Sokrates'in Savunması: Platon’un Apologia Socratis Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme


 

Kitabın Adı:
Sokrates'in Savunması  
Yazar             :
Platon   

Çevirmen:
Sayfa:
174 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
12 X 20 
Son Baskı:
09 Temmuz, 2024 
İlk Baskı:
02 Ocak, 2015 
Barkod:
9786051710051 
Kapak Tsr.:
Editör:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
 
 
 
Orijinal Adı:
Apologia Socratis 




Sokrates'in Savunması: Platon’un Apologia Socratis Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme

Giriş

Antik Yunan felsefesinin en önemli figürlerinden biri olan Sokrates, felsefi düşünceyi dönüştürme noktasında eşsiz bir figürdür. Fakat Sokrates’in düşünceleri, günümüze doğrudan yazılı eserleri aracılığıyla ulaşmamıştır. Bunun yerine, Sokrates’in öğretileri, öğrencisi Platon’un eserleri üzerinden günümüze ulaşmıştır. Apologia Socratis (Sokrates’in Savunması), Sokrates’in Atina'da yargılanması sırasında yaptığı savunmanın bir kaydıdır. Ancak bu eser, bir mahkeme savunmasından daha fazlasıdır; aynı zamanda Sokrates'in felsefi ilkelerinin, düşüncelerinin ve ahlaki tutumlarının ortaya konduğu önemli bir metindir.

Sokrates’in hayattayken yazılı hiçbir eser bırakmamış olması, onun felsefi mirasının aktarılması açısından bir boşluk yaratmıştır. Bu boşluğu, en yakın öğrencisi olan Platon, yazılı eserleriyle doldurmuştur. Platon'un Apologia Socratis’i, sadece bir felsefi savunma değil, aynı zamanda Sokrates’in düşüncelerini derinlemesine inceleyen bir metin olarak kabul edilir. Bu yazı, Sokrates'in toplumsal normlara ve mahkemede karşılaştığı suçlamalara karşı verdiği cevabı ortaya koyarken, aynı zamanda onun ahlaki ve felsefi değerlerini de anlatır. Apologia Socratis, aynı zamanda Batı felsefesinin erken dönemlerinde var olan düşünsel çatışmaları, özellikle birey ile toplum arasındaki gerilimleri de yansıtan bir metindir.

1. Apologia Socratis’in Tarihi ve Felsefi Bağlamı

Platon’un Apologia Socratis eseri, MÖ 399 yılında Atina'da gerçekleşen bir davaya odaklanır. Atina’da, zamanın en tanınmış filozoflarından biri olan Sokrates, toplumsal düzeni ve geleneksel değerleri sorguladığı, gençler üzerinde olumsuz etkiler yarattığı ve tanrılara saygısızlık ettiği gerekçesiyle mahkemeye çıkarılmıştır. Sokrates’e yöneltilen suçlamalar, genellikle dönemin dini ve toplumsal normlarına aykırı düşmesiyle ilgilidir. Atina halkı, Sokrates’i “geleneksel tanrılara saygısızlıkla” suçlarken, aynı zamanda onun “gençleri yozlaştırdığı” iddialarını da dile getirmiştir.

Sokrates, mahkemede suçlamaları kesin bir şekilde reddetmiş ve kendisini savunarak, her şeyden önce doğruyu ve erdemi savunmaya çalışmıştır. Sokrates’in savunması, felsefi düşüncelerinin bir yansıması olarak, sadece kendini savunma değil, aynı zamanda doğru bilgi, adalet ve erdem hakkında derin felsefi görüşlerin de ortaya konduğu bir metin olmuştur. Bu metin, hem bireyin toplumla olan ilişkisini hem de doğru bilgi arayışını tartışan bir eser olarak felsefi literatürde önemli bir yer tutar.

2. Sokrates'in Savunmasındaki Temel Argümanlar

2.1. Sokratik Bilgelik ve Bilgisizlik

Sokrates’in savunmasına başladığı ilk nokta, onun “bilgelik” anlayışıdır. Atinalıların Sokrates hakkında sahip olduğu yanlış bir imaj, onun her şeyi bildiği düşüncesine dayanmaktadır. Ancak Sokrates, bu görüşü reddeder. O, gerçekten bilge biri olduğunu iddia etmez. Aksine, Sokrates, "gerçek bilgelik", bir insanın ne kadar az bildiğini fark etmesidir. Sokrates’in felsefi anlayışına göre, insan bilgeliğe, bildiği şeylerin sınırlarını ve kendi bilgisizliğini kabul etmekle ulaşabilir. Bu, onun ünlü "bilmiyorum" yaklaşımının temelini oluşturur.

Sokrates, Delphoi Tapınağı’ndaki Apollon’un "Sokratês, en bilge insandır" kehanetini araştırmaya koyulmuştur. Bu kehaneti araştırmaya başladığında, dönemin bilginlerinin çoğunun, bildiklerinin çok ötesinde şeyler söylediklerini ve buna karşın kendi bilgisizliklerinin farkında olmadıklarını fark eder. Sokrates, insanlara aslında bilmediklerini göstermek için diyaloglar yapar. Bu "Sokratik Yöntem" olarak bilinen teknik, soru-cevap yoluyla insanların kendi yanlış inançlarını fark etmelerini sağlar. Buradan çıkan sonuç şudur: Gerçek bilgelik, insanın ne kadar az şey bildiğini kabul etmesidir.

2.2. Erdem ve Ahlak

Sokrates, aynı zamanda erdem anlayışıyla da dikkat çeker. Mahkemedeki savunmasında, erdemin öğrenilebilen bir şey olduğunu savunur. Ona göre, erdem, bir kişinin ruhunun doğru şekilde yönlendirilmesiyle elde edilir. Erdemli bir insan, yalnızca doğru olanı bilmekle kalmaz, aynı zamanda bunu pratiğe dökebilir. Sokrates’in ahlak anlayışına göre, erdem yalnızca bilgiyle ilişkilidir. Yani, insanlar doğruyu bildiklerinde, doğruyu yapmakta zorlanmazlar. Erdem, doğru bilgiye sahip olmakla elde edilen bir durumdur.

Sokrates, erdemin sadece bireysel bir değer değil, aynı zamanda toplumsal bir gereklilik olduğunu da savunur. Adalet, cesaret, bilgelik ve ölçülülük gibi erdemler, toplumun düzenini sağlayan ve bireylerin birbirleriyle uyum içinde yaşamalarını sağlayan temel değerlerdir. Sokrates, adaletin sadece bir sosyal norm olmadığını, insan ruhunun doğal bir özelliği olduğunu belirtir. Adalet, insanların doğru davranışları sergilemesiyle ilgili bir içsel süreçtir. Bu nedenle, erdemin ve adaletin öğrenilmesi, insanın ruhunun doğasına uygun bir şekilde gelişmesini sağlar.

2.3. Tanrılara İtaat ve Dinî İnançlar

Sokrates, mahkemede dinî suçlamalarla da karşılaşmıştır. Atinalılar, Sokrates’i eski Yunan tanrılarına saygısızlıkla suçlamaktadırlar. Ancak Sokrates, kendisini tanrılara saygısızlıkla suçlanacak biri olarak görmez. O, geleneksel dini normları sorgulamakla birlikte, Tanrıların varlığını kabul eder ve onlara saygı gösterir. Sokrates’in dini inançları, onun akıl ve mantık yoluyla Tanrıların iradesini anlamaya çalışması şeklinde şekillenir. Bu, Sokrates’in felsefi yaklaşımının önemli bir parçasıdır; çünkü onun düşüncesine göre, Tanrıların iradesine tamamen uygun bir şekilde hareket etmek, insanın en yüksek amacıdır.

Sokrates, mahkemede kendisini suçlayanlara karşı, aslında Tanrıların iradesine uygun hareket ettiğini savunur. Ona göre, toplumun dinî inançları ile bireysel akıl ve mantık arasındaki uyumsuzluklar, bazen yanlış inançların ortaya çıkmasına neden olabilir. Sokrates’in amacı, doğru bilgiye ve doğru ahlaka ulaşarak, Tanrıların iradesini anlamak ve buna uygun şekilde hareket etmektir.

2.4. Sokratik Yöntem ve Eğitim

Sokrates’in eğitim yöntemi, onun felsefi düşüncelerinin merkezine yerleşmiştir. Sokratik Yöntem, bireylerin içsel bilgeliklerini keşfetmelerine yardımcı olmak amacıyla soru-cevap şeklinde yapılandırılmıştır. Bu yöntem, öğrencilerine bilgi sunmak yerine, onların kendi bilgilerini keşfetmelerine yardımcı olur. Sokratik Yöntem’in temel amacı, insanların önceden sahip oldukları düşünce biçimlerini sorgulamak ve doğruluğu aramaktır.

Sokrates, eğitimde bireylerin aktif katılımını teşvik eder. Öğrencilere direkt bilgi vermek yerine, onların içsel sorularını teşvik eder ve onları kendi yanıtlarını bulmaya yönlendirir. Bu süreç, eleştirel düşünme becerilerini geliştirmeye ve bireyleri düşüncelerinin tutarsızlıklarını fark etmeye zorlar. Sokrates’in yöntemi, bugün bile eğitim alanında etkili bir yaklaşım olarak kabul edilmektedir.

3. Mahkeme ve İdam Cezası: Sokrates’in Cesareti

Sokrates, mahkemede kendini savunurken, en önemli savunma argümanını felsefi duruşunda bulur. O, doğruyu ve erdemi savunurken, kendi yaşamını kaybetmeye razıdır. Mahkemedeki savunmasında, Sokrates asla kendi düşüncelerinden taviz vermez. İdam cezasına çarptırılacağına kesin gözüyle baksa da, doğru bildiği şeylerden asla vazgeçmeyecektir. Bu, onun felsefi özgürlüğü ve doğruluğu savunma adına büyük bir cesaret gösterisidir.

Sokrates’in savunması, Batı felsefesinde özgür düşüncenin ve erdemin sembolü haline gelmiştir. Kendisini savunurken, ölümden korkmadığını ifade eder ve yaşamını kaybetmeye hazır olduğunu söyler. Çünkü onun için önemli olan, doğruyu savunmaktır. Sokrates’in cesareti, felsefi düşüncenin toplumla çatışma noktasındaki gücünü ortaya koyar. O, felsefi düşüncenin, bireysel düşünce özgürlüğünün ve erdemin savunulması adına, ölümün bile kabul edilebileceğini gösterir.

Sonuç

Platon’un Apologia Socratis adlı eseri, yalnızca bir mahkeme savunmasından çok daha fazlasını ifade eder. Bu metin, Sokrates’in felsefi duruşunu, bireysel özgürlük ve erdem anlayışını, doğru bilgiye olan inancını ve tanrılara olan saygısını ortaya koyar. Sokrates, adalet, erdem ve doğru bilgi konularındaki düşünceleriyle sadece kendi zamanını değil, günümüzün felsefi tartışmalarını da şekillendirmeye devam etmektedir. Apologia Socratis, Batı felsefesinin erken dönemlerinde var olan birey-toplum gerilimini, ahlaki değerlerin öğrenilmesi sürecini ve felsefi özgürlüğün önemini vurgulayan bir başyapıttır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.