Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme



Selçuklular Tarihi ve Türk - İslam Medeniyeti


 

Stok Kodu
:
9789754374704
Boyut
:
16,5 cm x 23,5 cm
Sayfa Sayısı
:
544
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
25
Basım Tarihi
:
Aralık 2023
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
70 gr. Ivory
Dili
:
Türkçe




Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme

Osman Turan’ın Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti Adlı Eseri Üzerine İnceleme

Osman Turan’ın 1965’te yayımlanan Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti adlı eseri, Selçuklu dönemini bütün yönleriyle ele almayı amaçlayan kapsamlı bir çalışmadır. Eserin sunuşunda belirtildiği üzere kitapta öncelikle Selçuklu tarihinin kaynakları ve bu alandaki araştırmalar özetlenmiş, ardından Selçukluların menşelerine, kuruluşuna, yükseliş ve gerileme dönemlerine dair ayrıntılı incelemelere yer verilmiştir. Bu incelemelerde İslam dönemi Beyheki, Kadı Siraceddin veya Gazneliler gibi döneme ilişkin kaynaklar tartışılmakta, Türklerin Orta Asya’daki yaşamları ile Horasan ve Maveraünnehir’e göçlerinin dinî ve toplumsal yönleri irdelenmektedir. Kitapta sırasıyla Tuğrul Bey’in kuruluş dönemi, Alp Arslan’ın ve Melikşah’ın saltanat dönemleri, Sultan Muhammed ve Sultan Sencer’le devam eden duraklama/çözülme dönemi işlendiği gibi, Türkiye Selçukluları başlığı altında Anadolu’daki gelişmeler üzerinde de durulmuştur.

Kitabın temel tezlerinden biri, Selçukluların İslam dünyasına kazandırdığı dinî, ırkî ve kültürel yeniliklerin altını çizmektir. Sunuş yazısında, “Türkler, İslamiyet’i ümumi ve milli din haline getirince Altay dağlarından Akdeniz’e kadar cihan-şumul Selçuklu İmparatorluğunu kurmuşlardır” ifadesiyle özetlendiği gibi, Osman Turan, Selçukluların İslam medeniyetine yeni sosyal ve kültürel kurumlar kazandırdığına vurgu yapar. Bu bağlamda, Selçukluların dönemi “Türk-İslam medeniyeti” kavramıyla tanımlanır ve bu medeniyetin gelişimi, yükselişi ve çöküşü ayrı bölümler halinde incelenir. Örneğin yazar, Selçukluların Arap coğrafyası ve Anadolu’yu Türkleştirdiğini, İslam dünyasına ırki, siyasi, iktisadi, içtimai ve kültürel yeni müesseseler getirdiğini belirtir. Bu tez, eserin sonraki bölümlerinde dönemin mimari, edebiyat, bilim ve sanat hayatıyla ilişkilendirilerek detaylandırılır.

2. Selçuklu Tarihine Katkıları ve Özgün Yorumları

Osman Turan’ın eseri, Selçuklu tarihine dair pek çok özgün yorum ve katkı içerir. Birincisi, eser tamamlayıcı bir genel tarih çalışması olarak Selçuklu dönemini hem hükümdarlar dönemlerine hem de kültürel unsurlara bağdaştırması bakımından önem taşır. Diğer Selçuklu tarihçileri genellikle belirli kişilere (Melikşah, Sencer vb.) odaklanırken, Turan bütün Selçuklu coğrafyasını ve Osmanlı öncesi “Türkiye Selçukluları”nı tek bir dönem olarak ele almıştır. Bu yönüyle eser, Anadolu’nun Türkleşme sürecine Selçuklu rolü bağlamında büyük ağırlık verir.

İkincisi, Turan’ın yorumları genellikle ulusçu (milletçi) tarih anlayışından beslenir. Akademisyen Mehmet Altay Köymen’in ifadesiyle, Turan “Anadolu Selçuklu Tarihi, hayatının sonuna kadar ilmî çalışmalarının ağırlık noktasını teşkil etti” ve “ilmî hayatını Türklerin Anadolu muhaceretine, Selçuklu tarihine ve Türk-İslam fikriyatına hasretti”. Bu bağlamda Turan, Selçuklu tarihini “Türk tarihinin bir parçası” olarak görmekte, Selçuklular dönemindeki Türkleşme olayını vurgulamaktadır. Örneğin başka bir eserinde (Selçuklular Zamanında Türkiye) Batılı tarihçilerin Anadolu’nun Türkleşmesini yanlış anladığını ifade etmiş, bu çalışmada da doğrudan Batılılarla tartışmalı ifadelere yer vermiştir. Türklük bilincini tarihsel yorumlarına yansıtan Turan, Selçukluları İslam tarihine “Türklerle medenileşen” bir perspektifle okumuştur.

Üçüncü olarak, Turan eserine eklediği geniş kültür ve medeniyet bölümleriyle “Türk-İslam medeniyeti” vurgusunu bir adım ileri taşımıştır. Geleneksel siyasi-dönemsel anlatıların ötesinde sanat, edebiyat, ilim, mimari, ekonomik hayat gibi unsurları detaylandırarak Selçuklu toplumunun toplumsal ve kültürel dokusunu yansıtmaya çalışmıştır. Örneğin yazar, Selçuklular Devrinde Türk-İslam Medeniyeti başlıklı bölümde siyasi kurumların yanı sıra dinî mezhep çekişmelerini, medreselerdeki fikir hürriyetini ve şehirleşmeyi inceler. Devam eden bölümde ise medeniyetin “inkişafı ve ihtitâtı” çerçevesinde edebiyat, sanat ve Türk dilinin durumu gibi konular işlenir. Turan’ın, Türk-İslam medeniyetine bu çok yönlü yaklaşımı, Cumhuriyet dönemi tarih yazıcılığında kültürel unsurları vurgulayan bir anlayışı temsil eder.

3. Türk-İslam Medeniyetine Yaklaşımı ve Kültürel Unsurların Vurgulanışı

Kitabın en karakteristik yönlerinden biri, Selçuklu döneminde oluşan “Türk-İslam medeniyeti” kavramını merkezî bir tema olarak işlemesidir. Eserde Osmanlı öncesi döneme Müslüman Türklerin damgasını vurduğu bir medeniyet paradigması kurulmaktadır. Selçuklu hükümdarlığının Anadolu’dan Orta Doğu’ya uzanan coğrafyada İslam dünyasında hegemonya kurduğuna dikkat çeken yazar, bu dönemde dinin Türkler aracılığıyla yeni bir içeriğe kavuştuğunu savunur. Yani İslamiyet’in yaygınlaşma süreci, Altaylar’dan Anadolu’ya doğru gerçekleşen toplu göçler ışığında yeniden yorumlanır; Batılı tarihçilerin aksine bu süreci “yerli halkların yok edilmesi” ya da “zorla din değiştirmesi” olarak değil, muazzam boyutta bir nüfus ve kültür hareketi olarak açıklamaya çalışır.

Kültürel unsurların vurgulanması eserin özellikle son iki bölümünde yoğunlaşır. Türk-İslam medeniyetinin sosyal ve maddi boyutları incelenirken mimari yapılar, vakıf kurumları, eğitim sistemleri, ilmî faaliyetler, kervansaraylar, ticaret ve para politikaları gibi konular ele alınır. Örneğin kitabın bir bölümünde Güzel Sanatlar başlığı altında Selçuklu mimarisi, resim, heykel ve müzik gibi sanat dallarının durumu tartışılır. Bir başka bölümde ise Türk Dili ve Edebiyatı Selçuklular devrinde incelenir. Böylelikle Turan, Selçuklu medeniyetini salt savaş ve siyaset perspektifiyle değil, insanî ve entelektüel faaliyetler açısından da yorumlamıştır.

Bu yaklaşımı destekler nitelikte, kitabın özet sunumunda Selçukluların İslam dünyasına “ırkî, siyasî, iktisadî, içtimâî ve kültürel yeni müessese ve unsurlar” getirerek İslam medeniyetine “taze bir kan ve hayatiyet” kazandırdıkları ifadeleri yer alır. Buradan hareketle Turan, Selçuklu döneminin İslamiyet ile Türklüğü birleştiren bir sentez dönemi olduğunu vurgulamıştır. Sonuç olarak, eserde kültürel unsurlar şehir yapılarından sanat eserlerine, dinî düşünceden sosyal hayata uzanan geniş bir perspektifle ele alınmış ve Selçuklular dönemi “Türk-İslam medeniyetinin gelişim safhası” olarak sunulmuştur.

4. Osman Turan’ın Tarihçilik Anlayışı ve Metodolojisi

Osman Turan’ın tarihçilik anlayışı, Türk tarihine hizmet etmek amacıyla milli ve bütüncül bir perspektif benimsemesiyle karakterizedir. Biyografik kaynaklara göre Turan, 1935’te Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Ortaçağ Tarihi Kürsüsü’ne girmiş ve Fuat Köprülü’nün öğrencisi olmuştur. Bu eğitim temeli, onun tarihî kaynaklara dönük titiz yaklaşımını etkilemiştir. Kitabın giriş bölümünde Selçuklu tarihine ait kaynaklar ve araştırmaların bir değerlendirmesi yapılırken, Turan kendi yöntem anlayışını da ortaya koyar. Gerçekten de Kitaplar Arasında incelemesinde vurgulandığı üzere eser “tarih ilmi usullerine tam manasıyla riayet edilerek ve bütün Türk tarihi göz önünde bulundurularak, aynı zamanda Türk dili filolojisine vukuf ile kaleme alınmış” bir çalışma olarak tanımlanır. Yani Turan, tarih yazımında hem kronolojik bütünlüğe hem dilbilimsel titizliğe önem verdiğini belirtmiştir.

Buna karşın, çeşitli incelemeler Turan’ın metodolojisinin uygulamada bazı zaaflar taşıdığını dile getirir. Aynı eleştiride eserin “esaslara riayet edilerek yazılmadığı, planının gerçekleştirilemeyip mutat usûllerin tatbik edilemediği ve Selçuklu tarihine bir takım yanlışlar soktuğu” ifade edilmiştir. Gerçekten de Turan’ın kaynak kullanımına ilişkin bazı tutarsızlıklar göze çarpar. Örneğin incelemeye göre Turan, Selçuklu dönemi tarihî metinlerinden bahsederken (Târîh-i Beyhakî, Gardîzî vb.) bunlardan hiç söz etmemiştir. Ayrıca ünlü Türkolog W. Barthold’un çalışmalarına kaynak göstererek atıfta bulunduğu halde, kullandığı İngilizce çevirinin adını es geçmiştir. Bunlar, bir tarihçi için eksik ve yanıltıcı atıflar olarak değerlendirilir.

Buna rağmen Osman Turan’ın tarihçilik anlayışındaki bazı özellikler dikkat çekicidir. O, tarih yazımını milli bir “misyon” olarak görmüş, kitabında Türk-İslam tarihini Türk varlığının sürekli bir gelişim süreci içinde ele almıştır. Köprülü geleneğinde şekillenen bu ulusçu tarih yaklaşıma bağlılığı, eser boyunca “Türk” ve “İslam” kavramlarını birlikte anmasından anlaşılır. Ayrıca Turan, anılan sunuş yazısında da ifade edildiği üzere eserini hazırlarken Cumhuriyet dönemi tarih anlayışına uygun düşen bir yöntem izleyeceğini taahhüt etmiştir. Bu nedenle, eserinde hem tarihî olaylara hem de fikrî/sosyal gelişmelere yer vermiş; dolayısıyla gerek gelişigüzel kahraman anlatıları yerine dönemin koşullarına bağlanan bir “büyük resim” ortaya koymaya çalışmıştır.

5. Eserin Cumhuriyet Dönemi Tarih Yazımı İçindeki Yeri ve Önemi

Turan’ın eseri, Cumhuriyet’in ulusçu tarih anlayışının olgunlaşma döneminde kaleme alınmış bir eserdir. Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren tarihçilikte Türk-İslam sentezi ve milli tarih vizyonu ön plana çıkmıştı. Bu bağlamda, Turan da Selçuklu dönemini Türkiye’nin tarihsel bütünlüğü içinde yorumlamış; bu dönemi “Türkiye tarihinin Osmanlı’dan önceki cihanşumul devresi” olarak nitelendirmiştir. Eser yayımlandığında, Türk tarih yazımında Selçuklular üzerine kapsamlı bir genel tarih bulunmaması Turan’ın çalışmasını önemli kılmıştır. Mehmet Altay Köymen’in de vurguladığı gibi, Selçuklu tarihi alanında Turan’ın eserleri hâlâ aşılamamış ve onu Selçuklu tarihinin en önemli isimlerinden biri kılmıştır.

Nitekim fatih Köprülü’den sonra yetişen Osman Turan, Cumhuriyet dönemi Selçuklu tarihçiliğinin devamlılığını sağlayan bir köprü niteliğindedir. O, Hocası Köprülü’nün “Anadolu’da Türk medeniyeti” anlayışını benimseyerek Türklerin göçlerini vurgulamış, Milli Tarih Tezi’nin yansıması sayılabilecek tezlerini savunmuştur. Aynı zamanda Adalet Partisi’nden milletvekili olarak siyasetle iç içe bulunmuş, ancak bu dönemde tarih çalışmalarına ağırlık vermiştir. Cumhuriyet tarih yazımının milliyetçi çizgisinde, Turan’ın eseri Selef tarihçilere aşina bir anlatım tarzını sürdürürken, kültür tarihi boyutunu genişletmesi açısından da yenilik getirmiştir. Eser, özellikle Orta Çağ Türk tarihini İslam medeniyetiyle ilişkilendiren yaklaşımıyla, Cumhuriyet dönemi tarihyazımında Türk-İslam sentezinin klasik bir örneği olarak görülür.

Bu çerçevede, Turan’ın çalışması sonraki nesil tarihçiler üzerinde etkili olmuştur. Selçuklu tarihi çalışma ortamında Türan’ın metinleri tartışılmış, kimi akademisyenler onu desteklemiş, kimi de hatalarını düzeltmeye çalışmıştır. Eserin Türkiye Selçukluları vurgusu, “Türkiye” kavramının Selçuklu dönemine adaptasyonu gibi tezleri, yıllar içinde tartışma konusu olmuş; Andrew Peacock gibi yabancı tarihçiler de zaman zaman Turan’ın görüşleriyle karşılaştırılmıştır. Bu yönleriyle Turan’ın eseri, Cumhuriyet tarihi literatüründe Selçuklulara ilişkin ulusalcı bakış açısını temsil eden dönüm noktalarından biri kabul edilir.

6. Eleştirel Değerlendirme: Tarihî Tutarlılık, Kaynak Kullanımı, Etki

Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti, sahip olduğu kapsam ve niyet itibariyle Türk ortaçağ araştırmalarında mihenk taşlarından biridir; ancak eleştirmenler eserin tarihî tutarlılık ve kaynak kullanımı bağlamında eksikliklerine de işaret etmişlerdir. Öncelikle, yukarıda da değinildiği gibi yazarın kaynaklar arası geçişlerindeki tutarsızlıklar tarihî anlatıda aksamaya neden olmaktadır. Örneğin, kitabın giriş bölümünde kaynaklar genel olarak bahsedilse de Beyhakî veya Gardîzî gibi dönemin ana yazma eserlerinden doğrudan alıntı ve analiz göze çarpmaz. Bunun yerine Osman Turan bazen ikinci el veya çeviri eserlerden hareketle görüş bildirir; Barthold örneğinde görüldüğü gibi, çeviri bir kaynağın alıntısını yaparken bile tercümeyi tanımlamamıştır. Bu tür ihmaller, tarihsel bilgilerin güvenilirliğini zayıflatmakta, okuyucunun konuyu orijinal metinler üzerinden takip etmesini güçleştirmektedir.

Bunun yanısıra, eserin genel planı ve üslubu da eleştirilmiştir. Kitap birbirini takip eden sağlam bir kurguya oturmamakla eleştirilmiş, girişte vadedilen metodolojik sıralamanın tümüyle uygulanmadığı not edilmiştir. Ayrıca bazı tarihî olayların değerlendirmesinde anekdot mahiyetinde veya kuşkulu yargılara rastlanabilmektedir. Selçukluların Anadolu’da oluşturduğu nizamın hangi kanıtlarla bu kadar geniş kapsamlı olarak savunulduğu kimi kritiklere göre yeterince gösterilmemiştir. Dolayısıyla tarihî çerçeve zaman zaman çarpıtarak sunulmuş olabilmektedir.

Turan’ın düşünsel etkisine gelince, olumlu ve olumsuz yönler birlikte anılmaktadır. Olumlu tarafı, eserinin yayımlanmış olmasıyla birçok sonraki araştırmaya kaynaklık etmesidir. Kitap, geniş bir literatür taraması ve zengin bibliyografik referanslarıyla Selçuklu tarihine giriş niteliği taşımıştır. Metinleri ve belgeleri Türkçeye kazandırıp yorumlaması sayesinde, sonraki tarihçiler bu derleme üzerinden ilerleme şansı bulmuştur. Ancak akademik açıdan bazı bulguları tarih içindeki konumunu sorgulamıştır. Örneğin Selçukluların “Türk-İslam” kimliği böyle genel kapsamlı bir çerçevede işlenirken, farklı etnik ve mezhepsel unsurların katkısı veya direnişi yeterince dengeli ele alınmamış; bütüncül bir anadolu perspektifi bazen aşırı genellemelere yol açmıştır.

Sonuç olarak Osman Turan’ın Selçuklular Tarihi ve Türk-İslam Medeniyeti eseri, Cumhuriyet dönemi Türk tarih yazıcılığında büyük bir yer tutar; ancak modern akademik standartlara göre bazı açılardan eleştiriye açıktır. Eser, tarihî dönemleri ve medeniyeti Türk-İslâm sentezi bağlamında ele alışıyla tipik bir ulusçu yaklaşımı yansıtırken, kaynakların eksik veya hatalı kullanımından doğan tutarsızlıklar nedeniyle tarihî tespitler kadar düşünsel yönüyle de tartışılmıştır. Buna rağmen, eserin Türk tarih literatüründe öncül bir başyapıt olduğu genel kanısı hâkimdir. İleriki yıllarda Turan’ın izinden giden tarihçiler, hem onun bıraktığı boşlukları doldurmayı hem de getirdiği yorumları eleştirel bir süzgeçten geçirmeyi sürdürmüşlerdir. Bu yönüyle eser, hem birikim hem de tenkit açısından Türk-İslam tarih araştırmalarında mühim bir referans olarak önem taşımaya devam etmektedir.

Kaynakça (APA Formatında)

  • Ateş, A. (1966). Kitaplar arasında: Osman Turan, Selçuklular tarihi ve Türk-İslam medeniyeti. Şarkiyat Mecmuası, (6), 161–173.
  • Bulduk, Ü. (2023). Osman Turan ve Selçuklu “Türkiye”sinin İnşa Süreci. Göç ve İskân Araştırmaları Dergisi, 1(1), 52–61.
  • Burgü, A. (2018). Feridun Nafiz Uzluk’un Selçuklu tarihçiliğine katkıları. USAD – Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi, 9(2), 72–93.
  • Turan, O. (1965). Selçuklular tarihi ve Türk-İslam medeniyeti. Ankara: Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü.
  • Turan, O. (2023). Selçuklular tarihi ve Türk-İslam medeniyeti (8. basım). İstanbul: Ötüken Neşriyat.


Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.