Sibirya Tarihi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde Akademik İnceleme


Sibirya Tarihi

Stok Kodu
:
9786051555720
Boyut
:
13,5x21
Sayfa Sayısı
:
261
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
2
Basım Tarihi
:
Şubat 2020
Resimleyen
:
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
60 gr. Enso Creamy
Dili
:
Türkçe


Sibirya Tarihi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde Akademik İnceleme

Giriş

İlyas Topsakal’ın Sibirya Tarihi (Başlangıçtan 1917’ye Kadar) adlı eseri, Türkçe literatürde bölgesel bir boşluğu dolduran kapsamlı bir çalışmadır. Eserin giriş bölümü, Sibirya tarihinin ana kaynaklarını tanıtmak amacıyla ayrılmış olup ileride yapılacak araştırmalara zemin hazırlamayı hedefler. Metinde tarihin ilk devirlerinden başlayarak bölgedeki kültürler ve kavimler ele alınmakta, ardından Rusların Sibirya’ya geliş nedenleri ile burada izledikleri siyaset kronolojik olarak izlenmektedir. Yazar ayrıca Rusça yer adları ve isimleri orijinal olarak kaynakçada vermekle birlikte metinde Türkçe okunuşlarını kullanarak erişilebilirlik sağlamıştır. Bu bağlamda Topsakal’ın çalışması hem Sibirya tarihine ilişkin bir sentez sunmakta hem de bölgesel tarih yazımına önemli akademik katkıda bulunmaktadır. Nitekim yazarın daha önce yayımladığı bir çalışmaya göre Sibirya, eski Türk tarih ve kültürünün “ana ocaklarından biri” olarak değerlendirilmekte; Sovyet dönemi kazıları da burada bulunan uygarlığın Türk kültürü ile eşdeğer olduğunu ortaya koymaktadır. Bu nedenle, çalışmanın yazılış amacı sadece tarihi olguları özetlemek değil, aynı zamanda Türk dünyası ve Avrasya çalışmaları için Sibirya’nın önemini vurgulamaktır.

Sibirya’nın Coğrafi ve Jeopolitik Özellikleri

Sibirya, coğrafi olarak Avrasya kıtasının batı Urallardan Pasifik kıyılarına kadar uzanan devasa bir bölgesini kaplar. Nitekim bölge, Avrasya’nın yaklaşık %40’ını teşkil eder; doğal sınırları arasında batıda Ural Dağları, kuzeyde Kars, Laptev ve Doğu Sibirya denizleri, doğuda Pasifik Okyanusu, güneyde ise Kazakistan ve Moğolistan’ın kuzey bozkırları sayılabilir. Coğrafi açıdan Sibirya üç ana bölgeye ayrılır: Batı Sibirya (Ural’dan Yenisey’e kadar), Doğu Sibirya (Yenisey’den Pasifik’e dek) ve Uzak Doğu (Pasifik kıyı kuşağı). Yüzölçümü bakımından dünyanın en büyük yaylalarından biri olan Batı Sibirya Düzlüğü, kilometrelerce uzanan ovalar ve ormanlık alanlarla kaplıdır. Buna karşın Doğu Sibirya’da arazi %75 oranında dağlık ve yüksek yaylaklıktır.

İklim koşulları son derece serttir. Karasal iklimin hüküm sürdüğü Sibirya’da kışlar aşırı soğuk, yazlar ise kısa geçer. Örneğin Tomsk bölgesindeki Ocak ayı ortalama sıcaklığı –21 °C’ye kadar düşmekte, donma noktası yılın büyük bölümünde etkili olmaktadır. Doğu Sibirya’da ortalama kış sıcaklığı –40 °C civarındadır ve yılda 180 günden fazla donma görülür. Bu sert iklim, insan yerleşmesini kısıtlamakla birlikte bölgeyi madencilik ve ormancılık gibi sektörler için uygun hale getirmiştir.

Sibirya, zengin doğal kaynaklarıyla bilinir. Batı Sibirya’da özellikle Kuznetsk Havzası kömür, demir filizi, petrol, doğalgaz ve kereste açısından bir merkezdir; yılda yüz milyon tona yakın kömür çıkarılmaktadır. Doğu Sibirya ise madenler bakımından çok zengindir: kömür rezervleri Batı Sibirya’nın iki katına yakın olup demir, altın, kurşun, bakır, grafit, alüminyum ve elmas gibi madenler bolca çıkarılmaktadır. Böylece bölge, stratejik açıdan hem jeopolitik hem ekonomik bir önem taşır. Örneğin 17. yüzyıl sonrası dönemde Rus araştırmacı ve haritacılar Sibirya’nın coğrafyasını detaylıca inceleyerek haritalar hazırlamış, bu haritalar bölgenin askeri ve idari kontrolünü kolaylaştırmıştır. Ulaşım açısından ise Trans-Sibirya Demiryolu’nun (1891–1916) inşası kıtalararası bağlantıyı sağlamış; ayrıca Yenisey ve Lena nehirleri ilkbahar ve yaz aylarında önemli su yolları olarak kullanılmıştır. Tüm bu özellikler Sibirya’yı tarih boyunca hem yerel halklar için yaşamsal bir coğrafya, hem de büyük güçlerin rekabetine açık jeopolitik bir bölge kılmıştır.

Türk ve Moğol Halklarının Tarihsel Varlığı

Sibirya’nın kadim tarihi, bölgeye yerleşen çeşitli göçebe Türk ve Moğol kavimlerle şekillenmiştir. Arkeolojik buluntular, MÖ 30 bin yıllara kadar uzanan Altay ve Minusinsk havzalarındaki Kültürel gelişmeleri göstermektedir. Hunlar (IV. yüzyılda Avrupa’ya göç eden Asya Hun İmparatorluğu) ve sonraki dönemde Göktürk ile Kırgız devletleri, Sibirya bölgesine hükmetmiş; XIII. yüzyılda ise Cengiz Han ve oğulları Moğol İmparatorluğu ile Altın Orda’nın etkisi altına girmiştir. XV–XVI. yüzyıllarda Altın Orda’nın zayıflamasıyla Altay ile Volga arasında kalan topraklarda Şibanidler tarafından Sibir Hanlığı kurulmuş, bu hanlığın merkezi Sibir (İsker) şehri Batı Sibirya’nın güçlü devletlerinden biri olmuştur.

Bununla birlikte, bölgeye özgü birçok yerli Türk halkı da varlık göstermiştir. Örneğin günümüzde Yakut olarak bilinen Sakha, Hakas, Altay Türkleri ile Şor, Teleüt ve Tuva toplulukları Sibirya steplerinde yüzyıllar boyunca yaşamışlardır. Rus araştırmacılar bu toplulukların kültürüne dönük ayrıntılı kayıtlar vermek yerine, onları genel “Türk kültürü” çerçevesinde görmüş; yerli ile sonradan gelen unsurları ayırmaya çalışmışlardır. Ayrıca Batı Sibirya’da Saamilere (Samoyedler), Hantiler ve Mansi gibi Uralik dilli halklar ile Ket, Selkuplar gibi gruplar da bölgenin etnik mozaiğinin parçasıdır. Sibirya tarihindeki Türk ve Moğol varlığı, Orta Asya ile bağlantıları, göçebe imparatorlukların izleri ve bölgeye özgü kültürel mirasla (örneğin Altay yazıtları, mezar anıtları) Türk tarihi açısından önem taşır.

Rusların Sibirya’daki Yayılma Süreci

Rusların Sibirya’ya yayılma süreci 16. yüzyılın ikinci yarısında başlamış, yüzyıllar içinde aşamalı bir fetih hareketi şeklinde ilerlemiştir. Bu sürecin öncüleri, zengin Sibir toprakları üzerinde ayrıcalıklar elde eden Stroganov ailesi ve onları destekleyen İvan İV’dir. Stroganovlar, 1570’lerde Çusova ve Kama civarındaki topraklar üzerinde imtiyazlar alarak ticaret ağlarını genişletmiş; Siberya’nın batı ucunda ilk kaleleri inşa ederek Rus yayılmacılığına koçbaşlığı yapmışlardır. Stroganovların finansmanıyla 1579’da Yermak Timofeyev ve Kazak birlikleri düzenlenmiş; 1582’de Kozakların ateşli silah üstünlüğüyle Sibir Hanlığı’nın başkenti İsker fethedilmiş ve “Sibirya’nın işgali” sonuçlandırılmıştır. Bu zaferle birlikte Stroganovlar Sibirya’nın zengin topraklarını Ruslara açmış, bölgenin Ruslaştırma sürecini başlatmışlardır.

İlk kalıcı Rus yerleşimi ise 1587’de Tobolsk şehri olarak kurulmuştur. Aslında ordugâh niteliğindeki Tobol garnizonu, 1574’te İvan IV döneminde inşa edilmiş ilk Rus istihkamıdır ve Sibirya’nın fethi tarihinin dönüm noktası olarak kabul edilir. Bu askeri çıkışla Rus hakimiyeti başladıktan sonra bölgeye Kozak müfrezeleri akın etmiş, stratejik nehir ağızlarına kaleler inşa ederek etki alanlarını genişletmişlerdir. Yazar Topsakal’ın belirttiği üzere, Rus yönetimi bölgeye yönlendirilen nüfus akışını tanzim etmiş, yeni yerleşim bölgeleri kurmuş ve idari-ekonomik nizamı oluşturmuştur. Öte yandan, yerel direniş de görülmüştür: Yermak’ın ölümünün ardından 1584’te Şiban soyundan gelen Kuchum Han, Kozak kuvvetlerini kuşatarak Yermak’ı öldürmüş ve kısa süreliğine Rus ilerlemesini durdurmuştur (Yermak 1584’te Kuchum ordusu tarafından öldürülmüştür). Ancak 1598’de Ruslar Kuchum’un torununu bozguna uğratmış ve Sibir Hanlığı son bulmuştur.

17. ve 18. yüzyıllarda da Rus akını devam etmiş, toplu göçler ve imparatorluk politikalarıyla Sibirya’nın iç kesimlerine kadar nüfuz edilmiş, güney ve doğudaki eski Sibir boyutları fethedilmiştir. Bu dönemde Astrahan, Kazan ve Astrahan gibi eski Hanlık yurtlarından ayrılan muhaceretlerle bölgeye Slav nüfus yoğun biçimde gelmiş, Cossack koloniciliği (yasak sistemi gibi vergilerle) ve yeni köy yerleşmeleri sayesinde Moskova merkezi Sibirya’daki hakimiyetini güçlendirmiştir. Geniş zaman çizelgesinde Rus yayılma hareketi, seyahatnameler, arşiv belgeleri ve Sibirya kıyılarından ulaşan raporlarla belgelenmiş olup, bölgenin büyük bir kısmı 19. yüzyıl başlarına gelindiğinde resmen Çarlık topraklarına katılmıştır.

Sibirya’da Din, Kültür ve Demografi

Rus hakimiyetinin yerleşik hale gelmesiyle birlikte Sibirya’da dinî ve kültürel hayat baştan başa dönüşmüştür. Geleneksel olarak Şamanizm egemen iken, Rus yayılmacılığı döneminde Ortodoks misyonerlik faaliyetleri hız kazanmıştır. Örneğin Yakutya’da 1632’de inşa edilen ilk Rus kalesi ve 1641’de kurulan Yakutsk Valiliği ile birlikte bölgeye ilk Ortodoks papazlar gönderilmiş, kalelere kiliseler inşa edilmeye başlanmıştır. Hemen ardından bölgede kurulan kilise ve manastırlar, yerli Saha halkını Hristiyanlaştırma ve Rus kültürünü yayma çabalarında en önemli araçlar haline gelmiştir. Topsakal’ın da değindiği üzere son dönem bölümlerinde Sibirya’daki kitâbî dinlerin ilişkileri irdelenmiş, özellikle Ortodoks ve İslam dinleri arasındaki dinamikler, zorunlu vaftiz uygulamaları ile misyonerlik örgütlenmeleri üzerine bilgiler sunulmuştur.

Bunun yanında İslamiyet de Sibirya’nın bazı kesimlerinde köklü olarak varlığını sürdürmüştür. Batılı Türk-Tatar tüccarlar, İdil-Ural bölgesinden Rusya içlerine gelmeden çok önce Orta Sibirya bozkırlarına İslam’ı taşımışlardır. (Topsakal’ın çalışmasında bu konuya dönük özel alt başlıklar bulunmaktadır.) Ancak genel olarak, 18. yüzyıldan itibaren Rus yönetimi eğitim ve kilise yapıları aracılığıyla Hristiyanlaştırma politikaları uygulamış, yerel kültürler üzerinde dilsel eritme faaliyetlerini hızlandırmıştır. Ciltler dolusu arşiv belgelerinde belirtildiği gibi bölgede dinî literatür Altay, Hakas, Tuva ve Sakha dillerinde üretilmiş; yerlilere zorunlu kiliseler ve okullar vasıtasıyla Rus Ortodoks kimliği benimsetilmeye çalışılmıştır. Bu süreç demografik dönüşümü de beraberinde getirmiştir: 19. yüzyıl boyunca büyük ölçüde Rus asıllı göçmenler Sibirya’ya intikal etmiş, şehir ve kasabalardaki Rus nüfusu hızla çoğalmış, yerli halklar ise genel nüfusa oranla azınlık halini almıştır. (Örneğin 20. yüzyıl başında Karadeniz bölgesinden getirilen köylülerle batı Sibirya’nın nüfusu hızlıca arttırılmıştır.) Böylece Sibirya’da bugünkü demografik yapı oluşmuş; ağırlıklı olarak Slav Ortodoks unsurların yaşadığı bir bölge kimliği şekillenmiştir.

İlyas Topsakal’ın Yöntemi

Topsakal’ın eserinde titiz bir kaynak kullanımı ve zengin referans listesi göze çarpmaktadır. Kitapta hem Rus arşivlerine (Sibirya Kayseri Arşivleri, misyoner kayıtları, İmparatorluk kayıtları) hem de seyahatnamelere, Batılı gözlemcilere ve önceki tarihçilerin eserlerine dayanılmıştır. Örneğin dizin bölümünde Rusça eserler ile Türkçe monografiler birlikte yer almıştır. Yazar, Rusça metinleri orijinal haliyle dipnotta verirken metin akışında Türk okuruna yönelik olarak ad ve yer adlarını transkripsiyon şeklinde sunmuştur. Bu yaklaşım, eserin akademik ciddiyetini zedelemeden erişilebilir olmasını sağlamıştır. Anlatım dili ise akıcı ve öğreticidir; kronolojik düzen ve alt başlıklarla bölümlerin yapısı netleştirilmiş, karmaşık tarihsel süreçler sistematik bir akış içinde ele alınmıştır. Üstelik eserde arşiv birimleri ve kaynakça bölümü bulunması, okuyucuya daha ileri çalışmalarda referans olabilecek bir bibliyografya sunmaktadır. Dolayısıyla Topsakal’ın çalışması hem Türkiye’de Sibirya üzerine yapılan özgün araştırmalar arasında öne çıkmakta hem de Avrupalı ve Rus tarihçilerin mirasını Türkçeye taşıyarak alana önemli bir kaynak kazandırmaktadır.

Sonuç

İlyas Topsakal’ın Sibirya Tarihi adlı eseri, bölge tarihine dair kavramsal bir çerçeve sunmakta ve toplumsal değişimleri ayrıntılı biçimde aktarmaktadır. Eserin önemi, Sibirya’nın coğrafi büyüklüğü ve stratejik konumuna vurgu yaparak, Türk dünyası perspektifinden yazılmış nadir kapsamlı çalışmalardan biri olmasıdır. Özellikle Sibirya’nın Türk tarihi açısından “ana ocaklardan biri” olarak görülmesi, bölgenin tarihî derinliğine vurgu yapmaktadır. Günümüzdeki Türk-Akım ilişkilerinden Sibirya’lı topluluklara kadar geniş bir etki alanı göz önüne alındığında, Sibirya tarihi Avrasya çalışmalarında kritik bir konuma sahiptir. Topsakal’ın bu çalışması, söz konusu tarihsel mirası bilimsel yöntemlerle ortaya koyması bakımından da Türk tarihçiliğine katkı sağlayacak önemli bir referans kaynağıdır.

Kaynakça (APA):

  • Topsakal, İ. (2017). Sibirya Tarihi (Başlangıçtan 1917’ye Kadar). Ötüken Neşriyat.
  • Topsakal, İ. (2011). Türk Tarihi Açısından Sibirya’nın Kısa Tarihi (Başlangıçtan XVI. Yüzyıla Kadar). Turkish Studies, 6(1), 1863–1883.
  • Sever, Z. (2021). Sibirya’da Ruslar: Rus İşgalinin Katalizörü Olarak Stroganov Ailesi. Marmara Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 8(1), 91–109.
  • Kılıçaslan, Y., & Topsakal, İ. (2023). Saha (Yakut) İlinde Rus İşgali ve Misyonerliğin Rolü. HÜ Türkiyat Araştırmaları, 38, 41–58.


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.