Paul Ricoeur'de Temellük ve Tahayyül: Selami Varlık Üzerine Bir İnceleme


 

Kitabın Adı:
Paul Ricoeur’de Temellük ve Tahayyül
Yazar             :
Selami Varlık  

Çevirmen:
   
Sayfa:
352 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
13,5 X 19,5 
Son Baskı:
18 Haziran, 2021 
İlk Baskı:
18 Haziran, 2021 
Barkod:
9786254493249 
Kapak Tsr.:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
Orijinal Dili:
İngilizce  
Orijinal Adı:
Psychanalyse et sciences humaines 


Paul Ricoeur'de Temellük ve Tahayyül: Selami Varlık Üzerine Bir İnceleme

Giriş

Paul Ricoeur, çağdaş felsefenin önemli isimlerinden biridir ve özellikle fenomenoloji, hermeneutik ve varlık felsefesi gibi alanlarda derinlemesine çalışmalar yapmıştır. Bu bağlamda, Ricoeur’ün insanın anlam üretme kapasitesine dair teorileri, felsefe dünyasında önemli bir yer tutmaktadır. Temellük (sahiplenme) ve tahayyül (hayal etme), Ricoeur’ün felsefesinde, insanın varlık anlayışını derinlemesine irdeleyen kavramlar olarak öne çıkar. Bu yazıda, Paul Ricoeur’ün düşüncelerinin temellük ve tahayyül kavramları bağlamında nasıl şekillendiği ve bu kavramların insan varlık deneyimi üzerindeki etkileri tartışılacaktır. Ricoeur’ün felsefesinde kimlik, dil, zaman ve tarih gibi kavramlarla birlikte ele alınan temellük ve tahayyül, insanın varlık arayışını anlamlandırma ve toplumsal kimliğini inşa etme süreçlerini anlamamıza olanak tanır.

Bu metnin amacı, temellük ve tahayyül kavramlarının Ricoeur’ün felsefesindeki yerini, birbirleriyle olan ilişkisini ve insanın varlık anlayışı üzerine olan etkilerini derinlemesine incelemektir. Ayrıca, Selami varlık kavramı üzerinden, bu iki önemli kavramın birbirleriyle nasıl etkileşime girdiği ve insan kimliğini nasıl şekillendirdiği açıklanacaktır. Bu bağlamda, temellük ve tahayyülün, insanın varlıkla kurduğu ilişkide ne tür işlevsel roller üstlendiği ele alınacaktır.

1. Temellük ve Tahayyül: Ricoeur’ün Felsefesinde Temel Kavramlar

Temellük: Sahiplenme ve Kimlik İnşası

Temellük, Paul Ricoeur’ün felsefesinde insanın dış dünyayla kurduğu ilişkinin ve kimliğini inşa etme sürecinin temel bir unsuru olarak karşımıza çıkar. Temellük, bir anlamda bireyin dünyaya karşı sahiplenici bir tutum geliştirmesi, dünyadaki nesneleri, insanları ve deneyimleri anlamlandırarak bu unsurları kendisine katması sürecidir. Ancak bu sahiplenme, salt fiziksel bir tasarruf anlamına gelmez. Ricoeur’e göre, temellük, öznenin kendisini bir kimlik olarak inşa etmesinin temel dinamiğidir. İnsan, dünyayla kurduğu ilişkiler üzerinden kendisini bir bütün olarak tanımlar ve tanımlarını dil yoluyla ifade eder.

Ricoeur, temellükün, insanın kimliğini oluşturmasında merkezi bir rol oynadığını savunur. İnsan, geçmişiyle, eylemleriyle ve başkalarıyla kurduğu ilişkiler aracılığıyla kimliğini oluşturur. Temellük, bu sürecin başlangıcını işaret eder. Kimlik, bir bireyin yaşadığı tecrübelerden ve bu tecrübelerin anlamlandırılmasından beslenir. Bu anlamlandırma süreci, temellük sayesinde mümkün hale gelir. İnsan, kendi geçmişini sahiplenerek ve başkalarıyla kurduğu ilişkileri içselleştirerek kimliğini oluşturur. Bu noktada, temellük yalnızca bireyin öznel bir deneyimi değil, aynı zamanda toplumsal bir kimlik inşa sürecidir.

Temellük, öznenin dış dünyayla etkileşime girerek kendisini var kılması anlamına gelir. Birey, dünyadaki nesneleri ve diğer varlıkları birer “şey” olarak değil, kendisini belirleyen unsurlar olarak sahiplenir. Bu sahiplenme, öznenin dünyadaki yerine dair bir anlam üretme çabasıdır. İnsan, sadece kendisini değil, aynı zamanda dış dünyayı da sahiplenerek varlığını inşa eder. Temellük, geçmişin ve geleceğin arasındaki sürekliliği sağlarken, bireyi hem kendisiyle hem de toplumla bağlar.

Tahayyül: Hayal Etme ve Anlam Üretme

Tahayyül, Paul Ricoeur’ün felsefesinde, insanın dünyayı yeniden şekillendirme kapasitesini ifade eden bir kavram olarak öne çıkar. Tahayyül, bir anlamda insanın hayal gücüyle dünyayı anlamlandırması, imgeler ve semboller aracılığıyla anlam üretmesidir. Ricoeur, tahayyülün, sadece bireysel yaratıcılık anlamına gelmediğini, aynı zamanda toplumsal anlam üretme sürecinin bir parçası olduğunu vurgular. İnsan, tahayyül aracılığıyla, gerçekliği yalnızca kabul etmez, aynı zamanda ona yeni anlamlar ekler. Bu anlam üretme süreci, hem bireysel hem de toplumsal bir boyut taşır.

Ricoeur, tahayyülün insanın anlam yaratma yeteneği olduğunu savunur. İnsan, yalnızca fiziksel dünyayı algılamakla kalmaz, bu dünyayı yeniden tahayyül ederek, ona farklı anlamlar yükler. Bu süreç, insanın varlık anlayışını sürekli bir değişim içinde tutar. Tahayyül, insanın yaşadığı dünyayı sadece mevcut haliyle değil, aynı zamanda bu dünyayı yeniden şekillendirme potansiyeline sahip bir biçimde hayal etmesini sağlar. Tahayyül, bireyin sadece geçmişiyle değil, aynı zamanda geleceğiyle de ilişki kurmasına olanak tanır.

Tahayyül, insanların kendi kimliklerini ve varlıklarını sürekli olarak yeniden inşa etmelerini sağlayan bir araçtır. İnsan, tahayyül sayesinde hem kendi kimliğini sürekli olarak yeniden şekillendirir hem de toplumsal anlam üretme sürecine katılır. Bu noktada, tahayyül, yalnızca bireysel bir kapasite değil, aynı zamanda toplumsal bir işlevi olan bir araçtır. Tahayyül, bireylerin dünyayı ve kendi varlıklarını yeniden hayal etmelerine olanak tanır, bu da anlam üretme sürecinin dinamizmini artırır.

2. Temellük ve Tahayyül Arasındaki İlişki

Temellük ve tahayyül arasındaki ilişki, Paul Ricoeur’ün felsefesindeki en temel ve en derinlikli konulardan birini oluşturur. Bu iki kavram, birbirini tamamlayan ve karşılıklı olarak etkileşime giren unsurlar olarak ele alınabilir. Temellük, bireyin dünyayla kurduğu sahiplenici ilişkiyi ifade ederken, tahayyül bu ilişkiyi sürekli olarak yeniden şekillendirir. İnsan, dünyayı hem sahiplenir (temellük) hem de ona yeni anlamlar yükler (tahayyül). Bu ikili süreç, insanın varlık deneyimini sürekli bir dönüşüm içinde yaşamasına olanak tanır.

Temellük, bireyin kendisini dünyaya karşı bir kimlik olarak konumlandırmasıdır. Ancak bu kimlik, sabit değildir. Birey, sürekli olarak tahayyül aracılığıyla bu kimliği yeniden şekillendirir. Tahayyül, temellükün yalnızca bir başlangıç noktasıdır. İnsan, temellük sayesinde kimliğini oluşturur, ancak tahayyül sayesinde bu kimlik sürekli olarak yenilenir ve yeniden şekillendirilir. Temellük ve tahayyül arasındaki bu dinamik ilişki, insanın varlık anlayışını her zaman yeniden inşa etmesine olanak tanır.

Ricoeur’ün düşüncesinde, temellük ve tahayyül arasındaki etkileşim, insanın zamanla kurduğu ilişkide de kendini gösterir. Temellük, geçmişle kurulan bir bağlantıyken, tahayyül geleceğe yönelik bir perspektife işaret eder. İnsan, geçmişi sahiplenir ve geçmişiyle kendisini birleştirir (temellük), ancak aynı zamanda geleceği tahayyül ederek, gelecekteki kimliğini şekillendirir. Bu sürekli süreç, insanın varlık deneyimini dinamik bir biçimde sürdürmesini sağlar.

3. Selami Varlık: Ricoeur’ün Kimlik ve Anlam Üzerine Felsefesi

Selami varlık (selfhood), Paul Ricoeur’ün kimlik anlayışının merkezinde yer alır. Kimlik, bir bireyin zaman içinde sürekli olarak inşa ettiği, ancak her zaman bir bütünlük içinde varlığını sürdüren bir süreçtir. Temellük ve tahayyül, bu kimlik inşa sürecinin hem başlangıcı hem de sürekli bir yeniden inşasıdır. Selami varlık, insanın dünyayı hem sahiplenmesini hem de dünyayı sürekli olarak yeniden şekillendirme kapasitesini ifade eder. Kimlik, bir öznenin zamanla kurduğu ilişkiler aracılığıyla şekillenir. Bu süreç, temellük ve tahayyülün sürekli bir etkileşim içinde olmasıyla mümkün hale gelir.

Ricoeur’ün felsefesinde, kimlik yalnızca bireysel bir özellik değil, aynı zamanda toplumsal bir olgudur. Kimlik, bir öznenin kendisini toplumla, dille ve tarihle olan ilişkileri içinde inşa etmesidir. Temellük, bireyin toplumsal bağlamda kimliğini inşa etmesini sağlayan bir süreçtir. Birey, dünyayı sahiplenirken, toplumsal anlam üretme sürecine katılır. Tahayyül ise, bu toplumsal bağlamı aşan, bireyin kendi kimliğini sürekli olarak yeniden şekillendirdiği bir süreçtir. Bu anlamda, temellük ve tahayyül, Selami varlığın inşasında birbirini tamamlayan ve sürekli olarak etkileşimde bulunan unsurlardır.

Sonuç

Paul Ricoeur’ün felsefesi, insanın varlık anlayışını derinlemesine sorgulayan bir düşünsel yolculuktur. Temellük ve tahayyül kavramları, insanın dünyayla kurduğu ilişkiyi anlamlandırma ve kimlik inşa etme süreçlerinde merkezi bir rol oynar. Temellük, bireyin geçmişini sahiplenmesi ve kimliğini oluşturması süreci iken, tahayyül, bu kimliği sürekli olarak yeniden şekillendiren bir araçtır. Temellük ve tahayyül arasındaki etkileşim, insanın varlık anlayışını dinamik ve sürekli bir süreç olarak ele alır. Selami varlık, bu sürecin özüdür ve bireyin zamanla inşa ettiği kimlik, bu iki kavramın etkileşimiyle şekillenir. Bu bağlamda, Ricoeur’ün felsefesi, insanın hem bireysel hem de toplumsal kimliğini inşa etme çabasını anlamamıza olanak tanır.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.