Bizans’tan Osmanlı’ya Kurumsal Aktarım: Mehmet Fuad Köprülü’nün Perspektifinden Bir İnceleme
Kitabın Adı:Mehmet Fuad Köprülü Külliyat 3 Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri
Yazar :Mehmet Fuad Köprülü
Sayfa:235 Cilt:Ciltsiz Boyut:14 X 21 Son Baskı:07 Ağustos, 2023 İlk Baskı:07 Mayıs, 2014 Barkod:9786051068213 Kapak Tsr.:Editör:Kapak Türü:Karton Yayın Dili:Türkçe Orijinal Dili:
Orijinal Adı:
Bizans’tan Osmanlı’ya Kurumsal Aktarım: Mehmet Fuad Köprülü’nün Perspektifinden Bir İnceleme
Giriş
Mehmet Fuad Köprülü’nün Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri adlı yapıtı, Osmanlı devlet teşkilatında Bizans etkisini inceleyen öncü bir çalışmadır. Köprülü bu araştırmasında, Osmanlı kurumlarını yalnızca Bizans’tan alınan taklitler olarak görmek yerine, her bir kurumu kendi tarihî gelişimi içinde genetik bir yöntemle ele almıştır. Köprülü’nün ana fikri, Osmanlı müesseselerinin Bizans’ın birebir kopyası değil, kendi kökenleri içinde şekillenmiş kurumlar olduğunu göstermektir. Bu kapsamlı inceleme, Osmanlı’nın idari, mali, hukuki ve dinî yapılarında Bizans etkilerinin hangi ölçüde olduğunu tarihî bağlamı içinde tartışacaktır. Özellikle tımar sistemi, vergi düzeni, saray ve bürokrasi yapısı, patriklik modeli ve taşra yönetimi gibi kurumlar detaylı biçimde ele alınarak Köprülü’nün tarih anlayışı ışığında yorumlanacaktır. Sonuçta, Köprülü’nün kullandığı metodoloji ve Türk tarihçiliğine katkıları değerlendirilecektir.
Tarihsel Bağlam
Osmanlı Beyliği, 14. yüzyılda Bizans sınırlarında bir uç beylik olarak ortaya çıkmış, kısa sürede genişleyerek bir imparatorluğa dönüşmüştür. Bu süreçte Osmanlılar, hâkimiyeti altına aldıkları Bizans topraklarındaki idarî yapıyı büyük ölçüde muhafaza etmişlerdir. Örneğin, kilise örgütü Bizans’tan devralınmış ve zamanla imtiyazlar tanınarak sürdürülmüştür. Bu dönemde Osmanlılar İslam esaslı bir devlet kurumsallaşmasına giderken, bulundukları coğrafyanın geleneksel yapısını da hesaba katmışlardır. Genel olarak Osmanlı idaresinde iki temel etki öne çıkmıştır: İslâm’ın getirdiği gelenekler ve eski Türk devlet örnekleri. Abbâsî ilim ve idarî teşkilâtı gibi modellerin yanı sıra, Selçuklu, İlhanlı ve Memlük gibi Müslüman Türk devletlerinin kurumları da Osmanlı bünyesinde önemli rol oynamıştırajindex.com. Köprülü, Osmanlı’yı imparatorluğa dönüştüren bu dinamik ortamda kurumların nasıl şekillendiğini inceleyerek Bizans etkisini bu genel çerçevede değerlendirmiştir.
Tematik Analiz
Tımar Sistemi
Osmanlı tımar sistemi, fethedilen toprakların askerî-sivil görevlilere gelir karşılığı verilmesi esasına dayanan bir düzeni ifade eder. Köprülü, timarın kaynağı tartışmasında Bizans’ın thema sistemi ile doğrudan bağlantı kuran iddiaları reddetmiştirajindex.com. O, bu terimin Grekçe timarion veya Pers kökenli olduğu yönündeki yaklaşımlara itibar etmedi ve kurumun işlevsel yapısını analiz ederek köklerinin İslam ve Türk geleneklerine dayandığını vurgulamıştırajindex.com. Örneğin, Köprülü timar sisteminde yüksek rütbeli sınıflara toprak geliri devri mekanizmasını incelemiş; Bizans theme sistemi ile Osmanlı timar uygulamaları arasında bazı benzer işlevler görse de bunları köken bağlamında aynı tutmamıştırajindex.com. Dolayısıyla Köprülü’ye göre Osmanlı timarı, Bizans feodalizmi veya Skleros gibi askeri aristokrasi tipleriyle değil, daha önceki Selçuklu ve daha eski Türk-İslam geleneğinin bir devamı olarak değerlendirilmelidirajindex.comi. Bu bağlamda, Köprülü çalışmasında timar sistemini de incelemiş ve onun vergi toplama işlevi ile Osmanlı’nın askerî organizasyonundaki rolünü ortaya koymuştur (ör. Köprülü’nün 1931 tarihli çalışmasında “tımar sistemi” başlıca maddelerden biri olarak sayılmıştır). Bu analizlere göre, Osmanlı tımarı esas olarak Müslüman-İslamî vergi ve mülkiyet geleneğinin bir parçasıdır.
Vergi Düzeni
Osmanlı vergilendirme sistemi de benzer şekilde İslâm kökenli bir çerçevede gelişmiştir. Köprülü, Osmanlı vergi düzeninde uygulanan mülkî (benî-miri) ve ikramiyeli vergilerin kökenini araştırırken, bu sistemdeki unsurların Bizans’tan ziyade öncelikle İslâm ekonomisinden ve Türk devlet tecrübelerinden geldiğini vurgulamıştır. İpşirli’nin belirttiği gibi, Osmanlı kazaskerlik gibi kurumların kuruluşunda önceki İslam ve Türk devletlerinde benzer görevleri gören yapılar incelenerek yeni düzen kurulmuştur. Benzer şekilde, Köprülü Osmanlı vergi kurumlarının da Abbasîlerden ve Selçuklulardan aldıkları etkileri öne çıkarmış; örfî (adet) vergilerin alımının İslâm hukukuna uygun bir şekilde yapıldığını belirtmiştir. Örneğin Rumeli ve Anadolu’da tahrir (nüfus ve arazi kaydı) usulleriyle çiftçi üzerinden alınan vergi resm-i çift tarzı düzenlemeler, Köprülü’ye göre Bizans’ın devamı olmayıp klasik Osmanlı uygulamasının bir parçasıdır. Bu çerçevede Köprülü, “vergi sistemi”ni Osmanlı devleti adına fiilî gelir sağlama biçimi olarak ele almış, sistematik biçimde vergi tiplerini Bizans’tan çok İslamî ve Türk modelle benzerlik kurarak incelemiştir.
Saray ve Bürokrasi Yapısı
Saray törenleri ve bürokrasi bakımından da Köprülü etkileri ayrıntılı biçimde araştırmıştır. Saray ayinleri konusunda, dönemindeki popüler tezlerin aksine Köprülü, Osmanlı saray geleneklerinin büyük oranda özgün olduğunu savunur. Orhan Köprülü’nün ifadesiyle, yapılan tetkiklerde “Bizans tesirini tamamen çürütüldüğü” görülmüştür; yalnızca donanma ve askerî protokol bağlamında “alay” ve “efendi” gibi bazı terimlerin Rumca karşılıkları bulunduğu belirtilmiştir. Yani saray uygulamaları genel anlamda Bizans’tan iktibas değil, daha çok önceki Türk-İslam örneklerinden gelişmiştir.
Bürokrasi cephesinde ise Köprülü, Osmanlı devlet idaresinin esasen Selçuklu, İlhanlı ve Memlük geleneğine dayandığını vurgulamıştır. Örneğin şer’î mahkeme işlerinden sorumlu kazaskerlik makamının kuruluşunda, Osmanlı’nın öncesinde İslam dünyasında halifelerin orduyla beraber kadı ataması gibi uygulamalar mevcuttu. Daha sonraki dönemde ise Osmanlı bürokrasisi, Anadolu Selçukluları ve Memlük idare geleneğine vakıf kişilerden oluşmuştur; “sikke darp hakkının hakimiyet haklarından olduğunu Bizans’tan öğrenmeye asla muhtaç değildi” denilerek, Osmanlı parasının basım yetkisinin Bizans’a değil eski İslam geleneğine dayandığı vurgulanmıştır. Ayrıca Kilise ile değil, Müslüman çevre ile çalışan bir rumca yazışma bürokrasisi geliştirilmiş, devlet mührü gibi resmî süreçlerde Rumca dil kullanımı sınırlı tutulmuştur. Kısacası Köprülü Osmanlı bürokrasisinin büyük oranda İslamî-Türkik kadro ve geleneklerden beslendiğini, Bizans bürokrasisinden sadece bazı terimsel esinlenmeler olabileceğini belirtmiştir.
Patriklik Modeli ve Dinî Kurumlar
Osmanlı dinî yönetiminde patriklik modeli, doğrudan Bizans’tan devralınmış bir yapıyı sürdürür. Köprülü’ye göre Osmanlı, Bizans kilise örgütünü önemli ölçüde korumuştur. İstanbul Rum Ortodoks Patrikhanesi hâlâ merkezî otorite olarak varlığını sürdürmüş, altına bölgesel patrikler, metropolitler, piskoposlar bağlanmıştır. Fetihten sonra kurulan İstanbul Ermeni Patrikhanesi de kendi iç hiyerarşisine sahip olmuş, 19. yüzyılda Katolik Ermeniler için ayrı bir patriğin tayin edilmesi gibi yeni düzenlemeler yapılmıştır. PatriKHâne önderliğindeki bu sistem, kilise içindeki nüfusun dinî ve hukuki işlerini yürütmüş; diğer Hıristiyan mezhepleri (Süryânî, Nesturî, Mârunî vb.) bağımsız kilise teşkilatları oluşturmuş; Yahudiler ise bölgelerde hahamlar aracılığıyla örgütlenmiştir. 19. yüzyılda pek çok yetkisi patriklere benzer şekilde bir hahambaşılık kurularak Yahudi cemaatine de merkezi bir başkanlık getirilmiştir. Köprülü’nün analizinde, bu patrikane modelinin kendine özgü önemi vurgulanır; Osmanlı’nın Bizans’tan devraldığı dinî kurumların işleyişini yeni şartlara göre yeniden düzenlediği öne çıkarılır. Dolayısıyla Osmanlı’da patrik düzeneği, Bizans’ın aynen devamı değil, İslam hukuku içinde yeniden yapılandırılmış bir model olarak değerlendirilmiştir.
Taşra Yönetimi
Osmanlı taşra yönetimi incelendiğinde, sancak ve eyalet düzenlemelerinin Bizans tema teşkilatıyla mecazen karşılaştırıldığı görülür. Köprülü bu konuda da tematik benzerliklerin ötesine geçmiştir. Örneğin bazı tarihçiler sancak-bey ile thema-strateğos arasındaki paralelliklere işaret etmişse de Köprülü, Osmanlı sancak sisteminin çok daha geçerli bir kökene, Türk uç teşkilâtı geleneğine dayandığını göstermiştir. Onun genetik yöntemine göre, Anadolu’da Orta Çağ Türk beyliğinde uygulanan uç örgütleri, idari taksimatları Osmanlı’ya aktarılmıştır. Şehir ve köy düzeyindeki kazalar da benzer şekilde, İslam dünyasındaki kadı sisteminin devamıdır. Köprülü bu kurumları, Bizans ile temas öncesi dönemdeki Türk-İslam örnekleriyle kıyaslayarak yorumlamış, Bizans etkisi iddialarını geriletmiştir. Özetle, Osmanlı taşra yapılanmasında görülen özellikler menşe bakımından öncelikle Selçuklu ve benzeri kaynaklara dayanır; Bizans’ın etkisi ise işlevsel benzerlikler açısından sınırlı bir düzeydedir.
Köprülü’nün Metodolojik Yaklaşımı ve Katkıları
Köprülü, çalışmasında kullandığı “genetik metot” ile tanınır. Olayları ayrıntıya boğulmadan, ele aldığı konunun kökenlerinden başlayarak gelişimini tarih içinde takip etme ilkesini benimsemiştir. Bu yaklaşıma göre bir kurumun özgün mahiyeti ancak tarihî bütünlük içinde, diğer uygarlıkların gelişimiyle ilişkilendirerek anlaşılabilir. Köprülü, Anadolu ve Osmanlı kültürünü bütünüyle ele alarak her sosyal kurumun 13–14 asırlık Türk kültür tarihinin bir devamı olarak incelenmesi gerektiğini ileri sürmüştür. Bu nedenle Bizans etkisi meselesini ele alışında, ön yargılardan kaçınarak Osmanlı kurumlarını tek tek kendi tarihî seyirleri içinde değerlendirmiştir. Bir başka deyişle, Köprülü Osmanlı müesseselerini yalnızca Bizans’la karşılaştırıp ölçmek yerine, menşe itibarıyla Selçuklu, İlhanlı, Memlük ve hatta daha eski Türk ananeleriyle de ilişkilendirmiştirajindex.com.
Köprülü’nün çalışması bu metodolojik titizlik ve geniş perspektif sayesinde Batılı sinoloji, tarihçilik iddialarına güçlü bir eleştiri getirmiştir. Dönemin pek çok tanınmış Bizans uzmanı Osmanlı kurumlarının Bizans’tan devralındığını kabul ederken Köprülü aksini kanıtlamıştır. Lisane alanında sağladığı berraklık ve tarafsız analizlerle, genç tarihçi Köprülü o dönem Avrupa çevrelerinde de büyük ilgi uyandırmış; çalışmalarında Osmanlı tarihiyle ilgili “temelsiz menfi kanaatleri” çürüttüğünü göstermiştir. Ayrıca Köprülü, eserlerinde geniş literatür taraması yapmış, kaynak hakimiyeti ve mantıksal açıklıkla Türk tarihçiliğinde yeni bir standardın öncüsü olmuştur. Onun bu tutumu, sonraki kuşak Türk tarihçilerine sağlam bir ilmi temel sağlamıştır. Böylece Köprülü hem özel olarak Osmanlı-Bizans ilişkisini yeniden yorumlamış hem de genellikle Türk tarihinin bilimsel usûllerle yazılmasında çığır açmış bir metodolojik katkı sunmuştur.
Sonuç
Köprülü’nün Bizans Müesseseleri’nin Osmanlı Müesseselerine Tesiri adlı eseri, Osmanlı’nın kuruluş ve klasik dönem kurumlarını biçimlendiren dinamikleri çok yönlü şekilde aydınlatmıştır. İncelediğimiz temalar çerçevesinde ortaya çıkan sonuç şudur: Osmanlı devlet yapısı üzerindeki Bizans etkisi varmış gibi gösterilen hususlar, Köprülü’nün titiz değerlendirmesine göre büyük oranda eski Türk-İslam geleneğinin ürünüdür. Tımar ve vergi düzenleri, saray törenleri, patriklik sistemi ve taşra yönetimi, genellikle İslamî ve Türkî kökenlerden beslenmiştirajindex.com. Köprülü, Batılı iddiaları çürütürken Osmanlı kurumlarının kökünü Osmanlılar’ın kendi anlayışında aramış, sadece zorunlu görülen sınırlı terimsel ödünçler kabul etmiştir. Dolayısıyla Osmanlı İmparatorluğu’nun idari, mali, hukuki ve dinî yapıları, Köprülü’ye göre “kendi an’anesi içinde” gelişmiştir.
Sonuçta Köprülü’nün tarihî perspektifi ve yöntemi, Türk tarihçiliğine önemli katkılar yapmıştır. Genetik metodu benimseyerek kurumların orijinlerini iç disiplinleriyle izleme yaklaşımı, sonraki çalışmalarda da örnek alınmıştır. Bu bağlamda Köprülü, Osmanlı-Bizans karşılaştırmalarında bir dönüm noktası yaratmış; Osmanlı tarihi literatüründe sorunsal ve kanıtlanabilir tarihçilik anlayışını hâkim kılmıştır. Sonuç olarak, Köprülü’nün eseri ve yöntemleri, Türk tarihinin köklerini doğru anlamak için atılan kritik bir adım olarak değerlendirilebilir.
Kaynakça (APA Stilinde)
- Akman, M. (2007). Fuad Köprülü’nün hukuk tarihçiliği. Türk Hukuk Tarihi Araştırmaları, (4), 7–14.
- Akün, Ö. F. (2003). Mehmed Fuad Köprülü. İslâm Ansiklopedisi (C.26, s. 465–468). İstanbul: TDV İslâm Araştırmaları Merkezi.
- Akyıldız, A. (2007). Osmanlılar. İslâm Ansiklopedisi (C.33, s. 579–583). İstanbul: Türkiye Diyanet Vakfı.
- İpşirli, M. (1997). Osmanlı Devleti’nde Kazaskerlik (XVII. yüzyıla kadar). Belleten, 61(232), 597–700. https://doi.org/10.37879/belleten
- Köprülü, M. F. (1981). Bizans Müesseselerinin Osmanlı Müesseselerine Tesiri (O. F. Köprülü, Haz.). İstanbul: Ötüken.
- Öztürk, Y. (2012). Timar-Thema teriminin ortaya çıkışı, Bizans uygulaması ve Osmanlı ile mukayesesi. Osmanlı Araştırmaları Dergisi, 31, 157–183.
Leave a Comment