Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları Üzerine İnceleme


Türkiye'de Siyasi Buhranın Kaynakları


Stok Kodu
:
9789754375275
Boyut
:
12x19,5
Sayfa Sayısı
:
232
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
5
Basım Tarihi
:
Nisan 2021
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
55 gr. Enso Creamy
Dili
:
Türkçe


Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları Üzerine İnceleme

1. Kitabın Temel Tezleri ve Analiz Yöntemi

Osman Turan’ın Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları adlı eseri, Cumhuriyet sonrası Türkiye’deki toplumsal ve siyasal krizin kökenlerini kültürel-manevi yozlaşmaya, eğitimin zaaflarına ve yabancı etkilerin içeriye hızla nüfuz etmesine bağlayan bir analiz sunar. Kitabın girişinde Turan, “Türkiye’de tahsil müesseseleri, maarif teşkilâtı ve üniversiteler ilim, kültür, ahlâk ve mefkûresi sağlam, seçkin ve aydın bir nesil yetiştirmedikçe milletimizin... mânevî ve siyasî buhranlara düşmesi mukadderdir” diyerek temel tezini açıkça ortaya koyar. Ona göre Türk toplumu, “ilericilik zan ve iddiaları” altında bilimsel, millî ve insani esaslara aykırı bir biçimde “tersine zorlandıkça”, kaçınılmaz olarak bir manevi buhran ve siyasal nizamda bozulma ortaya çıkmıştır. Yabancı kültür etkilerinin toplumu sarsabileceğini kabul eden Turan, bu etkilerin normal ekonomik-kültürel ilişkiler içinde tedrici olması hâlinde toplum üzerinde aşı etkisi yapıp yeni bir sentez yaratacağını belirtir; ancak Türkiye’de bu süreç sözde ilerleme adı altında zorlanarak yaşanmıştır.

Turan’ın analiz yöntemi tarihçi bakışına dayanır. Eserinde Osmanlı’dan Cumhuriyet’e kadar uzanan çeşitli dönemlerden örnekler verir, tarihi olay ve kişiler üzerinden siyasal buhranı yorumlar. Örneğin bir bölümde Sultan II. Abdülhamid’e karşı geliştirilen tavrı, genç ve tecrübesiz yöneticilerin hatalarıyla birleştirerek değerlendirir. Başka bir bölümde “ilerici-gerici safsatalar”la mücadele adı altında bilimsel aklın geri plana itildiğini vurgular. Turan, bu şekilde tarihsel tipolojiler (aydın, ulema, devrimci, muhafazakâr vb.) kullanarak toplumsal güçleri tanımlar ve bunların bugünkü siyasal dengelere etkisini tartışır. Eserde ayrıca “Kültür İhtilali” gibi dönemin güncel olgularına dair göndermeler de yapılır; Turan, Çin’deki Kültür Devrimi’ni örnek göstererek Türkiye’deki entelektüel sapkınlığın gücünü dile getirir. Sonuç olarak, tarihsel-sosyolojik bir perspektifle Türkiye’ye özgü “manevî sıkıntı” ve siyasal buhranı inceleyen eser, ideolojik bir uyarı metni niteliği taşır.

2. Osman Turan’ın Siyasi Fikirleri ve Milliyetçi-Muhafazakâr Geleneğin İçindeki Yeri

Osman Turan, Cumhuriyet dönemi Türk tarihçiliğinin önde gelen isimlerinden olduğu kadar, milliyetçi-muhafazakâr düşünce geleneğinin de önemli bir entelektüelidir. Selçuk Üniversitesi’nden Ekin Kadir Selçuk’a göre Turan, “İslam’la Türklük arasında organik birlikteliğe tarihsel bir temel verme çabasında ilk ve en iddialı metinleri yazmış” milliyetçi muhafazakâr bir tarihçidir. Başka bir değerlendirmede, Turan’ın yazdığı Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi adlı eser, “Türklükle İslam arasındaki ontolojik bağı kuran, tarih disiplini içinde bir boyut katan ilk metinlerden biridir” şeklinde nitelendirilmiştir. Bu ve diğer yapıtlarında Turan, Türk-İslam sentezini merkeze koyar ve genç milliyetçi muhafazakârlar için “Nizam-ı Âlem” gibi kavramlar üretmiştir.

Aynı zamanda Turan, sadece bir tarihçi değil “dava adamı”dır; eserleriyle Cumhuriyet tarihini milliyetçi bir perspektiften yorumlayarak topluma bir bilinç aşılamayı amaçlamıştır. Kendisini erken yaşta Türkçü-Turancı gruplar içinde konumlamış, sol düşüncelere karşı mücadele etmiş, 1950’lerde Fuat Köprülü gibi Demokrat Parti saflarında siyaset yapmıştır. 27 Mayıs 1960 darbesi sonrası siyasi faaliyetlerinden uzaklaşsa da, yayımladığı tarih eserleri genç milliyetçilere rehber olmuştur; Akyol’un aktardığına göre, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi ve diğer yapıtlar Türkiye’de yeni bir milliyetçi neslin yetişmesinde “çok büyük bir görev ifa” etmiştir. Bu nedenle Osman Turan, milliyetçi-muhafazakâr düşünce dünyasında İslam ve Türklük bağını vurgulayan; tarihçi kimliğinin yanı sıra politik kimliğiyle de ön plana çıkmış bir figür olarak kabul edilir.

3. 1960 Sonrası Türkiye’de Siyasal Buhranın Tarihsel Arka Planı

1960 darbesi sonrası Türkiye, yoğun bir siyasal kargaşa ve kutuplaşma dönemine girmiştir. Demokrat Parti iktidarının çöküşü ile başlayan süreçte, 1961 Anayasası ile çok partili rejim yeniden kuruldu; ancak ilerleyen yıllarda AP ile CHP arasında keskin bir sağ-sol ayrışması yaşandı. 1970’lerde kurulan koalisyon hükümetleri kısa ömürlü, ideolojik olarak uyumsuz ve şiddeti kontrol etmekte başarısız oldu. Özellikle 1975 yılında Süleyman Demirel liderliğinde kurulan “I. Milliyetçi Cephe” hükümeti, 1960 sonrası sağ-sol kutuplaşmasının yerleştiğinin kanıtı sayılmıştır. Bu dönemde 1977 seçimlerinin ardından CHP’nin birinci parti çıkmasına rağmen sağ partilerce kurulan “II. Milliyetçi Cephe” hükümeti demokraside ilk kez gensoru ile düşürüldü. Genel olarak 1960–1980 arası dönemde Türk siyasetinde ideolojik çatışma, şiddet olayları ve sık sık hükümet krizleri ortaya çıkmış, bu durum 1980 muhtırasının gerekçelerinden biri olmuştur.

Ekonomik sorunlar da siyasal krizi derinleştirmiştir. Kırmızı bülten uygulamaları, enflasyon ve işsizlik gibi sorunlar toplumda hoşnutsuzluk yaratırken, “komünist tehlike” korkusunun yaygınlaştığı soğuk savaş atmosferi entelektüel mücadeleleri kamçıladı. Milliyetçi muhafazakâr kesimler, AP iktidarını yetersizlikle, CHP’yi de aşırılıkla suçladı. Bu karmaşık dönemde, halkın bir kısmı yaşanan istikrarsızlığı “siyasal buhran” olarak tanımlamış; toplumsal güven sarsılmıştır. Turan’ın eseri, işte bu 1960–80 arası dönemin yarattığı “manevî sıkıntıları ve siyasal buhranları”, tarihsel örneklerle açıklamaya çalışır.

4. Eserin Dönemsel Bağlamı ve Aktüel Göndermeler

Turan’ın kitabı, yazıldığı dönemin siyasi atmosferiyle yakından ilişkilidir. Yazar, özellikle “ilericilik” ideolojisi, “devrimcilik” safsatası gibi o dönemde moda söylemleri eleştirir. Kitabın tanıtımında da belirtildiği gibi, Türk toplumu “ilericilik zan ve iddiaları ile... öyle tersine zorlanmıştır ki” bu durumun bir buhranın doğuşunu kaçınılmaz kıldığını savunur. Bu tespitin ışığında eserde “ilerici” fikirler ve propagandalar sistematik şekilde hedef alınır. Turan, reformları ‘inkılâp’, devrimciliği ‘devrimbazlık’ olarak adlandırır ve bir bölümde şöyle yazar: “Çünkü artık inkılâp ‘Devrim’ olmuş; ‘Devrim-baz’ safsataları ilim ve akla tahakküm etmiştir”. Burada açıkça Atatürk devrimleri ve Cumhuriyet reformları bir “devrimci” yaklaşımla eleştirilmektedir.

Eserde dönemin güncel olaylarından göndermeler de bulunur. Örneğin Turan, “Kültür İhtilali” kavramını Çin’deki Mao dönemi bağlamında ele alır ve “bu hastalıklı aydınların” Türkiye’de de bu yönteme benzer bir kültürel kargaşaya yol açtığından yakınır. Böylece uluslararası sol hareketlere de göndermeler yapmış olur. Ayrıca eğitimle ilgili bölümlerinde 1940–50’lerin önemli konularından Köy Enstitüleri, üniversite reformları ve ilahiyat fakültesi tartışmalarını değerlendirir. Yeni çok partili dönemin demokrasi deneyimi de “Demokrasi Cinnet” gibi başlıklarla eleştirilir. Sonuç olarak, Turan’ın dili ve seçtiği örnekler, 1960’ların sonundaki milliyetçi-muhafazakâr yaklaşımı yansıtır; eserdeki pek çok sav, dönemin siyasal tartışmalarında sıkça dile getirilen tezlerle örtüşür.

5. Eleştirel Değerlendirme: Tarihsel Doğruluk, Tutarlılık ve Günümüzle Bağ

Turan’ın Siyasi Buhran’ın Kaynakları eseri, muhafazakâr bir bilinç ile kaleme alınmıştır; bu nedenle bazı analizleri ideolojik bakış açısına göre şekillenir. Kitapta dış tehditler, komünizm propagandaları ve modernleşme hareketleri neredeyse tamamıyla olumsuzlanır. Bu yaklaşım, dönemin bazı sol veya laik reformlarıyla ilgili eleştirileri artırsa da, muhtemelen sosyal ve ekonomik faktörleri yeterince hesaba katmaz. Örneğin Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki reformların toplumun eğitim seviyesini ve laikleşmesini hedeflediği göz önünde bulundurulunca, Turan’ın sadece “manevî kayıplar” vurgusu tarihsel tabloda eksik kalabilir. Ayrıca eserin bazı çıkarımları genellemeci bulunabilir: Her yabancı etkiyi sıkıntı kaynağı saymak ve “ilericilik” diye nitelemek, dönemin değişim dinamiklerini tek boyutlu değerlendirmeye neden olabilir. Bir eleştirmen, eser için “bilimsel bir tarih kitabından ziyade komünizm ve sol görüşe karşıtlık çerçevesinde yazılmış” ifadesini kullanmıştır (kullanıcı yorumu). Bu görüşe göre Turan, tek parti devrindeki sorunları tartışsa da Demokrat Parti dönemindeki bazı yönelimleri görmezden gelir; bu da eserin seçmeci bir yaklaşım taşıdığını düşündürebilir.

Öte yandan Turan’ın analizlerinde iç tutarlılık göze çarpar. Milliyetçi-muhafazakâr çerçevesi ile uyumlu olarak, İslamî değerleri yüceltir, dışçı söylemleri kınar ve toplumsal bütünlüğü vurgular. Kendi tarihinde ve siyasi kimliğinde de benimsediği bu çizgi, eserin her bölümünde düzenli olarak karşımıza çıkar. Aynı zamanda Turan, Demokrat Parti içindeki muhalif yönlerini de korumuş bir siyasetçiydi; örneğin 1957’de muhalefete yönelik bazı yasal düzenlemeleri anayasaya aykırı bularak eleştirmişti. Bu durum onun tarihe yaklaşımında da “bağımsız entelektüel” kimliğini destekler.

Günümüzde bu eserin bazı analizleri hâlâ yankı bulsa da, pek çok iddia çağın yeni verileri ışığında sorgulanabilir. Bugün yapılan değerlendirmeler, toplumsal krizleri sadece “yabancı etkiler” veya “aydınların zaafı” ile açıklamaktan ziyade çok boyutlu inceler. Turan’ın vurguladığı millî kültür ve din temellerine dönüş çağrısı, güncel siyaset tartışmalarında halen etkili olsa da, bilimsel literatürde bu bakışın yanlı veya eksik sayıldığı da görülmektedir. Sonuç olarak Türkiye’de Siyasi Buhran’ın Kaynakları, yazıldığı dönemin ideolojik ihtiyaçlarını karşılayan tutarlı bir tez sunar; ancak tarihsel olguları yorumlarken ideolojik seçmeciliğe kaçtığı için, “olayların gerçek gidişatı” açısından tamamen tarafsız olduğu söylenemez. Buna rağmen eser, Osman Turan’ın perspektifini anlamak ve sonraki milliyetçi kuşakların düşünce dünyasında izini görmek açısından değerli bir kaynak olmaya devam etmektedir.

Sonuç

Osman Turan’ın Türkiye’de Siyasî Buhran’ın Kaynakları adlı eseri, Türkiye’deki siyasal krizin analizini tarihî-manevî bir çerçevede yapmayı hedefleyen bir çalışmadır. Turan’a göre millî birlik, ahlak ve kültür zayıfladıkça yönetim erkinde de bozulmalar kaçınılmazdır. Kitap, bu temel teze bağlı kalarak eğitim, din, toplum ve dış etkilere dair çeşitli tahliller getirir. Yazarın milliyetçi-muhafazakâr düşünceleri, eserdeki yorumları ve üslubu belirgin biçimde şekillendirir. Eser dönemin atmosfere güçlü göndermeler yaparken, tıpkı eğitim sistemine gereken önemin verilmemesi sonucu yaşanan 1960 darbesi gibi olayları “kaynak” olarak gösterir. Eleştirel açıdan bakıldığında, Turan’ın bazı tespitlerinin ideolojik önyargılardan etkilendiği; ancak milliyetçi nesiller üzerindeki etkisinin büyük olduğu görülür. Özetle bu kitap, Türkiye siyasetinde 1960 sonrası “buhran” söyleminin tarihsel ve düşünsel köklerini anlamak için önemli bir mahiyet arz eder.

Kaynakça (APA):

  • Osman Turan (1969). Türkiye’de Siyasî Buhran’ın Kaynakları. Turan Neşriyat Yurdu.
  • Gökçen, S. (2020). İki Darbe Arası Türk Demokrasisi (1961–1980). Atatürk Yolu Dergisi, 67, 241–264.
  • Kitapyurdu.com. (2017). Türkiye’de Siyasî Buhran’ın Kaynakları. Erişim adresi: https://www.kitapyurdu.com/kitap/turkiyede-siyasi-buhranin-kaynaklari/73971.html
  • Selçuk, E. K. (2019). Milliyetçi muhafazakâr tarihçilik ve Osman Turan. Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 24, 479–500. 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.