Yusuf Akçura’nın Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme




Zamanımız Avrupa Siyasi TarihiTarih-i Siyasi Ders Notları 1929-1930-1931 4'üncü, 5'inci, 6'ncı Tedris Seneleri


Stok Kodu
:
9786051557694
Boyut
:
16.5x23.5
Sayfa Sayısı
:
664
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
1
Basım Tarihi
:
Şubat 2019
Resimleyen
:
Zafer Yılmaz
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
55 gr. Enso Creamy
Dili
:
Türkçe


Yusuf Akçura’nın Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme

Yusuf Akçura ve Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi

Yusuf Akçura (1876–1935), erken Cumhuriyet’in önde gelen tarihçi ve siyasetçilerinden biridir. Osmanlı’nın dağılma döneminde Türk milliyetçiliğinin temelini atan Akçura, 1925–1931 yılları arasında Ankara Hukuk Mektebi’nde siyâsî tarih dersleri vermiştir. Bu derslerinin 1929–1931 yıllarına ait notları, Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi: Tarih-i Siyasi Ders Notları (1929–1930–1931) adıyla kitaplaştırılmıştır. Akçura, bu ders notlarında Avrupa tarihinin temel meselelerini, “millî tarih yazıcılığı” perspektifiyle ele almıştır. Yani ona göre Avrupa tarihini anlatırken olayları salt kronolojik sırayla sunmak yeterli değildir; birinci Dünya Savaşı öncesi yüzyılın çatışmalar, diplomatik hamleler ve uzlaşmalarını Türk tarihinin merkezinden görerek analiz etmek gerekmektedir. Bu çerçevede Akçura, Avrupa’nın 19. yüzyıldaki siyaset ve diplomasi sürecini, Türkiye’nin tarihî menfaatleriyle bağlantılı bir bütün halinde anlatmayı hedeflemiştir. Ders notlarında 1830 Devrimleri’nden başlayarak 1848 devrimleri, Meşrutiyet’in yayılışı, sanayi ve ekonomik değişimler, Marksist ve diğer fikir akımları, Bismarck dönemi ve İmparatorluklararası ilişkiler, nihayet 1877–78 Osmanlı-Rus Savaşı ve Berlin Kongresi’ne dek uzanan konular, birbirine bağlı akış içinde ele alınmıştır.

Tarihî Metod ve Pedagojik Yaklaşım

Akçura tarih anlayışında, “tarih için tarih” fikrine karşı çıkmış, tarihten ders alınması gerektiğini savunmuştur. Ona göre tarih, toplumsal yarar sağlayan bilgi üretmeli, “hayatta kendisinden istifâde edilemeyen soyut gerçekleri öğrenmek için değil, toplumun menfaatini temin edecek bilgi, fikir ve hislerin ortaya çıkarılması için önemli”dir. Bu nedenle derslerinde tarih ve sosyolojiyi birlikte kullanmış, olayları analiz ederken toplumun ekonomik ve sosyal dinamiklerine vurgu yapmıştır. Örneğin bir makalesinde “tarihî meselelerin arka planında yatan esas unsurun ekonomik olduğu”nu ileri sürmüş, Doğu Sorunu’nu dış politikadan ziyade ekonomik-maddi boyutlarıyla incelemiştir. Bu materyalist bakış, ders notlarına da yansımıştır: Akçura, tarihi açıklarken sık sık Hippolyte Taine gibi pozitivist tarihçilerin etkisiyle Darwinci benzetmeler kullanmış; tarihî süreçleri “bir hayatta kalma savaşı” olarak değerlendirmiştir.

Pedagojik açıdan Akçura, anlatımı sistematik ve analitik tutmuştur. Ders notlarının “bilimsel–metodlu” bir üslupla hazırlandığı, olayların neden-sonuç ilişkileri üzerine derinlemesine gitmeyi amaçladığı görülür. Kendisi “siyasî kıyaset” adlı özel bir üslubun da takipçisi idi; bu, Avrupa ve Osmanlı coğrafyasındaki siyasi gelişmeleri karşılaştırmalı olarak ele alan bir analiz yöntemidir. Kullandığı örneklerde genelde ekonomik ve sosyal parametreleri ön plana çıkarmış; dönemin birinci el kaynaklarına ve Rankeçi belgeci tarih geleneğine önem verirken, tarihsel olaylara milli duyarlıkla yaklaşmıştır. Özetle, Akçura’nın tarih metodu millî tarihçilik ve sosyal bilimci bir bakışın bileşimi olarak tanımlanabilir: O, tarih derslerini verirken hem Osmanlı-Türk tarih perspektifini korumuş, hem de Avrupa siyasetini objektif ve bilimsel yöntemlerle öğretmeye gayret etmiştir.

Avrupa Modernleşmesi ve Diplomasi Anlayışı

Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi’ndeki içerik, Akçura’nın Avrupa modernleşmesi ve diplomasiye nasıl baktığını da ortaya koyar. Akçura’ya göre medenî (muaṣır) devletler burjuvazinin ürünüdür. Nitekim 1914 tarihli bir makalesinde; “zamanımız devletlerinin temeli burjuvazidir; muasır devletler, sanatkâr, tüccar ve bankacı burjuvaziye dayanarak teessüs etmiştir” demiştir. Yani Batı Avrupa’da sanayi ve ticaretin gelişmesi, güçlü bir burjuva sınıfı yaratmış; bu sınıf modern ulus-devletlerin ekonomik temelini teşkil etmiştir. Dolayısıyla Osmanlı’nın da sağlam bir burjuvazisi şekillendikçe devletin istikrarı sağlanabilecekti. Bu bakış, Akçura’nın büyük ölçüde ekonomik altyapıyı siyasetin belirleyeni görmesi demektir.

Ancak Akçura, modernleşmenin yalnızca teknik ve malî gelişmeyle sınırlı olmadığını da vurgulamıştır. Bir değerlendirmesine göre, “Batıdan sadece tekniğin alınması gibi bir batılılaşma usulünü kabul etmeyen” Akçura, Avrupa fikirlerinin ithal edilmediği bir modernleşmeyi “imkânsız” bulmuştur. Başka bir ifadeyle, Akçura teknik ilerlemenin yanı sıra Avrupa’nın laiklik, özgürlük, milliyetçilik gibi fikirlerini de benimsemenin şart olduğuna inanıyordu. Bu açıdan onun modernleşme anlayışı, 19. yüzyıl Avrupa’sında ortaya çıkan kapitalist-demokratik düzenin tamamını kavrayıcıdır.

Diplomasi konularında ise Akçura, Avrupa güçler dengesi ve sömürgeci rekabetini yakından incelemiş; Osmanlı’nın bu bağlamda maruz kaldığı tehlikeleri öğretmiştir. Ders notlarında Balkan ayaklanmaları, Rus-Osmanlı savaşları, İttihat ve Terakki dönemi diplomasi trafiği ele alınarak Osmanlı’nın nasıl kuşatıldığı gösterilir. Örneğin Balkan Harbi ve Berlin Kongresi sonrası dönemi anlatırken, Osmanlı’nın Avrupa’nın paylaşım oyunundan nasıl zarar gördüğünü tartışmış; Batı’nın “diplomatik hamlelerinin” gerisindeki ekonomik-emperyal çıkarları öne çıkarmıştır. O, genel olarak tüm tarihî süreçleri “darvinist bir hayatta kalma savaşı” olarak gördüğü için, diplomatik çatışmalarda devletlerin güç temelli çıkarlarını vurgulamıştır. Sonuç olarak, Akçura’nın notlarında Avrupa diplomasisi bir idealizm çatışması değil, esasen millî ve ekonomik çıkarların mücadelesi olarak yansır; Osmanlı açısından bu mücadelenin zorluklarına dikkat çekilir.

Erken Cumhuriyet Entelektüel Hayatı ve Dış Politika Vizyonuna Etkiler

Yusuf Akçura, bu ders notları da dâhil olmak üzere tarih ve siyaset alanındaki fikirleriyle erken Cumhuriyet döneminde önemli bir entelektüel figür olmuştur. Akçura’nın milliyetçilik anlayışı, Cumhuriyet’in resmi ideolojisini şekillendiren temel kaynaklardan biri sayılır. Tarihî analiz yöntemi ve milliyetçi yaklaşımı Atatürk’ün dikkatini çekmiş, Akçura 1931’de Türk Tarih Kurumu başkanlığına getirilmiştir. Bu, onun tarih bilimine katkısının ve millî perspektifinin yeni devlette takdir edildiğinin açık kanıtıdır. Ayrıca Akçura’nın “tarihten ders alınması” gerektiği vurgusu ve bu derslerde milli ruhun önemi, ilerleyen yıllarda geliştirilen Türk Tarih Tezi ile entegre olmuştur. Öyle ki, onun tarih anlatımı esasen Osmanlı-Türk kimliğini merkezine alırken, ulusal şuuru pekiştiren bir rol üstlenmiştir. Ders notlarının basılması ve yaygın kullanımı, yeni nesil akademisyen ve bürokratların tarihi milli bir bakışla kavramasına katkı sağlamıştır.

Akçura’nın entelektüel etkisi aynı zamanda Cumhuriyet’in dış politika anlayışına da yansımıştır. Zira kendisi 1920’de Hariciye Vekâleti’nde Genel Müdür olarak görev yapmış, yeni Türkiye’nin diplomasi pratiğinde aktif bir rol üstlenmiştir. Avrupa tarihini millî çıkarlar perspektifiyle yorumlaması, Cumhuriyet’in “bağımsızlık ve tarafsızlık” ilkelerini destekleyen bir zemine oturtulmuştur. Örneğin, Osmanlı’nın Batı karşısındaki zayıf konumuna işaret ederek Türkiye’nin Batı dünyasından sadece teknolojik değil, siyasi fikir ve güç dengesi açısından da farklarını gözetmesi gerektiğini ortaya koymuştur. Bu da erken Cumhuriyet diplomatlarına, Batı ile ilişkilerde milli çıkarların korunmasına dair bir rehberlik sunmuştur. Ayrıca Akçura’nın ekonomiyi politika belirleyen ana unsur sayması, Devletçilik politikası ve ekonomi öncelikli dış politika (misal, ekonomik dayanışma ağırlıklı Balkan siyaseti) gibi uygulamalara entelektüel gerekçe oluşturmuştur.

Kısacası, Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi hem akademik bir eser hem de dönemin zihniyetini şekillendiren bir metindir. Akçura’nın yöntemi ve çıkarımları, Cumhuriyet Türkiyesi’nde tarih yazımına ve Türk dış politikasının formülasyonuna önemli katkılar sunmuştur. Ders notlarında kavramsallaştırdığı “millî tarihçilik” anlayışı, Türkiye’nin modernleşme sürecine ışık tutarken, Osmanlı’dan devralınan mirasın sağlıklı değerlendirilmesine de zemin hazırlamıştır.

Kaynakça :

  • Akçura, Y. (2019). Zamanımız Avrupa Siyasi Tarihi: Tarih-i Siyasi Ders Notları 1929-1930-1931. Ötüken Neşriyat.
  • Akçura, Y. (1914). 1329 Türk Dünyası. Türk Yurdu, 6(3), 2098.
  • Baytal, Y. (2024). Yusuf Akçura ve tarihçiliği üzerine bir değerlendirme. Genel Türk Tarihi Araştırmaları Dergisi, 6(11), 207–220.
  • Erdem, G. & Sander, O. (Eds.). (2006). Türkiye’de Siyasi Tarih’in Gelişimi ve Sorunları Sempozyumu (Bildiriler ve Tartışmalar). Ankara: Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi, Yayın No. 592.
  • Karataş, M. (2005). Türk Milliyetçiliğinin Kökenleri: Yusuf Akçura (1876–1935) (4. Baskı). İstanbul: Tarih Vakfı Yurt Yayınları.

  •  

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.