Batı Felsefesi Tarihi 1. Cilt: İlk Çağ Felsefesi – Bertrand Russell Üzerine Bir İnceleme


 

Kitabın Adı:
Batı Felsefesi Tarihi 1. Cilt İlk Çağ Felsefesi 
Yazar             :
Bertrand Russell        

Çevirmen:
Sayfa:
544 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
12 X 20 
Son Baskı:
01 Kasım, 2024 
İlk Baskı:
04 Ağustos, 2016 
Barkod:
9786051713014 
Kapak Tsr.:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
 
Orijinal Dili:
İngilizce 
Orijinal Adı:
Thinking from A to Z 
 




Batı Felsefesi Tarihi 1. Cilt: İlk Çağ Felsefesi – Bertrand Russell Üzerine Bir İnceleme

Giriş

Felsefe, tarihsel gelişimi içinde, insanın dünyaya, varoluşa, ahlaka, bilgiye, doğruluğa ve insan ilişkilerine dair derinlemesine düşünmesini sağlayan bir düşünsel faaliyettir. Batı felsefesinin kökleri, Antik Yunan’a kadar uzanır ve Batı düşüncesinin şekillendiği temel filozoflar ile onların felsefi yaklaşımları, sonraki nesillerin düşünsel evriminde önemli bir rol oynamıştır. Bertrand Russell’ın Batı Felsefesi Tarihi eseri, Batı felsefesinin evrimini ve kökenlerini anlamak için kritik bir kaynaktır. Russell, bu eserde, Batı felsefesinin ilk evresi olan Antik Yunan’da ortaya çıkan düşünsel akımları ve filozofları ele alırken, bu düşüncelerin felsefi tarihteki etkilerini de kapsamlı bir şekilde analiz etmiştir.

Russell’ın eseri, özellikle İlk Çağ Felsefesi başlığı altında, Batı felsefesinin temel taşlarını oluşturan ilk filozofların düşüncelerini ve bu düşüncelerin sonraki dönemlere etkilerini detaylı bir şekilde ele alır. Sokrat, Platon, Aristoteles gibi Batı felsefesinin en önemli figürleri ile Sofistlerden, İyonya okulunun doğa filozoflarına kadar geniş bir yelpazede fikirleri tartışan Russell, felsefenin gelişimindeki önemli dönemeçleri okura sunar. Bu yazıda, Bertrand Russell’ın Batı Felsefesi Tarihi adlı eserinin İlk Çağ Felsefesi bölümünü daha ayrıntılı bir şekilde inceleyerek, bu dönemin Batı düşüncesi üzerindeki etkilerini ve bu etkilerin nasıl şekillendiğini değerlendireceğiz.

İlk Çağ Felsefesi ve Temel Figürler

Antik Yunan’da doğan felsefi düşünceler, Batı medeniyetinin entelektüel gelişiminde derin bir etki yaratmıştır. Russell, Batı felsefesinin temellerinin bu dönemde atıldığını ve ilk filozofların, doğa, insan ve evrenin doğasına dair ilk soyut düşüncelerini oluşturduklarını ifade eder. Bu dönemdeki filozoflar, çok çeşitli sorulara yanıt aramış ve felsefi düşüncenin temellerini atmışlardır. Russell’a göre, bu felsefi arayış yalnızca bir bilimsel çaba değil, aynı zamanda bir insanın varlık ve ahlaki sorumluluklarıyla yüzleşme sürecidir.

İyonya Okulu ve Doğa Felsefesi

İyonya Okulu, Antik Yunan’daki ilk felsefi akım olarak kabul edilir ve bu okulun öncülerinden olan Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes gibi filozoflar, evrenin doğasını anlamaya yönelik soyut düşünceler geliştirmişlerdir. Thales, doğanın temel unsuru olarak suyu seçmiş ve tüm evrenin su ile ilişkili olduğunu savunmuştur. Anaksimandros, evrenin temel ilkesinin "apeiron" (sonsuzluk) olduğunu ileri sürerek daha soyut bir görüş geliştirmiştir. Anaksimenes ise hava öğesini evrenin temel maddesi olarak kabul etmiştir. Bu düşünürler, evrenin temel yapısını ve maddesini arayarak, doğayı ve evreni anlamaya yönelik ilk adımları atmışlardır.

Russell, İyonya Okulu'nun felsefi katkılarının, Batı felsefesinde doğa felsefesinin başlangıcını oluşturduğunu savunur. Bu düşünürler, metafiziksel soruları ve varlık anlayışını şekillendirerek, felsefi düşüncenin temelini atmışlar ve doğa olaylarını açıklamak için doğaüstü değil, doğal sebepler arayışına girmişlerdir. Bu, Batı felsefesinin ilk önemli adımlarından biridir ve doğanın bilimsel olarak incelenmesine zemin hazırlamıştır.

Sofistler: Bilginin Göreceliliği

Sofistler, Antik Yunan’da felsefi düşünceyi insan ve toplum ilişkileri bağlamında ele alan ilk filozoflardır. Sofistler, genellikle eğitim ve bilgi konusunda profesyonel olarak hizmet veren düşünürlerdi. Bu filozoflar, özellikle bilgi ve doğruluğun göreceli olduğunu savunmuşlardır. Sofistlerin önde gelen figürlerinden Protagoras, "İnsan her şeyin ölçüsüdür" diyerek, her bireyin ve toplumun gerçeklik anlayışının farklı olabileceğini ifade etmiştir. Bu görüş, sofistlerin bilginin ve doğruluğun bağlam ve koşullara göre değişebileceğini düşündüklerini gösterir.

Russell, Sofistlerin felsefi düşüncelerinin Batı düşüncesine büyük katkı sağladığını belirtir. Sofistlerin düşünceleri, doğru ve yanlışın, iyilik ve kötülüğün mutlak değil, insan algısına göre değişebileceğini ortaya koymuş ve etik, ahlaki değerler ve toplumsal ilişkiler hakkında önemli sorular sormaya başlamıştır. Bununla birlikte, Sofistlerin bu yaklaşımı, zamanla Yunan toplumunda olumsuz bir şekilde algılanmış, çünkü onların ahlaki değerlere dair göreceli yaklaşımları toplumda büyük bir huzursuzluk yaratmıştır.

Sokratik Dönem ve Felsefi Sorgulama

Sokrat, Batı felsefesinin temel figürlerinden biridir ve felsefeyi insanın içsel dünyasında bir yolculuk olarak görmüştür. Sokrat, felsefeyi, başkalarını sorgulamak ve doğru bilgiye ulaşmak için kullanılan bir araç olarak kullanmıştır. En bilinen özdeyişi olan "Bilmiyorum" ifadesi, onun her zaman şüpheci bir yaklaşımı benimsemesinin ve bilgiyi, her şeyden önce sorgulamayı gerektiren bir süreç olarak görmesinin bir ifadesidir. Sokrat, bilginin mutlak ve değişmez olduğunu savunmaz, ancak bilginin insanın içsel dünyasında aranması gerektiğini vurgular. Felsefi sorgulama, Sokrat’a göre, insanın kendisini anlamasının yoludur.

Sokrat’ın en büyük katkılarından biri, felsefi sorgulamanın bir yöntem haline gelmesidir. Sokratik sorgulama, bireylerin düşüncelerini ve inançlarını tartışarak, doğru bilgiye ulaşmalarını sağlamak amacı güder. Russell, Sokrat’ın felsefi yaklaşımının, Batı felsefesinde etik ve epistemolojik sorunları ele almayı sistematik bir hale getirdiğini belirtir. Sokrat’ın temel amacı, insanların sahip olduğu doğrulara dair köklü sorgulamalar yaparak, onların daha derin bir anlayışa sahip olmalarını sağlamaktı.

Platon: İdealar Dünyası

Platon, Sokrat’ın öğrencisi olarak felsefi düşünceyi daha da geliştirmiştir. Platon’un felsefesinde en çok bilinen kavram, onun "İdealar" ya da "Formlar" teorisidir. Platon’a göre, duyusal dünyadaki nesneler ve varlıklar, gerçek ve değişmez "İdealar"ın yalnızca gölgeleridir. İdealar dünyası, Platon’a göre gerçek bilgiye ve varlığın özüne dair bilgi edinme yoludur. Platon, bu dünyadaki idealleri anlamanın, insanın doğru yaşam biçimini bulmasında kritik bir rol oynadığını savunmuştur. Bu anlayış, Batı felsefesinde idealizm ve metafizik anlayışlarını derinden etkilemiştir.

Russell, Platon’un felsefesinin Batı düşüncesine büyük katkılar sağladığını vurgular. Platon’un felsefesinde yer alan "Devlet" adlı eseri, toplumda adaletin nasıl sağlanacağına dair felsefi bir tartışmayı içerir. Platon, adaletin yalnızca bireyler değil, toplumun genel yapısında da bulunması gerektiğini savunmuş ve ideal bir devletin nasıl olacağına dair fikirlerini ortaya koymuştur. Platon’un devlet anlayışı, Batı siyaseti üzerinde büyük bir etki yaratmış ve günümüze kadar etkisini sürdürmüştür.

Aristoteles: Mantık ve Doğa Bilimleri

Aristoteles, Platon’un öğrencisi olarak, daha pragmatik ve deneysel bir yaklaşımı benimsemiştir. Aristoteles, bilgiyi deneyim ve gözlem yoluyla edinmenin önemini vurgulamış ve mantık, metafizik, etik, biyoloji ve politika gibi birçok alanda derinlemesine incelemelerde bulunmuştur. Aristoteles, özellikle mantığın kurucusudur ve "Organon" adlı eserinde mantık ile ilgili ilk sistematik çalışmayı yapmıştır. Ayrıca, doğa bilimlerine dair yaptığı çalışmalar, Batı bilim anlayışının temellerini atmıştır.

Russell, Aristoteles’in felsefesinin, Batı düşüncesinde büyük bir dönüşüm yarattığını belirtir. Aristoteles, bilgiyi yalnızca soyut düşünce yoluyla değil, aynı zamanda gözlem ve deney yoluyla da edinmek gerektiğini savunmuştur. Bu yaklaşım, Batı bilimlerinin ve metodolojilerinin temelini atmış, aynı zamanda etik ve siyaset anlayışlarında da önemli bir etki yaratmıştır.

Sonuç

Bertrand Russell’ın Batı Felsefesi Tarihi eserinin İlk Çağ Felsefesi bölümü, Batı felsefesinin temellerinin atıldığı, düşünsel devrimlerin yaşandığı bir dönemi kapsamaktadır. Bu dönemdeki filozoflar, doğa, insan, bilgi ve ahlak gibi temel kavramları sorgulayarak, Batı felsefesinin ilk temellerini atmışlardır. Russell’ın bu eserindeki analizi, ilk çağ felsefesinin sadece tarihsel bir olgu değil, aynı zamanda düşünsel bir devrim olduğunu ortaya koymaktadır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.