Mehmet Fuad Köprülü’ye Göre Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu: Tarihsel ve Sosyolojik Bir Yorum


 


Kitabın Adı:
Mehmet Fuad Köprülü Külliyat 8 Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu   

Yazar             :
Mehmet Fuad Köprülü  

Sayfa:
310 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
14 X 21 
Son Baskı:
06 Temmuz, 2022 
İlk Baskı:
23 Kasım, 2015 
Barkod:
9786051711881 
Kapak Tsr.:
Editör:
Yayına Hzr.:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
 
 
 
 
   
 
 
 
Orijinal Dili:

Orijinal Adı:
  



Mehmet Fuad Köprülü’ye Göre Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu: Tarihsel ve Sosyolojik Bir Yorum

Giriş

Osmanlı tarihinin kuruluşu, Batılı ve yerli araştırmacılar arasında uzun süre tartışılmış, çok sayıda tez ve hipotez ortaya atılmıştır. Bu bağlamda, Türkiye’nin önemli tarihçilerinden Mehmet Fuad Köprülü (1890–1966) tarafından kaleme alınan Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu adlı eser, Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkış sürecini tarihsel, sosyolojik ve kültürel açılardan bütüncül bir şekilde analiz eden öncü bir çalışma olarak öne çıkar. Köprülü’nün bu eserinde, Osmanlıların kökenine dair geleneksel “400 çadır” masalını aşarak, XIII–XIV. yüzyıl Anadolu coğrafyasındaki siyasi boşluk, göç hareketleri, sosyal yapılar ve kültürel karışımlar etrafında yeni bir değerlendirme yapılır. Çalışmada, Köprülü’nün önerdiği metodolojik yaklaşımın özellikleri ele alınacak, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşu tarihsel-sosyolojik-kültürel açılardan irdelenecek ve bu eserin Türk tarih yazımı üzerindeki etkisi tartışılacaktır.

Literatür Özeti

Osmanlıların kuruluşuna dair tarih literatüründe, XIX. yüzyıl sonu ve XX. yüzyıl başında ağırlıklı olarak şarkiyatçı ve etnosantrik yaklaşımlar vardı. Örneğin Herbert Gibbons’un 1916 tarihli “The Foundation of the Ottoman Empire” adlı eserinde, Osmanlıların “eşsiz bir millet” olduğu ve batı kaynaklarına dayalı değerlendirmelerle bir kavimler karışımı hipotezi öne sürülmüştür. Köprülü, Gibbons’un bu yaklaşımını yetersiz bulmuş; mevcut kaynakların sadece Batılı dillerdeki çevirilerini kullanmasının Osmanlı kuruluşunun gerçek dokusunu ortaya koymaya yetmediğini vurgulamıştır. Osmanlıların kuruluşuyla ilgili bir diğer baskın görüş de Paul Wittek’in “gazâ ideolojisi” teorisidir. Wittek, Osmanlıların Anadolu’daki diğer beyliklerden farklı olarak Hristiyanlara karşı gazâ yapan bir cihat topluluğu olduğunu savunmuştur. Köprülü ise Wittek’in bu tek boyutlu yorumuna eleştirel yaklaşmış, kuruluş sürecini sadece askerî-dinî ideolojiyle açıklamanın eksik kalacağını belirtmiştir. Diğer yandan, Osmanlı öncesi Anadolu’nun çalkantılı siyasi ortamına dair araştırmalar artarken, yerli ve yabancı pek çok tarihçi Gibbons ve Wittek’ten hareketle farklı tezler öne sürmüş; ancak ne Batılı ne de yerli tarihçiler tamamen bu öncü görüşlerin dışına çıkabilmişlerdir. Bu noktada Köprülü’nün çalışması, Osmanlı kuruluşunu hem Anadolu’nun genel Türk ve İslam tarihi çerçevesinde ele alması hem de sosyal-kültürel faktörlere odaklanmasıyla bir dönüm noktası olmuş ve sonraki araştırmaları derinden etkilemiştir.

Osmanlı Beyliği’nin Kuruluş Sürecinin Tarihsel Boyutu

Köprülü, Osmanlı Beyliği’nin kuruluşunu incelerken özellikle XIII. yüzyıldaki Anadolu siyasetindeki kırılmalara vurgu yapar. Ona göre Anadolu Selçuklu Devleti’nin zayıflamasıyla Danişmentliler, Mengücekliler, Artuklular gibi beylikler ortadan kalkarken veya parçalanırken; Bizans İmparatorluğu ise IV. Haçlı Seferi sonrası İznik’te yerel bir devlete dönüşerek Anadolu’da zayıf düşmüştür. En önemli olaylardan biri ise 1243 Kösedağ Meydan Muharebesi’dir. Selçuklu Sultanı Alaeddin Keykubat’ın Moğollar (İlhanlılar) karşısında yenilgisi, Anadolu’nun Moğol hâkimiyetine girmesine yol açmış, bu da bölgedeki otorite boşluğunu derinleştirmiştir. Bu etkiyle, Anadolu’nun doğusundan batısına kadar yayılan Türkmen ve Moğol unsurlar bir göç dalgası halinde Anadolu’ya yığılmıştır. Köprülü, bu siyasi çalkantıların Osmanlıların kuruluşuna doğrudan arka plan oluşturduğunu savunur. Örneğin Çaykara’ya göre Köprülü, eserinin “XIII. asırda ve XIV. asrın ilk yarısında Anadolu’nun siyasi ve içtimai tarihine bakış” başlıklı bölümünde, Aksaray’ın alınışından başlayarak Moğol istilası, Baybars’ın seferi ve İlhanlı katliamı gibi gelişmeleri detaylı anlatır; bunların Selçuklu devlet yapısını çöktürdüğünü ve Anadolu’yu Anadolu Selçukluları’nın en parlak döneminden (XIII. yüzyıl başı) çok zayıf bir duruma taşıdığını gösterir. Bu bağlamda Osmanlı Beyliği, Bizans sınırlarında ortaya çıkan Türk nüfusu üzerinde kurulduğu için, Köprülü’ye göre Anatolianun “içtimai yapısı”na hâkim bu geniş Türk kitlelerinin varlığı kritik önemdedir.

Sosyolojik ve Kültürel Perspektifler

Köprülü, Osmanlı kuruluşunda yalnızca büyük siyasi olayları değil, Anadolu’daki toplumsal ve kültürel yapıyı da detaylıca incelemiştir. Ona göre XIII. yüzyılda Anadolu’da, göçebe Türk kabilelerinin yanı sıra yerleşik köylü ve kentli nüfus yaşamakta; bunların ekonomik ve toplumsal yapısı Osmanlıların yükselişini anlamada anahtar rol oynayabilmektedir. Köprülü, Türk göçebe hayat tarzı ile Anadolu’nun yerleşik köylü-kent kültürü arasındaki etkileşimi vurgulayarak, bu iki sosyo-ekonomik yapının etkileşiminin Osmanlı kurumlarının şekillenmesinde belirleyici olduğunu belirtir. Ayrıca Moğol istilası ve ardından Anadolu’ya gelen Sünni ilim adamları, tasavvuf çevreleri ile Karaman, Aydın gibi beyliklerdeki Ermeni ve Rum unsurların kaynaşmasını, dönemin kültürel mozaiğinin oluşturulmasında önemli bir faktör olarak görür. Örneğin Köprülü, Moğolların yurdu Maveraünnehir’den Marmara Bölgesi’ne kadar uzanan bir hattaki kültürel ilişkinin; eski Türk kozmik telakkileri ile yeni İslami inanç sistemlerinin kaynaşması sonucu ortaya çıkan çok katmanlı yapıların Osmanlı toplumu için yeni nitelikler kazandırdığını vurgular. Bu ‘kültürel sentez’, Türk, İran ve Arap unsurlarının Anadolu sahasında kaynaşmasıyla oluşan bir sosyo-kültürel ekosistem olup Osmanlı İmparatorluğu’nun kuruluşunu mümkün kılan faktörlerin anlaşılmasında köprü görevi görür. Ayrıca Köprülü, Ahi ocakları ve diğer tasavvufi cemaatlerin şehir ticaretini ve sosyal dayanışmayı örgütleyerek devletleşme sürecine katkıda bulunduğunu öne sürer. Özetle, Köprülü’ye göre Osmanlıların bir beylik olarak yükselişi, hem savaş gemileriyle Bizans’a karşı gazalar yapan Türkmen çeteleri hem de Anadolu’nun içindeki ekonomik ve tarımsal kalkınma ile beslenmiş; medeniyet aktarımı ve yerel dinamiklerin bir araya gelmesiyle anlam kazanmıştır. Bu bakış açısı, Osmanlı kuruluşunu salt askerî fetihlerle değil, Anadolu’nun toplumsal doku ve kültürel yapısıyla birlikte kavramaya çalışır.

Köprülü’nün Metodolojik Yaklaşımı

Köprülü, eserinde özellikle disiplinler arası bir metodoloji benimsemiştir. Bu metodolojide, tarih yazımının sadece siyasi olayları kaydetmekle kalmayıp, toplumsal bilimlerden de istifade etmesi gerektiği savunulur. Çaykara’nın değerlendirmesine göre, Köprülü ‘metodolojik olarak “Umumi Türk Tarihi” çerçevesinde Anadolu Selçuklu ve diğer beyliklerin de değerlendirilmesi gerektiğini’ söyler; yani Osmanlı kuruluşunu anlamak için, zamanın bütün Türk dünyasıyla ilişkisine bakılmasını önerir. Ayrıca Köprülü, Osmanlı dönemi kaynaklarının sınırlılığına işaret ederek Gibbons’la beraberce atıf yapılan kaynakları değil, Şecere, Camiü’t-Tevârih, Tarih-i Ayni, Dürerü’l-kami­ne gibi Farsça ve Arapça eserlerin de Osmanlı kuruluşu çalışmalarında ele alınması gerektiğini belirtir. Bu tavır, dönemin tarihçiliğinde kaynak çeşitliliğine önem verdiğini gösterir. Köprülü, benimsediği bu yöntem eksenini pratiğe dökerek analizini birçok başlık altında toplar; öncelikle dönemin siyasî gelişmelerini (Bizans’ın zayıflığı, Moğol istilası, Latinlerin Anadolu’ya girişmesi, İznik İmparatorluğu’nun tarih sahnesinden çekilişi gibi köklü olayları) inceler, ardından Anadolu’nun içtimai yapısını, köylü-şehirliler ile Türkmen grupların ilişkisini değerlendirir. Bu yaklaşımda, tarihsel olayların yanı sıra sosyolojik faktörler (göçler, nüfus hareketleri, Türkmen beyliklerinin açtığı uç bölgeler gibi) ve kültürel veriler (tasavvuf hareketleri, dinî-ahlaki akımlar) bir arada ele alınır. Köprülü’nün kendi ifadesiyle, Osmanlı kuruluşunu anlamak için “gerçekte olmayan ama ışık tutacak” çok katmanlı verilerden faydalanmak gerektiği fikri, onun analizine yansır. Ayrıca, Köprülü’nün hem bir tarihçi hem de sosyolog kimliğinin olması da metodolojik yaklaşımını zenginleştirir. Çalışmaları, Gustave Le Bon’un psikolojik eserlerini tercüme etmesi ve sosyal bilimleri tanıtıcı metinler yazması gibi deneyimlerin etkisini taşır. Bu yönüyle Köprülü, Osmanlı kuruluşunu sadece klasik tarih anlatısına uydurmamış; sosyolojik ve kültürel analizleri tarihçiliğe entegre eden modern bir paradigma geliştirmiştir.

Türkiye’de Tarih Yazımına Etkileri

Köprülü’nün Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu adlı eseri, Türk tarih yazımında derin izler bırakmıştır. Öncelikle bu eser, Cumhuriyet dönemi tarihçiliğinin “Milli Tarih” paradigması içinde Osmanlı’nın kurucularını kökenleriyle ele alan ilk kapsamlı çalışmalardan biridir. Köprülü’nün çalışması, daha sonra oluşturulan Türk Tarih Tezi ve resmi tarih söyleminde büyük ölçüde ilham kaynağı olmuştur. Örneğin, Köprülü Türk milletinin kökeninde Orta Asya’dan Anadolu’ya kesintisiz bir kültürel ve etnik devamlılık olduğunu savunmuştur. Yalın Alpay’ın deyişiyle “Köprülü’nün muhafazakâr tarih tezinin temeli” işte bu milli kimliğin İslâm öncesi devirdeki sürekliliği iddiasıdır. Bu bakış açısı, Halil İnalcık gibi tarihçiler tarafından da vurgulanmış; köprülüyen bir milliyetçi tarih çizgisinin ana hatlarını oluşturmuştur.

Köprülü’nün bir diğer önemli katkısı, çalışmalarının takipçisi olan kuşaklarda Türk-İslam sentezi adı verilen bir düşünce akımını doğurmuş olmasıdır. Yetim ve Söylemiş’in belirttiği gibi, Köprülü’nün kültür tarihçisi olarak ortaya koyduğu eserlerin etkisi, onun görüşlerini benimseyen öğrenciler ve meslektaşlar tarafından geliştirilerek ideolojik bir hareket haline gelmiştir. Bu “Türk-İslam sentezi” hareketi, Ziya Gökalp’in Turancılığı ile Anadolu’da güç kazanmış bir söylemi birleştirmiş; Köprülü ile Gökalp’in etkisi altında yürütülmüştür. Özetle, Köprülü hem Osmanlı kuruluşuna dair ilk bilimsel sentezi kurması hem de bu sentezde Türk kültürünün merkezi rolünü vurgulamasıyla Türk tarih yazımında yeni bir paradigma başlatmıştır. Türkiye’de modern tarihçiliğin kurucuları arasında sayılan Köprülü’nün bu eseri, resmi tarih literatüründe referans alınan bir kaynak haline gelmiş ve sonraki nesil tarihçilerin sosyolojik-milli tarih perspektifi geliştirmesinde mihenk taşı olmuştur.

Sonuç

Mehmet Fuad Köprülü’nün Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu adlı yapıtı, Osmanlı Beyliği’nin ortaya çıkışını çok boyutlu bir tarihsel çözümleme çerçevesinde ele alması bakımından Türk tarihçiliğinde devrim niteliğinde bir eserdir. Tarihi kaynaklar ve olaylar üzerinde politik, sosyolojik ve kültürel katmanlı bir okuma yapan Köprülü, kuruluş efsanelerini reddederek Anadolu’daki gerçek dinamikleri aydınlatmaya çalışmıştır. Eserde, Moğol istilası, Selçuklu çöküşü ve Bizans zayıflaması gibi siyasi gelişmelerin, Anadolu’daki göç hareketleri ve toplumsal yapı ile iç içe değerlendirilmesi dikkat çeker. Aynı zamanda Köprülü, tarih disiplinine sosyolojik bir yaklaşım kazandırarak Osmanlı tarihinin kuruluş dönemini “Umumi Türk Tarihi” perspektifine yerleştirmiştir. Bu metodolojik yenilik, hem eserinin içeriksel zenginliğinde hem de Türk tarih yazımına etkisinde kendini gösterir. Çalışma, çağdaş tarihçilerce kaynak kalitesinin geliştirilmesi ve analitik tarih yöntemlerinin Osmanlı araştırmalarına uyarlanmasında öncü bir örnek olarak anılmaktadır. Sonuç olarak Köprülü’nün Kuruluş eseri, Osmanlı’nın başlangıç dönemini doğru kavramak isteyen her araştırmacının mutlaka başvurması gereken bir yapıttır; aynı zamanda Türkiye’de tarih disiplini üzerine düşünenler için, metodolojik önemi ve etkisi bakımından temel bir başvuru kaynağıdır.

Kaynakça (APA):

  • Çaykara, A. (2023). Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu, / M. Fuat Köprülü/ Kitap Tanıtımı. Eskişehir Osmangazi Üniversitesi Tarih Dergisi, 6(1), 74–83.
  • İnalcık, H. (2006). Türkiye’de modern tarihçiliğin kurucuları. (Y. K. Taştan, Ed.) Mehmed Fuat Köprülü (1890–1966), 7–25. Ankara: TTK.
  • Köprülü, M. F. (2009). Osmanlı İmparatorluğunun Kuruluşu (5. bas.). Ankara: Akçağ Yayınları.
  • Yetim, F., & Söylemiş, A. (2023). Türkiyat Mecmuasına Göre Mehmet Fuat Köprülü’nün Tarih Anlayışı. ESOGÜ Tarih Dergisi, 6(2), 62–71.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.