Ziya Gökalp’in Türk Medeniyeti Tarihi Eseri Üzerine Akademik Tez İncelemesi


Türk Medeniyeti Tarihi


Stok Kodu
:
9786051551968
Boyut
:
12x19,5
Sayfa Sayısı
:
432
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
7
Basım Tarihi
:
Şubat 2025
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
52 Gr. Holmen
Dili
:
Türkçe

Ziya Gökalp’in Türk Medeniyeti Tarihi Eseri Üzerine Akademik Tez İncelemesi

Giriş

Ziya Gökalp (1876–1924), hem siyaset hem bilim dünyasında etkili bir figür olarak Türkiye’de Türk milliyetçiliğinin öncülerindendir. Mülkiye mezunu bir entelektüel olarak II. Meşrutiyet’te İttihat ve Terakki saflarında yer aldı, Darülfünun’da sosyoloji dersleri verdi ve Türkçülük akımının teorik temelini attı. Gökalp, Osmanlı’nın son döneminde “milli bilincin yükseltilmesi” görevini üstlenmiş; bunun için de tarihe ve kültürel değerlere büyük önem vermiştir. Cumhuriyet’in ilanına yakın yıllarda bu amaçla kaleme aldığı Türk Medeniyeti Tarihi, Gökalp’in hem düşünce hem de bilim adamlığı yönünü gösteren kapsamlı bir çalışmadır. Eser, başlangıçta “liselerin ikinci devresine mahsus” bir ders kitabı olarak planlanmış olup, Gökalp’ın sosyal-siyasal felsefesini tarihsel bir temele oturtma çabasının ürünüdür. Ne var ki, 1924’te hastalanan Gökalp, kitabın yalnızca “İslamiyet’ten Evvel Türk Medeniyeti” kısmını yetiştirebilmiş ve 25 Ekim 1924’te vefatıyla eserin tamamlanması yarım kalmıştır. Bu hazırlık süreci, Gökalp’ın düşüncelerinin nasıl somutlaştığını; tarihe ve kültürel kimliğe verdiği önemi gösterir. Nitekim Gökalp, tarihsel incelemeyi bir toplumun geleceğini inşa etmenin anahtarı olarak görmüş; “bir milleti içinde bulunduğu durumdan alıp çıkaracak olan şeyin […] maziyi yani tarihi öğrenmesi ve öğretmesinden geçtiğine” inandığını savunmuştur. Bu çerçevede Türk Medeniyeti Tarihi, bir yandan ideolojik bağlamda Türk ulusunun yeniden doğuşunu desteklemiş, diğer yandan Gökalp’ın sosyoloji-düşünce sisteminin temel kavramlarıyla örülmüş bir “ders kitabı” olarak tasarlanmıştır.

Türk Medeniyet Anlayışı

Gökalp’in en özgün katkılarından biri kültür (hars) ile medeniyet (medeniyet/uygarlık) kavramlarını birbirinden ayıran teorisidir. Ona göre kültür, bir milletin kollektif bilincinin, ortak ruhunun ürünüdür; deruni, manevi değerler ve gelenekler bütünü olup sadece o millete özgüdür. Bu değerlerin “teşkilatı, ortak ahlâk ve güzellik duygularını” içerdiğini vurgular. Buna karşılık medeniyet, evrensel bilim ve teknik kurumlarını barındıran, komşu toplumlarla paylaşılan bir yapılanmayı ifade eder. Medeniyet mantığına göre insanlar bilimsel akıl ve yöntemle ilerler; ekonomik, hukuki, teknik kurumlar kurulur. Gökalp’e göre medeniyet “komşu cemiyetler arasındaki ortak kurumların tümü”dür. Bu ayrım doğrultusunda Gökalp, bir toplumun kültürünü koruyarak dışarıdan başka bir medeniyeti –özellikle Batı medeniyetini– benimseyebileceğini savunur. Yani “bir millet başka bir milletin medeniyetine kültürünü koruyarak girebilir”. Dolayısıyla Gökalp, kültür ve medeniyetin zıt değil, tamamlayıcı olduğunu; bir milletin milli kültürünü koruyup geliştirerek medeniyete katkıda bulunabileceğini belirtir.

Bu kuramsal ayrıma dayanarak, Gökalp Türk medeniyetini üç dönemde değerlendirir. Eski Devirde (Türk kavminin ortaya çıkışından İslamiyet’in kabulüne dek) geleneksel “Türk töresi” hüküm sürmüş, kültür ve din kurumları öne çıkmıştır. Orta Devirde (İslamiyet’in kabulünden Batı medeniyetine yönelişe dek) İslam öncü rol oynamış, yeni hukuk ve inanç sistemleri benimsenmiştir. Üçüncü ve Yeni Devir (Batı medeniyetinin kabulünden günümüze) ise modern teknik ve kurumların alındığı dönemdir. Gökalp, bu süreçte Türklerin “Aksayı Şark medeniyeti dairesi”nden Batı medeniyetine doğru geçmeye çalıştığını vurgular. Sonuçta Gökalp’in medeniyet anlayışı, kültürel kimliğin korunmasını, modernleşme ve Batılılaşmayı sağduyuyla harmanlayan bir çerçeve üzerine kuruludur. Kültürün değiştirilmez öz değerleri olarak korunması gerektiğini, buna karşın ileri bilim ve tekniğin dışarıdan alınarak medeniyet seviyesine erişilmesi gerektiğini savunur.

İslamiyet Öncesi Türk Toplumu

Gökalp’e göre Eski Devir Türk toplumu, coğrafyanın belirlediği göçebe ve klan temelli bir yapıya sahipti. Töre (gelenek/örf) bu dönemin temel ahlaki-kurumsal düzeniydi. Coğrafyanın önemi büyüktü: “Çoğrafya, sosyal yapıyı şekillendiren en büyük unsurlardan biridir” der Gökalp. Örneğin Oğuzlarda “aşirete uz denilir, her aşiret bir il’in (devletin) parçasıdır” şeklindeki teşkilatlanma bilinmektedir. Eski Türk toplumunda küçük aile birimlerinden (sop/klan) aşiret birliklerine, aşiretlerden “orta il” ve “büyük il” oluşumlarına kadar ilerleyen bir örgütlenme vardı. Türklerde devlete “il”, toplum bütünü olan halka “budun” denirdi; bağımsızlık kazanmış bir budun ise millet sayılırdı. Toprağa ve suya tapma inancı (“Yer-su din”), her aşiretin bir tane koruyucu ilahının olması gibi dinsel inanışlar, toplum içindeki birlik ve düzeni pekiştiren unsurlardı. Gökalp, “Kültür sadece bir millete özgüdür” derken aynı toprakta yaşayan toplulukların ortak örf ve geleneklerinin kültürü oluşturduğunu belirtir. Türklerde aile yapısı da bu sosyal örgüte uygun şekillenmişti: “Soy, sop, boy” halinde genişleyen hane ve klan birlikleri, kan davaları ile sağlanan asayiş, ataerkil aile yapıları bilinmektedir. Gökalp, bunun yanı sıra eski Türk dinine dair terimler vererek, göçebe Şamanizm ve Tengriciliğin temel kavramlarını aktarır (örneğin “nom” adı verilen dini kitap, “kam” ve “toyon” gibi din adamları). Kısaca Gökalp, İslamiyet öncesi dönemi töreye dayalı, boy aşiret sistemli ve doğa-dini inanışlarla şekillenmiş bir Türk toplumu olarak tanımlar.

İslamiyet ve Medeniyet Dönüşümü

İslamiyet’in kabulü, Türk toplumunu İslam dünyası içine sokarken yeni kurum ve değerler getirdi. Gökalp’e göre Türkler İslamiyet’le “doğu medeniyetine” geçiş yapmıştır; böylece önceki “Aksayı Şark medeniyeti” etkisinden çıkıp İslam medeniyetinin içine dahil olmuşlardır. Bu süreçte aile ve akrabalık yapısı korunsa da devlet sistemi Türklüğün biçimsel kalıbına uygun hale gelmiş, İslam hukuku ve kültürü töreye eklenmiştir. Gökalp, özellikle Osmanlıcılığın din-vurgusunu eleştirerek bu dönemi geçiş aşaması sayar. Ona göre İslam medeniyetinin ileri ilkelerini taşıyan Türk, Batılılaşma gerekliliğini de kavramıştır; “Türkler İslamiyet’i kabul ettikten sonra onun en önde gelen temsilcisi olmuş, bugün de Batı medeniyeti içinde yer almak için kendi kültürünü koruyarak yolunu bulmalıdır.” Bu düşünce, Gökalp’in kahramanlık anlayışına ve Türkiye’nin çağdaşlaşma hedeflerine ışık tutar. Örneğin Cemil Meriç’e göre Gökalp, Türk milletinin İslamiyet’i önce “yanlış anladığını” ileri sürdüğünden, onu “hatalarının da farkına varan” biri olarak görür ve “İslamiyet’i ileri taşıyan… en güçlü savunucusu” olduğunu vurgular. Diğer yandan İslamiyet’in aile, hukuk, eğitim gibi kurumları üzerine İslam öncesi töre ile ortak yönlerini inceleyen Gökalp, dinin manevi mirasının Türk kültürüyle kaynaşmasında Türkçe çağrı kitapların (Türkçe Kur’an) önemini de ele almıştır. Sonuçta İslamiyet dönemi, Gökalp için Türklüğün hem manevî kimliğini hem de siyasî bütünlüğünü sağlayan bir altyapı aşaması olmuştur. Bu dönem, Türklerin değerlerini İslam’ın evrensel çerçevesine yerleştirdikleri ve yeni bir toplum modeli yarattıkları bir “Orta Medeniyet” evresi olarak tanımlanabilir.

Batılılaşma ve Modernleşme Yorumu

Gökalp’in modernleşme ve batılılaşma anlayışı, kültürünü kaybetmeden dışardan medeni unsurlar alma fikrine dayanır. Cumhuriyet’in kuruluş sürecinde muasır medeniyet kavramıyla ortaya çıkan Gökalp, ileri demokrasinin, bilimin ve tekniğin Batı’dan öğrenilmesi gerektiğini savunur. Bununla birlikte kültürel köklerden kopmamanın önemini her fırsatta vurgular: “Bir millet sahip olduğu medeniyeti değiştirebilir; medeniyeti bir millet başka bir milletin medeniyetine kültürünü koruyarak girebilir” der. Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak ilkeleri çerçevesinde, bir milletin çağdaşlaşmasının kültürünü koruyarak mümkün olabileceğini ısrarla belirtir. Bu doğrultuda Gökalp, kültür ve uygarlık kavramlarını günümüz Türkiye’sinin referans noktası olarak görür; “Gökalp’in kültür ve medeniyet anlayışı, Türkiye’nin modernleşme sürecinde etkili olduğu gibi günümüz Türkiye’sinde de önemli bir referans noktası oluşturmaya devam etmektedir”. Ona göre Batı’dan alınacaklar seçilmelidir: Körü körüne Batı değerlerinin tümü benimsenemez. Ancak bilimsel-teknolojik ilerlemeyi “batılı milletler başardığı için” Türkiye de onlardan öğrenmelidir. Özellikle eğitim ve hukukta Batılı modelleri örnek alırken, edebiyat ve sanat gibi alanlarda milli kültürü geliştirmeyi öğütler. Gökalp, “medeniyet milli kültür üzerine kurulur” düşüncesini benimseyerek, Avrupa uygarlığının kazanımlarını milli kimlikle harmanlamak gerektiğini savunmuştur.

Tarihsel Analiz Yöntemi ve Kaynak Kullanımı

Gökalp, eserini hazırlarken büyük ölçüde milli bilinç ve sosyolojik idealizmle yönlendirilmiş bir yöntem benimsemiştir. Kendisini tarihçi değil sosyolog saysa da, tarihsel malzemeyi “milli tarih” perspektifiyle ele alır. Bir yandan Osmanlı ve İslam kaynaklarına (Divanü Lügati’t-Türk, Evliya Çelebi, Şecere-i Türki vb.) atıflar yapmış, bir yandan da dönemin batı kaynaklarına dayanmıştır. Örneğin eski Türk dininden bahsederken İbrahim Kafesoğlu’nun yorumlarını aktarıp (Toyonizm, Şamanizm) Orta Asya eserlerinden yararlandığı görülür. Gökalp’ın bölüm yapısı da ders kitabı formatında netlik arz eder: Beş ana bölümde (Türk Dini, Mantık, Devlet, Aile, İktisat) tarihini işlerken her konuda dönemin kaynaklarını seçerek sunar. Bu bağlamda, Gökalp tarihe didaktik yaklaşmıştır. Tarihçiliğin nicel veya eleştirel yöntemlerinden ziyade, toplumsal bütünlüğü vurgulayan bir açıklama tarzını tercih eder. Kendi de belirttiği üzere “geçmiş zamanların muhasebesi”ni yapmak, bir toplumun geleceğini inşa etmek için vazgeçilmezdir. Ancak modern akademik standartlara göre Gökalp’ın kaynakçaları eksik veya teyit edilmemiştir; pek çok yerde kaynak göstermeden genelev, mahfiller ya da köy söylenenlerini aktarır. Buna rağmen o dönemdeki sınırlı imkânlar içinde özellikle sözlü geleneklere, halk anlatılarına önem vermesi takdir edilebilir. Gökalp’ın tarihsel okumasının temel özelliği, bilgilerde sosyolojik yoruma ağırlık verip “milli tarihin inşası” hedefiyle dönemi biçimlendirmesidir.

Eleştiriler ve Kuramsal Değerlendirme

Türk Medeniyeti Tarihi, Türk düşünce dünyasında birçok açıdan değerlendirilen bir eserdir. Övgüler yanında önemli eleştiriler de gelmiştir. Örneğin sosyolojik geçerliliği açısından bazı akademisyenler, Gökalp’ın Durkheim etkisindeki mekanik tarih anlatısının yetersiz kaldığını belirtir. Baykan Sezer’in ifadesiyle “Durkheim etkisindeki mekanik tarih anlayışı, tarihimizin zenginliklerini yeterince ortaya koyamamıştır”. Bu eleştiri, özellikle Gökalp’ın tipolojik evrimci modeline yöneliktir: Gökalp’un “ulusal bilincin tekniğe bağlı gelişim” tasviri, pek çok tarihçinin gördüğü sosyal çeşitliliği göz ardı etmekle suçlanır. Benzer şekilde Cemil Meriç, Gökalp’i aşırı Batıcılaşma eğilimiyle eleştirmiştir. Meriç’e göre Gökalp, “sadece Batı’nın sofra artıklarıyla geçinen” biri olarak nitelendirilmiş; onun tarih yaklaşımını “tarihin şımarttığı” basit bir tarih tasviri olarak görmüştür. Özetle, Gökalp’ın tarih metodolojisi dönemine göre ileri olsa da bugün aşırı idealist ve milliyetçi bulunabilir. Eski Türklerin kökenine dair hikâyelere (örneğin “Kırgız” adının “kırk kız” efsanesine bağlanması) eleştirel bakılmaması, eser için tarihsel güvenilirlik endişesi doğurmuştur.

Diğer yandan, eserin ulus inşasına katkısı çok büyüktür. Gökalp, Osmanlıcılığı “Türk kültürüne karşı” bir akım sayarak kaldırılması gerektiğini vurgulamış, milliyetçilik düşüncesini devlet politikalarına taşımıştır. Onun “üst kimlik” olarak Tanzimat sonrası Osmanlıcılık ve İslamcılığın çöktüğü bir ortamda, Türkçülüğü alternatif olarak güçlendirdiği görülmüştür. Türk Medeniyeti Tarihi, bu milli bilinç uyanışında bir rehber olmuştur. Örneğin Atatürk, Gökalp’a duyduğu saygıyı açıkça ifade etmiş ve eseri dikkatle incelemiştir. Ali Duymaz’ın aktardığına göre “Atatürk, Türk Medeniyet Tarihi’ni okumuş, bazı bölümlerini işaretleyip notlar almıştır”. Bu, eserin dönemin yöneticileri ve entelektüelleri üzerindeki etkisini gösterir. Her ne kadar günümüz tarihçiliği açısından bazı yaklaşımlar eleştirilse de, Gökalp’ın ulus devlet düşüncesi ve kültür-medeniyet dengesine dair fikirleri Cumhuriyet’in kuruluş ideolojisine damgasını vurmuştur. Bu anlamda eser, hem birinci el tarih anlatısı hem de ideolojik bir belgedir.

Sonuç

Ziya Gökalp’in Türk Medeniyeti Tarihi, Türk düşünce tarihinde bir mihenk taşıdır. Gökalp’ın kültür ve medeniyet ayrımını merkeze alan tarih yazımı, Cumhuriyet dönemi uluslaşma sürecine damgasını vurmuştur. Eskiye dönük hatırlatmalar, milletin birlik refleksini güçlendirmiş; modernizmin gerektirdiği yenilikler için meşruiyet zemini sağlamıştır. Günümüzde de Türkiye’de kültürel kimlik ile modernleşme dengesi tartışmaları sürerken, Gökalp’in “kendi kültürünü koruyarak medeniyetin parçası olma” görüşü referans değerini korumaktadıracademia.edu. Tarihsel eleştirmenlerce yöntemsel zaafları göze batırılmış olsa da Gökalp hâlâ entelektüel mirasımızda etkili bir figürdür; düşüncelerinin “çağdaş Türkiye’de önemli bir referans noktası” olduğunu görmekteyizacademia.edusosyologca.org. Sonuç olarak, Türk Medeniyeti Tarihi Gökalp’ın kültürel-medeniyetçi vizyonunu yansıtan temel eser olmanın ötesinde, Türk ulusunun kendine bakışının tarihsel bir aynasıdır. Günümüz Türkiye’sinde tarih yazımı, millî kimlik inşası ve kültür-kavramlarının sorgulandığı her süreçte, Gökalp’ın bu kitabı hâlâ anımsanmakta ve tartışılmaktadıracademia.edusosyologca.org.

Kaynakça (APA):

  • Çelik, C. (2006). Gökalp’in bir değişim dinamiği olarak kültür-medeniyet teorisi. Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 21(2), 43-63.
  • Gökalp, Z. (2015). Türk Medeniyeti Tarihi. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
  • Sezer, B. (2024). Ziya Gökalp üzerine iki değerlendirme. Sosyologca, 28, 1-12.
  • Çapcıoğlu, İ. (2024). “Türk Medeniyeti Tarihi” Bağlamında Ziya Gökalp’in Kültür ve Medeniyet Anlayışı. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 26(4), 225–233.
  • Gökbulut, S. (2016). Türk Medeniyeti Tarihi. Tarih Kritik, 5, 43-60.
  • (Ayrıca metinde kullanılan alıntılar ve yorumlar için ilgili satırlar parantez içinde belirtilmiştir.)

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.