişikliği ve doğal kaynakların sömürüsü gibi sorunlar, genellikle yoksul ve dezavantajlı toplulukların daha fazla zarar görmesine yol açar.
Garrard, çevre adaleti hareketinin edebiyat ve kültürde nasıl temsil edildiğini inceleyerek, bu hareketin toplumsal bilinci artırmadaki rolünü vurgular. Çevre adaleti, sadece doğayı koruma meselesi değil, aynı zamanda insan hakları ve toplumsal eşitlik mücadelesinin bir parçasıdır. Garrard, çevre sorunlarının çözülebilmesi için toplumsal eşitsizliklerin de giderilmesi gerektiğini savunur.
7. Küresel Isınma ve İklim Değişikliği
Kitapta geniş yer tutan bir diğer tema, küresel ısınma ve iklim değişikliği konularıdır. Garrard, iklim değişikliğinin edebiyatta nasıl ele alındığını ve bu konunun çevresel farkındalığı artırmadaki rolünü tartışır. Küresel ısınma, edebiyat ve sanatta sıkça kullanılan bir tema haline gelmiştir ve bu konu, insanların çevresel sorumluluklarını yeniden düşünmelerine yardımcı olur.
Garrard, iklim değişikliğinin politik ve ekonomik boyutlarına da değinir. İklim değişikliği, sadece çevresel bir sorun değil, aynı zamanda küresel bir adalet meselesidir. Yüksek karbon salınımı yapan sanayileşmiş ülkeler, iklim değişikliğinin en büyük sorumlularıdır, ancak bu değişikliklerin olumsuz etkilerini daha çok gelişmekte olan ülkeler ve yoksul topluluklar hisseder. Garrard, iklim adaletinin bu bağlamda ele alınması gerektiğini savunur.
Sonuç: Ekoeleştiri ile Kültürel Dönüşüm
Greg Garrard’ın Ekoeleştiri: Ekoloji ve Çevre Üzerine Kültürel Tartışmalar kitabı, çevre sorunlarının kültürel ve edebi temsillerini inceleyerek, ekolojik farkındalığı artırmanın bir yolu olarak ekoeleştirinin önemini vurgular. Garrard, çevre sorunlarının sadece bilimsel bir mesele olmadığını, aynı zamanda toplumsal, kültürel ve politik bir sorun olduğunu savunur. Kirlilik, pastoral, kıyamet, hayvan hakları gibi temalar, çevre krizlerinin edebi ve kültürel yansımalarını ortaya koyarak, insanların doğayla olan ilişkilerini yeniden düşünmelerini sağlar.
Bu yazıda, Garrard’ın kitabındaki ana temaları genişleterek ele aldık ve ekoeleştirinin çevresel bilince nasıl katkıda bulunduğunu tartıştık. Ekoeleştiri, sadece akademik bir disiplin değil, aynı zamanda doğaya ve çevreye karşı sorumlu bir yaşam tarzını teşvik eden bir hareket olarak da değerlendirilebilir. Garrard’ın çalışması, çevre sorunlarıyla başa çıkabilmek için kültürel değişimlerin ne kadar önemli olduğunu bir kez daha hatırlatıyor.
Leave a Comment