George Basalla’nın “Teknolojinin Evrimi” Kitabı Üzerine Derinlemesine İnceleme Yazısı



Çevirmen: Cem Soydemir

Yayın Tarihi: 21.09.2016

ISBN: 9789758717941

Dil: TÜRKÇE

Sayfa Sayısı: 367

Cilt Tipi: Karton Kapak

Kağıt Cinsi: Kitap Kağıdı

Boyut: 14 x 21 cm



George Basalla’nın “Teknolojinin Evrimi” Kitabı Üzerine Derinlemesine İnceleme Yazısı

Giriş: Teknolojinin Evrimi Üzerine Yeni Bir Bakış

Teknolojinin evrimsel gelişimi, bilim dünyasında sıklıkla ele alınan konulardan biridir. George Basalla, Teknolojinin Evrimi adlı eserinde bu süreci, biyolojik evrim teorisine paralel bir şekilde inceleyerek bilim dünyasına farklı bir bakış açısı kazandırır. Basalla, teknolojinin bir gereklilik ya da zorunluluk sonucu değil, aksine, kültürel, sosyal ve ekonomik etkenlerle şekillendiğini savunur. Bu bağlamda teknoloji, insan ihtiyaçlarının ötesinde, kültürel yaratıcılık ve toplumsal dinamiklerle beslenen bir olgudur. Kitap, teknolojinin çeşitlilik, süreklilik, yenilik ve ayıklanma gibi dört temel ilke üzerine kurulu olduğunu ileri sürer.

Bu yazıda, Basalla’nın Teknolojinin Evrimi adlı eserini detaylı bir şekilde inceleyecek ve bu dört temel ilkenin teknolojik gelişmeler üzerindeki etkilerini analiz edeceğiz. Aynı zamanda Basalla’nın teknolojiye getirdiği evrimsel perspektifin, modern bilim ve teknoloji dünyasındaki yansımalarını da ele alacağız.

1. Teknolojik Çeşitlilik: Evrimsel Sürecin İlk Aşaması

Basalla’nın teknolojiye dair geliştirdiği ilk kavram, teknolojik çeşitliliktir. Tıpkı doğadaki biyolojik çeşitlilik gibi, insanlığın yarattığı teknolojilerde de büyük bir çeşitlilik gözlemlenir. Bu çeşitlilik, yalnızca farklı toplumların ve kültürlerin farklı ihtiyaçlarıyla değil, aynı zamanda toplumsal yaratıcılıkla da bağlantılıdır. İnsanlar, hayatlarının her alanında sadece ihtiyaçlarını karşılamak için değil, aynı zamanda yaratıcılıklarını ifade etmek için de teknolojiler geliştirirler.

Basalla, bu durumu açıklarken çekiç örneğini verir. Dünyanın farklı bölgelerinde, farklı amaçlarla kullanılan yüzlerce farklı çekiç türü vardır. Her biri belirli bir işlevi yerine getirmek için üretilmiş olsa da, bu teknolojik araçların çeşitliliği, sadece işlevsellikten değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel tercihlerden de kaynaklanır. Örneğin, bir marangozun kullandığı çekiç ile bir demircinin kullandığı çekiç arasında önemli farklar bulunur. Ancak bu farklar sadece işlevsel değil, aynı zamanda zanaatkarın toplumsal statüsüne, kültürel çevresine ve estetik anlayışına göre de şekillenir.

Teknolojik çeşitlilik, insanlığın sadece biyolojik ihtiyaçlarını karşılamaktan çok, estetik, kültürel ve sosyal değerleri de göz önünde bulundurmasını sağlar. Bu bağlamda Basalla, teknolojik çeşitliliğin, insan yaratıcılığının ve toplumsal ihtiyaçların bir yansıması olduğunu vurgular. Teknolojideki çeşitlilik, toplumların kültürel ve sosyal farklılıklarını da gözler önüne serer.

2. Gereksinim ve İcadın İlişkisi: Teknoloji Bir İhtiyaçtan mı Doğar?

Teknoloji ile insan ihtiyaçları arasındaki ilişki üzerine yaygın bir görüş, teknolojinin insanın ihtiyaçları doğrultusunda doğup geliştiğidir. Ancak Basalla, bu yaygın kanıyı sorgular ve teknolojinin sadece ihtiyaçların bir ürünü olmadığını öne sürer. Gereksinim icadın anasıdır ifadesinin teknolojik gelişmeleri tam olarak açıklayamayacağını savunan Basalla, birçok icadın ve teknolojik yeniliğin, doğrudan bir ihtiyaçtan doğmadığını, aksine kültürel ve sosyal etkenlerin önemli bir rol oynadığını belirtir.

Basalla, bu durumu açıklarken tekerlek ve otomobil gibi örnekler sunar. Tekerleğin ilk kullanımı, genel kanının aksine taşımacılıkta değil, törensel amaçlarla olmuştur. Arkeolojik bulgular, tekerleğin ilk olarak savaş arabalarında ve ritüel araçlarda kullanıldığını göstermektedir. Aynı şekilde, otomobil de başlangıçta bir ulaşım aracı olarak değil, zenginlerin eğlence amaçlı kullandığı bir lüks ürün olarak geliştirilmiştir. Bu örnekler, teknolojinin her zaman bir zorunluluk ya da gereksinim sonucu doğmadığını, bazen sosyal statü, estetik zevkler ve kültürel etkiler gibi faktörlerin icatları şekillendirdiğini göstermektedir.

Basalla’nın bu görüşü, teknolojik gelişmenin yalnızca maddi ihtiyaçları karşılamak üzere ortaya çıkmadığını, aksine toplumsal ve kültürel etkenlerin de bu süreci şekillendirdiğini savunan bir anlayışı ortaya koyar. Teknolojik yenilikler, çoğu zaman tesadüfi gelişmeler ve insan yaratıcılığının ürünü olabilir.

3. Süreklilik: Teknolojide Yenilik ve Sürekliliğin Birlikteliği

Teknolojik evrimde süreklilik, Basalla’nın en çok üzerinde durduğu kavramlardan biridir. O, teknolojinin her zaman önceki teknolojilere dayanarak geliştiğini ve hiçbir teknolojik yeniliğin tamamen sıfırdan doğmadığını savunur. Basalla’ya göre, teknolojik yenilikler geçmişteki buluşların ve icatların bir devamıdır. Bu süreklilik, teknolojinin doğasında vardır ve yeniliklerin ortaya çıkışını mümkün kılar.

Örneğin, basit makinelerin gelişimi, buhar makinesine zemin hazırlamış ve buhar makinesi, sanayi devrimini tetikleyen temel teknoloji olmuştur. Ancak bu teknolojik yenilik, bir anda ortaya çıkmamış, su değirmenlerinden buhar gücüne kadar uzanan bir evrimsel sürecin devamı olmuştur. Aynı şekilde elektrikli aydınlatma sistemleri, önce gaz lambaları, ardından Edison’un ampulü gibi daha önceki teknolojik gelişmelerin üzerine inşa edilmiştir.

Süreklilik, yeniliğin temelini oluşturur. Yenilikler, mevcut teknolojilerden beslenir ve onları geliştirir. Basalla’ya göre, teknolojide tamamen “yeni” olan çok az şey vardır. Her yenilik, önceki gelişmelere dayanır ve bu geçmişin mirasını taşır. Yenilik, her ne kadar teknolojik devrimin bir parçası olarak görülse de, aslında süreklilikten doğar ve bu evrimsel döngü içinde var olur.

4. Ayıklanma: Rekabet ve Seçimin Teknolojik Evrimdeki Rolü

Basalla’nın kitabında üzerinde durduğu bir diğer önemli ilke, teknolojik ayıklanmadır. Bu ilke, teknolojilerin birbirleriyle rekabet ettiği ve sadece en etkili olanların hayatta kaldığı bir süreci tanımlar. Biyolojik evrimde doğal seleksiyonun işleyişine benzer şekilde, teknolojik dünyada da ayıklanma süreci yaşanır. Teknolojiler, kültürel, ekonomik ve sosyal etkenlerle test edilir ve toplumlar için en uygun olanlar hayatta kalır. Diğer teknolojiler ise zamanla yok olur veya unutulur.

Bu ayıklanma sürecinde ekonomik, askerî ve toplumsal faktörler önemli rol oynar. Örneğin, askerî teknolojiler, genellikle hızlı bir şekilde evrilir. Savaş dönemlerinde, en etkili silahlar, diğerlerinden üstün gelir ve bu silahlar savaş sonrasında sivil alanda da kullanılmaya başlanır. Bu noktada Basalla, II. Dünya Savaşı sonrasında gelişen radar, nükleer enerji ve bilgisayar teknolojilerinin, ayıklanma sürecinin en iyi örneklerinden biri olduğunu belirtir.

Toplumlar, teknolojik yenilikleri benimserken kendi ihtiyaçları, değerleri ve kültürel yapıları doğrultusunda seçimler yaparlar. Bu süreçte, her toplumun teknolojiye olan yaklaşımı farklı olabilir. Batıda hızla benimsenen bir teknoloji, başka bir coğrafyada kabul görmeyebilir. Örneğin, elektrikli otomobiller, çevre bilincinin daha yüksek olduğu toplumlarda hızla benimsenirken, fosil yakıt ekonomisine dayalı toplumlarda bu geçiş daha yavaş olmuştur. Bu da teknolojinin evrensel olmadığını, aksine yerel ve kültürel bir süreç olduğunu gösterir.

5. Teknolojik İlerlemenin Sınırları ve Modern Dönemde Eleştiriler

Basalla’nın teknolojinin evrimine dair eleştirileri, teknolojik ilerlemenin sınırlarına da odaklanır. O, teknolojik ilerlemenin her zaman insanlık için faydalı olmadığını ve bazen zarar verici sonuçlar doğurduğunu savunur. Çevresel yıkım, doğanın tahrip edilmesi ve savaş teknolojilerinin yarattığı yıkımlar, teknolojinin insan hayatı üzerindeki olumsuz etkilerinin başlıca örnekleridir.

Özellikle sanayileşme ile başlayan dönemde teknolojinin çevreye verdiği zararlar büyük boyutlara ulaşmıştır. Çevre kirliliği, iklim değişikliği ve biyolojik çeşitliliğin azalması gibi sorunlar, teknolojik gelişmenin olumsuz yanlarıdır. Basalla, teknolojinin insan yaşamını her zaman daha iyi hale getirmediğini, aksine kimi zaman geri dönülmesi zor tahribatlara yol açtığını dile getirir.

Ayrıca, teknolojinin toplum içindeki eşitsizlikleri derinleştirdiği de bir başka önemli eleştiridir. Teknolojik yenilikler, genellikle toplumun zengin kesimlerine daha hızlı ulaşırken, fakir ve gelişmemiş bölgelerde bu yeniliklerden faydalanma imkânı sınırlı kalır. Teknolojinin toplum üzerindeki bu eşitsiz etkisi, sosyal adalet ve teknoloji politikaları üzerinde önemli bir tartışma konusu haline gelmiştir.

Sonuç: Teknolojik Evrim ve Geleceğe Bakış

George Basalla’nın Teknolojinin Evrimi adlı eseri, teknolojik gelişmelerin biyolojik evrimle benzerlik gösterdiği bir yaklaşımı savunan önemli bir çalışma olarak dikkat çeker. Çeşitlilik, süreklilik, yenilik ve ayıklanma gibi kavramlar üzerinden teknolojinin nasıl evrildiğini anlatan Basalla, teknolojinin insan ihtiyaçlarına dayalı olmadığı, aksine kültürel, sosyal ve estetik etkenlerle şekillendiğini savunur.

Bu bakış açısı, teknolojinin evrensel bir süreç değil, yerel ve kültürel bir olgu olduğunu vurgular. Teknolojik gelişmeler, toplumların ihtiyaçları, değerleri ve kültürel yapıları doğrultusunda şekillenir ve bu süreçte her toplumun teknolojiye olan yaklaşımı farklılık gösterir. Aynı zamanda teknolojik ilerlemenin her zaman olumlu sonuçlar doğurmadığını, bazen büyük çevresel ve toplumsal sorunlara yol açtığını ortaya koyar.

Basalla’nın bu eseri, teknolojiyi sadece bir araç olarak değil, insan yaratıcılığının, toplumsal değerlerin ve kültürel dinamiklerin bir yansıması olarak ele alır. Bu açıdan bakıldığında, teknolojinin evrimi, insanlık tarihi boyunca bir ilerleme değil, değişim ve uyum süreci olarak karşımıza çıkar.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.