Ziya Gökalp’in Yeni Mecmua Yazıları Üzerine Akademik İnceleme
Yeni Mecmua Yazıları
Ziya Gökalp’in Yeni Mecmua Yazıları Üzerine Akademik İnceleme
Ziya Gökalp ve Yeni Mecmua Yazıları: Akademik Bir İnceleme
Giriş
Ziya Gökalp (1876-1924), Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemlerinde ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarında öne çıkan en etkili düşünürlerden biridir. Atatürk’ün “Fikirlerimin Ziya Gökalp olduğunu” belirtmesi, onun yeni dönemin manevi mimarlarından biri olarak kabul edildiğini gösterir. Gökalp, sosyolojinin kurucularından ve millî kültürün teorisyeni olarak tanınır; fikirleri Cumhuriyet’in kültür ve toplum politikalarının şekillenmesinde önemli rol oynamıştır. Yeni Mecmua Yazıları ise Gökalp’ın İttihat ve Terakki çevresinde çıkartılan Yeni Mecmua dergisindeki yazılarından derlenmiş bir kitaptır. Bu derleme, Gökalp’ın milliyetçilik, Türkçülük, halkçılık, modernleşme ve din-devlet ilişkisi gibi temel düşüncelerini sergilemesi bakımından büyük önem taşır. Bu çalışmada, Yeni Mecmua Yazıları’nın tarihî-kültürel bağlamı ve içerikleri ışığında, Gökalp’ın düşünce dünyası ve bu yazıların dönemin sorunlarına yaklaşımları ele alınacaktır. Ayrıca Gökalp’ın dil ve eğitim anlayışı ve bu yazıların Cumhuriyet ideolojisine etkisi de tartışılacaktır.
Yeni Mecmua Yazıları’nın Tarihî ve Kültürel Bağlamı
Yeni Mecmua, İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin desteğiyle 12 Temmuz 1917’de ilk sayısıyla yayınlanmaya başlamış bir fikri dergidir. İstanbul’da Mehmet Talat Paşa’nın başkanı, Ziya Gökalp’ın ise yöneticisi olduğu dergi, I. Dünya Savaşı’nda Osmanlı’nın aldığı yenilginin ardından 26 Ekim 1918’de 66. sayısında kapanmıştır. Gökalp, bu dönemde derginin “İçtimaiyat” sayfasında Türk tarih ve kültürünün birikimini irdeleyen makaleler kaleme almıştır. Millî duyarlılıkla şekillenen Yeni Mecmua; Türkçülük ve milliyetçilik görüşüne bağlı bir mecmua olarak, o dönemin önde gelen ilim ve fikir adamlarını etrafında toplamıştır. Gazete başlığındaki “ilim, sanat ve ahlâka dair haftalık mecmua” ifadesi çerçevesinde yazılar sade ve anlaşılır bir dille yazılmıştır. Yeni Mecmua Yazıları kitabının yayınlanış süreci de bu dönemin incelemesi açısından kritiktir. 1923’te dergi Yeni Mecmua adıyla (67-90. sayılar) kısa süreli bir yayın hayatına dönse de nihayetinde kapanmıştır. Yeni Mecmua ortamı, Gökalp’ın sonraki dönemde Türkçülüğün Esasları kitabında formüle edeceği fikirlerin ilk taslaklarının dile getirildiği bir platform olmuştur. Bu bağlamda Yeni Mecmua Yazıları, hem I. Dünya Savaşı öncesi-sonrası Osmanlı fikrî hayatını hem de Cumhuriyet’e geçiş dönemini yansıtan değerli bir kaynak olarak görülmelidir.
Gökalp’ın Düşünce Dünyası
Ziya Gökalp’ın düşünce dünyasında Türkçülük, Halkçılık, Milliyetçilik, Modernleşme ve Din-Devlet ilişkisi gibi temel kavramlar öne çıkar. Bu kavramlar, Yeni Mecmua yazılarının temel omurgasını oluşturur.
Türkçülük ve Milliyetçilik
Gökalp, Türk milliyetçiliğini salt etnik dayanışma olarak değil; kültürel birlik ve dayanışma temeli üzerine inşa etmiştir. Ona göre milliyetçilik, dil, din ve kültür birliği üzerine kuruludur. Gökalp’ın fikirlerinde, milletin varlığı esas olarak kültürel değer birliğine dayanır. Yeni Mecmua yazılarında “Türkçülük Nedir?”, “Turan Nedir?” gibi başlıklar altında ele aldığı sorular, Türk milliyetçiliğinin tarihî temellerini ve amaçlarını incelemektedir. Gerçekten de Yeni Mecmua’da “Türkçülük Nedir” başlıklı makalelerin üç ayrı bölüm halinde yer alması, Gökalp’ın bu konuda kapsamlı bir düşünce geliştirdiğini gösterir. Bu yazılar milli bilinç oluşturmayı ve Türk milletinin kendi benliğine dönmesini teşvik etmiştir. Gökalp, milliyetçilik ile halkçılığı beraber değerlendirerek toplumsal adaleti vurgulamıştır. Nitekim özel bir makalede “Milliyetçilik ve Beynelmilelvicelik” gibi başlıklar kullanmıştır. Gökalp’a göre millet, ortak bir kültür ve tarih etrafında kenetlenmiş bir topluluktur; modern Cumhuriyet’in bu anlayış üzerine inşa edilmesi gerektiğini savunmuştur.
Halkçılık
Gökalp’ın halkçılık anlayışı, toplumdaki tüm fertlerin eşit hak ve fırsatlara sahip olması gerektiğine işaret eder. Gökalp, içtimaî halkçılığı toplumsal dayanışma ve kardeşlik (tesanüd) hareketi olarak tanımlamış; toplumu bölen sınıf, zümre gibi ayrıcalıklı yapıları ortadan kaldırmayı amaçlamıştır. Ona göre halkçılığın temelinde “toplum içinde kabile, kast, sınıf gibi imtiyazlı zümrelerin bulunmaması” vardır. Bu anlayış, Yeni Mecmua yazılarında da yansımış; “Halkçılık” ve “Milliyetçilik” başlıklı yazılarında Gökalp, emperyalizm çağında halkın sorunlarına çözüm önerileri sunmuştur. Gökalp’a göre, güçlü bir devletin temeli sağlıklı bir halk yapısına dayanmalıdır. Millî birlik ve dayanışma, onun düşünce sisteminde dinî unsurlara rağmen ulusal kitlelerin bir arada hareket etmesini sağlayan en önemli değerdir.
Modernleşme ve Kültür–Medeniyet Ayrımı
Gökalp, modernleşmeyi Türk toplumunun kalkınması için bir zorunluluk olarak görmüş, ancak bu sürecin milli kültürümüzü yitirmeden gerçekleştirilmesi gerektiğini vurgulamıştır. Onun “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak” adlı eserinde ortaya koyduğu temel düşünce, Batı’nın bilimsel ve teknolojik birikimini alırken milli değer ve kültürün kaybolmaması gerektiğidir. Gökalp, medeniyet (science-technology) ile hars (kültür) ayrımını yapar; modern Batı medeniyetinden faydalanma ile ulusal kültürü koruma arasındaki dengeyi gözetir. Ona göre “kültür bir milletin kendine özgü değerleri, inançları ve yaşam biçimidir; medeniyet ise evrensel birikimlerin ortak ürünüdür. Medeniyet milletlerarasıdır; hars ise millîdir”. Bu çerçevede Gökalp, Batı’yı taklit eden bir modelin değil, kendi toplumsal dinamiklerinden beslenen bir modernleşmenin savunucusuydu. Modernleşme yazılarında, çağdaş bilimsel yöntemleri benimseyerek Türk toplumunu ilerletmeyi amaçlamış; aynı zamanda milli eğitim ve halk kültürünün önemini vurgulamıştır. Yeni Mecmua yazılarında “Maarif ve Hars” gibi başlıklar bu tartışmanın örneğidir. Gökalp’ın düşüncesi, modernleşmeyi millî kültüre saldırı olarak değil, kültürümüzü zenginleştirecek bir süreç olarak ele almıştır. Bu yönüyle, Cumhuriyet’in sonraki yıllarında yapılan kültür reformlarının teorik zeminini hazırlamıştır.
Din ve Devlet İlişkisi
Gökalp, dinin toplum hayatındaki yerini ahlakî ve içtimaî hizmetler ile sınırlandırmış, dinî ibadetlerin günlük ve toplumsal hayatın diğer alanlarına karıştırılmamasını savunmuştur. Ona göre din, başta ibadet ve itikad olmak üzere fertlerin ruhsal dünyasını ilgilendiren bir müessesedir; siyaset, ekonomi, hukuk gibi toplumsal kurumlara müdahale etmemelidir. Gökalp’ın amacı, “dini devletten ve içtimai hayattan ayırarak laik anlayışı yerleştirmek” idi. Gerçekten de Gökalp, “Diyanet ve Kazâ” başlıklı yazısında hukukun dinî kurallardan bağımsız gelişmesini savunmuştur. Millî hukuk sistemimizin tüm dallarını teokratik kalıntılardan arındırmak gerektiğini belirtmiş; çağdaş bir millet olabilmek için teokrasi ve klerikalizmin toplumu geriletmeye yol açtığını ileri sürmüştür. Bu görüşler, Cumhuriyet’te din-devlet ayrımını vurgulayan 1928 ve 1937 reformları açısından da öncü niteliktedir. Gökalp’ın din-devlet ilişkisine bakışı, onun toplumsal sorunlara rasyonel çözümler arayan sosyolojik yaklaşımıyla uyumludur. Dine ahlâkî bir boyut atfederken, devletten bağımsız bir husus saymıştır. Bu yaklaşım Yeni Mecmua yazılarında da kendisini gösterir; “İslâm Terakkiye Mani midir?” gibi tartışma başlıklarıyla dinin toplumun ilerlemesine engel olmadığı, aksine ahlâkî temeller sağladığı savunulmuştur. Özetle, Gökalp’ın din-devlet ilişkisi anlayışı millî laikliğin öncül düşüncelerini içermiştir.
Yeni Mecmua Yazıları’nda Temel Temalar ve Dönemin Sorunlarına Yaklaşım
Yeni Mecmua Yazıları kitabı, Gökalp’ın makalelerini onların dergideki başlıklarıyla bir araya getirmiştir. İçindekilerde aile ahlâkından ekonomi konularına, eğitimden tarihe kadar geniş bir yelpaze bulunur. Örneğin aile kurumuna dair uzun bir seri ( “Aile Ahlâkı: Düğün Âdetleri” vb.) milli değerler ve toplumsal ahlâk üzerine düşünceler içerir. Millî kimlik konularıyla ilgili olarak “Türkçülük Nedir?”, “Turan Nedir?”, “Milliyetçilik ve Beynelmilelvicelik”, “Halkçılık” başlıklı makaleler yer alır. Bu yazılarda Gökalp, Osmanlı’nın etnik mozaik içindeki Türklerin birliğini kurmayı, Turan ülkeleriyle bağları güçlendirmeyi ve halkın bilincini uyandırmayı hedefler. Ekonomik meseleleri ele alan “Para ve Tesanüt”, “Eski Türkçülük Yeni Türkçülük”, “İktisadi Vatanperverlik” gibi yazılar, savaş sonrası karışık ekonomik dönemde millî kurtuluş yollarını arar. Dönemin önemli ideolojik tartışması olan eğitim ve kültür reformu da “Maarif ve Hars” ve “Türkçülük ve Türkiyecilik” makalelerinde işlenmiştir. Gökalp, arka planda toplumsal düzen arayışı içinde, “Harf İnkılabı” veya “Hilafetin İstiklali” gibi çağdaş konulara da değinmiş; yeni devletin şekillenmesinde kültür ve eğitimle ilgili görüşler ortaya koymuştur. Genel olarak Yeni Mecmua yazıları, dönemin işgal ve dağılma kaygılarına karşı millî birlik, kültür birliği ve toplumsal dayanışma vurgusunu içerir. Bu yazılarda görülen yaklaşım, Osmanlı’nın dağılma sancılarına bir tepki olarak milliyetçi ve halkçı çözüm önerileri sunmaktır. Türkiye’nin küllerinden yeniden doğuşunu hazırlayan bu fikirler, sonraki Cumhuriyet kuşağının ideolojik altyapısını oluşturmuştur.
Dil ve Eğitim Anlayışı
Gökalp’a göre dil, bir milleti millet yapan en önemli kimlik unsurudur. Türkçenin sadeleştirilmesi ve yabancı etkilerden arındırılması, onun sürekli vurguladığı noktalardandır. Yeni Mecmua yazılarında dil konusundaki milliyetçi duruş, dil devrimi hazırlıklarından çok öncesine uzanır. Eğitim alanında ise Gökalp, kültürel değerlerin eğitim yoluyla kuşaktan kuşağa aktarılmasını merkezi görür. Eğitimin millî kimliğin inşasında merkezi bir rol oynadığını savunmuş, Türkçenin eğitim dili olarak güçlendirilmesi gerektiğini belirtmiştir. Onun ünlü sözüyle, “Eğitim, bir milletin harsını (kültürünü) gelecek nesillere aktarmanın en güçlü yoludur”. Bu nedenle Gökalp, eğitim müfredatında Türk dili, tarih ve halk kültürüne yer verilmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Millî Edebiyat akımının ilkelerinden biri olarak belirttiği dili sadeleştirme hedefi, öğretim programlarında ve ders kitaplarında takip edilmiştir. Literatürde “Eğitimde Türkçeleşmek, milletin kendi dilinde düşünmesi ve üretmesi için en önemli adımdır” görüşüne atıfta bulunulmuştur. Gökalp’ın Yeni Mecmua yazılarında pedagojik usuller de tartışılmış; özellikle “Terbiye Meselesi” başlıklı makalede eğitim metotlarının millî karakteri koruması gerektiği vurgulanmıştır. Özetle Gökalp, dil ve eğitim aracılığıyla millî bilinç oluşturmanın toplumun kalkınmasında vazgeçilmez olduğunu savunmuştur.
Cumhuriyet İdeolojisine Etkisi
Gökalp’ın fikirleri, genç Cumhuriyet döneminde resmi ideoloji üzerinde doğrudan etkili olmuştur. Atatürk, Gökalp’ı düşünsel önder olarak görmüş; Yeni Mecmua döneminde kaleme alınan tezlerini Hatay İktisat Kongresi’nde veya Halk Fırkası programında benimsemiştir. Örneğin Gökalp, Atatürk’ün isteğiyle Hâkimiyet-i Milliye gazetesinde yazmış, Türkiye’nin Türklük, İslâmlık ve Batılılaşma sorunlarını Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muasırlaşmak kitabında tartışmıştır. Ayrıca Gökalp, Türkçülüğün Esasları başlıklı eserde millî kültür, vicdan ve dayanışma gibi kavramları sistematik şekilde ortaya koymuştur. Cumhuriyet’in altı okundan Türkçülük ve Halkçılık ilkeleri, doğrudan Gökalp’ın düşünce mirasından beslenmiştir. Onun millî birlik, dil reformu, laiklik ve toplumcu ekonomi anlayışı, 1920’lerin devlet kadroları tarafından “Milliyetçilik” ve “Halkçılık” ilkelerine dönüştürülmüştür. Bununla birlikte Atatürk Türkiye’sinde Gökalp’ın yaklaşımları, zaman zaman uyumlu ancak zaman zaman ılımlı hale getirilmiş biçimde uygulanmıştır. Yine de Cumhuriyet ideolojisi, Gökalp’ın milliyetçi modernleşme vizyonu ve toplumdan ayrışmayan din anlayışının (dinî değerlerin yalnızca vicdanda kalması fikri) izlerini taşır. Sonuçta Yeni Mecmua Yazıları’nda şekillenen bu fikirler, Kurtuluş Savaşı ve Cumhuriyet sürecinde Türk modernleşmesinin ve millî kimlik inşasının temel taşlarını oluşturmuştur.
Sonuç
Ziya Gökalp’ın Yeni Mecmua Yazıları, onun fikir dünyasının oluşum dönemini ve Türk siyasal düşüncesine katkılarını derinlemesine anlamak için birincil bir kaynaktır. Gökalp, bu yazılarda Türkçü-milliyetçi bir perspektifle halkın tarihe ve kültüre bakışını yeniden yorumlamış, toplumsal kurumların yeniden yapılandırılmasına dönük öneriler geliştirmiştir. Onun eğitime, dile, toplumsal ahlâka verdiği önem, Cumhuriyet’in erken dönem reform programlarının öncüsü olmuş; din-devlet ilişkisi konusundaki laik görüşleri ise yeni rejimin çerçevesini hazırlamıştır. Akademik açıdan bakıldığında, Yeni Mecmua Yazıları Gökalp’ın sonraki eserlerindeki düşünceleriyle kıyaslandığında tutarlı bir gelişim sergiler. Bu derlemeden hareketle yapılan analizler, Gökalp’ın çağın sorunlarına bilimsel ve milliyetçi bir perspektiften yanıt aradığını ortaya koymaktadır. Gökalp’ın bu birikimi, günümüzde de Türkiye toplumu için bir inceleme alanı olmaya devam etmektedir. Sonuç olarak, Yeni Mecmua Yazıları Türk siyasal ve kültürel tarihine ışık tutan önemli bir belge olarak değerini korumakta, Gökalp’ın Türkiye Cumhuriyeti ideolojisine sunduğu katkılar akademik çalışmalarda sürekli değerlendirilmesi gereken bir miras sunmaktadır.
Kaynakça (APA Stilinde)
- Gökalp, Z. (2022). Yeni Mecmua Yazıları. İstanbul: Ötüken Neşriyat.
- Gökbilgin, M. T. (1976). Ziya Gökalp’e Göre Halkçılık, Milliyetçilik, Türkçülük. Türk Kültürü ve Harsı Dergisi, 6(3-4).
- Uslu Üstten, A. (2024). Ziya Gökalp ve edebiyat eğitimindeki yeri. Türk Dili, (874), Ekim 2024, 115-122.
- Demirpolat, A. (2021). Türk aydını, modernleşme ve Ziya Gökalp’ın kültür ve medeniyete dair yaklaşımı. Selçuk Türkiyat, 52, 267-281.
Leave a Comment