Dünya Tarihinde Orta Asya Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı
Dünya Tarihinde Orta Asya
Dünya Tarihinde Orta Asya Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı
Giriş
Peter B. Golden, Rutgers Üniversitesi Tarih Bölümü emekli profesörü ve dünyaca ünlü bir Türkologtur. Uzmanlık alanı Orta Asya, Avrasya ve Türk halklarının ortaçağ tarihidir ve bu konular üzerine 200’ün üzerinde eser yayınlamıştır. Dünya Tarihinde Orta Asya, OUP’nun The New Oxford World History serisinin bir parçası olarak İngilizce yayınlanmış ve Türkçesi Ötüken Neşriyat’tan çıkarılmıştır. Golden’ın önsözünde belirttiğine göre bu eser, Mançurya’nın ormanlarından Macaristan bozkırlarına kadar uzanan geniş coğrafyanın dört bin yılı aşkın siyasi, iktisadi ve kültür tarihini özetlemeyi amaçlamaktadır. Kitapta Orta Asya, yüzyıllar boyunca birbirinden farklı medeniyetlerin, dinlerin ve imparatorlukların kesiştiği bir bölge olarak tanımlanır. Önemi buradan gelir: Golden, Orta Asya’yı “dünyaya şekil veren etkenlerin merkezi” kabul eder ve bölge tarihinin günümüz dünyasının oluşumundaki rolünü vurgular. Ayrıca yazar, kitabı kaleme alırken Türk okuyucuları da hep düşünmüştür; eserde geçen kişi, yer ve halk adlarının Türkiye tarihinin ayrılmaz parçaları olduğunu ve Türkçeye çevrilmesinin bu bakımdan değerli olduğunu belirtir. Saraç’a göre Golden’ın çalışması, Türklerin Orta Asya kökenlerini aydınlatması açısından “oldukça önemli bir çalışma” olarak öne çıkar. Genel olarak, Dünya Tarihinde Orta Asya, Orta Asya’nın dünya tarihindeki önemini hatırlatan giriş düzeyinde bir inceleme olarak konumlanmıştır.
Kuramsal ve Tarihsel Arka Plan
Golden, eserini 24 ciltlik The New Oxford World History dizisinin Orta Asya bölümü olarak kaleme almıştır. Serinin editörleri Bonnie G. Smith ve Anand Yang’ın önsözüne göre amaç, “dünya tarihinin yalnızca Batı Avrupa ve ABD tarihinden ibaret olduğu” kanaatini kırmak ve dünya tarihini sıradan insanların bakış açısıyla yeniden yorumlamaktır. Bu çerçevede Golden da giriş bölümünde Orta Asya’nın Avrasya’nın kalbi sayılacak bir bölge olduğunu vurgular. Örneğin Yeşilyurt’a göre Orta Asya, “yeryüzündeki toprakların yaklaşık 1/7’sini (8 milyon mil kare) kapsayan ve Avrasya’nın kalbi olarak nitelendirilen” bir coğrafyadır. Nitekim yayıncı notlarında da “Orta Asya, tarih boyunca göçebe akıncılar ve İpek Yolu tüccarlarının kavşağı, Avrupa, Orta Doğu ve Çin’i birbirine bağlayan bir tarihin dönüm noktası (pivot of history) olarak” betimlenir. Golden’ın yaklaşımı çok yönlüdür: Batı-merkezci bir bakışı eleştirir, göçebe ve yerleşik toplum etkileşimini, sosyo-ekonomik ve kültürel dinamikleri ön planda tutar. Örneğin altın varaklı bir Saka prensi mezarı (‘Altın Elbiseli Adam’) gibi arkeolojik buluntuları kullanarak, göçebelerin zengin ve ileri bir yaşam tarzı olduğunu gösterir. Aynı zamanda Golden, göçebelik teorilerine değinir. O’na göre göçebe toplumların devletleşmesinde, Çin’in engin refahı gibi dışsal teşviklerin rolü büyüktür. İlk bölümde atın evcilleştirilmesi ve hayvancılığın ortaya çıkışı gibi faktörler ele alınırken, nomadizmin oluşumunda tüccaretin belirleyici rolü vurgulanır. Ayrıca Golden, eserde farklı kaynaklardan yararlanarak veya dilbilimsel analizleri süzgecinden geçirerek sonuçları sunar; katı bir teori veya ideoloji peşinde koşmaz, bu nedenle anlatımı mantıklı, tutarlı ve anlaşılırdır. İpek Yolu (Silk Road) kavramı, kitabın tematik düzeninde merkezî bir yere sahiptir. Dördüncü bölüm doğrudan “İpek Yolu Şehirleri ve İslam’ın Zuhuru” başlığını taşır. Golden, İpek Yolu boyunca Doğu Asya ile Avrupa’yı birleştiren tüccarları ve kervan yollarını detaylı şekilde ele alır. Yine giriş bölümünde Orta Asya’nın farklı dinlere ev sahipliği ettiği, vadilerde yerleşik halklarla bozkırlardaki göçebe toplulukların iç içe geçmiş yaşamları olduğu vurgulanır. Bu çerçevede Avrasya düşüncesi ön plana çıkar: bölge, Doğu Batı uygarlıkları arasında tarihsel bir köprü olarak sunulur.
Tematik Analiz
Golden’ın eserinde işlenen ana temalar beş başlık altında özetlenebilir:
- Göçebe Devlet Yapıları: Kitabın ilk üç bölümü, göçebe toplumların ortaya çıkışı ve devletleşme süreçlerine ayrılmıştır. Burada, Orta Asya’ya ilk göçlerin ne zaman ve nasıl olduğu, atın evcilleştirilmesiyle göçebe kültürünün yükselişi, göçebe topluluklarda savaşçı özelliklerin nasıl geliştiği gibi konular ele alınır. Golden, nüfusun çoğunluğunun göçebe olmasından hareketle, göçebe-sedentar etkileşimine de vurgu yapar. Ona göre Çin’in zenginliği göçebe liderleri devlet kurmaya özendirmiştir. İkinci bölümde Hint-Avrupa kökenli Kavimler Göçü’nün Orta Asya üzerindeki etkileri ve Sakaların İrani kökenli bir göçebe halk olduğuna yönelik görüşler incelenir. Üçüncü bölüm ise Göktürkler ve onların halefleri üzerine kuruludur (başlık: “Kutlu Kağanlar: Türkler ve Halefleri”). Burada Türk kağanlıklarının doğuşu, Çin’den bağımsız bir güç olarak nasıl şekillendiği, Kağan II. İlteriş ile Kutluk ailesinden İlteriş Kutluk’un rolü gibi noktalara odaklanılır. Golden, bu süreçlerde farklı kaynakları ve dilsel kanıtları kullanarak analiz yapar; örneğin, “yabgu” ünvanının kökeni gibi tartışmalı meseleleri dilsel verilere dayanarak değerlendirir.
- Kültürel Etkileşimler: Golden, Orta Asya’nın kültürlerin karıştığı bir melting pot olduğunu vurgular. Bölgedeki farklı halklar arasındaki etkileşimler hem ticaret yoluyla hem de göçler aracılığıyla gerçekleşmiştir. Göçebe halkların zenginleşerek şehir kurmaları, yerleşik kültürlerle kaynaşmaları anlatılır. Özellikle İpek Yolu üzerindeki şehirler ticaretin merkezi olmuş, bu şehirlerde Budist, Zerdüştlük ve daha sonra İslamî kültürlerin izleri iç içe geçmiştir. Golden, arkeolojik buluntuları örnek göstererek (örneğin Altın Elbiseli Adam) göçebelerin “barbar” değil, yüksek bir kültür düzeyine sahip olduklarını öne sürer. Ayrıca, dil tarihine de önem verir: Hint-Avrupa ve Altay dil ailelerinin Orta Asya’daki yayılımına ve bu süreçte fetih, göç, zorla iskân gibi mekanizmaların rolüne değinir. Bu sayede halkların sosyal yapısı ve etnik kaynaşması ayrıntılı şekilde ele alınır.
- Dinî Dönüşümler: Orta Asya, dinlerin kavuşma noktası olduğu için kitapta dinî değişimler özel öneme sahiptir. Dördüncü ve beşinci bölümlerin başlıkları “İpek Yolu Şehirleri ve İslam’ın Zuhuru” ile *“Bozkır Semalarında Hilal: İslam ve Türk Halkları”*dır. Golden, öncelikle İslam’ın Abbasi dönemiyle İpek Yolu kentlerine nasıl yayıldığını ele alır. Karahanlılar, Samanîler gibi Türk-İslam devletlerinin yükselişi, ardından Timur’un Safevîlerle ilişkisine kadar uzanan İslami dönüşümler detaylandırılır. Bu arada bölgeye Budizm’in yayılımı da anlatılır; örneğin bir bölüm Tibet kökenli Budizm’in Çin ve Moğol halkları üzerindeki etkisini inceler. Yani kitapta hem İslamiyet’in bölgeye gelişi ve Türkleşmesi hem de Doğu menşeli inançların (Budist, Maniheist vb.) Orta Asya’ya girişi analiz edilir. Bu dinî dinamikler, coğrafi ve kültürel değişimlerle birlikte ele alınarak Orta Asya toplumlarının şekillenmesi gösterilir.
- Çin–İran–Bizans–Moğol İlişkileri: Golden, Orta Asya’nın çevresindeki büyük uygarlıklarla etkileşimini ayrıntılıca irdeler. Barut Çağı bölümünde (8. bölüm) örneğin 16.-18. yy’da Osmanlı-Babür-Safevî-Reşidî gibi güç dengeleri konuşulur; Babür ve Safevî imparatorlukları ile Rus yayılmacılığına değinilir. Çin ile ilişkiler kitap boyunca tekrar eden bir temadır: Göktürk ve Uygur dönemlerinde Çin ile diplomatik ve kültürel alışverişler, daha geç safhalarda Ming ve Qing yönetimlerinin bölgeye yaklaşımı ele alınır. Moğol İmparatorluğu ise kendi başına tüm Avrasya’yı kapsayan bir güç olarak tartışılır. Cengiz Han’dan Kubilay’a uzanan Moğol yönetimi, Çin’in Yuan Hanedanı’na, İran’ın İlhanlılar devletine ve Türkistan’daki hanlıklara etkileriyle sunulur. Golden ayrıca bu dönemde Bizans İmparatorluğu ile dolaylı etkileşimlere de kısaca değinir (özellikle Batı’da Anadolu Türklerinin Bizans sınırlarına kadar ilerlemesi gibi gelişmeler). Özetle, yazar Çin, İran ve Moğol hâkimiyetlerinin Orta Asya’daki siyasal süreci nasıl yönlendirdiğine ışık tutar; örneğin Tibet-Budizm’in Çin-Moğol nüfus üzerindeki etkisi ele alınır.
- Doğu–Batı Uygarlıklarındaki Rol: Orta Asya, tarih boyunca Doğu ile Batı uygarlıkları arasında köprü işlevi görmüştür. Golden’ın sunumunda bölge, Avrasya’nın en kritik kesişim noktası olarak betimlenir. Bu bağlamda İpek Yolu kavramı merkezi rol oynar: Doğu Asya’dan gelen mallar ve fikirler burada batıya, Avrupa ve Ortadoğu’ya; batının etkileşimleri ise tam tersine uzanmıştır. Golden, İpek Yolu üzerindeki kültür alışverişini, Moğol imparatorluklarının geniş seferlerini, hatta barut gibi teknolojik buluşların rolünü anlatarak Orta Asya’nın dünya tarihine katkısını vurgular. Yazar, Doğu ve Batı’nın iç içe geçtiği bu “eritme potası”nın doğrudan tarihî süreçleri şekillendirdiğini açıklar. Böylece kitap, Orta Asya’nın ne denli önemli bir jeopolitik ve kültürel kavşak olduğunu ortaya koyar.
- Eleştirel Değerlendirme
- Bilimsel Katkılar: Golden’ın kitabı, Orta Asya tarihini dünya tarihi perspektifi içinde ele alarak alandaki önemli bir boşluğu doldurur. Özellikle Batı-merkezli tarih anlatımını eleştirip Orta Asya’ya ağırlık vermesi literatürde yeni bir yaklaşım oluşturur. Eser, yaklaşık 4.000 yıllık geniş bir dönemi tek bir akışta sunması bakımından kıymetlidir; ticaretten dine, siyasetden kültüre pek çok konuyu bütüncül bir şekilde bir araya getirir. Yeşilyurt’un da belirttiği gibi, Golden’ın kitapta kullandığı bilgiler ve yöntemler yazarın konuya ve literatüre hakimiyetini gösterir. Kitapta sıkça ara kaynak ve ana kaynak alıntıları kullanması, literatür taraması yapması da akademik gücün göstergesidir. Ayrıca eser, Türk okuyucuları için Orta Asya’nın tarihini özetleyen ilk giriş eserlerinden biri olması sebebiyle, tarih öğrencileri ve genel tarih meraklıları bakımından bir başvuru kaynağıdır.
- Metodolojik Güçlü Yönler: Yazar, çok yönlü bir anlatım benimser. Golden, anlatımda kesin ideolojik veya kuramsal bir dayanak kullanmak yerine, farklı görüş ve dilbilimsel analizlerden yararlanır. Bu sayede bilgiler mantıklı, tutarlı ve kolay anlaşılır bir dille sunulur. Örneğin Yeşilyurt’a göre Golden’ın Türkçe çevirisi anlaşılırlık yönünden başarılıdır ve aşırı jargon içermez; metni zenginleştiren haritalar da anlatımı güçlendirir. Yazarın “süper bilimsel” ifadelerden kaçınması, kitabı hedef kitlesi olan öğrenciler ve tarih meraklıları için ulaşılabilir kılmıştır. Metodolojik olarak Golden, adeta bir sentezci gibi arkeolojik, coğrafi, iktisadi ve diplomatik verileri birleştirir; ticaret yolları haritaları, kronoloji cetvelleri gibi yardımcı unsurlar da sunar. Bu kapsamda araştırma şeffaflığı ve literatür hâkimiyeti, kitabın metodolojik gücünü oluşturur.
- Sınırlılıklar: Golden’ın eseri geniş bir tarih aralığını özetlemeye çalıştığı için bazı konular yüzeysel kalmıştır. Örneğin Asya Hunları, Göktürkler ve Karahanlılar gibi önemli teşekküllerin kökenlerine dair “belirsiz” ifadeler kullanılması, İskitlerin İrani olduğu tezi gibi tartışmalı görüşlerin aktarıldığı bölümler eleştirilmiştir. Bu tür kısıtlılıklar, kitabın tamamen uzmanlara yönelik ağır akademik bir çalışma olmadığı gerçeğinden kaynaklanır. Saraç’ın da işaret ettiği gibi eser, öncelikle üniversite öğrencileri ve genel okuyucu hedef alınarak yazılmıştır. Bu nedenle derin sosyo-kültürel analizlerden çok ana hatlara odaklanır; hızla geçiş yaptığından dönemsel boşluklar olabilir. Öte yandan Yeşilyurt’un belirttiği gibi bu özetleyici yaklaşım anlaşılırlığı artırsa da kitabın akademik derinliğini biraz sınırlamıştır. Dolayısıyla kitap, uzman tarihçiler için bir kaynak incelemesinden ziyade giriş niteliğinde bir özet olarak görülmelidir. Güncel literatürle karşılaştırıldığında, Dünya Tarihinde Orta Asya hala öncü bir çabadır; ancak 2010’lardan bu yana yayımlanan bazı arkeolojik ve tarihî çalışmalar kitapta yer almamış olabilir. Bu açıdan, daha derinlemesine çalışma yapacak araştırmacıların Goldeni bir başlangıç noktası olarak kullanması uygundur.
Sonuç
Peter B. Golden’ın Dünya Tarihinde Orta Asya adlı eseri, Orta Asya’nın tarihî önemine dair farkındalığı artıran kapsamlı bir kaynak sunar. Eser, “tarihin dönüm noktası” olarak tarif edilen Orta Asya’nın dünya tarihindeki rolünü başarıyla vurgular. Golden, Batı merkezli tarih anlayışını eleştirerek Orta Asya’ya ait derin izleri ortaya koymuş; bu bakımdan tarihsel bilincimize önemli katkılar sağlamıştır. Kitap, akademik literatüre kuşkusuz yeni bir alan açmıştır; Yeşilyurt’un da işaret ettiği üzere tarih okumaya yeni başlayanlar ve meraklılar için başucu kaynağı niteliğindedir. Her ne kadar bazı tartışmalı konular yüzeysel geçilmiş olsa da, Golden’ın hatırı sayılır literatür hâkimiyeti ve çok yönlü sunumu eserin değerini arttırı. Sonuçta Dünya Tarihinde Orta Asya, hem tarih öğrencilerine hem de genel okuyucuya Orta Asya’yı dünya tarihinin ayrılmaz bir parçası olarak hatırlatan, zengin bir giriş çalışması olmuştur.
Kaynakça (APA formatına uygun):
Golden, P. B. (2015). Dünya Tarihinde Orta Asya (Y. K. Taştan, Çev.). Ötüken Neşriyat. (Orijinal çalışma 2011).
Saraç, Z. (2017). Dünya Tarihinde Orta Asya [Kitap incelemesi]. Tarih Kritik, 3(1), 16-23.
Yeşilyurt, H. N. (2021). Dünya Tarihinde Orta Asy

Leave a Comment