Platon'un Kriton Eserinde Adalet, Ödev ve Bireysel Sorumluluk Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme
Çevirmen:Sayfa:96 Cilt:Ciltsiz Boyut:12 X 20 Son Baskı:29 Nisan, 2020 İlk Baskı:29 Nisan, 2020 Barkod:9786050381931 Kapak Tsr.:Kapak Türü:Karton Yayın Dili:Türkçe Orijinal Adı:Kleitophon
Platon'un Kriton Eserinde Adalet, Ödev ve Bireysel Sorumluluk Üzerine Derinlemesine Bir İnceleme
Giriş
Platon'un Kriton adlı eseri, Antik Yunan felsefesinin en derinlemesine incelenen diyaloglarından biri olarak, adalet, hukuk, bireysel sorumluluk ve ahlaki ödevler üzerine önemli sorular sormaktadır. Kriton, Sokrat’ın son günlerinde, hapis cezasını çektiği hücresinde, öğrencisi Kriton ile yaptığı bir konuşmayı anlatır. Kriton, Sokrat'a kaçmayı ve hayatını kurtarmayı teklif eder, fakat Sokrat bu öneriyi reddeder ve adalet, devletin yasalarına karşı bireysel sorumluluklar hakkında önemli felsefi argümanlar sunar. Bu diyalog, sadece bireysel eylemlerin toplumdaki yerini sorgulamakla kalmaz, aynı zamanda bireyin toplum karşısındaki ödevlerinin de sınırlarını çizer. Platon, Kriton aracılığıyla devletin yasalarına ve bireyin bu yasalara olan bağlılığının gerekliliğine dair güçlü bir argüman sunar. Bu yazıda, Kriton’u yüksek lisans seviyesinde inceleyerek, eserdeki ana felsefi meseleleri, Sokrat’ın devlet, adalet ve bireysel sorumluluk anlayışını derinlemesine analiz edeceğiz.
1. Kriton Eserinin Konusu ve Temel Sorunları
Platon'un Kriton eserinde, Sokrat'ın ölüm cezasını çektiği zindandaki son günleri ve Kriton’un ona yaptığı kaçma teklifleri odağını oluşturur. Sokrat, bu teklife başta şaşırsa da, sonrasında ona karşı çıkar ve bunun yerine adaletin ve yasaların önemini vurgular. Kriton, Sokrat’a, onu kaçmaya ikna etmek için birçok argüman sunar: Sokrat’ın öldürülmesinin, ailesinin ve öğrencilerinin zararına olacağı, halkın gözünde Sokrat’ın bir kahraman olarak anılmasını sağlayacak bir eylemde bulunması gerektiği gibi çeşitli pratik gerekçeler öne sürülür. Ancak Sokrat, her bir argümanı çürütür ve adaletin, ahlaki sorumlulukların ve devletin yasalarına sadakatin önemi üzerinde durur.
Eserin temel soruları, Sokrat’ın yasaları ve devleti sorgulamadan, ve aynı zamanda kaçmanın ahlaki açıdan doğru olup olmadığını sorgulamasıdır. Sokrat, burada bireysel eylemlerin toplumsal bağlamdaki etkilerini tartışırken, toplum ve devletle olan bağların ne ölçüde ahlaki bir sorumluluk oluşturduğunu sorgular. Bu meselelerin ardında yatan felsefi ilkeler, Kriton’u sadece dönemin sosyal yapısını değil, aynı zamanda evrensel ahlaki sorumluluk anlayışını da sorgulayan bir metin yapar.
2. Sokrat’ın Adalet ve Devletin Yasalarına Karşı Bireysel Sorumluluk Anlayışı
Sokrat’ın Kriton’daki temel argümanı, adaletin ve yasaların ihlali ile bireysel sorumluluğun çatışmasıdır. Sokrat, devletin yasalarına uymanın ve bu yasaları çiğnememenin, birey için ahlaki bir ödev olduğunu savunur. Ona göre, bir insan, toplum içinde yaşarken kabul ettiği anlaşmalar ve sözleşmelerin gerekliliklerine uymak zorundadır. Bu düşünce, onun devletle olan ilişkisini ve toplumun düzenine olan saygısını açıkça ortaya koyar.
Sokrat’ın temel tezlerinden biri, “Bireysel çıkarlar, toplumun çıkarları ile çelişmemelidir.” Bu, onun devletin yasalarına olan bağlılığını açıklayan en önemli felsefi görüşlerinden biridir. Devletin yasaları, bireyin yalnızca yaşamını değil, tüm toplumun düzenini sağlamaya yönelik bir araçtır. Dolayısıyla, yasaların ihlali, yalnızca bireyin kendi yaşamını değil, toplumun düzenini de tehdit eder. Sokrat, devletle bir tür sosyal sözleşme yapıldığını kabul eder. Bu sözleşme, bireylerin devletin yasalarına uymayı kabul ettikleri bir anlaşmadır. Bu yüzden Sokrat, bir suç işlemediğini bilmesine rağmen, bir suçlu olarak ölmesi gerektiğini kabul eder çünkü onun yaşamını sona erdirmek, devletin yasalarıyla uyumludur.
Bu anlayış, Sokrat’ın erdem anlayışıyla da örtüşmektedir. Erdemli bir insan, yalnızca dışsal ödüller için değil, içsel doğruluk ve adalet adına doğru olanı yapar. Birey, toplumda yaşarken, adaletin evrensel bir değer olduğuna inanmalı ve bu değeri kişisel çıkarları ve hırslarıyla dengelemelidir. Yasalar ise, bu adaletin toplumsal düzeyde sağlanması için gereklidir. Bireysel eylemler, her ne kadar bir kişinin özel hayatına dair olsa da, toplumun düzenine olan etkileri nedeniyle geniş çaplı sonuçlar doğurabilir. Sokrat, Kriton'da bu anlayışı savunarak, bireyin toplumsal düzenin bozulmasına yol açacak eylemlerden kaçınması gerektiğini vurgular.
3. Kriton’un Teklifine Karşı Sokrat’ın Yanıtı
Kriton, Sokrat’a kaçma teklifinde bulunurken, bunun bir tür kurtuluş olacağını ve bu eylemin, Sokrat’ın dostları ve öğrencileri tarafından hoş karşılanacağını öne sürer. Kriton’un önerdiği kaçış, hem Sokrat’ın ölüm cezasından kaçmasını hem de onun öğretisinin devam etmesini sağlamak amacıyla yapılmaktadır. Ancak Sokrat, kaçmanın ahlaki olarak yanlış olduğuna inandığı için bu teklifi reddeder.
Sokrat’ın kaçma önerisini reddetmesinin temelinde, adaletin evrensel ve mutlak bir değer olduğuna dair inancı yatar. Sokrat, adaletin yalnızca bireysel bir sorumluluk değil, toplumsal bir gereklilik olduğuna inanır. Bu bağlamda, birey toplumun bir parçası olarak kabul ettiği yasaların ve kuralların bir şekilde ihlali, toplumsal düzenin zedelenmesine neden olur. Sokrat, kaçmanın, hem kendi değerlerine hem de toplumun yasalarına olan sadakatine zarar vereceğini savunur. Bu, onun adalet anlayışının bir yansımasıdır; bireysel çıkarların, ahlaki değerlerle ve toplumsal sorumlulukla örtüşmesi gerektiğine inanır.
Sokrat’ın bu tutumu, aynı zamanda onun felsefesinde önemli bir yer tutan "erdem" kavramıyla da bağlantılıdır. Sokrat’a göre, erdemli bir insan yalnızca dışsal ödüller için değil, içsel doğruluk ve adalet adına doğru olanı yapar. Kaçmak, Sokrat’a göre, erdemli bir davranış olmayacak, çünkü bu eylem kişinin içsel doğru ve yanlış arasındaki ahlaki ölçütlerine aykırıdır.
4. Sokrat’ın Devlet ve Yasalarla İlgili Temel Görüşleri: Sözleşme Teorisi
Sokrat’ın yasalarla ilgili görüşlerini derinlemesine anlamak için, onun devletle ilgili sözleşme teorisini ele almak gerekir. Sokrat, Kriton'da devletle yapılan sözleşmenin bireysel bir anlaşmadan daha geniş olduğunu ve devletin her bireye sunduğu haklarla beraber getirdiği yükümlülüklerin olduğunu vurgular. Her birey, toplumun bir parçası olarak, yasaları kabul etmiş ve onlara uymayı taahhüt etmiştir.
Sokrat’ın bu sözleşme görüşü, John Locke, Thomas Hobbes ve Jean-Jacques Rousseau gibi sonraki siyaset filozoflarının toplum sözleşmesi kuramlarına benzer bir temele dayanır. Ancak Sokrat’ın görüşleri, bu teorilerden daha çok, adalet ve bireysel sorumluluk arasındaki dengeyi sağlamaya yönelik bir yaklaşımı yansıtır. Devletin sağladığı güvenlik, özgürlük ve adaletin karşılığında, bireyler de bu yasaların gerekliliklerini yerine getirmelidir. Eğer bir birey, bu sözleşmeyi ihlal ederse, toplumsal düzenin temelleri sarsılır. Bu nedenle, Sokrat, kaçmayı reddederek, yalnızca kendi bireysel sorumluluğunu değil, aynı zamanda toplumun düzenini de korumaya çalışır.
5. Kriton’da Sokrat’ın Ahlaki ve Hukuki İkilemi: Adaletin Sınırları
Sokrat’ın Kriton’daki tutumu, bireysel ve toplumsal sorumluluk arasındaki dengeyi arayan derin bir felsefi soruyu gündeme getirir: Adaletin sınırları ne kadar geniştir ve bireyin ahlaki sorumluluğu, toplumsal yasaların ötesine geçebilir mi? Sokrat, adaletin yalnızca devlete karşı bir yükümlülük olmadığını, aynı zamanda bireyin kendisine ve topluma karşı bir sorumluluk taşıması gerektiğini savunur. Onun için, adaletin en yüksek formu, sadece kişisel çıkarları gözetmeden doğruyu yapmaktır.
Sonuç olarak, Kriton eseri, sadece Antik Yunan felsefesinin değil, aynı zamanda günümüzün toplumsal, hukuki ve ahlaki sorunlarına da ışık tutan bir metindir. Sokrat’ın adalet anlayışı ve devletin yasalarına olan bağlılık, bireysel sorumluluklar ile toplumsal düzen arasındaki ilişkiyi sorgulayan evrensel bir anlam taşır. Bu eser, bireyin toplumsal sorumlulukları ile içsel erdem anlayışının ne denli derin bir etkileşime girdiğini gösterirken, aynı zamanda adaletin evrensel ve mutlak bir değer olduğuna dair güçlü bir argüman sunar.
Leave a Comment