İsmail Gaspıralı'nın Eğitim Görüşleri Üzerine Akademik İnceleme
İsmail Gaspıralı Seçilmiş Eserleri 4 - Eğitim Yazıları
İsmail Gaspıralı'nın Eğitim Görüşleri Üzerine Akademik İnceleme
İsmail Gaspıralı’nın Eğitim Anlayışı: Usûl-i Cedid, Modernleşme ve Toplumsal Reform
Giriş. 19. yüzyıl Rusya’sında yaşayan Kırım Tatarı aydın İsmail Gaspıralı (1851–1914), eğitim, kültür ve dil konularında öncü bir reformcudur. “Dilde, fikirde, işte birlik” ülküsüyle özetlenen vizyonunun temelinde, eğitim aracılığıyla Türk-İslam toplumlarını uyandırma çabası yatar. Seçilmiş Eserleri 4 – Eğitim Yazıları adlı derleme, Gaspıralı’nın eğitimle ilgili makale, konferans ve eserlerini bir araya getirmektedir. Bu incelemede Gaspıralı’nın eğitim anlayışı, Usûl-i Cedid (Yeni Usûl) hareketi bağlamında; yenilikçi pedagojik düzenlemeler, modernleşme hedefi, kadın eğitimi vurgusu ve geleneksel medrese eleştirisi üzerinden ele alınacaktır. Metin boyunca gerek Gaspıralı’nın özgün metinleri gerekse akademik çalışmalar ışığında konular irdelenecek (Büyükboyacı, 2025; Türkyılmaz, 2014). Girişte Gaspıralı’nın eğitime bakışı kısaca tanıtılacak; gelişme bölümlerinde her tema derinlemesine tartışılacak; sonuçta ise Gaspıralı’nın eğitim reformculuğunun birleştirici niteliği ve güncelliği vurgulanacaktır.
Usûl-i Cedid (Yeni Usûl) Eğitim Sistemi ve Pedagojik Önemi
Usûl-i Cedid, 19. yüzyılın ikinci yarısında Rusya Müslüman Türkleri arasında yaygınlaşan, anadilinde okuma-yazma öğretimini esas alan yenilikçi eğitim modelidir. Geleneksel Arapça hece yöntemi yerine, ilk aşamada Türkçe ses temelli öğretimi benimseyen bu sistem, pratik becerilerin geliştirilmesini amaçlıyordu (Türkyılmaz, 2014). Gaspıralı, Tercüman gazetesini çıkardığı 1883’ten itibaren Bahçesaray’da açılan ilk Cedid mektebine önderlik etmiş, kendi yazdığı Hoca-i Sıbyan gibi ilk usûl-i cedid kitaplarını kullanarak yeni usulün yaygınlaşmasını sağlamıştır (Türkyılmaz, 2014). Bu dönemde Gaspıralı, öğretmenlere ders işleme düzeni ve günlük program önerileri sunarak uygulamayı sistemli hale getirmeye çalışmış, böylece usûl-i cedid eğitimine verdiği önemi göstermiştir. Bahçesaray ve Kazan’da açılan yeni usûl okullar, kısa sürede Rusya’daki Türk topluluklarına yayılmış; Doğu Türkistan’a kadar uzanan etkisiyle geniş bir coğrafyada Milli kimlik ve eğitimin birleştiği bir uyanış başlatmıştır.
Gaspıralı’nın pedagojik yaklaşımı, anadilinde eğitim, temel bilimlerin okul müfredatına dâhil edilmesi ve akılcı öğretim yöntemlerine dayanıyordu. O, medreselerin dar dinî öğretimi yerine, geniş dinî ve dünyevî dersleri kapsayan bir müfredat önererek eğitimde köklü dönüşüm öngörmüştür. Örneğin medreselerle karşılaştırıldığında (ki buradan mezun olan gençlerin bilgi açısından “yetersiz kaldıklarını” fark etmiştir), Gaspıralı’ya göre ıslah edilecek okullar ana dilde öğreten, modern orta dereceli Müslüman okul sistemine dönüştürülmeliydi. Bu bağlamda Gaspıralı, eğitim materyallerinin sadeleştirilip modern fen bilimleriyle zenginleştirilmesinin şart olduğuna inanmış, Batı eğitim tekniklerinden de yararlanmayı savunmuştur (Türk, 2018). Dolayısıyla Usûl-i Cedid hareketi, Salt eğitim yapısını değiştirmenin ötesinde, öğrencilerin çok yönlü gelişimini destekleyen yeni bir pedagojik paradigmaya işaret ediyordu (Türkyılmaz, 2014).
Gaspıralı’nın Eğitimde Modernleşme Vizyonu
Gaspıralı’nın eğitim reformu, genel modernleşme vizyonunun temel taşlarından biridir. O, Batı’nın bilim, teknoloji ve eğitim birikimini edinmenin gerekli olduğunu vurgulamış, ancak bunu “biz” kimliğimizi koruyarak yapmayı önermiştir. Bu tutum, Doğu ve Batı kültür değerlerini birleştiren “milli-modern” bir eğitim düşüncesiyle örtüşür. Modernleşme sürecinde anadil eğitiminin önemi, Gaspıralı’nın ajandasında öncelikli yer tutmuştur; Tercüman’da ve eserlerinde Türkçe eğitim teşvik edilmiş, böylece ortak dil zemini üzerinden bir kültürel birlik hedeflenmiştir. Eğitimin sadece bilgi aktarımı değil, toplumsal bilinç inşası olduğuna inanarak, “Eğitim yalnızca bilgi aktaran bir kurum değil, aynı zamanda toplumsal dönüşümün motoru” olarak değerlendirilmiştir. Büyükboyacı’ya göre, usûl-i cedid uygulamalarıyla eşgüdümlü olarak milli kimlik bilinci ve modern hayatla bütünleşme çabaları da yürütülmüştür; bu sayede Usûl-i Cedid hareketi “salt bir eğitim reformu değil, Türk-İslam dünyasında modernleşmenin kültürel ve entelektüel zemini” olmuştur.
Üstelik Gaspıralı, modern eğitim modellerini reddetmemiş; Avrupa’nın çağdaş tekniklerini dikkate almış, ama bunları toplumun ihtiyaçlarına göre uyarlamıştır. Türk eğitim sisteminde anadiliyle okuma-yazma öğreten ilk yeniliklerin öncüsü olarak, yeni usûl kitaplarının geliştirilmesine katkıda bulunmuştur. Sonuçta onun vizyonunda eğitim, milli kalkınmanın temeli ve modern toplumun yapı taşıdır. Bu anlayış, Gaspıralı’nın gazetecilik ve yayıncılık faaliyetlerinde de yansımış; eğitim reformu ile ulaştırılmak istenen mesaj, “kültürel modernleşme ve Türkler arasında milli bilincin artırılması” olarak özetlenmiştir. Nitekim Gaspıralı’nın kendi ifadesiyle, eğitim yoluyla inşa edilmek istenen “millet şuurunun” temelinde hem dinî-millî değerler hem çağdaş bilimsel düşünce bir arada durmuştur.
Kadın Eğitimi Konusundaki Yaklaşımları
Gaspıralı’nın modernleşme projesi, kadınların eğitimini merkeze alarak tamamlayıcı bir boyut kazanmıştır. Geleneksel Osmanlı-Tatar toplumunda kız çocuklarının okula gönderilmesi pek yaygın değildi; medreselerde ise kız öğrenci yoktu. Buna karşı Gaspıralı, eğitimde cinsiyet ayrımını reddetmiş, “kız çocuklarının eğitimi de önemsenmelidir” demiştir. Cedid okullarında kızların da okutulması fikrini savunarak, bu amaçla Bahçesaray’da bir kız mektebi açılmasına öncülük etmiştir. 1893’te Gaspıralı’nın desteğiyle ablası Pembe Hanım ilk kız okulunu açmış, böylece Cedid düşüncesi çerçevesinde kadın eğitimi pratikte de hayata geçirilmiştir. Erkem’e göre Gaspıralı, sadece kız okullarıyla sınırlı kalmayıp 1905’te ilk kadın gazetesi Âlem-i Nisvân ve 1906’da ilk çocuk dergisi Âlem-i Sibyan’ı çıkararak kadın ve çocukların eğitim alanında da liderlik yapmıştır.
Bu adımların ötesinde Gaspıralı’nın temel argümanı, kız ve erkek çocukların eşit eğitim hakkına sahip olması gerektiğidir. O, “eğitimde cinsiyet farkı gözetilmemeli” diyerek, eğitim kadınların toplumsal statüsünü güçlendirmenin anahtarı olarak görmüştür. Yeni usûl uygulanan okullarda kızların eğitim alması, dönemin çerçevesinde kadının kamusal hayata etkin katılımının önünü açmıştır. Büyükboyacı’nın belirttiği gibi, Gaspıralı’nın bu yaklaşımı “modernleşmeci bir pedagojik vizyonun parçası” olarak yorumlanabilir; kızların eğitilmesi, cinsiyet rollerinin yeniden tanımlanmasını sağlayarak toplumsal dönüşümü hızlandırmıştır. Gaspıralı’nın Tercüman’da yayımladığı 1893 tarihli “Kadınların Eğitimi ve Toplumdaki Rolü” başlıklı yazısında da eğitimin kadınlara sağladığı ilerletici güç vurgulanır; bu yazıda kadın eğitiminin “toplumsal ilerleme için kritik önemde” olduğu belirtilmiştir. Böylece Gaspıralı, kadınların eğitimini yalnızca özel hayatın değil, ulusal hayatın da vazgeçilmez unsuru saymış; kadınların bilgiyle donanmasının toplumsal kalkınmanın motoru olduğuna inanmıştır.
Geleneksel Medrese Eğitiminin Eleştirisi
Gaspıralı’nın eğitim reformu anlayışında medrese geleneği sorgulayıcı bir konumdadır. Geleneksel medrese eğitimini, o dönemde Rus-Tatar toplumunun geri kalışının nedenlerinden biri olarak görmüştür. Kökünden reform fikrini benimseyen Gaspıralı, medreselerde verilen eğitimin içerik ve yöntemlerini çağın gereklerine göre yetersiz bulmuştur. Medrese mezunu gençlerin dinî eğitim dışında neredeyse hiçbir modern bilgiye sahip olmadığını tespit eden Gaspıralı, medreselerin yalnızca dinî metin ezberletmekten ibaret kalmasını eleştirmiştir. Bu eleştiri ışığında, medrese sisteminin yeniden yapılandırılmasını önermiştir: Onun tahayyülünde, mevcut medreseler; ana dilinde geniş dinî ve dünyevî müfredat sunan, orta dereceli “Müslüman okulları”na dönüştürülmeliydi. Bu, Gaspıralı’ya göre maddenin (fen bilimleri, sosyal bilimler) dine entegre edildiği, hem ibadet bilgisi hem pratik hayat bilgisi veren yeni bir eğitim düzeni demektir. Dolayısıyla Gaspıralı, eski usul hocalarının verdikleri eğitimle yetinmeyip daha modern teknikleri içeren usûl-i cedid okullarının açılmasını savunmuştur (Türk, 2018). Tercüman’daki yazılarında ve konferanslarında sık sık medrese reformunun zorunluluğundan söz etmiş, mevcut sistemin “okul adedi değil, niteliğiyle” sorunlu olduğunu belirtmiştir. Böylece medrese eleştirisi Gaspıralı’da usûl-i cedid hareketinin toplumsal zeminini güçlendirmiştir.
Eğitim Yoluyla Toplumsal Reform Düşüncesi
Gaspıralı’nın eğitim anlayışının temelinde toplumsal reform fikri yatar. O, aydınlanmanın ve ekonomik kalkınmanın eğitim yoluyla gerçekleşeceğini savunmuştur. Eğitim kurumlarını örgütlemekle kalmayıp, Türk dünyasında ortak bir bilinç ve birlik sağlamak için basın-yayın araçlarını da birleştirmiştir. Nitekim Gaspıralı, idealize ettiği toplumsal değişimin sacayaklarını “eğitim, basın-yayın ve ticaret” olarak tanımlamıştır. Yayıncılık faaliyetleri ve eğitim reformu, Gaspıralı’nın ifadesiyle “kültürel modernleşme” ve Türkler arasında millî bir bilincin inşasını hedeflemiştir. Büyükboyacı, usûl-i cedid çabalarının sadece okullarda değil, toplum genelinde yeni bir bilinç yarattığını vurgular; döneminin Rusya’sındaki zor koşullarda bile (cehaletin ve geri kalmışlığın pençesinde) eğitimin “toplumsal dönüşümün motoru” olduğuna inanmıştır. Bu bağlamda, Gaspıralı’nın başlattığı eğitim hareketi, Rusya Türkleri arasında bir tür akılcı aydınlanma sürecinin fitilini ateşlemiştir.
Örneğin Gaspıralı’nın Tercüman gazetesinde yazdığı makalelerdeki eğitici üslup, farklı coğrafyalardaki halk kitlelerine ulaşarak kültürel uyanışı desteklemiştir. Kendisi de bir Danyal Bey karakteri aracılığıyla anlattığı bir öyküde, cehaleti “milletin vücudunu kaplamış kara duman” olarak tanımlamış; bu cehaletin kaldırılmasıyla milletin yeni bir can bulacağına inandığını ifade etmiştir. Böylece onun vizyonunda eğitimin görevi, insanları sadece bireysel olarak geliştirmek değil, eğitimli bir zümrenin toplumun her kesiminde yer almasını sağlayarak ulusal kalkınmayı hızlandırmaktır. Bilgiyle donanan fertler, modern kimliklerini kurarken eski bağnazlıklara meydan okumuş; Osmanlı-Türkçesi ile sadeleştirilmiş Türkçeyi kullanarak yayımladığı gazete aracılığıyla aydın bir kuşak inşa etmeyi amaçlamıştır. Dolayısıyla Gaspıralı, eğitimi toplumsal reformun taşıyıcı direği olarak görmüş; eğitim yoluyla sadece okur-yazar değil, “düşünebilen ve sorgulayabilen” bir toplum oluşturulacağını belirtmiştir.
Sonuç. İsmail Gaspıralı’nın eğitim anlayışı, usûl-i cedid hareketinin pedagojik ilkeleri ile Osmanlı-Rus dünyasında yükselen modernleşme dalgasının birlikteliğinden doğmuştur. Geleneksel medrese sistemine temelinden eleştirel yaklaşarak anadilinde, bilimsel eğitim veren okul modellerini savunmuş; kız çocuklarının eğitimi de dâhil olmak üzere herkese çağdaş eğitim imkânı sağlanması gerektiğini vurgulamıştır. Gaspıralı’ya göre eğitim, bir toplumun millî şuura kavuşmasında en etkili araçtır; bu bağlamda eğitime yapılan yatırım, toplumsal kalkınmanın da motorudur. Gerçekten de günümüzde Kazakistan, Özbekistan gibi Türk cumhuriyetlerinde Gaspıralı’nın eğitim politikaları hâlâ örnek alınmakta, eğitim programları onun “millî bilincin koruması ve güçlendirilmesi” vizyonunu yansıtmaktadır. Sonuç olarak, Gaspıralı’nın eğitimde ortaya koyduğu yenilikçi düşünceler ve toplumsal dönüşüm projeleri, sadece kendi döneminin ötesine uzanan bir miras bırakmıştır. Onun reformcu eğitim anlayışı, modern pedagojik normlarla da uyumlu olup Türk dünyasında hâlen etkili olmaya devam etmektedir.
Kaynakça (APA Stilinde).
Büyükboyacı, Ş. (2025). İsmail Gaspıralı’nın Öncülüğünde Türkistan’da Eğitimi Modernleştirme Çabaları: Usûl-i Cedid Hareketi. SUİTDER, 63, 309-342.
Erkem, P. (2024). Modernist Milliyetçilik Perspektifinden İsmail Gaspıralı’nın Eğitim Reformu ve Cedid Hareketinin Özbekistan Bölgesindeki Yansımaları. İmgelem – Özbekistan Özel Sayısı, 1-
Türkyılmaz, S. (2014). Usûl-i Cedid Türkçe Öğretim Kitapları ve İsmail Gaspıralı. Modern Türklük Araştırmaları, 11(4), 47-78.
Türk, İ. C. (2018). Medrese Geleneğine Karşı İsmail Gaspıralı’nın Tenkid ve Islah Fikirleri. Türk İslam Dünyası Sosyal Bilimler Araştırmaları Dergisi, 5(18), 138-150.
Leave a Comment