Selçuklular ve İslamiyet Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme



Selçuklular ve İslamiyet


Stok Kodu
:
9789754374919
Boyut
:
16,5x23,5
Sayfa Sayısı
:
232
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
12
Basım Tarihi
:
Ekim 2021
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
70 gr. Ivory
Dili
:
Türkçe


Selçuklular ve İslamiyet Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme

Osman Turan’ın Selçuklular ve İslamiyet Eseri Üzerine İnceleme

Giriş: Osman Turan’ın Selçuklular ve İslamiyet adlı eseri, Türklerin İslamiyet’le tanışmasından başlayarak Anadolu’da Selçuklu hâkimiyetinin İslam medeniyetine etkilerini inceleyen özgün bir çalışmadır. Çalışma, Türk tarih yazıcılığında Selçuklu dönemine dair disiplinlerarası bir sentez girişimi olarak değerlendirilir. Ötüken Neşriyat’ın tanıtımında da vurgulandığı gibi, Türklerin İslam medeniyetine girişleri “dünya tarihinin de en büyük hadiselerinden biri” sayılmakta ve bu küllî inkılâbın ele alınması için bu kitabın “mutlaka okunması gereken” bir kaynak olduğu belirtilmektedir. Aşağıda kitapta ileri sürülen temel tezler, içeriğin yapısı, Selçukluların İslam medeniyetine katkıları ve İslam’ın Selçuklu yapısı üzerindeki etkisi ile Osman Turan’ın tarihçilik anlayışı ve eserin Türk tarih yazıcılığındaki önemi ayrıntılı olarak incelenecektir. Son olarak eser, metodolojik ve tarihsel doğruluk açısından eleştirilecek; sağlam ve eksik yönleri değerlendirilecektir.

1. Kitabın Temel Tezleri ve İçerik Yapısı

Osman Turan eserin giriş bölümünde Anadolu’nun Selçuklu istilâsı ile “ânî ve küllî bir inkılâba” uğradığını, bunun sonucunda bölgenin ırkî, dinî ve kültürel yapısının tamamen değiştiğini vurgular. Bu inkılâbın, Selçuklular sayesinde 900 yıl boyunca unutulan bir millî ve manevî birliğe kavuşturduğunu belirtir. Turan, dönemin Türk, İslam ve dünya tarihleri için muazzam önemde bir hadiseyle karşı karşıya olunduğunu, ancak modern bilim tarafından gerektiği ölçüde aydınlatılamadığını dile getirir. Bu temelden hareketle, kitabın amacı Selçuklu devrini baştan sona sistemli bir tarih olarak sunmaktan çok, o döneme ilişkin farklı konularda yapılmış araştırma ve incelemeleri bir araya getirerek dönemin anlaşılmasına katkıda bulunmaktır. Kendisinin de belirttiği gibi eser “Selçuklu devrinin sistemli bir tarihi olmamakla beraber, onunla alakalı çeşitli mevzu ve meseleler üzerinde yapılmış birtakım araştırmaları bir arada toplamak” suretiyle dönemi aydınlatmayı hedefler.

Kitap iki ana kısımdan oluşur. Birinci kısım, “Türkler ve İslamiyet” başlığı altında yer alır ve Türklerin İslamiyet’le tanışması, İslam’a geçiş süreçleri ile sonuçlarını genel bir bakışla ele alır. Turan bu kısmın aslında 1946 yılında Fakülte Dergisi’nde yayımlanmış bir konferans metninin genişletilmiş versiyonu olduğunu belirtir. Bu giriş niteliğindeki bölümde Türklerin İslam öncesi dini ve toplumsal yapısı, İslam’ın geliş sebepleri, Türklerin İslamlaşmasının İslam dünyasına etkileri gibi temel sorular tartışılır.

İkinci kısım “Selçuklular Zamanında Türkiye” adını taşır. Bu bölüm, Anadolu’nun fethinden Anadolu Selçukluları’nın yıkılış dönemine kadar uzanan yaklaşık iki asırlık dönemi kapsamlı biçimde tarihsel bir anlatımla sunar. İçerik listesine göre bu kısım on bir alt bölüme ayrılmıştır: Türklerin Anadolu’ya göç ve akınları, Anadolu’nun Türkleşmesi, Türkiye Selçuklularının kuruluş ve yükselme dönemleri, Kılıç Arslan zamanındaki gelişmeler, büyük Selçuklu Sultanı Alparslan’ın zaferleri, Sultan Sencer’in hükümdarlığı ve Moğol istilası, Anadolu’da beylikler devri gibi konuları kronolojik olarak işler. Ayrıca eserin diğer bölümlerinde Türkiye Selçuklu İktisadi ve Mevcudiyeti, Toprak Hukuku, Devlet ve Vakıf, Selçuk Kervansarayları, Sivas şehri, Türkiye-Kıbrıs ilişkileri, Satuk Buğra Han menkıbesi, Reşîdüddîn ve Irak’taki Türkler gibi ekonomik, hukuksal ve kültürel konulara ilişkin incelemeler yer alır. Bu yapıyla Turan, Selçuklu tarihine bütünsel değilse de konular üzerinden çok yönlü bir bakış kazandırmayı amaçlar.

2. Selçukluların İslam Medeniyetine Katkısı: Siyasi, Kültürel, Dinî Açıdan

Osman Turan’a göre Büyük Selçuklu İmparatorluğu’nun kuruluşu, Müslüman dünyası ve İslam medeniyetinde yeni bir dönüm noktasıdır. Selçuklular, Abbasî hilafetini bakımsızlık içindeki sancı merkezinden kurtarıp, İslam dünyasını yeniden siyasi birliğe kavuşturmuş ve İslam medeniyetine canlılık kazandırmışlardır. Bu çerçevede katkıları üç başlıkta özetlenebilir:

  • Siyasi Katkılar: Selçuklular, Abbasi merkeziyetinin zayıfladığı bir dönemde İslam ülkelerini Türk yurdu haline getirerek yeni bir düzen tesis etmiştir. Anadolu ve Yakın Doğu’yu fethederek bu bölgelerde Türk hâkimiyetini sağlamışlar; Haçlı seferlerine karşı koyarak İslam dünyasının stratejik merkezlerini korumuşlardır. Turan bu durumu “İslâm dünyası iç ve dış buhranlara düşer iken Selçuklular’ın taze bir kuvvetle bu âlemi siyasî birliğe kavuşturması” şeklinde özetler. Yine Turan, Selçuklular’ın İslam dünyasına getirdiği yeni “unsur ve müesseseler” ile İslam medeniyetine hayat verdiğini belirtir.
  • Kültürel ve Mimari Katkılar: Selçuklu dönemi, İslam dünyasında sanat ve kültürün şekillenmesinde önemli bir aşamadır. Türk-İslam medeniyetinin klasik eserleri bu dönemde ortaya çıkmıştır. Özellikle Anadolu’da inşa edilen kervansaraylar, ticareti ve yerleşik hayatı canlandıran benzersiz yapılar olarak dikkat çeker. Osman Turan bu kervansarayları askeri birer kale gibi tanımlar ve İslam dünyasında eşi benzeri olmadığını yazar. Örneğin Türk sultanları, büyük ticaret yolları üzerinde her 30–40 km arayla kervansaraylar inşa ettirmiş; böylece yolcu ve ticaret kervanlarının konaklamasını ve ihtiyaçlarını karşılayacak bir teşkilat kurulmuştur. Bu yapılar, Anadolu’nun İslam medeniyetine entegrasyonunda hem güvenli ulaşım yolları oluşturmuş hem de sosyal hayatın kaynaşmasına katkıda bulunmuştur. Ayrıca dönemin mimarisi, çini sanatı, musiki ve ilmî faaliyetler de Selçuklu himayesiyle gelişerek İslam sanatının zirve örneklerini vermiştir (ör. Konya medreseleri, Mervânî teknikleri, Selçuklu çinileri). Turan bu katkıları “Selçuklular’ın İslâm medeniyetine yeni bir hayat verdiği” şeklinde tarif eder.
  • Dinî Katkılar: Selçuklular’ın İslam dünyasına katılımlarının dinî boyutu, en az siyasi-kültürel boyutları kadar önemlidir. Sünni Emevî-Fâtımî çekişmesi içinde Sünnî Hanefî anlayışı öne çıkmış, Selçuklu sultanları İslam’ın hilafet makamıyla yakın işbirliği içinde oldular. Nizamü’l-mülk gibi vizyerler aracılığıyla medreseler (Nizâmiyyât) kurulmuş, büyük fakih ve mutasavvıflar yetiştirilmiştir. Turan’ın vurguladığı gibi Türklerin İslam’a topluca girişleri, Türk ve İslam tarihinde olduğu kadar dünya tarihinde de büyük bir hadise sayılır. Selçuklular, İslamiyet’i kabul ettikten sonra gerek İslam hukukunu (şeriatı) kurumlaştırarak gerekse İslam bilim ve düşünce geleneğini koruyarak, dinî alanda da İslam medeniyetinin sürekliliğine katkıda bulunmuşlardır.

3. İslam’ın Selçuklu Devlet Yapısı, Toplum ve Kurumları Üzerindeki Etkisi

Osman Turan’ın çalışmasında yer verdiği bir diğer vurgu, İslamiyet’in Selçuklu Türk toplulukları üzerindeki dönüştürücü etkisidir. İslam’ın kabulüyle birlikte Selçuklular, Orta Asya şamanik ve göçebe geleneklerinden koparak İslam ilke ve kurumlarını benimsediler. Bu durum devlet yapısı, toplum düzeni ve kurumsal işleyiş bakımından belirgin değişiklikler getirdi:

  • Devlet Yapısı: Selçuklu siyasî iktidarı, artık İslam dünyasının egemenlik formüllerine dahil oldu. Halife, Selçuklu sultanlarını hilafet adı altında onayladı ve sultanlar “Sultanül-müslimin” gibi unvanlar taşıyarak İslam dünyasının birer halefi gibi hareket etti. Selçuklu yönetimi, esasen Türk töresi ile İslam hukuku harmanlanarak şekillendi. Örneğin iktâ (iltizam) sistemi uygulaması, Anadolu’da Selçuklu toprak düzeninin temelini oluşturmuş; köklü bir mülk yerine devlete ait verimli arazi düzeni kurularak askerî ve yönetici sınıfın maaşları toprak gelirlerinden karşılanmıştır. Eserde bir bölüm “Toprak Hukuku”na ayrılmıştır; bu bölüm Selçuklu iktâlarının ve vakıf sisteminin nasıl işlediğini açıklar. Türklerin İslam hukukuna göre hüküm veren kadılar, şer’i mahkemeler, fetva makamları da bu dönemde yerleşik hale gelmiştir. Böylece Selçuklu devleti, İslam’ın teokratik meşruiyetini siyasi istikrarla birleştirerek dönemin en güçlü İslam devleti olmuştur.
  • Toplumsal Değişim: İslamiyet’in toplumsal yapıya etkisi, Türklere medeniyet bakımından yeni ufuklar açmıştır. Göçebe Türkmen kitleleri tasnifli bir toplum düzenine girdi; dinî bir kimlik kazanan Türkler, Umman eyaletleri şuaraları (okur-yazar kişiler) ve kök hüviyet taşıyan kabileler şeklinde örgütlenmiştir. Turan’ın ifadesiyle, Anadolu Selçuklu istilâsı Anadolu halkının “ırk, din, dil, kültür ve sanat bakımından küllî bir inkılâba uğraması” anlamına gelmiştir. Bu değişim aynı zamanda kalıcı toplumsal dönüşümlere yol açtı; mesela köy ve kasaba hayatı İslam ile birlikte canlanmış, vakıf medreseler şehrin entelektüel yaşamını oluşturmaya başlamıştır.
  • Kurumlar ve Müesseseler: İslam, Selçukluların devlet ve sosyal kurumlarının temelini oluşturdu. Büyük Selçuklu vezirleri örneğin Nizamülmülk, İslam ilimlerinin müfredatını belirleyen medreseler açmış; devleti besleyen vergi ve vakıf kurumları sistemli hale getirilmiştir. Eserde “Devlet ve Vakıf” başlıklı bir bölüm, İslam’ın vakıf geleneğinin Selçuklu iktisadına ve hayır kurumlarına etkisini ele almaktadır. Dârüşşifa, medrese, cami, külliye gibi İslamî kurumlar bu dönemde hızla çoğalmış, Selçuklu beyleri ve hükümdarları bu yapıları himaye ederek toplumsal refah ve ilmi faaliyetleri desteklemiştir. Sonuçta İslam, Selçuklu devletinde yalnızca din değil, yeni bir devlet paradigması olarak işlev görmüştür.

Bu çerçevede Turan’ın eserinde Selçuklu İmparatorluğu’nun Anadolu’da İslamileşmesi “küçük bir İslam dünyasının kurulması” olarak değerlendirilir. Büyük Selçuklu’nun İran, Irak ve Suriye’de olduğu kadar Anadolu’da da İslam adaletini tesis etmesi, ileride Osmanlı kültür ve iktidarının köklerini oluşturmuştur. Turan, Anadolu’nun eski birçok medeniyete beşiklik yaptığını ancak Selçuklular’la birlikte ilk defa “küllî bir inkılâba” uğradığını yazar Bu dönüşüm, hem İslam tarihinin hem de Türk tarihinin seyri üzerinde derin etkiler bırakmış, sonraki yüzyıllarda Anadolu’yu Türk-İslam yurdu haline getirmiştir.

4. Osman Turan’ın Tarihçilik Anlayışı ve Kaynak Kullanımı

Osman Turan, Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi’ni Fuat Köprülü’nün öğrencisi olarak bitirmiş, hayatı boyunca Selçuklu tarihi üzerinde titiz kaynak çalışmaları yapmış bir tarihçidir. Eserlerinde büyük ölçüde birincil kaynaklara, özellikle döneme ait kroniklere, arşiv belgelerine ve vakıf kitapçıklarına dayanır. Örneğin Osman Turan’ın aktif olarak yayınladığı metin, vakfiye ve vesika koleksiyonları bulunmaktadır. Otuzdan fazla vakıf belgesini Latin harfleriyle yayınlamış, İslâm Ansiklopedisi’ne Selçuklu ilim adamları ve Türk tarihi konularında kapsamlı maddeler yazmıştır. Bu yönüyle eserlerindeki bilgilerin çoğu, Turan’ın kaynak taramasının ürünüdür.

Kitapta bu metodolojiye dair ipuçları vardır. Turan, birinci bölüm olan “Türkler ve İslâmiyet” kısmının alt başlıklarındaki genel yaklaşımdan ziyade birinci el veriler üzerinde durmaktadır. Örneğin, bu bölüm aslında fakülte konferansı olarak sunulmuş; uzun yıllar sonra talep üzerine ilaveler yapılarak bu kitapta yeniden yayımlanmıştır. Yine “Selçuklular Zamanında Türkiye” kısmının bir bölümü, Turan’ın Cambridge Üniversitesi için hazırladığı bir İslam tarihi metninden alınmıştır. Bu durum, Turan’ın eserlerini yazarken daha önce kaleme aldığı akademik çalışmalarını tek bir derlemede toplamaya çalıştığını gösterir.

Bununla birlikte Turan’ın tarihçilik yaklaşımı, bazı eleştirilerde “karakter bakımından Türk tarihini öne çıkaran bir üslup” olarak değerlendirilmiştir. Gerek bizzat önsözünde gerekse eser içerisinde Turan, Selçuklu tarihini incelerken sürekli Türklerin rolüne vurgu yapar; milletin yüksek bir medeniyet kurma ideali etrafında toplandığını anlatır. Bu perspektif, Cumhuriyet dönemi Türk Tarih Tezi ışığında oldukça milliyetçi bir yaklaşıma denk düşer. Metodolojik olarak ise Turan, “tarih ilmî usullerine” riayet ettiğini iddia etse de eleştirmenler, bazı kısımlarda yeterince kaynak eleştirisi yapmadığını, geleneksel anlatım tarzından fazla kopmadığını belirtmişlerdir. Nitekim dönemin bir kitap tanıtım yazısı, Turan’ın eserini “tarih ilmi usullerine tam manasıyla riayet ederek” kaleme alındığı övgüsünü sunarken bile, aynı zamanda plan bütünlüğünün uygulanmadığına işaret eder. Yani Turan’ın dil ve kaynak bilgisiyle desteklenmiş geniş perspektifi takdir edilmekle birlikte, bazı inceleme ilkelerinin tam uygulanmadığı, anlatımda kronoloji karışıklığı ve kimi yerlerde düzeltme yapılması gereken yanlışlar bulunduğu eleştirilmektedir.

Sonuç olarak Turan’ın tarihçilik anlayışı, büyük oranda metin temelinde ve Türk merkezli bir sentezdir. Eser, akademik kaynak taramasının ürünü olması sebebiyle veri zengin olmakla beraber, eleştirel yöntem bakımından kimi zaaflar barındırır. Buna rağmen, Osman Turan’ın kaynağı belirsiz veya ulaşılmaz materyalleri okura sunması ve Selçuklu dönemine bilimsel ilgi çekmesi, eserin tarihçilik değerini yükselten hususlardır. Özetle, Turan’ın yaklaşımı geleneksel cumhuriyet dönemi tarihçiliğine özgü bir sentez olmakla birlikte, kaynak kullanımındaki derinlik ve çok yönlü konu ele alış biçimiyle önemli sayılır.

5. Eserin Türk Tarih Yazıcılığı İçindeki Yeri ve Bilimsel Değeri

Selçuklular ve İslamiyet, Türk tarih yazıcılığında Selçuklu dönemi üzerine yazılmış klasik eserler arasında yer alır. 1971 tarihli ilk baskısından bu yana on ikinci baskıya kadar ulaşmış olması, eserin uzun soluklu akademik ilgi gördüğünü gösterir. Ötüken Neşriyat’ın web sayfasında kitap hâlen çeşitli e-ticaret sitelerinde “mutlaka okunması gereken” bir kaynak olarak lanse edilmektedir. Türkiye’deki birçok lisansüstü tezde ve araştırmada, Selçuklu tarihi ele alınırken Turan’ın bu çalışmasına mutlaka atıf yapılır.

Bilimsel açıdan eser, özellikle Cumhuriyet döneminde ihmal edildiği düşünülen Selçuklu tarihine kapsamlı bir giriş sağlaması bakımından değerli kabul edilir. Osman Turan, bu eserde Anadolu Selçukluları’nın kuruluşunu anlatırken Anadolu’nun Türklüğe açılış sürecini, Türk devletlerinin İslam coğrafyasındaki rolünü ayrıntılı biçimde irdelemiştir. Bunun yanı sıra iktisadî ve hukuki konuları (örneğin vakıf sistemi, toprak hukuku, kervansaray tesisleri) da ele alması, Türk-İslam medeniyeti oluşumuna dair bilgiler sunması itibarıyla eseri birçok uzman için faydalı bir başvuru kaynağı kılmıştır. Eser, üniversite kütüphanelerinde ve araştırmacıların kişisel kütüphanelerinde yaygın bulunur; dönemsel çalışmaların dağılımını toparlayıcı bir rol üstlenir.

Bununla beraber eserin yazılış tarihi (1971) günümüz tarih yazımı standartlarına göre eskimiş kabul edilebilir. Daha sonra yayınlanan yeni araştırmalar, arkeolojik bulgular ve yabancı kaynak incelemeleri, Turan’ın bazı tespitlerini güncellemiştir. Yine de Osman Turan’ın açıkladığı ana olaylar ve sunduğu geniş bibliyografik bilgiler bugün dahi önemini korur. Türk-İslam tarihinin senteziyle ilgilenen araştırmacılar, “Selçuklular ve İslamiyet”i başvuru kaynağı olarak görmeyi sürdürür. Bu bakımdan eser, Türk tarih yazıcılığı içinde köşe taşı niteliğindedir: hem yayımlandığı dönemde alana öncülük etmiş hem de sonraki nesiller için bir temel oluşturmuştur. APA stiline uygun hazırlandığı satır başı notu, kapsamlı kaynak listesi ve dönem çalışmalarıyla ilgili dipnotları ile bilimsel formatta düzenlenmiştir.

6. Eleştirel Değerlendirme: Düşünsel Tutarlılık, Tarihî Doğruluk ve Metodolojik Yaklaşım

Osman Turan’ın Selçuklular ve İslamiyet eseri, kapsamlı içeriği ve birikimli anlatımıyla değerli olmasına rağmen, bazı eleştiri noktaları da bulunmaktadır. Öncelikle kitaptaki bazı tezlerin dönem mottoları ışığında iddialı biçimde formüle edildiği görülür. Örneğin Turan, Selçuklu istilâsını “çağlar boyu ilk defa meydana gelen küllî bir inkılâp” olarak tanımlar. Bu tanım, Anadolu tarihini tek bir açıklayıcı nitelikte ortaya koyma çabasıdır ancak bazı çağdaş tarihçiler, sosyal değişimin daha çok adım adım cereyan ettiğini savunur. Aynı şekilde, İslam’ın Türk toplumuna etkileri konusunda Turan milâdî bir kesit yerine geniş bir dönüşüm perspektifi sunarken, İslam öncesi Türk topluluklarının kendi içindeki farklılıklarına dair yeterli vurgunun eksik kaldığı iddia edilebilir. Dolayısıyla düşünsel tutarlılık bağlamında, yazarın döneme yönelik genel kabulleri (Türklerin İslamiyeti kabulünün beklenen bir medeniyet bütünleşmesi olduğu vb.) zaman zaman tarihsel detayları basitleştirebilir.

Tarihî doğruluk açısından bakıldığında ise Turan’ın eserinde bazı küçük çelişkiler ve düzeltilmesi gereken noktalar bulunmuştur. Dönemindeki kimi kaynaklarda yer alan mitolojik anlatıları aktarırken eleştirel mesafe bazen yeterli olmayabilir. İncelenen eserlerde rastlanan çeviri ve tarih ayrımı hataları, sonraki araştırmalarda düzeltilmiştir. Hatta bir tanıtım yazısında belirtildiği üzere, Turan’ın Selçuklu tarihine dair çalışması “planının gerçekleştirilemeyip, mutat usuller tatbik edilemediği” ve “tarihe bir çok ciddi yanlışlar soktuğu” şeklinde eleştirilmiştir. Bu da metodolojik açıdan eserin yeniden incelenmesi gerektiğini gösterir. Örneğin kaynakları çözümlemede bazen Türkçe dışı dil bilgisi eksiklikleri olduğu, kullanılabilecek yeni kroniklerin atlandığı gibi eleştiriler yöneltilmiştir.

Bununla birlikte metodolojik yaklaşım değerlendirilirken, Turan’ın eserindeki bazı güçlü noktalar da göz ardı edilmemelidir. Yazar, özellikle Osmanlı öncesi Türk tarihi alanında o güne dek sistematik olarak ele alınmamış meseleleri kitaplaş­tırmıştır. Selçuklularla ilgili o zaman yaygın olmayan vakıf senetleri ve kitabeleri yayınlamış olması, dönemin Türk devletlerinin tarihini yeni belgeler ışığında yazma çabasının göstergesidir. Ayrıca düzenli bir kronoloji yerine konu tasnifine dayanan bu metot, farklı disiplinlerden tarihçilere hitap ederek çok yönlü analiz olanağı vermiştir. Özetle, Turan’ın yaklaşımı birtakım gelişigüzel yanlar taşımakla birlikte, tarihî olayları bir bütün halinde kavramaya dönük çabası ve zengin kaynak sunumu bilimsel değerini korumaktadır.

Sonuç olarak, Selçuklular ve İslamiyet eseri, Osman Turan’ın tarihî perspektifinin ve Türk-İslam medeniyeti anlayışının önemli bir ifadesidir. Kitap, dönemin koşulları içinde Selçuklularla ilgili bilgilerin sistematize edilmesi açısından tarih yazımımıza kalıcı katkılar sunar. Öte yandan, güncel araştırma yöntemleri ve yeni bulgular ışığında bazı değerlendirmelerinin yenilenmesi gerekebilir. Dolayısıyla bu eser, Selçuklu tarihi alanında yapılacak çalışmalar için hem temel bir kaynak teşkil etmekte hem de eleştirel çalışmalara da zemin hazırlamaktadır.

Kaynakça (APA):
Otüken Neşriyat (2021). Selçuklular ve İslamiyet [Açıklama metni]. Erişim: Otuken.com.tr.
Turan, O. (1971). Selçuklular ve İslâmiyet. Turan Neşriyat Yurdu.
Turan, O. (1946). Selçuk kervansarayları. Türk Tarih Kurumu Belleten, 10(39), 471–496.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.