Jean-Paul Roux’un Kral: Tanrı’nın Yeryüzündeki Gölgesi (Mitler ve Simgeler) Eseri Ekseninde Kral Figürünün Kutsal ve Siyasal Boyutları
- Seri:Tarih
- Ebat:13,5 x 21
- Sayfa Sayısı:438
- ISBN:978-625-7005-49-4
- Basım Yılı:Ekim 2020
- Çevirmen:Nuri Fudayl Kıcıroğlu
Jean-Paul Roux’un Kral: Tanrı’nın Yeryüzündeki Gölgesi (Mitler ve Simgeler) Eseri Ekseninde Kral Figürünün Kutsal ve Siyasal Boyutları
Krallık Kurumunun Tarihsel ve Kutsal Temelleri
Giriş
Krallık, tarih boyunca hem dünyevi iktidarın hem de kutsal düzenin merkezi figürlerinden biri olmuştur. Krallar, toplumsal hiyerarşide en üst konumu işgal etmelerinin yanı sıra, genellikle doğrudan tanrısal güçle ilişkilendirilmişlerdir. Bu çalışmada, Jean-Paul Roux’un 1995 tarihli Le Roi: Mythes et Symboles adlı eserinin (Türkçesi Kral: Mitler ve Simgeler, 2021) perspektifi temel alınarak, “kralın kutsallığı” ve “siyasal meşruiyeti” birlikte irdelenecektir. Karşılaştırmalı tarih yöntemiyle, farklı uygarlıklarda kral figürü üzerine yazılı kaynaklar ve örnekler incelenecektir. Roux’un kapsamlı çalışmasına ek olarak, ansiklopedik kaynaklar ve güncel araştırmalar değerlendirmeye alınacaktır. Bu bağlamda, kral imajının toplumsal ve dinsel fonksiyonları, uygulanan ritüeller ve kültürel semboller aracılığıyla ortaya konacaktır. Makalenin yapısı şu şekilde kurulmuştur: önce kralın kutsallığı ve tanrısal kökeni tartışılacak, ardından taç giyme töreni, kutsal yağlama, asa ve taht gibi semboller ele alınacaktır. Sonra Mezopotamya, Eski Mısır, Çin ve Orta Çağ Avrupa’sı bağlamında krallık anlayışları karşılaştırılacak, Roux’un yaklaşımı ve evrensellik iddiası değerlendirilecek, son olarak genel çıkarımlar sunulacaktır.
Kralın Kutsallığı
Kral figürü tarih boyunca genellikle kutsal bir varlık olarak görülmüştür. Encyclopaedia Britannica’ya göre, antik krallıklarda kral bazen doğrudan bir tanrı veya tanrıyla özdeşleştirilmiştir. Örneğin, erken Mısır’da firavunlar gök tanrısı Horus ve güneş tanrısı Re ile eşdeğer kabul edilir; Pers kralı ise güneş veya ay tanrısının enkarnasyonu sayılır. Bu toplumlardaki krala “kutsal” güç atfedilir; firavunlar ilahi egemenliğin temsilcileri olarak görülürler. Mısır’da pharaon her üç tanrı (Aton, Horus, Re) olarak selamlanır ve ölümünden sonra Osiris’le birleşir. Öte yandan Mezopotamya’da kral, “kentlerin ya da ülkenin gerçek efendisinin tanrı” olduğunu kabul eder; kral ise tanrının yeryüzündeki vekili konumundadır. Sargon gibi Akad kralı, yazıtlarda İştar’ın “vekilciği” ile anılmıştır. Bu örnekler, eski uygarlıklarda kralın tanrısal bir öz taşımadan meşruiyet kazanamayacağı anlayışına işaret eder.
Jean-Paul Roux da çalışmasında kralı “insanüstü ile insan arasında bağ kuran” bir figür olarak tanımlar. Roux’a göre “kral her şeyden önce dini bir nesnedir” ve görevi insanı tanrısal güçlerle buluşturmaktır; dini meşruiyeti olmayan kişi ancak bir tiran olabilir. Kral, kendi otoritesine dini bir kaynak atfeder; Roux’un ifadeleriyle “kral ilahi olanla sıkı sıkıya bağlıdır ve kendi başına tüm insanlığı temsil eder”. Bu tanım, krala Tanrı’nın yeryüzündeki simgesi rolünü yükler. Zaman zaman, savaş, büyü veya soy bağlarından bağımsız olarak (örneğin çoban-kral mitleri gibi) her toplumda bir kral figürü bulunması, Roux’a göre kralın özgül kutsallığını gösterir. Böylece, kralın günlük siyasal rolünden öte, törensel ve simgesel açıdan her zaman “kutsal kral” kimliğini koruduğu vurgulanır.
Krallığın Ritüelleri ve Sembolleri
Krallığın kutsallığını gösteren en önemli ritüellerden biri taç giyme törenidir. Taç giyme sırasında krala kutsal yağ (masium) sürülerek iktidarına ilahi bir onay katılır. Örneğin İngiltere’de Kral III. Charles’ın 2023 taç giyme töreninde kullanılan İmparatorluk Devlet Tacı, kraliyet rengi mor elbisesiyle birlikte törenin merkezini oluşturmuştur. Bu tacın gösterişli tasarımı, krala hem dünyevi bir otorite hem de kutsal köken vurgusu kazandırır. Britannica’ya göre taç, taht, asa ve benzeri tören nesneleri, hakiki gücün sembolik vasıtalarıdır: “Taht, taç, başlık, elbise (itibar simgesi) ve asa (…) kralların hükmetme gücünü sağlayan güçleri içerir”. Böylece asa krala yürütme kudretini, taç ise kutsallığın rengini iletir; örneğin Pers krallarının yıldız işlemeli elbiseleri veya Hawaii krallarının tüy pelerinleri dünyayı yönetme iddiasını simgelemiştir.
Taç giyme töreninde kutsal yağlama da yaygındır. Antik İsrail, Hindistan ve İran’da krallar tahta çıkar çıkmaz su veya yağ ile meshedilmiş, böylece hükümdarın ilahi güçle donandığına inanılmıştır. Bu gelenek, Mezopotamya’daki efsanelerle de paralellik taşır: Örneğin Eski Babil tabletlerinde Kral Sargon’un tahta çıkışı sırasında tanrısı İnanna tarafından “tanrının oğlu” ilan edildiği anlatılır. Günümüzde Hristiyan törenlerinde de kutsal yağın kullanımı devam etmektedir. Özetle, hem nesnelerin (taç, asa, taht gibi) hem de uygulamaların (kutsal yağlama, kurban ve dualar) simgesel değeri, krallığın dünyevi otoritesinin yanı sıra kutsal bir misyondan beslenmesini gösterir.
Doğu ve Batı’da Krallık Anlayışları
Krallık anlayışları coğrafi olarak farklılıklar gösterir. Eski Doğu’da (Mezopotamya, Mısır) krallar genellikle tanrının yeryüzündeki vekili sayılırdı.
Rameses II heykeli, Eski Mısır’da firavunların tanrısal egemenliğini simgeler. Firavunlar Aon, Horus, Re gibi tanrılarla özdeşleştirilir ve ölümden sonra Osiris’le birleştirilirler. Mezopotamya’da ise kral iktidarını tanrılardan alır; krallık bir tanrının tapınak yönetimi gibidir ve kral onun emirlerini uygular. Örneğin Babil’de egemenlik tanrı Marduk’a ait kabul edilirdi, kral ise Marduk’un temsilcisi olarak görülürdü. Bu kültürlerde, gerçek egemen her zaman ilahidir ve insan kral yalnızca aracı konumundadır. Bu bakımdan, Eski Doğu’da krallık kurumunun kendisi kutsal bir yükümlülüğü yansıtır
Çin’de ise krallığın meşruiyeti “Göksel Takdir” (Tianming) doktriniyle açıklanır.
Konfüçyüsçü gelenekte, imparatorun iktidarı Cennetin Mandası ile tanımlanır ve bu nedenle hükümdar “Kutsal Göksel Otorite”nin sürdürücüsü sayılır. Elbiselerdeki ejderha işlemesi ve sarı renk (kraliyet rengi) gibi semboller imparatorun kainat düzenine hâkimiyetini simgeler. Böylece Çin’de de kral hem dünyevi bir hükümdar hem de kozmik düzenin koruyucusu olarak kabul edilmiştir.
Orta Çağ Avrupa’sında ise “tanrı tarafından verilmiş meşruiyet” vurgusu öne çıkar. Avrupa’da krallar, kilise tarafından kutsanarak taçlandırılır; bu törenlerde krala efkaristiya veya kutsal yağla dokunularak ilahi statü atfedilir. Örneğin Britannica’ya göre Orta Çağ’dan itibaren krallara “kutsal kraliyet hakkı” (divine right) kavramıyla Tanrı’dan yetki verildiği kabul edilmiştir. Bu doktrine göre kralın otoritesi ilahi bir zemine dayandığından, hiçbir dünyevi meşruiyet gücü onu kısıtlayamaz. Jean Bossuet ve Velizelos gibi düşünürler, kralın kişi ve gücünün kutsal olduğunu vurgulamış, kraliçeye verilen ilahi onayı tartışmaya çalışmıştır. Sonuç olarak Batı geleneğinde kral Tanrı’nın evrendeki vekili, doğrudan O’na hesap veren bir varlık olarak algılanmış; bu da kendine özgü bir kilise-merkezli hiyerarşi sistemiyle iç içe geçmiştir.
Jean-Paul Roux’nun Yorumu
Jean-Paul Roux, Le Roi adlı eserinde krallık olgusunu tarih boyunca geniş bir coğrafyadan derlediği anlatım ve örneklerle ele alır. Roux’un çalışması “neredeyse tüm dünya tarihi boyunca krallık imgelerini başarılı biçimde tasvir eden” karşılaştırmalı bir perspektif sunar. Monarşinin kökenine dair ortaya atılan “baba-kral”, “savaşçı-kral”, “büyücü-kral” veya “semavi monarşi” gibi teorilerin hiçbiri gerçeği tam yansıtmamaktadır diyen Roux’a göre kral, öncelikle özerk ve kutsal bir şahsiyettir. Kralın meşruiyeti gelenek, din ve ahlak gibi bağlayıcı ilkelerle sınırlıdır; mutlak krallık iddiasını tarihte göremez, monarşiyi diktatörlükten ayıran sınırların varlığını vurgular. Örneğin Roux, Fransa kralını ve Osmanlı padişahını işaret ederek her iki sistemin de kendine has geleneklerle sınırlandırıldığını belirtir (s. 37).
Roux eserinde, krala atfedilen kutsal misyonu vurgularken monarşinin olumlu yanlarını öne çıkarma eğilimindedir. Nabi Semizoğlu’nun değerlendirmesine göre Roux, önsözünde de itiraf ettiği üzere “kitabının monarşi yanlısı” bir çalışma olduğunu söylemiştir. Bu tavırla eser genel olarak monarşinin süreklilik ve düzen sağlama işlevini vurgular; buna karşılık tarihteki bazı otoriter uygulama ve keyfi yönetimler neredeyse hiç tartışılmaz. Eleştirmenler Roux’un bu geniş evrensel yaklaşımına katılsa da, işaret ettiği evrensellik iddiasının çerçevesi sorgulanabilir. Özellikle Semizoğlu, Roux’un Avrupa dışındaki kültürleri ele alışının yüzeysel kaldığını ve İslâmî yönetim anlayışını anlamadan yorumladığını vurgulamıştır. Roux’un “her şeye kadir Tanrı” ilkesini eksik yorumlaması buna örnektir. Ayrıca eserin daha çok Hristiyan Avrupa ve Fransa krallığına odaklanması, başka kültürlerin krallık geleneklerini yeterince karşılaştırmalı inceleme eksikliğine işaret eder.
Sonuç olarak Roux, kralı tüm toplumlarda kutsal bir rol üstlenen bir figür olarak sunmakta ve bu bakış açısını geniş bir kaynak taramasıyla desteklemektedir. Eser, krallık mitleri ve sembollerinde evrensel temaları ön plana çıkarırken, tek tek medeniyetlerin kendi özgün yaklaşımlarını bazen göz ardı ettiği eleştirilerini de beraberinde getirmiştir.
Sonuç
Bu inceleme, kral figürünün tarih boyunca kutsal ve siyasal açıdan nasıl yorumlandığını göstermiştir. Genel olarak, kralın ilahi kökeni ve tanrı-kral anlayışı hemen her kültürde bulunmuş, halklar krallarına kutsal bir misyon yüklemiştir. Krallar, Tanrı’nın yeryüzündeki gölgesi olarak tasavvur edilmiş; Eski Mısır’da firavunlar ilahî özelliklerle donatılmış, Çin’de imparatorun meşruiyeti Göksel Takdir’e bağlanmış, Avrupa’da ise krallar doğrudan Tanrı’dan güç alan egemenler sayılmıştır. Bu inançlar, taç giyme töreni, kutsal yağlama, asa ve taht gibi ritüellerle pekiştirilmiştir. Sonsuzluğa inanan topluluklar, kriz anlarında krala güvenerek tanrısal koruma aramış, kralın hem dünyevi hem de uhrevi düzeni temsil ettiğine inanmışlardır.
Jean-Paul Roux’nun çalışması bu bulguları karşılaştırmalı bir bakışla özetlemekte, krallık imgesinin insanlık tarihi boyunca süreklilik gösteren yönlerini vurgulamaktadır. Ancak Roux’un Batı-merkezli yaklaşımlarının aşılması ve İslam, Hint veya Afrika gibi kültürlerdeki krallık anlayışlarının derinlemesine irdelenmesiyle bu literatüre katkının zenginleşeceği açıktır. Gelecek araştırmalarda krallık mit ve sembollerinin antropolojik karşılaştırmaları ile modern dönemde kraliyet kurumunun dönüşümü ele alınabilir. Özellikle kraliyet sembollerinin ulus-devlet kuramı ve laiklikle ilişkisi; kraliçe ile kralın toplumsal rollerinin karşılaştırılması gibi konular daha ayrıntılı incelenebilir. Sonuç olarak, kral figürü hem kutsal düzenin bir temsilcisi hem de politik iktidarın simgesi olarak tarih boyunca kompleks bir anlam dünyası oluşturmuştur; bu yapının tüm boyutları ancak disiplinlerarası çalışmayla eksiksiz kavranabilecektir.
Kaynakça
- Semizoğlu, N. (2025). Jean-Paul Roux, Le roi: mythes et symboles (Kral: Mitler ve Simgeler). Vakanüvis-Uluslararası Tarih Araştırmaları Dergisi, 10(1), 1371–1384.
- Roux, J.-P. (1995). Le roi: mythes et symboles (N. F. Kıcıroğlu, çev.) [Kral: Mitler ve Simgeler]. İstanbul: Dergah Yayınları (2. basım 2021).
- Westermann, C. (2023). Sacred kingship. In Encyclopaedia Britannica. .
- Duignan, B. (2024). Divine right of kings. In Encyclopaedia Britannica.
- Britannica Editors. (2024). Confucianism. In Encyclopaedia Britannica..
Leave a Comment