Sultan Melikşah Döneminde Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Siyasal ve Kültürel Yapısı

 


Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Stok Kodu
:
9786051551951
Boyut
:
16,5 cm x 23,5 cm
Sayfa Sayısı
:
239
Baskı
:
4
Basım Tarihi
:
Şubat 2023
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
60 Gr. Holmen

Sultan Melikşah Döneminde Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun Siyasal ve Kültürel Yapısı

Sultan Melikşah Döneminde Büyük Selçuklu İmparatorluğu

Sultan Melikşah (saltanat: 1072–1092) dönemi, Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun en güçlü ve geniş topraklara ulaştığı bir dönemdir. İbrahim Kafesoğlu bu dönemi imparatorluğun “neredeyse tabiî sınırlarına ulaştığı” bir evre olarak tanımlamıştır. Kuşkusuz Melikşah’ın “Ebu’l-Feth” (fetihlerin babası) lakabı alması, onun dönemin en geniş coğrafyasına hâkim olduğunu göstermektediri. Bu bölümde öncelikle Melikşah’ın siyasi başarıları ele alınacak, ardından teşkilatlaşma, Nizâmülmülk’ün rolü, eğitim-medrese politikaları, Batınî hareketlerle mücadele, iktâ ve maliye sistemi, sanat-kültür gelişmeleri, Halife ile ilişkiler, Anadolu siyaseti ve bilimsel ilerlemeler ayrıntılı biçimde incelenecektir.

Sultan Melikşah’ın Siyasi Başarıları

Sultan Melikşah, devraldığı güçlü ordu geleneğiyle devleti kuzey, güney ve doğu hatlarında genişletmiştir. Bu dönemde Selçuklu ordusu Kaşgar’dan Yemen’e, Aral Gölü’nden Boğaziçi’ne kadar uzanan geniş bir sahada faaliyette bulunmuş; her yörede devlet otoritesi tesis edilmiştir. Önemli sefer ve fetihleri arasında şunlar öne çıkar:

  • Maveraünnehir Seferleri: 1073–74’te Melikşah bizzat Maveraünnehir’e sefer düzenleyerek Termez’i ele geçirmiş, Bîmaran civarında Kazvil’in oğlu Ehmet Han’ı teslime zorlamıştır. 1089’da ise Semerkand alınmış ve doğudaki Karahanlı Meliki Ebu Ali el-Hasan’ın itaatini kabul ettirmiştir.
  • Cezayir-Arap Yarımadası Seferleri: 1086–87 kışında Saraçhane komutanlığıyla Yemen–Arap Yarımadası’na, özellikle Lahsa (Hüeyme) bölgesine sefer düzenlemiştir. Bu sayede Basra Körfezi’ndeki kıyılar ve Yemen kıtası Selçuklu egemenliğine girmiştir.
  • Kafkasya ve Suriye Politikası: Melikşah, Gürcistan’a üç sefer yaparak Hristiyan Gürcü krallığını Selçuklu üstünlüğüne razı etmiştir. Süleyman Şah’ın ölümü üzerine Suriye’ye geçen Melikşah, Halep ve çevresini Ak-sungur Paşa’ya; Antakya’yı Yağısiyan’a, Urfa’yı Bozan Bey’e ikta etmiş; böylece doğu Akdeniz kıyılarında düzen sağlamıştır. Sonuçta Melikşah sadece Anadolu’nun Urfa–Antakya hattını kapsayan bir ilerleme göstermiş, derin bir Bizans seferi yapmamıştır.
  • İç İsyanların Bastırılması: Tahta çıkışından hemen sonra (1073) amcası Kavurd Bey’in isyanını sert önlemlerle bastırmış; Kavurd mağlûp edilip öldürülmüş, Kirman ve Uman iktaları Kavurd’un oğluna bırakılmıştır. Bu başarı Melikşah’ın otoritesini pekiştirmiştir. Ayrıca, Gazneli İbrahim Şah’ın el-Horasan’a yönelik saldırılarına karşı da diplomatik ve askeri manevralarla denge sağlanmıştır (Gaznelilerle kız evliliği yoluyla barış tesis edilmiştir).

Tüm bu faaliyetlerle Büyük Selçuklu Devleti, Melikşah’ın saltanatı döneminde en geniş sınırlarına ulaşmış, her yörede huzur ve güven tesis edilmiştir. Dönemin önemli gözlemcilerinden Urfalı Mattaeus, Melikşah’ı “dünyanın sultanı” ilan etmiş; Abbasi Halifesi de 1087’de kendisine “Doğu’nun ve Batı’nın hükümdarı” manasına gelen iki kılıç kuşatmıştır. Bu yönleriyle Melikşah, Selçuklu tarihinin zirve döneminde üstün askeri ve siyasi başarılar elde etmiştir.

Devlet Teşkilatının Kurumsallaşması

Melikşah devrinde Selçuklu devlet teşkilatı merkezi otorite ve disiplin esasına göre yeniden şekillenmiştir. Nizâmülmülk’ün önderliğinde divan teşkilatları teşkil edilmiş, merkezi idari yapı kurumsallaştırılmıştır. Bu dönemde iktâ sistemi düzenli biçimde işletilmiş, tımar/sipahi sınıfları oluşturulmuş, Gulamân-ı Saray gibi profesyonel birliklerle birlik ve disiplin sağlanmıştır. Örneğin kayıtlı Tımarlı Sipahiler, kendilerine verilen ikta topraklarının gelirleriyle geçimlerini sağlarken, böylece imparatorluk ordusu maaşsız desteklenmiş ve Türkiye Selçuklu Devleti’ne örnek olacak şekilde 400.000’e varan güçlü bir askeri-idari güç ortaya çıkmıştır. TDV Ansiklopedisi’nde de belirtildiği üzere, “Selçuklu devlet teşkilâtı [Melikşah] zamanında Nizâmülmülk’ün gayretiyle mükemmel bir şekil aldı”.

Maliye yönetimi ve adalet sistemi bu merkezî düzen içinde yeniden kurulmuştur. Melikşah cülûs bahşişleri dağıtarak ve askerlerin maaşlarını yükselterek ordu ile bürokrat sınıfının sadakatini kazanmış, halk arasında adalet sistemi yaygınlaştırılmıştır. Harac (toprak vergisi) ve benzeri gelirler iktâ sahipleri üzerinden toplanırken, Sulh döneminde tarımsal üretimin artması ve halkın devlete bağlanması teşvik edilmiştir. Hac yollarında güvenliği sağlamak amacıyla su kuyuları ve sarnıçlar açtırılmış, vergi yükleri hafifletilmiştir; örneğin bazı ticari vergiler kaldırılarak halkın refahı amaçlanmıştır. Bu önlemlerle Melikşah, devlet otoritesini güçlendirmiş, yüksek düzeyde bir kurumsal düzen ortaya koymuştur.

Vezir Nizâmülmülk’ün Etkisi

Devlet teşkilatında en önemli rolü Melikşah’ın sadrazamı Nizâmülmülk oynamıştır. 29 yıllık vezirlik dönemi boyunca Nizâmülmülk, hem Melikşah’ın hem de Büyük Selçuklu Devleti’nin kurumsallaşmasında kilit figür olmuştur. Nizâmülmülk döneminde divan yönetimi oturtulmuş, Şii örgütlere karşı Sünnîliği güçlendirmek amacıyla resmi medreseler kurulmuş, askeri iktâ sistemi düzenlenmiştir. Onun girişimiyle şehirlerde ve sınır bölgelerinde Nizâmiye medreseleri açılarak bilim insanlarına ve bürokratlara eğitim imkânı tanınmıştır. Melikşah, Kavurd isyanını bastırma başarısı karşılığında Nizâmülmülk’ü ek iktalarla ödüllendirmiş ve “atabeg” unvanını vermiştir; böylece devlet işlerinin büyük kısmı ona tevdi edilmiştir.

Nizâmülmülk’ün etkisi sadece idari değil, kültürel ve entelektüel alana da yansımıştır. Onun himayesinde Selçuklu kültür hayatı canlanmış, İsfahan, Basra, Nişabur gibi merkezlerde zengin kütüphaneli medreseler kurulmuştur. Siyasetname’sinde ideal devletin ilkelerini ortaya koyan Nizâmülmülk, Melikşah dönemini imparatorluğun “şeref devri” kabul etmiş; devletin tüm kademelerini adil ve ahlakî temele oturtarak Sünni bir düzen kurmuştur. Nitekim Ansiklopedi’de, “Büyük Selçuklu Devleti’nin teşkilat yapısı, [Melikşah-Nizâmülmülk] döneminde başlıca siyasetname prensipleriyle uyumlu bir biçimde düzenlenmiş” olduğu belirtilir.

Medrese Sistemi ve Eğitim Politikaları

Melikşah dönemi, Selçuklu devlet okullarının (medreselerin) düzenli bir sisteme kavuşturulduğu yıllardır. Vezir Nizâmülmülk’ün öncülüğünde 1067’de ilk Nizâmiye Medresesi Bağdat’ta açılmış, ardından İsfahan, Rey, Merv, Belh, Basra ve Musul gibi şehirlerde de benzer medreseler inşa edilmiştir. Bu medreselerde dinî ilimlerin yanı sıra matematik, felsefe, mantık, edebiyat ve mantık gibi konularda da programlı bir eğitim verilmiştir. Örneğin Nizâmiye Medreseleri’nde ders müfredatı Arapça ve Farsça öğretisinin yanı sıra geometri, astronomi ve mantık gibi fen ağırlıklı dersleri içermiştir. Devlet doğrudan kontrol ettiği bu medreselerle, Sünnî âlimler yetiştirilmesine ve Şii akımların etkisinin kırılmasına çalışmıştır.

Melikşah’ın şahsen de eğitimle ilgilendiği, dönemde önemli ilim adamlarını himaye ettiği aktarılır. Gazali, Kaşgarlı Mahmud ve Ömer Hayyam gibi büyük alimler Sultan’ın teveccühüne mazhar olmuştur. Melikşah Bağdat’ta “Câmiü’s-Sultan” adlı büyük bir cami ve medrese kompleksi yaptırarak öğrenmeyi teşvik etmiştir. Ayrıca 1074’te Ömer Hayyam’ın da katkısı ile Celâlî takvimi (Güneş takvimi) hazırlanmış; İsfahan ve Bağdat’ta kurulan gözlemevlerinden (rasathaneler) astronomik gözlemler yapılmaya başlanmıştır. Medrese eğitimi ve bilimsel gözlemlerle desteklenen bu öğrenim politikaları, dönemin ilmi seviyesinin yükselmesini sağlamıştır.

Batınî Hareketlerle Mücadele

Melikşah dönemi, Orta Çağ İslam dünyasında yaygınlaşan Batınî (Nizârî İsmâilî) isyanlarıyla da karakterizedir. Hasan Sabbâh önderliğindeki Batınî örgütü Alamut Kalesi’nde güçlenmiş; dönemin üst düzey yöneticilerinden Nizâmülmülk dahil çok sayıda devlet adamı suikastlerle öldürülmüştür. Melikşah, bu tehlikeli iç fitneye karşı sert önlemler aldı: 1092’de Bağdat’a giderken öldürülen Nizâmülmülk’ün intikamını almak için Alamut üzerine sefer hazırlıkları yapılmış, pek çok kale kuşatılmıştır. Ancak Melikşah’ın ani ölümü sonrası Batınî tehlikesini tamamen ortadan kaldırmaya yönelik planlar yarıda kalmıştır. Ansiklopedik kaynaklar da bu mücadeleyi vurgular; Nizâmülmülk’ün Sünnî düzeni koruma çabalarının “bâtınî akımlara karşı” önemli bir adım olduğunu kaydeder. Sultan Melikşah dönemi, bu iç tehditlerle mücadeleyle de anılmıştır.

İktâ Sistemi ve Maliye Politikaları

Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun mali yapısı, iktâ sistemi temelinde yürütülmüştür. Melikşah ile Nizâmülmülk’ün uyguladığı iktâ düzeni, zamanında orduyu maaşsız besleyen ve askeri sınıfı toprağa bağlayan son derece işlevsel bir sistemdi. Bu sayede Selçuklular, tımar sahipleri (iktâ sahipleri) aracılığıyla toprakların gelirini devlete aktarmış, örgütlü bir sipahi ordusuna sahip olmuşlardır. Selçuklu ordusu, bir kısmı Hassa askerlerinden (gulamân) oluşan 46.000 kişilik bir çekirdek kadroya ulaşmış, geri kalanı ikta ordularıyla desteklenmiştir. İktâ sistemiyle tarım üretimi teşvik edilip askeri ve idari kadro ülküleşmiş, ülke menfaatleriyle askerî güç birlikte yükselmiştir.

Maliye politikasında ayrıca vergi düzenlemeleri ve halka yapılan yardımlar dikkat çekicidir. Melikşah, cülûs bahşişlerini (taht ücreti) cömertçe dağıtıp askerlerin yıllık ücretlerini artırarak ordu ve memurların bağlılığını sağlamıştır. Hac yollarında dinî tesislerin güvenliğini sağlamak için su kuyuları açtırmış, düşman istilalarına karşı Merv gibi şehirlerin surlarını onartmıştır. Halkın refahını gözeten Melikşah, ticaret mallarından alınan bazı ağır vergileri kaldırarak tüccarı desteklemiş; bu politika ekonomik faaliyeti canlandırmış ve hükümdara olan güveni artırmıştır. Bu tedbirlerle Selçuklu maliyesi istikrarlı bir şekilde işletilmiş, vergi gelirleri iktâ sahipleri aracılığıyla toplanarak askeri harcamalar ve devletin diğer ihtiyaçları finanse edilmiştir.

Sanatsal ve Kültürel Gelişmeler

Sultan Melikşah dönemi, Selçuklu sanat ve kültüründe de parlak bir çağı temsil eder. Devlet desteğiyle mimarî eserler, sanat ürünleri ve entelektüel birikim en üst noktaya ulaşmıştır. Büyük camiler, medreseler, köprüler, ribâtlar, imaretler, hastaneler, kaleler dönemin mimarisine damgasını vurmuştur. Örneğin Bağdat’ta “Câmiü’s-Sultan” camisi ve imaret, İsfahan’da rasathane ve zengin kütüphaneli medreseler yaptırılmıştır. Bu külliyelerde taş işçiliği, çinicilik ve ahşap-çatı süslemeleri gibi sanat dalları gelişmiştir. Hat sanatı ve minyatür gibi görsel sanatlar da Selçuklu sanatının karakteristik örneklerini vermiştir.

Edebiyat ve bilimin himayesi açısından da Melikşah dönemi önemli bir sıçrama yapmıştır. Sultan’ın himayesindeki İranlı ve Iraklı alimlerle birlikte pek çok Türk şair ve bilgin de eserler vermiştir. El-Kuşeyrî, Gazâlî ve Cüveynî gibi mühim dinî ilim adamları; Kaşgarlı Mahmud gibi lehçe dil uzmanları; Ömer Hayyam, Mu’izzi, Lâmî gibi şairler Sultan’ın desteğine mazhar olmuştur. Dönemin mimarî ve kültürel öğeleri, özellikle medrese kütüphaneleri ve külliyeler, bilimsel faaliyetlerin merkezi haline getirilmiştir. Bu sayede Büyük Selçuklu kültürü, Türk, Arap ve Fars birikimini sentezleyerek yüksek bir uygarlık düzeyine erişmiş, Dönemin kültürel faaliyetleri zirveye ulaşmıştır.

Melikşah’ın Halifelikle İlişkileri

Melikşah, Abbâsî Halifeliği ile yakın işbirliği içinde olmuştur. Saltanata çıkışında ve sonrasında Halife’nin himayesine güvenmiş; halifenin yetki simgelerini (hil’at ve hutbe) almıştır. Alparslan’dan sonra tahta geçişi sırasında, Abbâsî Halifesi Kâim-Biemrillah Melikşah’ın veliahtlığını tanımış ve gönderdiği hil’atlarla resmen sultanlığını onaylamıştır. Buna mukabil, Melikşah da Merv’de babasının cenazesini halifenin bilgisiyle defnetmiş ve kendi adına hutbe okutulmasını sağlamıştır. 24 Nisan 1087’de yaptığı Bağdat ziyareti sırasında ise Abbâsî Halifesi ona “Doğu’nun ve Batı’nın hükümdarı” anlamında iki kılıç vererek büyük bir prestij kazandırmıştır. Melikşah’ın halifeyle ilişkileri hem siyasi meşruiyetini pekiştirmiş, hem de bölgede İslâm âlemi üzerindeki nüfuzunu artırmıştır. Bu ikili ilişki, Halife’nin manevi otoritesini Selçuklu devlet hizmetine alma şeklinde devam etmiştir.

Anadolu’ya Yönelik Siyaset

1071 Malazgirt Zaferi’nin ardından Anadolu’da güçlenen Türklük, Melikşah’ın desteğiyle pekiştirilmiştir. Saltanatının başında Batı’da Anadolu Selçukluları’nın ilk sultanı Süleyman Şah’ın ölümünü takiben Melikşah, bölgedeki otoriteyi yeniden tesis etmek üzere Suriye’ye gelip Halep, Antakya, Urfa civarını stratejik emirlere ikta olarak vermişti. Böylece Anadolu sınırını Suriye üzerinden güvence altına almış; kendi hükümdarlığını doğrudan Anadolu’nun derinliklerine taşımamıştır. Dönemin kaynakları, Batılı yazarların aksine Melikşah’ın tüm Anadolu’yu fethetmediğini, ilerlemesinin Antakya–Urfa hattıyla sınırlı kaldığını belirtir. Melikşah dönemi daha çok Türkmen beyliklerini teşvik ve kontrol etmeye yönelik olmuştur. Türkmen komutanlara önemli iktalar vererek (örneğin Artuk Bey’i Kudüs’e, Bozan Bey’i Urfa’ya) Anadolu’daki fetih hareketlerinin yerel güçler eliyle yürütülmesi sağlanmıştır. Sonuçta, Melikşah’ın Anadolu siyaseti; hem Türk boylarının iskânı ve yeni yerleşim alanları bulunması, hem de Bizans’ı içeriden zorlayacak sürekli akınlar düzenlenmesi esasına dayanmıştır. Ancak bu etkinlik doğrudan kendisi tarafından değil, daha çok vekil ve müttefikleri aracılığıyla gerçekleştirilmiştir.

Dönemin Bilimsel İlerlemeleri

Melikşah dönemi, Selçuklu devrindeki bilimsel faaliyetlerin de zirveye ulaştığı bir dönemdir. Medreselerde matematik, astronomi ve felsefe okutulmuş, bu alanlarda birikim artmıştır. İsfahan ve Bağdat’ta kurulan gözlemevleri sayesinde gökyüzü gözlemleri yapılmış, 1074’te Celâlî takvimi (Güneş takvimi) oluşturulmuştur. Bu takvim, Ömer Hayyam’ın başkanlığındaki bir heyet tarafından İsfahan rasathanesinin verilerine dayanarak hazırlanmıştır. Ayrıca Nizâmiye medreseleri, yalnız fetva (din hukuku) eğitiminden öte astronomi ve coğrafya alanlarında da araştırmalara destek vermiştir. Dönemin en ünlü bilginleri Gazali, Kaşgarlı Mahmud, Ömer Hayyam gibi şahsiyetler Melikşah’ın himayesinde eser üretmiş, ansiklopedik çalışmalar yapmışlardır. Özetle Melikşah devri, İslam bilim ve düşüncesinin de en parlak örneklerini verdiği bir dönem olmuştur.

Kaynakça (APA):

  • Kafesoğlu, İ. (2023). Sultan Melikşah Devrinde Büyük Selçuklu İmparatorluğu (4. basım). Ötüken Neşriyat.
  • Özaydın, A. (2004). Melikşah. Türkiye Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. Erişim adresi: islamansiklopedisi.org.tr (11.10.2025).
  • Sevim, A. (2005). “İlginç Yönleriyle Sultan Melikşah”. Belleten, 69.


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.