Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua Yazıları Üzerine Akademik İnceleme



Küçük Mecmua Yazıları


Yayına Hazırlayan
:
Ali Duymaz
Stok Kodu
:
9786051556994
Boyut
:
12 cm x 19,5 cm
Sayfa Sayısı
:
692
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
4
Basım Tarihi
:
Aralık 2024
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
60 Gr. Holmen
Dili
:
Türkçe


Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua Yazıları Üzerine Akademik İnceleme

Giriş

Ziya Gökalp’in 1922–1923 yıllarında Diyarbakır’da yayımladığı Küçük Mecmua dergisi, Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçiş sürecinde millî mücadele ideolojisinin temellerini atmaya yönelik önemli bir yayın organı olarak ortaya çıkmıştır. Bu dergide Gökalp, dönemin siyasal ve toplumsal karmaşasına yanıt verecek düşünsel hazırlıklar yapmış; halkçılık, milliyetçilik, modernleşme, din-devlet ilişkisi, dil ve eğitim politikaları gibi temel konularda görüşlerini açıklamıştır. Yazıda önce Küçük Mecmua’nın tarihsel bağlamı ile Gökalp’in düşünce dünyasının ana temaları incelenecek, ardından bu yazıların Cumhuriyet ideolojisi üzerindeki etkisi değerlendirilip son olarak güçlü ve zayıf yönlerine dair eleştirel bir değerlendirme yapılacaktır.

Tarihsel Bağlam: Küçük Mecmua ve Dönem

Küçük Mecmua, Ziya Gökalp tarafından 5 Haziran 1922’de Diyarbakır’da yayımlanmaya başlamış ve 33 sayı çıktıktan sonra 5 Mart 1923’te sona ermiştir. Derginin kuruluşu, Gökalp’in iki yıllık Malta sürgününden dönüşünde İstanbul ve Ankara’da yeterli ilgi görmeyip Diyarbakır’a yerleşmesiyle doğmuştur. Ankara’daki yeni TBMM hükümeti zamanında “Matbuat Umum Müdürü” olan yakın arkadaşı Ahmet Ağaoğlu’nun aracılığıyla alınan maddî destek sayesinde çıkarılan dergi, tezli bir mecmua olarak kendini tanıtmış (her sayı ilmî, edebî, siyasî, iktisadî yazılar içermiştir).
Dönemin genel siyasal arka planı, I. Dünya Savaşı yenilgisini takiben imparatorluğun parçalanması, Mondros Ateşkes Antlaşması’nın yarattığı karmaşa ve Milli Mücadele dönemidir. Küçük Mecmua bu geçiş döneminde (1922 sonu – 1923 başı), yeni bir Türk devleti kurma sürecine yönelik ideolojik hazırlıklar yapmış, millî bir kültür ve toplum modeli savunmuştur. Ziya Gökalp’ın bu dönemdeki çalışmaları, Atatürk tarafından bir basın toplantısında “Cumhuriyet Halk Fırkası’nın gayrıresmî ideoloğu” olarak anılacak kadar önemsenmiştir. Derginin coğrafi ve politik konumu (Diyarbakır’da çıkışı, İngiliz işgali altındaki İstanbul’dan uzakta olması) nedeniyle İstanbul gazetelerinde resmi yasaklara ve kısıtlamalara rağmen Ankara’daki millî güçlerce benimsenmesi, onun millî mücadeleye katkısının göstergesidir. Böylece Küçük Mecmua yayınlandığı kısa süre içinde genç Cumhuriyet’in temel ideolojik önermelerine ışık tutacak bir fikir platformu olmuştur.

Ziya Gökalp’in Düşünce Dünyası

Halkçılık ve Toplumsal Dayanışma

Gökalp’in ideolojik çerçevesinde “halkçılık” (popülizm) çok önemli bir yer tutar. O, halkçılığı bir toplumsal ide olarak, toplumun ortak kimlik etrafında kaynaştırılmasını amaçlayan bir düşünce biçimi olarak görmüştür. Gökalp, Fransız sosyolog Durkheim’dan etkilenerek “dayanışma (tesanüt)” kavramını halkçılığa dahil etmiş; böylece Türk milletini imtiyazsız ve sınıfsız bir kitle olarak tahayyül etmeye başlamıştır. Ona göre toplum, ortak kültür ve değerler etrafında birleşen bireylerden oluşan ideal bir birliktir; halkçılık da bu birliğin sağlanması için vurgulanan bir ilkedir. Halkçılık, bu bağlamda yalnızca refah sağlayan bir politik düzenden ziyade, milletin kültürel köklerinde ve ortak duygu birliğinde somutlaşan bir toplumsal dayanışma projesidir.
Gökalp’in halkçılık anlayışı, tek parti döneminde Cumhuriyet Halk Fırkası’nın altı oku arasında resmi ideolojik ilkelerden biri haline gelmiştir. Küçük Mecmua yazılarında da bu vurgu belirgindir: Gökalp, sınıf ayrımlarını reddederek herkesin eşit yurttaş sayıldığı bir toplum tahayyül etmiş ve Millî Mücadele döneminde halkın seferber edilmesi sürecine ideolojik bir meşruiyet kazandırmaya çalışmıştır. Bu noktada belirtmek gerekir ki, halkçılık anlayışı bir yandan toplumsal eşitlik ve dayanışmaya işaret ederken, diğer yandan “sınıf” üzerinden değil kültürel ve etnik temelde bir birliktelik önerir. Özetle, Gökalp için “millet” kavramı temelde kültürel unsurlarla bütünleşmiş bir toplumsal varlık olarak tanımlanmakta, toplumun ileri gelen aydınlarının bu birliği kurması hedeflenmektedir.

Milliyetçilik ve Kültürel Birlik

Gökalp’in milliyetçilik anlayışı, Osmanlı’nın son dönemindeki çokkültürlü yapıdan kopuşu simgeler. Küçük Mecmua yazılarında da açıkça görüldüğü üzere, Gökalp milliyetçiliği salt ırksal ya da biyolojik bir olgu olarak değil; ortak dil, kültür, tarih ve değerler etrafında inşa edilen bir toplum bilinci olarak tanımlar. Onun milliyetçiliğinde, bireyler arası bağların geleneksel unsurlardan koparak ulusal kimlik eksenine kayması vurgulanır. Modernleşme sürecinde ulus fikri, Gökalp’e göre “hayali cemaat” misali toplumu bir arada tutan bir proje olarak işlev görür. Bu bağlamda millet, ortak kültür ve idealler etrafında birleşen bireylerin bağı olarak ele alınır. Milliyetçi proje, bu ortaklığa dayanarak toplumsal dayanışmayı güçlendirir ve modern ulus-devlet inşasına zemin hazırlar. Gökalp milliyetçiliğinde ayrıca millî dayanışmanın sağlanmasında eğitim ve dil birliği kilit rol oynar; bu noktalar aşağıdaki alt bölümlerde ele alınacaktır.
Gökalp’in milliyetçilik anlayışı, Kemalist ulus-devletin ideolojik altyapısına doğrudan katkıda bulunmuştur. Gökalp’in özellikle 1923’te yayınlanan Türkçülüğün Esasları adlı yapıtında ortaya koyduğu ulus tanımı, daha sonraki Cumhuriyet elitleri tarafından benimsenmiş; bu da Türkiye’de milliyetçiliğin (kültürel milliyetçilik olarak da anılan) oluşumunda etkili olmuştur. Atatürk döneminde gerçekleştirilen dil, kültür ve eğitim reformlarının Gökalp’in düşüncelerinden beslenmesi, dönemin birçok tarihçisince vurgulanmıştır. Örneğin Gökalp, milleti “bir kültür ve idealler bütünü etrafında birleşmiş bireyler topluluğu” olarak tarif ederek, hem Türk Ocakları çevresindeki harekete hem de yeni Cumhuriyet’in millî politikalarına yön vermiştir.

Modernleşme ve Kültür–Medeniyet Ayrımı

Gökalp’in düşüncesinde modernleşme, Batı’dan alınıp Türk toplumsal yaşamına uyarlanması gereken bir süreç olarak görülür. Ancak bu süreci kendi ulusal dokusuna zarar vermeden yürütmek esastır. Gökalp, bir makalesinde “hars” ve “medeniyet” ayrımını yaparak milli kültür ile evrensel uygarlık arasındaki farkı vurgular. Ona göre hars (kültür) bir milletin yerel değer ve inançlarını, ahlâkını ve sosyal dokusunu oluştururken; medeniyet bilimsel ve teknolojik ortak birikim olarak evrensel niteliktedir. Bu çerçevede Gökalp, Türk toplumu için Batı medeniyetinin bilim ve teknoloji nimetlerinin benimsenmesi (muâsırlaşmak) gerektiğini belirtir; ancak aynı zamanda Türk kültürünün korunması gerektiğinin altını çizer. Örneğin eğitime yönelik görüşlerinde, muasırlaşmanın Batı’nın bilim ve tekniğini “Türk toplumunun bir parçası haline getirmek” olduğunu yazarak açıklar. Bu yaklaşım, Gökalp’in “Türkleşmek, İslamlaşmak, Muasırlaşmak” adlı eserindeki üçlü prensibin eğitsel analizine de yansımıştır: Muâsırlaşmak batılı bilim ve teknik kazanımlarını almak; Türkleşmek kültürel aslı korumak; İslamlaşmak ise ruh ve ahlâk kodlarını benimsediğini göstermektedir. Gökalp’e göre Türk toplumu güçlenmek ve dünyaya entegre olabilmek için bilimi benimsemeli, ancak bu süreç kültürel yozlaşmaya yol açmamalıdır. Böylece modernleşme, Gökalp için hem bilimsel ilerlemeyi hem de milli kültürün sürekliliğini birlikte hedefleyen bir dönüşüm olarak tasarlanır.

Dil Politikaları ve Eğitim Anlayışı

Gökalp milliyetçilik anlayışında ortak dil birliği temel taşlardan biridir. Küçük Mecmua yazılarında da görüldüğü üzere, Türklüğün korunup geliştirilmesinin yolunun birleştirici Türkçeden geçtiğini savunmuştur. Buna göre eğitim dili tamamen Türkçe olmalı, Osmanlıca’daki Arapça-Farsça karışık ifade tarzı sadeleştirilmelidir. Gökalp, Türk dilinin yabancı unsurlardan arındırılarak basitleştirilmesi gerektiğini açıkça belirtir; ilerleyen dönemde bu fikirler Cumhuriyet’in dil inkılabına ve Türk Dil Kurumu’nun kuruluşuna doğrudan etki etmiştir. Örneğin o dönemde yazdığı makalelerde eski mukaddesatın (dinî terimler vb.) dil üzerindeki ağırlığından şikayet ederek, Türk milletinin ortak bir dil etrafında birleşmesinin şart olduğunu vurgulamıştır.
Eğitim alanında Gökalp, milli bilinç ve karakterin erken yaşta şekillendirilmesi gerektiğini savunur. Eğitimi millî ahlâk ve kültür değerlerini genç kuşaklara aktaran bir araç olarak görür; “bir milletin dilini ve kültürel değerlerini genç nesillere aktaran en önemli araç” eğitimdir der. Küçük Mecmua’da da eğitim-reformuna ilişkin yazıları bulunan Gökalp, modern bir ulus-devlet inşasında milli eğitimin rolünü vurgulamıştır. Onun görüşüne göre, eğitim sisteminin temel hedefi millî kimlik bilincine sahip bireyler yetiştirmektir; dolayısıyla okullar millî ideal ve değerleri pekiştirecek şekilde biçimlenmelidir. Bu anlayış, Cumhuriyet’in temel eğitim reformlarında (tevhid-i tedrisat, karma eğitim vb.) yansımalarını bulmuştur.

Din ve Devlet İlişkisi

Gökalp’in din ve devlet ilişkisine bakışı, laik (seküler) devleti destekler niteliktedir. Kişisel olarak inanan biri olan Gökalp, dinî değerlere yüksek önem verirken, bunları toplum hayatının kamusal alanından (hukuki, idari kurumlar) ayrıştırmayı önerir. Küçük Mecmua’da ve diğer yazılarında dinin ferdî ahlâk üzerindeki yüce rolünü kabul etmesine rağmen; dinî kurumların siyasal karar süreçlerine karışmaması gerektiğini savunmuştur. Örneğin Gökalp, “Diyanet ve Kazâ” başlıklı yazısında hukukî konulara din adamlarının müdahil olmaması gerektiğini belirtmiş; bunu yeni bir ictihad olarak sunarak “dini devletten ve toplumun dünya işlerinden (ahlâkî yönü hariç) ayırmayı” amaçladığını açıkça ifade etmiştir. Bu çerçevede Gökalp, teokrasi ve klerikalizme karşı çıkmış, çağdaş bir ulusun hukukunu dinin kalıntılarından temizlemesi gerektiğini belirtmiştir. Dolayısıyla Gökalp’te din, toplumda vicdanî, ahlâkî birleştirici güç olarak kabul edilirken; devlet yönetimi tamamen laik bir zemine oturtulmalıdır. Cumhuriyet sonrasında devletin resmî dini İslam olmaktan çıkarılmış (1928), 1937 Anayasası ile din-devlet ayırımı resmen güvence altına alınmıştır ki, bu gelişmeler Gökalp’in bu alandaki görüşlerinin pratiğe yansıması olarak değerlendirilebilir. Özetle, Gökalp yeni devlette dinî duygulara dar bir içeriğe izin verirken (ahlak, maneviyat), devlet yönetimi ile din kurallarını kesin çizgilerle ayırmayı savunmuş, böylece Cumhuriyet’in laiklik reformlarına entelektüel zemin hazırlamıştır.

Cumhuriyet İdeolojisine Etkileri

Küçük Mecmua yazıları, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki ideolojik inşaya doğrudan katkıda bulunmuştur. Gökalp’in kültürel milliyetçilik vurgusu, Atatürk’ün ve yeni CHP yönetiminin devlet anlayışına rehberlik etmiş; özellikle dil, kültür ve eğitimde gerçekleştirilen reformlarda Gökalp’in görüşleri açıkça izlenebilir. Örneğin Gökalp’in orta öğretimde Türk medeniyetinin ana hatlarını ele aldığı “Çınaraltı” adlı yazısı, sonradan bir derginin adı olmuş ve Türk kültürü tartışmalarını etkilemiştir. Gökalp, Atatürk döneminin reformlarına ilişkin yazılarında Latin alfabesi, soyadı kanunu, milletvekili seçimi gibi konuları da nazarî olarak incelemiş; bu sayede iddia edilir ki Atatürk’ün birer birer uygulamaya koyduğu toplumsal inkılapların teorik altyapısı Küçük Mecmua’daki makalelerde izlenebiliyordu. Cumhuriyet devrimi sırasında dinin toplum hayatındaki rolünün azaltılması, milli kültür bilincinin geliştirilmesi ve çağdaş eğitimin yaygınlaştırılması gibi adımlar, Gökalp’in yazılarında temellendirilen fikirlerle paralel ilerlemiştir. Sonuç olarak, Gökalp’in yazılarında ortaya koyduğu hars-medeniyet, dil birliği ve laiklik gibi ilkeler, Cumhuriyet’in ideolojik çerçevesinin oluşmasına doğrudan rehberlik etmiş; yazarın düşünceleri dönemin karar alıcıları tarafından Cumhuriyet’in kuruluş felsefesinin parçası olarak görülmüştür. Bu etkinin işareti olarak Atatürk’ün yıllar sonra Gökalp’ı “Parti’nin gayrıresmî ideoloğu” diye anması gösterilebilir.

Eleştirel Değerlendirme

Küçük Mecmua yazılarının güçlü yönlerinden biri, dönemin karmaşasında millî fikirlerin sistematik biçimde ortaya konulmasıdır. Gökalp, esasında Türk düşünce dünyasında Batıcı, İslamcı, Osmanlıcı fikir akımlarını sentezleyen bir konumda olduğundan, bunları yerli koşullara uyarlama çabasıyla toplumsal dönüşümün kavramsal zeminini hazırlamıştır. Halkçılık ve dil birliği gibi ilkeler, özellikle tek parti döneminde toplumu dönüştürme araçları olarak benimsendiğinden, bu fikirler pratikte geniş kesimlerce benimsenebilmiştir. Gökalp’in dil ve eğitim politikaları, Millî Eğitim ve Dil Kurumu gibi kurumsal adımların önünü açmış, Türkçeleşme hareketini güçlendirmiştir. Ayrıca din-devlet ayrımı konusundaki ileri görüşlülüğü, dönemin siyasal ikliminde laikliğin tesisine zemin hazırlamıştır. Bu nedenle Gökalp’ın Küçük Mecmua’daki yazıları, hem dönemin aydınları arasında genel bir kabul görmüş, hem de Cumhuriyet elitine sunulan bir ideolojik proje olarak yüksek takdir almıştır. Örneğin Falih Rıfkı Atay’ın eleştirileri de derginin eksik teknik koşullarına rağmen büyük etki yarattığını belirtir.
Öte yandan, Gökalp’in yaklaşımının bazı sınırları ve eleştirilen yönleri de vardır. Eleştirel kaynaklar, Gökalp’in özellikle din konusunu yeterince derinlemesine ele almadığını ve birçok sorunu birkaç makaleyle geçiştirdiğini vurgular. Örneğin Erol Güngör, Gökalp’in “Türkçülükte din meselesi”ni beklendiği kadar kapsamlı irdelemeyip sadece birkaç sayfada kalmasını, dönemin siyasi atmosferindeki dikkat gerektiren ihtiyatla ilişkilendirmiştir. Bu eleştiri, Gökalp’in hamiyetperver din yorumunun partizan laiklik çizgisiyle uyumlu biçimde sığ kaldığına işaret eder. Ayrıca halkçılık ideali sınıfsız toplum önerse de gerçekte toplumsal eşitsizlik ve farklı etnik kimlik meselelerini örtük bırakmıştır. Küçük Mecmua’da Türk ve Kürtler gibi halklar arasındaki ilişkiye dair makaleleri olsa da, tek tip bir ulus inşa etme vurgusu bölgesel farklılıkları yeterince dikkate almamıştır. Bu durum, ilerleyen yıllarda Türkiye’deki azınlık sorunlarının farklı bir perspektif gerektirebileceği eleştirisini doğurmuştur.
Sonuçta Gökalp’in Küçük Mecmua’daki mirası, erken Cumhuriyet elitleri tarafından devralınmıştır. Buna karşın yirminci yüzyılın ilerleyen dönemlerinde sosyal bilimciler, Gökalp’ın sınıflar ve cinsiyetler arasındaki toplumsal dinamikleri fazla ihmal ettiğini, ideolojik metinlerini bazen dogmatik bulduklarını belirtmiştir. Küçük Mecmua eleştirmenleri, bazı ideallerin pratikte nasıl işleyeceğine dair ayrıntılar sunmamış olmasını, düşünürün akademik perspektifini toplumsal değişme dinamikleriyle yeterince ilişkilendirmemiş olması gibi yönleri eksik görmüştür. Bununla birlikte Gökalp’ın döneminin koşullarında yeni bir devlet fikrini oluşturma çabası genel olarak olumlu değerlendirilmiş ve etkisi inkâr edilmemiştir.

Sonuç

Ziya Gökalp’in Küçük Mecmua Yazıları, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşuna giden yolda ideolojik bir kılavuz işlevi görmüştür. Dönemin sorularına yanıt arayan Gökalp, halkçılık, milliyetçilik, eğitim ve dil reformları, din-devlet ilişkisi gibi alanlarda ortaya koyduğu görüşlerle yeni Türk devleti düşüncesinin ana hatlarını çizmiştir. Bu yazılar, Mustafa Kemal Atatürk ve genç cumhuriyet idarecileri tarafından sahiplenilmiş; harf inkılabı, eğitim reformu, dil temizliği gibi uygulamalarda izleri takip edilmiştir. Diğer yandan Gökalp’ın bu fikirleri, idealist-entelektüel birikimden kaynaklandığından, toplumsal hayatın tüm yönlerini kavramaktan uzak kalmış; gerek halk pratikleri gerek farklı kimlik meseleleri açısından açıkları bulunmuştur. Küçük Mecmua, bu açıdan hem dönemin millî mücadelesine moral ve yön vermiş, hem de sonraki kuşakları düşünce eksiklikleri açısından uyarmıştır. Gökalp’in çalışmalarının tarihsel önemi, erken Cumhuriyet döneminde şekillenen resmi ideolojinin zeminini hazırlamış olmasıdır; eleştirel literatürde de değinildiği üzere, bu miras sonraki dönemlerde yeniden tartışılmıştır. Nihayetinde Küçük Mecmua, Gökalp’in düşünsel mirasının bir belgesi olarak halen Türkiye’nin tarihî ve siyasal belleğinde önemli bir kaynak olarak kabul edilmektedir.

Kaynaklar (APA stilinde):

  • Gökalp, Z. (2018). Küçük Mecmua Yazıları. Ötüken Nesriyat.
  • Yazgan, A. M. (2025). Ziya Gökalp’in milliyetçilik anlayışı: Primordializm mi modernizm mi? Milliyetçilik Araştırmaları Dergisi, 7(1), 1–10. https://doi.org/10.53425/madergisi.1604175
  • Doğan, E. (2019). II. Meşrutiyet döneminden Cumhuriyet’in kuruluş yıllarına halkçılık fikrinin gelişimi. İnsan ve İnsan, 6(20), 131–144.
  • Güzel, İ. H. (2024). Tanzimat’tan Cumhuriyete devletin modernleşme sürecine Ziya Gökalp’in etkisi. Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi (Ziya Gökalp Özel Sayısı), 41–56.
  • Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. (n.d.). Küçük Mecmua. Erişim adresi: https://islamansiklopedisi.org.tr/kucuk-mecmua
  • Diyanet Vakfı İslâm Ansiklopedisi. (n.d.). Gökalp, Ziya. Erişim adresi: https://islamansiklopedisi.org.tr/gokalp-ziya

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.