Ziya Gökalp’in Yeni Hayat Eseri Üzerine Akademik Tez İncelemesi



Yeni Hayat

Stok Kodu
:
9786051552866
Boyut
:
12x19,5
Sayfa Sayısı
:
88
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
4
Basım Tarihi
:
Şubat 2023
Resimleyen
:
Zafer Yılmaz
Kapak Türü
:
Karton
Kağıt Türü
:
52 Gr. Holmen
Dili
:
Türkçe



Ziya Gökalp’in Yeni Hayat Eseri Üzerine Akademik Tez İncelemesi

Giriş

Ziya Gökalp (1876–1924), Türk millî kültür ve siyaset düşüncesinin kurucularından biridir. Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yetişmiş önemli bir sosyolog, eğitimci ve fikir adamı olarak tanınır. 1908’de İttihat ve Terakki Cemiyeti’ne girerek politikaya atılmış, Balkan Savaşları ve I. Dünya Savaşı yıllarında İslâmcılık, İslam–Türk milliyetçiliği gibi akımların tesiri altında kalmış ancak daha sonra ulusçu-muasırlaşmacı bir çizgiye yönelmiştir. Gökalp’in düşünce dünyasının temelini Türk milliyetçiliği, Batı medeniyetine uyum ve İslâmî değerlerle sentez oluşturur. Yeni Hayat (1918) adlı eseri, Gökalp’in toplumsal dönüşüm ve millî kültür vizyonunu şiirsel ve düzyazı pasajlarıyla ortaya koyduğu başlıca kitaplarından biridir. 1911’de Genç Kalemler’de yayımladığı “Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler” makalesinde sosyal inkılâpla yeni bir Türk medeniyeti kurmayı amaçlarken, 1918’de bu fikri “millî hayat” kavramıyla yeniden formüle ettiği görülür. Bu çalışmada Gökalp’in entelektüel serüveni içinde Yeni Hayat’ın yayınlandığı dönemi ve ideolojik konumunu inceledik. Eserdeki şiirler ve düzyazılar aracılığıyla, Gökalp’in ileri sürdüğü millî kimlik tasavvurunu, kültür ile medeniyet ayrımını, ahlaki ve toplumsal dönüşüm önerilerini aktarmaya çalıştık.

Kültür, Medeniyet ve Terakki

Gökalp’in düşüncesinde kültür (hars) ile medeniyet (uygarlık) kavramları net bir şekilde ayrılır. Ona göre kültür bir toplumun “yaşama biçimi”dir; doğal, organik ve millîdir. Medeniyet ise bilim, teknoloji ve akıl ürünü olan dışsal “görünüm”dür. Bu bağlamda Gökalp, kültürün unsurlarını tabii ve kendiliğinden gelişen öğeler; medeniyetin elemanlarını ise yapay ve iradî araçlar olarak tanımlar. Örneğin dil, fertlerin gönüllerinden doğduğu için kültüre (harsa) dahildir; yeni teknik terimler ise medeniyete aittir. Dolayısıyla bir toplumun medeniyeti geliştirirken millî kültürünü koruması gerektiğini savunur. Ziya Gökalp’in “Üçlü Sentez” doktrini de bu düşünceye dayanır: Osmanlı Devleti’nin çöküş döneminde Gökalp, Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak sloganıyla millî kurtuluş reçetesini sunmuştur. Bu stratejiye göre Batı’dan bilimsel ve teknik vasıtalar alınırken toplumsal yaşama kaynaklık eden kültürsel dinamik korunmalı; alınan batılı öğeler milli kültürün bünyesine uygun şekilde sentezlenmelidir. Bu yaklaşım, Gökalp’in ilerlemeci (müasırlaşma) düşüncesinin temelidir. Başlangıçta Panslavist/Pantürkist etkiler altında olan Gökalp, ilerleyen yıllarda Osmanlı-Türk tarih ve geleneklerini koruyarak modernleşmeyi savunan bir milliyetçi çizgiye yönelmiş; Türkçülüğü, Batı medeniyeti ile uyum içinde yükselmenin yolu olarak görmüştür. Nitekim 1918’den sonra ideolojisini “yeni hayat”tan “millî hayat”a dönüştürürken bu kültür–medeniyet ayırımını vurgulamış, “Türk kültürü ile Batı medeniyeti arasında bir sentez arayışı”na girmiştir.

Gökalp’in ilerlemeci fikri, dinamik bir toplum mühendisliğiydi. Ona göre toplumsal gelişme önce maddî medeniyette, sonra manevi kültürde kendini gösterir. Avrupa medeniyeti malzeme ve teknik düzeyde taklit edilebilir; ancak Türk kültürü (hars) toplumun organik ruhudur, buna dokunulamaz. Kültür–medeniyet çiftine yönelik bu kuramı, Halil İnalcık ve Niyazi Berkes gibi tarihçiler de vurgulamıştır. Sonuçta Gökalp, “Kültürün elemanları tabii, medeniyetin elemanları sun’î” der; kültür yaşam biçimi, medeniyet ise görünümüdür. Özetle, Gökalp’te ilerleme Batı’nın teknik ilerlemesini almak, ama Türklerin millî kültürünü “yenileştirmeden” korumakla mümkündür. Bu Batıcılık-Türkçülük sentezi, Cumhuriyet dönemi Türk milliyetçiliğinin temel stratejilerinden biri haline gelmiştir.

Yeni Hayat ve Türkçülük

Yeni Hayat (İstanbul 1918; günümüz baskılar) Gökalp’in bir ideolojik manifestosu gibidir. Eserde yer alan otuz iki manzum parça, din, ilim, vatan, millet, ahlâk, vazife, dil, kadın, ev kadını, secîye, medeniyet, kavim, sanat, İslâm ittihadı, hilâfet vb. konuları işler. Kısacası Gökalp, toplumun bütün hayat alanlarını Türk milliyetçiliği ekseniyle yeniden kurgulamaya çalışır. Örneğin “Vatan” ve “Millet” başlıklı şiirlerde millî kimlik vurgulanır; devletin milletin birliği ve müşterek idealleri üzerine kurulacağı ifade edilir. Aynı şekilde “Lisan” şiirinde Türkçenin önemi vurgulanmış, “Kadın” şiirinde millî neslin yetiştiricisi olarak kadının yeri öne çıkarılmıştır. (Not: Maalesef bu analizde şiir içeriklerinden doğrudan alıntı yapılmamıştır, ancak şiir başlıkları bile Gökalp’in millî birlik vizyonunu gösterir.)

Gökalp, millî kimliği dil, din ve tarih şuuru üzerine inşa etmiştir. Çağdaşlarından farklı olarak halk kültürünü edebiyatın ve millî düşüncenin kaynağı kabul eder. Halktan derlenen masallar ve destanlardan hareketle Türk millî edebiyatının altyapısını oluşturmayı savunur. Türkçülüğün Esasları’nda ve Yeni Hayat’ta özetle, “edebiyatın kaynağı halk kültürüdür” demiştir. Dil alanında ise Türk Dil Kurumu öncesi bile “Türkçe terim üretimi” fikrini ileri sürmüş; örneğin edebiyatta “hars”, “medeniyet” yerine “halkiyat”, “kavmiyet” gibi kavramlar kullanmıştır. Millî bir kimlik inşasında dinî birliği de önemsediği görülür: Yeni Hayat’taki “Din” ve “İslâm İttihadı” şiirleri, İslâmî değerlerin Türklüğe entegrasyonuna işaret eder. Gökalp, bu şiirlerde de bir yönüyle din ile milliyetçilik arasında uyum arar; dinî ve millî değerlerin iç içe geçmesini savunur. Sonuçta Yeni Hayat’ta Türk milletinin; dil birliği, kültürel dayanışma ve ortak tarih bilinciyle kenetlenmiş bir cemiyet olarak tanımlandığı açıkça görülür.

Toplum Mühendisliği ve Ahlaki Reform

Gökalp için sosyal dönüşüm, ahlaki ve kurumsal reformlarla bütünlüklü bir hedefti. Yeni Hayatın başlığı da bu vizyonu yansıtır: “eski hayatı beğenmeyerek yeni bir hayat icâd etmek” olarak özetlediği toplumsal inkılâbı savunur. Burada “hayat” kelimesi ekonomik, ailevi, sanatsal, felsefi, ahlâkî, hukuki ve siyasal tüm yaşantıları kapsar. Dolayısıyla Yeni Hayat, “yeni iktisâd, yeni aile, yeni sanat, yeni felsefe, yeni ahlâk, yeni hukuk, yeni siyâset” demektir. Buna göre Türk toplumunda iktisat, hukuk ve sosyal hayatın yeniden örgütlenmesi; aile kurumunun millîleştirilerek yeni nesiller yetiştirmesi; devlette millî değerlerin hâkim kılınması gibi radikal değişiklikler önerilmektedir. Örneğin “Ev Kadını” başlıklı şiirinde milli aile ideali işlenmiş; “Vefa” şiirinde vatandaşın devletine sadakati vurgulanmıştır.

Ahlâkî alanda Gökalp, geleneksel İslâmî değerlerle modern hukuku uzlaştırmaya çalışır. “Ahlâk” şiirindeki öğreti, millî vicdanın oluşturulmasıdır. Dinî törenleri soyutlayarak sevgi merkezli bir inanç formunu öne çıkarır. Meselâ Yeni Hayat’ta “Din” başlıklı şiirin son dörtlüğünde, “Beni cennet vâdi ile avutma… Cehennem’im azabıyla korkutma… korku nedir bilmez: gönlüm delidir!” denerek, dinî korku veya beklentiden ziyade gönülden gelen sevgi ve sorumluluk ön plâna alınır. Burada “gönlüm delidir” ifadesi, insanın Tanrı’ya aşkına göre hareket etmesi gerektiğini, korku veya çıkar hesaplarının değil vicdanın yol göstericiliğini simgeler. Gökalp’in bu manzum reform çağrısı, dinî kurumların millî kültürle bağının güçlendirilmesini öngörür. Kuşkusuz bu bağlamda hilâfet ve İslâm birliği de işlenmiş; ancak Gökalp, bu kurumları millî bir perspektifle değerlendirmiştir.

Sosyal mühendislik anlayışına göre Yeni Hayatçılar, toplumu bugünkü değerlerin yerine yeni “hakiki kıymetler” etrafında inşa edecek genç kuşaktır. Gökalp, hâlihazırda geçerli olmayan değerlerin henüz keşfedilmeyi beklediğini belirtir. Bu nedenle toplumsal reform ideali, belirli bir ütopyaya bağlı kalmaksızın akışta oluşan bir hareket olarak tanımlanır. Hedefi, insanları millî kültür temelli bir ahlak ve dayanışma ruhuyla donatmak ve böylece yeni bir toplum yaratmaktır.

Gökalp’in Eğitim Anlayışı

Yeni Gökalp düşüncesinin temel taşlarından biri eğitimdir. Yeni birey ve yeni toplum ancak eğitimle yetiştirilebilir. Bu nedenle Yeni Hayat’ta bilgi ve ilim vurgusu öne çıkar. Gökalp, dinî bilgi yerine aklı ön plâna alan bir eğitim modelini savunur. “Dinle İlim” adlı şiirinde, tarihî deneylerin “nakil” (nasıl bir yöntemle elde edilen geleneksel bilgi) ile “akıl” yollarının eşitliğine işaret edilir; ancak “hikmet” (ilim-akıl) “nihai rehber” olarak gösterilir. Şiirde, ‘‘Hikmet der ki ‘Bana rehber akliyat; O halde siz sağa gidin, ben sola.’ Din mürebbi olur, hikmet muallim; her birisi çeker ruhu bir yana!’’ dizesi geçer. Burada Gökalp, dinin öğreticilik payının sınırlı, aklın öğreticiliğinin ise öncelikli olduğunu ifade eder. Bu, eğitimde rasyonalitenin üstünlüğünü vurgulayan laik bir bakıştır. Eğitim kurumlarında çağdaş bilim ve teknik öğretilmeli, millî tarihle kültür değerleri harmanlanarak nesillere aktarılmalıdır. Gökalp aynı zamanda dilde sadeleşme ve millî tarih öğretimi gibi konulara da önem vermiştir. Türkçeleştirilmiş bir eğitim dili ve millî şuur aşılayan müfredat onun için esas hedeftir. Böylece Yeni Hayat’ın eğitime bakışı, çağdaş bilgi ile millî kültürün bütünleştirilmesine dayalı bir zihniyet devrimini işaret eder.

Edebi ve Düşünsel Üslup

Gökalp’in Yeni Hayat’taki üslubu, oldukça didaktik ve programatik özellik taşır. Kendi ifadesiyle içinde yaşadığı dönemde “şiirin değil şuurun hâkim olduğu” bir çağ vardır. Bu yüzden şiirlerini sanat endamıyla değil, bir fikir sistemi programı olarak kaleme almıştır. Aydınlatıcı, öğretici ve normatif ton hâkimdir. Eleştirmeyen bir üslup yerine, toplumsal dönüşümde izlenmesi gereken yolu doğrudan ortaya koyar. Örneğin A. İhsan Arslan’ın da belirttiği gibi, Gökalp’in bir “edebiyatçı olarak önemi şairliğinde değil”, milli edebiyatın nasıl olması gerektiği konusundaki teorilerinde yatar. Şiirlerinde sade ve anlaşılır bir dil kullanmış; halk kültürü ve İslamî motiflerden beslenen imgelerle yeni idealler sunmuştur.

Dildeki milli bilinç ön plâna çıkar. Gökalp, şiirlerinde yabancı veya Arapça-İranî unsurlar yerine Anadolu ağızlarına dayalı, halkın anlayacağı kelimeler seçer. Örneğin şiirlerine eklediği dipnotlarda “bilinemeyecek kelimelerin anlamlarını” açıklamış, böylece okuyucuya dilsel rehberlik yapmıştır. O, yeni terimler üretmeyi de ihmal etmemiştir; Türkçeye “hars”, “medeniyet” yerine halkı kültürü vurgulayan “halkiyat”, birlik manasında “kavmiyat” gibi kelimeler kazandırmıştır. Gökalp, edebî kurgusunda sembolik olarak “vatan, millet, bayrak, tarih” gibi millî ögeleri sıkça kullanır. Örneğin “Dinle İlim” şiirindeki “Din, kalpteki vecdin müspet ilmidir!” mısrası, din kavramını aşkın bir bilgi/ahlâk biçimi olarak kurgular. Bu tarz metafor ve sembollerle zihinlerde millî ahenk pekiştirilir. Kısacası Gökalp’in üslubu basit, kuralcı ve mesaj odaklıdır; sanatından çok fikir verir.

Eleştiriler ve Etkileri

Ziya Gökalp’in görüşleri hem döneminde hem günümüzde hem övgü hem eleştiri almıştır. Geleneksel milliyetçi ideolojinin inşasında belirleyici olmuş, özellikle Cumhuriyet’in kuruluş yıllarında resmi milliyetçilik anlayışını şekillendirmiştir. Cumhuriyet kurucularından Mustafa Kemal Atatürk dahi “Millet aynı kültürden insanların oluşturduğu toplumdur” diyerek Gökalp’vari millî kültür vurgusunu sıklıkla alıntılamıştır. Girdiği hemen tüm tartışmalar, Türk siyasal düşüncesinde uzun süre etkili olmuştur. Öte yandan Gökalp’in teorilerine yönelik modern eleştiriler de vardır. Yazarlar, onun toplum analizlerinin yeterince bilimsel derinlik taşımadığını, zaman zaman subjektif yaklaşımlar içerdiğini ve bazen fikirlerini katı bir dogma olarak ortaya koyduğunu belirtir. Sosyolojik metot eksikliğine işaret edilir; Gökalp’in çözüm önerilerinin dönemin koşullarından fazla etkilenmiş bir pragmatizm taşıdığı eleştirilir. Ayrıca, aşırı milliyetçi yorumlara açıklık vermesi ve bazen sosyal gruplararası çelişkileri gözetmemesi de dikkat çekmiştir. Tüm bunlara rağmen Gökalp’in Türkçülük ideolojisine getirdiği sistematik yaklaşım ve kültür–medeniyet ayrımı, uzun ömürlü etkiler bırakmıştır. Bugün bile Türk milliyetçiliğinin kültürel esas vurgusunda onun fikirlerinin izi görülür. Modern kimlik tartışmalarında Gökalp’in “kültür millîdir, medeniyet evrensel” ayrımı hâlâ referans gösterilmektedir. Dolayısıyla, hem övgü hem eleştiri yönleriyle Gökalp, Türkiye düşünce tarihinin merkezî figürlerinden sayılmaktadır.

Sonuç

Yeni Hayat, Ziya Gökalp’in Cumhuriyet öncesi düşünce dünyasını ve millî ideallerini topluca sunduğu bir manifestodur. Bu eser, Türkçülük ideolojisinin kuramsal temellerini atmış; toplumu yeniden şekillendirme, eğitim ve ahlâkta reform önerileriyle Cumhuriyet’in ulusal projelerine ışık tutmuştur. Gökalp, millî kültürün korunması ve çağdaşlaşmanın birlikte yürütülmesi gerektiğini; bunun da eğitim, aile ve insanî değerlere dayalı bir toplum mühendisliğiyle başarılacağını savunmuştur. Kültür–medeniyet ikilemine getirdiği çözümleme, Yeni Hayat şiirlerinde vücut bulmuş; “yeniden yapılanma” ideali, sonraki yıllarda resmi ideolojiye entegre edilmiştir. Sonuç olarak, Yeni Hayat Cumhuriyet ideolojisinin öncü tezlerini şekillendirmede önemli bir mihenk taşı olmuş, kültürel milliyetçilik anlayışının düşünce tarihimizdeki köşe taşlarından birini teşkil etmiştir.

Kaynakça (APA formatında)

  • Çalen, M. K. (2016). “Yeni Hayat”tan “Millî Hayat”a, İntihardan Terkîbe Ziya Gökalp. Türk Dünyası İncelemeleri, 16(2).
  • Encyclopaedia Britannica. (t.y.). Ziya Gökalp. Erişim adresi: https://www.britannica.com/biography/Ziya-Gokalp
  • TDV İslâm Ansiklopedisi. (t.y.). GÖKALP, Ziya maddesi. Erişim adresi: https://www.islamansiklopedisi.org.tr/gokalp-ziya
  • Zelyurt, M. K. (2024). Ziya Gökalp’in Türkçülük Anlayışı ve Üçlü Sentez Fikri. Sosyologca, 28, 93–105.
  • Kaplan, H. (2024). Türkçülüğün Kuramcısı Ziya Gökalp’in Şiirlerinde Millî Değerler. (Yayımlanmamış yüksek lisans tezi). Ege Üniversitesi.
  • Gökalp, Z. (1918). Yeni Hayat. İstanbul: Halil Sayar. (Yeniden basım: Ötüken Neşriyat, 2010).

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.