Türk Halkları Tarihine Giriş Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı
Türk Halkları Tarihine Giriş Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı
Giriş
Peter B. Golden’ın Türk Halkları Tarihine Giriş adlı eseri, Sovyetler Birliği döneminde kaleme alınmaya başlanan ve 1992’de yayımlanan temel bir kaynak olarak kabul edilir. Rutgers Üniversitesi tarih profesörü Golden, çok sayıda dil bilen (Türk, Slav, Macar, Yunanca, Latince, Arapça, Farsça, Gürcüce, Moğolca vb.) bir Türkiyatçıdır. Bu dilsel çok yönlülük, Ortaçağ kaynaklarını orijinal dillerinde doğrudan taramasını sağlamıştır. Golden’ın çalışması, geniş içeriği ve güncel kaynak taramasıyla kısa sürede Türklük çalışmalarının başvuru kitabı haline gelmiştir. O, geleneksel genel Türk tarihi anlatılarına kıyasla, modern Türk topluluklarının etnik-köken süreçlerine odaklanır. Türk Halkları Tarihine Giriş, alt başlığında da belirtildiği gibi, “etnogenez ve devlet oluşumu” sürecini inceleyerek günümüzde coğrafyacı bir alan tutan Türk halklarının doğuşunu araştırmayı amaçlar. Dolayısıyla eser, Türk tarihi literatüründe genel bir sentezden çok, yeni Türk topluluklarının ortaya çıkış tarihine giriş olarak konumlanır.
Kuramsal ve Yöntemsel Arka Plan
Golden, tarih yazımında disiplinlerarası etnografik yaklaşım benimser. Giriş bölümünde belirttiği gibi, bu kitap bir “sorunlar kitabı”dır; yani Orta Çağ Türk-göçebe tarihi hakkında mevcut yazılı kaynakların kıtlığına rağmen dilbilim, arkeoloji ve etnoloji verilerini bir arada değerlendirerek soruları aydınlatmayı hedefler. Kaynakların az ve kısmen dışarıdan (özellikle yerleşik rakiplerin gözüyle) gelmesi nedeniyle, politik ve etnik tarih arasındaki ilişkiyi yorumlamada temkinli yaklaşır. Golden, hâlihazır kaynaklara dayalı çıkarımların sınırlılıklarını vurgular ve ortaçağ göçebe toplumlarının dinamiklerine dair otomatik varsayımlardan kaçınılması gerektiğini belirtir. Milliyetçi tarih yorumlarının etkisini fark eden yazar, kitabın kesin cevaplar sunmayı değil, doğru görülen noktaları göstermeyi ve ilerideki çalışmalara rehberlik etmeyi amaçladığını açıkça vurgular.
Yöntem açısından Golden, etno-tarihsel bir yaklaşım izler. Çok dilli bilgi birikimiyle (yukarıda belirtildiği üzere 8’den fazla dil), özgün metinleri birincil kaynak olarak kullanma önceliğini benimser. Çalışmasında daha önce basılmamış belgeler de dahil olmak üzere çok çeşitli kaynakları günceller. Diğer temel tarih çalışmaları (örneğin Tibor Róna-Tas, Lajos Ligeti gibi) ile karşılaştırıldığında, Golden siyasi tarih ayrıntılarını daha hızlı geçip asıl ağırlığı etnik süreçlere verir. Böylece geniş zaman çizgileri içinde Türk halklarının ana hatlarıyla etnogenezine eğilir. Etno-tarihsel vurgu, devlet ve etnik kimlik oluşum süreçlerinin birlikte ele alınmasını gerektirir; Golden da göçebe toplumların siyasi yapılanmasıyla eşzamanlı etnik örgütlenmeler kurulduğunu gösterir.
Tematik Analiz
Türk Etnogenezisi ve Kimlik Oluşumu. Golden’a göre Orta Asya göçebe tarihinin temel karakteristiği, çoğunlukla farklı kökenlerden gelen kabilelerin bir araya gelip devlet kurdukça yeni etnik kimlikler oluşturmasıdır. Yani bozkırda siyasi bütünleşmenin kendisi bir etnik oluşumu da beraberinde getirir. Bu bakımdan Golden, etnogenezin sadece biyolojik veya tek kökene inen bir olay olmadığını, savaş, ittifak ve devletleşme süreçleriyle şekillendiğini vurgular. Aynı zamanda göçebe-yerleşik etkileşimler, sadece düşmanlıkla değil barışçıl ekonomik ilişkilerle de sürdüğünden, kabileler-arası kaynaşma ve kimlik dönüşümünün dinamik olduğunu belirtir. Göçebe kabilelerin mitolojik yayılış öyküleri yerine pratik sosyo-ekonomik bağlamda irdelenmesi gerektiği fikri Golden’ın çalışmalarında öne çıkar.
Göçebe Toplumsal Yapılar ve Ekonomi. Golden, Avrasya bozkırındaki göçebe toplumların örgütlenişini, eşitlikçi kabilenin ilkel biçimlerinden, güçlü liderliğe sahip hiyerarşik göçebe devletlerine kadar bir spektrum olarak tanımlar. Öncelikle akrabalık bağları ve göçebe ekonomisi temelli özerk kabilenin, ortak ve basit yönetim ilkesiyle tanımlı olduğunu; ilerleyen aşamalarda ise hanedan egemenliği, vergi toplama ve merkezi otorite unsurlarının devlette belirdiğini belirtir. Bu yapısal tahlillerde sınıflandırma yapabilmek için Xazanov, Lindner gibi antropolojik çalışmalara da başvurur. Golden ayrıca, göçebe toplum ile yerleşik dünyanın karşılıklı olarak etkileşim içinde olduğunu vurgular; konar-göçerlerin ekonomik ihtiyaçları zaman zaman yerleşik tarım toplumlarını baskın çıkmaya zorladığı gibi, yeni zamanlarda aksine göçebeleri iklim ve ekonomik değişimler zayıflatmıştır. Bu bağlamda, Batı klasik kaynakları ile Avrupalı tasvirlerindeki abartılı ‘bozkır fatihi’ imajını dengeler.
Dilsel ve Kültürel Çeşitlilik. Golden’ın ilk bölümüne göre, Türk dillerinin yayılışı benzersizdir. Göçebe seçkinlerin dili olarak Türkçe, Orta Asya’dan Orta Doğu’ya dek egemen bir konum edinmiş; nüfusları genellikle yerleşiklerden az olan Türk olmayan topluluklar bile bu dili hızla benimsemiştir. Örneğin Müslümanlık öncesi Hristiyan Ermeniler, Karaim ve Kırımçak gibi Türkçe konuşan azınlıklar, Türk dili ile dinî yönelimler arasındaki ilişkiyi gösterir. Ancak Golden, bu süreçte fizikî dönüşümün dil yayılımıyla tam olarak örtüşmediğini de vurgular. Batıya yayılan Türk halkları daha Avrupalı, doğuya gidenler ise Moğolî tipin karışımını taşımış, ama hiçbir halk klasik “Türk tipi”ne tam uymamıştır. Bu dilsel ve fizyonomi farklılıkları, Osmanlı’yı Yakut’tan ayıran, geniş bir ortak atadan öte az etnik bağ bırakmıştır. Golden’ın bu tespiti, Türk halklarının “geniş bir ortak kökenden başka onları birleştiren çok az şey” olduğu yönündeki klasik soruya işaret eder.
Dil Aileleri ve Avrasya Bağlamı. Golden, Türk dillerini incelerken geniş bir coğrafi-kültürel çerçeve öngörür. Türkçe, son iki bin yılda Hint-Avrupa, Ural, Paleo-Sibir, Kafkas ve Sami dilleriyle yoğun etkileşime girmiştir; Çin-Tibet dilleriyle de kuvvetli temaslar olmuş, Hind-Avrupa’nın etki alanı daha dolaylı kalmıştır. Bu nedenle Türk halklarının komşularıyla ilişkileri Avrasya’nın bütün etnik-dilsel mozaiği içinde ele alınmalıdır. Ünlü “Altay dilleri” tartışmasına da yer veren Golden, Altay grubu olarak Türk, Moğol, Mançu-Tunguz, muhtemelen Korece ve Japoncadaki bazı unsurları sayar. Bu beş bileşenli sınıflandırmayı zorunlu olarak kesin bir iddia olarak sunmaktan kaçınır; bilakis uzmanlar arasında ortak kökenden gelen diller ile yüzyıllar süren dilsel yakınlaşma sonucu benzerleşen gruplar ayrımı bulunduğunu belirtir. Dolayısıyla Golden, dil ailelerini incelerken “ağaç” benzeri katı sınıflandırma yerine, dinamik temas ağlarına vurgu yapar. Ayrıca, Nostratik gibi iddialı makro-dil teorilerini de gündeme getirerek ilişkilerin önemine dikkat çeker. Bu tutum, Türk dillerinin tarih öncesinde belli bir ana yurdu paylaşmış olmasa bile, sürekli göç ve etkileşim içinde şekillenmiş olduğunu ima eder.
Erken Dönem Siyasi Yapılar – Göktürkler ve Uygurlar. Kitabın ilerleyen bölümlerinde Göktürk İmparatorluğu ile başlayarak İç Asya’nın ana Türk devletleri ayrıntılı olarak incelenir. Golden, Göktürk Kağanlığı’nın 6.–7. yüzyıldaki kuruluşunu, kaynağı hakkındaki arkeolojik ve Çin kaynaklı bulgular ışığında tartışır. Göktürk yönetim sistemi, sosyal örgütlenme, ekonomik temeller ve dinî yapısı gibi bileşenleri titizlikle ele alır. Örneğin, Göktürk döneminde merkezi “kut” inancının ve Türk yazı sisteminin doğuşuna değinir (bkz. metin). Göktürk sonrası Uygur Kağanlığı (744–840) bölümünde, Uygurların Çin kaynaklarında nasıl belirtildiği, Maniheist dinin yükselişi, Soğdlar ile kültürel ilişkiler ve ekonomik hayatta önemli rol oynayan ipek yolundaki durumları analiz edilir. Örnek bir analiz: Golden, Uygur Kağanlığı’nda Soğd kültürünün (çeşni-mah) etkisini, el sanatlarından dinî ritüellere dek detaylandırır.
Büyük Medeniyetlerle İlişkiler. Golden, Türk halklarının tarihini Batı ve Doğu medeniyet akımlarının kesişiminde konumlandırır. Eserde Roma-Bizans, İran-Sasani, Arap-İslam gibi batılı genişleme süreçleri ile Çin ve Hint medeniyetlerinin göçebe dünyasını etkileyen akımları karşılıklı olarak ele alınır. Örneğin Göktürkler, Çin’in kuzey sınırlarında sık sık Çince kaynaklarda geçerken; Batı’daki Türk kavimleri (Hazarlar, Avarlar) aynı dönemde Bizans ve İranlılarla ilişki içindedir. Türk Halkları Tarihine Giriş bu medeniyetlerarası etkileşimleri, göçer devletlerin diplomasi, ticaret ve dinî yayılımları bağlamında inceler. Mesela Khazar Kağanlığı bölümünde Golden, Bizans ilişkilerini ve İslam öncesi Musevileşmeyi tarihsel bağlamda ele alır.
İslam Öncesi ve Sonrası Türk Tarihi. İslam’ın yayılışı sonrası dönem, kitabın 7. bölümünde ele alınır. Golden, İslam’ın Orta Asya’ya girişini (Arslanlılar, Gazneliler, Karahanlılar) kronolojik olarak aktarırken, bu yeni dinin Türk siyaseti ve toplumsal yapıları üzerindeki etkilerini irdeler. Örneğin Karahanlılar’ın İslamlaşması ve bu kültürel dönüşümün yaratığı yeni birer kimlik inşası üzerinde durur. Orta Çağ’ın sonlarına gelindiğinde Selçuklu ve Harezmşah gibi Türk-İslam devletlerinin yükselişini de benzer etnik-siyasi çerçevede analiz eder. Bu süreçte, medeniyetlerle ilişkiler de yeniden şekillenir: Türkler artık Arap-İslam dünyasıyla daha derin bağlantılar kurar. Golden hem İslam öncesi dini yapıları (Tengricilik, Maniheizm, Budizm vb.) hem de İslam sonrası inanç-milliyet ilişkisini titizlikle değerlendirir.
Eleştirel Değerlendirme
Golden’ın eseri, kapsamı ve metodolojisi açısından büyük övgü almıştır. Türk halklarının tarihini bir araya getiren bu tek ciltlik sentez, yayınlandığı dönemde “Türklük çalışmalarının temel başvuru kitabı” olarak nitelenmiştir. Kitabın zengin bibliyografyası, güncelleştirilmiş kaynak kullanımı ve çokdilli yaklaşımı güçlü yönlerindendir. Golden, politik tarihleri hızlı özetleyerek, etnik ve toplumsal süreçlere odaklandığı için okuyucuya yeni bakış açıları sunar. Ayrıca eserin eleştirel tutumu takdir edilir: Yazar, kaynakların kısıtlı olduğu bu alanda kesin yargılardan kaçınır ve yanlış milliyetçi varsayımların önüne geçmeye çalışır. Kitabın çevirisini de dikatle gözden geçiren Golden, Türkçe basımın özgünlüğünü de sağlamıştır.
Bununla birlikte bazı sınırlılıklar da göze çarpar. Golden, siyasi tarih anlatımında özlü davrandığından, okuyucu bazı konularda daha fazla detay arayabilir. Özellikle Osmanlı sonrası dönem dışı bırakıldığı ve birkaç yüz yıl önce kesildiği düşünüldüğünde, eserin odak noktası erken ve yüksek ortaçağdaki oluşumlarla sınırlıdır. Ayrıca kitap 1992 verileri temel alındığı için son çeyrek yüzyılda Arkeogenetik ve yeni arkeolojik bulgular ışığında ortaya çıkan görüşleri içermez. Eleştirel kaynaklara göre, Golden Hazarların çöküşünü açıklarken Musevi dinini değil, göçebe devlet yapısının zayıflığını ön plana çıkarmasıyla dikkat çekerturkbilimi.com. Bu yorum, milliyetçi efsanelerden uzak durma çabasını yansıtır ancak bazı tarihçiler bu yaklaşıma alternatif açıklamalar (ekonomik ve coğrafi etkenler gibi) getirmiştir. Golden’ın kendisi de vurguladığı üzere, mevcut bilgilerle kesin sonuçlar çıkarmak mümkün olmadığından, eser “nihai cevaplar” değil, doğru görülen noktaların altını çizmeyi amaçlar. Sonuçta Türk Halkları Tarihine Giriş, o dönemdeki genel kanıya göre eksiksiz bir sentez olsa da, sonraki araştırma gelişmeleriyle sürekli güncellenmesi gereken bir temel çalışmadır.
Sonuç
Peter B. Golden’ın Türk Halkları Tarihine Giriş kitabı, Türk halklarının kökeninden İslam sonrası döneme kadar çok geniş bir coğrafya ve zaman diliminde kapsamlı bir panoramadır. Çokdilli ve disiplinlerarası yöntemiyle, Türk etnogenezini kültürlerarası etkileşimler çerçevesinde ele alması çalışmayı özgün kılar. Eser, yayınlandığı dönemde Türk tarihi araştırmalarında boşluğu doldurmuş ve hâlen temel başvuru kaynağı niteliğini korumaktadır. Kitap, diğer akademik çalışmalara yol gösteren analitik bir çerçeve sunarken, kaynak sınırlılıkları ve tarih biliminin dinamik doğası gereği bazı noktaları geleceğe devreder. Günümüz araştırmaları Golden’ın ortaya koyduğu çerçeveyi yeni bulgular ışığında genişletmekte ve derinleştirmektedir. Yine de Türk halkları tarihine bütüncül bir bakış kazandıran bu eser, Türkiye ve Avrasya tarihçiliği açısından bir dönüm noktasıdır.
Kaynaklar: Golden’ın metni ve ilgili inceleme yazıları ışığında hazırlanmıştır.
Leave a Comment