Kutsal ve Mitik Dağların Kozmik ve Kültürel Anlamları
- Seri:Tarih
- Ebat:13,5 x 21 cm
- Sayfa Sayısı:384
- ISBN:978-625-8437-55-3
- Basım Yılı:Ekim 2024
- 2. Baskı -Ağustos 2025
- Çevirmen:Lale Özcan
Kutsal ve Mitik Dağların Kozmik ve Kültürel Anlamları
Giriş
Dağlar, insanlık tarihinin hemen her döneminde kutsallığın ve kozmik düzenin merkezi olarak görülmüş; mitoloji ve dinlerde hem korkutucu hem de arınmış bir güç olarak yer almıştır. Bu çalışmada Jean-Paul Roux’un eserleri ile birlikte mitolojik metinler, arkeolojik bulgular ve karşılaştırmalı mitoloji yaklaşımı kullanılarak kutsal dağlar farklı kültürlerde incelenecektir. Özellikle Orta Asya ve Türk mitolojisindeki Ötüken, Tanrı Dağı ve Altaylar örnek alınacak; bunlar Sumer, Tibet, Sina ve Olimpos gibi diğer kültürlere ait kutsal dağ anlatılarıyla karşılaştırılacaktır. Çalışmanın yöntemi karşılaştırmalı yaklaşıma dayanmakta, Roux’un arkeolojik, etnografik ve metinsel verileri bir araya getiren analiz geleneği benimsenmektedir. Bu bağlamda Jean-Paul Roux’un “Orta Asya: Tarih ve Mitoloji”, “Kral: Mitler ve Simgeler” ve “Türklerin ve Moğolların Eski Dini” gibi eserlerinden esinlenilmekle beraber, ilgili mitolojik kaynaklar ve güncel araştırmalarla destek sağlanacaktır.
1. Kozmik Dağ Arketipi
Mitolojilerde dağlar, genellikle dünyanın merkezi kabul edilmiş; evrenin göbeği olarak görülen “kozmik dağ” olarak tanımlanmıştır. Bu bağlamda kutsal dağ en yüksek nokta olması nedeniyle cennetle dünya arasında bir ekseni (axis mundi) oluşturur. Örneğin Hindu geleneğinde 4 kıtanın yayılma noktası sayılan Meru Dağı, kutsal evren merkezidir. Mircea Eliade’ye göre Babil’deki ziggurat tapınakları da metaforik olarak kozmik dağ işlevi görür: “Babil’de Ziggurrat dünyanın kendisidir. Tapınak kozmik dağı simgeler… Kutsal dağ, tam bir tahttır; çünkü sahibi tanrı, evrenin yaratıcısı orada hüküm sürer”. Bu modelde dağın zirvesi hem fiziksel en yüksek nokta hem de yaratılışın başladığı mitik merkezdir. Dolayısıyla “dağ arketipi”, evrenin merkezi ve cennete açılan bir kapı olarak işlev görür; pek çok kültürde bu nedenle tapınaklar ve sunaklar da dağa benzer biçimde yükseltilmiştir.
2. Orta Asya ve Türk Mitolojisinde Dağlar
Orta Asya Türk mitolojisinde dağlar Tanrı’ya yakınlık simgeler: Göktürk ve Uygur kaynaklarında Ötüken ormanlık bir dağ olarak devletin ve yönetimin merkezi kabul edilir; “devletin merkezi” olduğu için Ötüken’in kendisi ve içindeki her şey kutsal sayılmıştır. Ötüken’e ilişkin eski metinlerde, Kağan’ın burada “Gökyüzü ile doğrudan temas” kurduğu ve imparatorluğun devamlılığına dair kehanetler yer alır. Benzer biçimde Altay bölgesinde “Han-Tengri”, “Kayrakan”, “Abu-Kaan” gibi adlarla anılan ulusal dağlar vardır; bu isimlerin tümü “Tanrı dağları” anlamı içerir. Tengricilik geleneğinde her halk yaşadığı bölgenin en yüksek dağına ibadet eder; hatta Altay Dağları’nın zirvesinde “Altay Han” adıyla bir ruh oturduğuna inanılmıştır. Altay Dağları’nın yanı sıra Türk mitolojisinde Han Tengri (Gök Tengri) de kutsal kabul edilir; “Tanrı Dağları” (Tengri Tav) adıyla da anılan bu sıra dağ, efsaneye göre Tanrı adına isimlendirilmiştir. Özetle Orta Asya’da dağlar hem fiziksel coğrafyanın merkezi (örneğin Issık Göl civarındaki kutsal dağlar) hem de soy köklerini barındıran manevi ‘ata toprakları’ olarak algılanmıştır.
3. Diğer Kültürlerde Kutsal Dağlar
Sümer ve Mezopotamya: Sümerlere göre Enlil tanrı, kutsal dağların hükümdarıdır; ilk kaos sularından yükselen “dünya dağı”nın tepesinde taht kurduğu düşünülmüştür. Babil’de ise tapınakların birçoğu ziggurat adı verilen yapılarla yükseltilmiş, bu yapılar kozmik dağa eşdeğer tutulmuştur. Ziggurat’ın zirvesine çıkan tanrı betimleri, ışık ve güç dolu bir dağ imajını yansıtır. Anadolu-Fenike’de de Lübnan Dağları kutsal sayılmış, tanrı ile iletişim yüksek dağlardaki tapınaklarla simgelenmiştir.
Tibet: Tibet inançlarında Kailaşa Dağı olağanüstü kutsaldır. Hem Hinduizm’de Şiva’nın oturduğu dağ sayılır, hem de Bon, Budizm ve Jainizm’e göre özel manevî öneme sahiptir. Örneğin Kailaşa Dağı, Buddhistler için “evrenin göbeği”, Bon inancında gök tanrıçası Sipaimen’in yurdu olarak görülür. Çin, Hindistan ve Nepal’dan gelen binlerce hacı her yıl Dağ etrafında yürüyüş yaparak ritüel niyet edinir.
İbrâhîmî Dinler: Kur’an ve Tevrat’ta Hz. Musa’nın Sina Dağı’nda vahiy aldığı anlatılır; bu nedenle Sina kutsal sayılır. Hıristiyanlıkta Hz. İsa’nın “Dağdaki Vaaz”ı yaptığı Kudüs çevresindeki dağlar kutsal addedilmiştir. Ayrıca Hz. Muhammed’in ilk vahyini aldığı Hira Dağı da Müslümanlarca ziyaret edilen önemli bir yerdir.
Yunan Mitolojisi: Eski Yunan’da Olimpos Dağı, baş tanrılar Zeus, Hermes, Apollo vb.’nin evi olarak kabul edilmiştir. Dünyanın düzeni ve mevsim geçişleri de Olimpos’un tanrıları ile ilişkilendirilmiştir. Ayrıca Çin mitlerinde Kilisa-Himalaya, Sümer’deki gibi bir dünya dağı rolündedir; tüm bu örneklerde dağlar tanrılar ve mitolojik varlıklar için eylem mekanı olur.
4. Semboller, Ritüeller ve Dağa Tırmanış
Kutsal dağlara ilişkin ritüeller arasında adak, kurban ve arınma öne çıkar. Tengricilikte ve Türk halk inançlarında dağ ruhuna dua etmek çok eski bir gelenektir; her topluluk kendi bölgesinin en yüksek dağına yönelir ve orada bir “oba” adı verilen dallardan yığın yapıp etrafında dönerek dilekte bulunur. Bazı kavimlerde hayvan kurbanı dağın yüksek bir göletine atılarak sunulur. Türk boylarının efsanelerinde büyük zaferler ve soy kurucuları sık sık yüksek dağ tepelerinde törenlerle anılır; örneğin Ögel’e göre “kurbanlar, yüksek dağ tepelerinde kesilmiş, saygı duyulan kimselerin mezarları yüksek dağ başlarına yapılmıştır”. Benzer biçimde Moğol ve Türk geleneklerinde Gök-Tanrı’ya adanan kurgan ve kurbanlar da kutsal dağlarda gerçekleşir; göçebe toplumlarda yeni hükümdarların taç giyme törenleri veya antlaşma bağışları da zaman zaman dağ zirvelerinde yapılmıştır.
Dağ tırmanışı; hem fiziksel hem de ruhsal arınma ritüeli olarak görülür. İlkel dinlerde dağın zirvesine ulaşmak vizyon ve güç elde etme bağlamında bir ayin gibidir. Örneğin Anayurt mitolojilerinde şamanlar ve zirze tırmanan keşişler tepeye çıktıklarında ruhî bir dönüşüm yaşadığına inanılır. Hinduizm’de tüm dağ etekleri Tanrı Mekânlarıdır; hacca benzer bir niyetle dağları çepeçevre dolaşmak (kora) ruhsal arınma sayılır. Özetle dağlar, kutsalın sınırında konumlanmış, insanı tanrıya ulaştıran birer “evrensel merdiven” işlevindedir.
5. Jean-Paul Roux’nun Yorumu ve Yöntemi
Jean-Paul Roux, kutsal dağ kavramını geniş bir coğrafyada karşılaştırmalı olarak ele alır. Eserlerinde Olimpos’tan Kailaş’a, Ötüken’den Sina’ya uzanan bir perspektifle mitleri inceler; “İnsanlık tarihi boyunca dağlar göklerle ve metafizikle ilişkide bazen aracı, bazen de bu ilişkinin kendisi olmuştur” der. Roux’un yaklaşımı hem mitolojik hem geleneksel inançları tarihsel bağlamda harmanlamaktır; dağlarla ilgili efsane ve simgelerin, tarihteki siyasal ve ekolojik durumlarla nasıl iç içe geçtiğine dikkat çeker. Örneğin Ötüken için yaptığı çözümlemede bu dağın hem coğrafi bir ormanlık bölge hem de Çin kaynaklarında “Tengri Tag” olarak anılan kutsal dünya dağı kimliğini nasıl kazandığını göstermiştir. Ötüken’in stratejik konumu ve orman varlığı Roux’a göre bu dağın imparatorluklara gücün kaynağını simgeleyen bir “kutsal merkez” olmasını sağlamıştır. Yöntem olarak Roux, arkeoloji, antik metin ve halk bilimi verilerini paralel değerlendirir; dağ simgelerini mitolojik arketipler (örneğin “ölümün başlangıcı” olarak dikeylik arketip) çerçevesinde yorumlar. Yazılarında sık sık kaynağını Elisade, Hint gelenekleri ve Orta Asya kaynaklarından alan yorumlara yer verir, böylece doğu ve batı anlatılarını bütüncül bir inanç tarihi perspektifinde birleştirir.
6. Sonuç
Kutsal dağlar, farklı kültürlerde ortak bir kozmik düğüm noktasını temsil etmiş; dağa çıkmak, dağa adanmak insan ile tanrı arasında kurulan kutsal iletişimin bir simgesi olmuştur. İncelenen örneklerde görüldüğü gibi, Ötüken, Kailaş, Sinai ya da Olimpos fark etmez, tüm bu dağlar hem birer “dünya merkezi”, hem de tanrı ile insanı birleştiren bir eksen olarak işlev görmüştür. Jean-Paul Roux’un çalışmalarına göre kutsal dağ mitleri, hem arkaik şamanik inanç katmanlarını hem tarihî devlet yapılarını yansıtır; toplumların evren anlayışı ve otorite sistemiyle doğrudan ilişkilidir. Gelecekte yapılacak çalışmalar için, kutsal dağ algısının iklim, coğrafya ve etnik kimlikle kesişimlerine odaklanılması önerilebilir. Ayrıca kutsal dağ ritüellerinin günümüzde turizm ve kültürel miras bağlamında nasıl yeniden anlam kazandığı araştırılmaya değerdir.
Kaynaklar (APA):
- Baş, M. (2013). Dinlerde ve Geleneksel Türk İnançlarında Dağ Kültü. Çukurova Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dergisi, 13(1), 165–179.
- Roux, J.-P. (2024). Kutsal ve mitik dağlar. İstanbul: Dergah Yayınları. Roux, J.-P. (1976; 2002 [Türkçe çeviri]).
- Türklerin ve Moğolların eski dini (Çev. A. Kazancıgil). Ankara: TTK. Beyaz, D. (2024).
- Kutsal ve Mitik Dağlar: Arka Kapak Tanıtımı [Dergah Yayınları].
- Kayıp Rıhtım. Erişim: kayiprihtim.com. Encyclopedia.com. “Axis Mundi.” Erişim: encyclopedia.com (30.10.2024). (Diğer kullanılan mitolojik ve coğrafi bilgiler ilgili referanslardan uyarlanmıştır.)
Leave a Comment