Ziya Gökalp’in Genç Kalemler ve Türk Yurdu Yazıları Üzerine Akademik İnceleme
Genç Kalemler ve Türk Yurdu Yazıları
Ziya Gökalp’in Genç Kalemler ve Türk Yurdu Yazıları Üzerine Akademik İnceleme
Giriş
Ziya Gökalp’ın Genç Kalemler (1911–1912) ve Türk Yurdu (1913–1918) dergilerinde yayımladığı makaleler, Osmanlı İmparatorluğu’nun son dönemindeki entelektüel dönüşümü anlamak açısından kritik bir kaynak teşkil eder. 20. yüzyıl başında çok uluslu Osmanlı toplumunda millî kimlik arayışları yoğunlaşmış; bu dönemde milliyetçilik akımları güç kazanmıştı. Özellikle 1908 İkinci Meşrutiyet’ten sonra kurulan İttihat ve Terakki Cemiyeti, ulus-devlet modeline doğru ideolojik bir yönelim benimsemiş; Gökalp de bu hareketin “Türkçülük” kanadının teorisyeni olarak öne çıkmıştır. Gerçekten Genç Kalemler dergisi, Gökalp’ın da içinde bulunduğu Yeni Hayat akımının yayın organı olarak Selanik merkezli çıkarılmış, Gökalp’ın “Turan”, “Altun Yurt” gibi şiirleri ve “Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler” gibi makaleleriyle fikir hayatında önemli yer tutmuştur. Balkan Savaşları sırasında 1912 Kasım’ında Selanik’in Osmanlı’dan kopmasıyla Genç Kalemler’in yayını sona ermiş; yazar kadrosu İstanbul’a göç ederek Türk Ocağı ve Türk Yurdu dergisi çevresinde toplanmıştır. Gökalp da bu dönemde (1913–1914) ileride “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak” adıyla kitaplaşacak ünlü yazılarını Türk Yurdu’nda yayımlamıştır. Bu çerçevede çalışmada Gökalp’ın bu dergilerde işlediği Türkçülük anlayışı, kültür-medeniyet ayrımı, millet-ümmet kavramları ve modernleşme anlayışı gibi temalar, dönemin siyasal-toplumsal bağlamına değinilerek ele alınacaktır. Ayrıca düşüncelerinin aynı dönemin önde gelen milliyetçileri olan Yusuf Akçura, Mehmet Emin Yurdakul ve Namık Kemal’in görüşleriyle benzerlik ve farklılıklarıyla tartışılacaktır.
Düşünsel Çerçeve
Türkçülük anlayışı: Gökalp’a göre “Türk olmak” yalnızca ırksal bir aidiyet değildir; asıl olan Türk kültürünü (hars) benimsemek ve Türk düşüncesi için çalışmaktır. Kan bağı tek başına milliyetçilik bağı olamaz; aksine “dili Türkçe konuşan, millî terbiyeyi almış ve Türk düşüncesi için gayret eden herkes Türktür” diyerek kültür-vurgu bir milliyetçilik ortaya koymuştur. Bu görüşe göre Türkçülük, “Türk milleti ileriye taşımak ve yükseltmek” demektir; millet ise “dili, dini, ahlâkı ve sanat anlayışı bir olan, aynı terbiye altında yetişmiş” insan topluluğudur. Yani Gökalp’ta millî birlik din veya ırk yerine ortak kültürel değerler üzerinde şekillenir.
Kültür ve medeniyet ayrımı: Gökalp’ın en ünlü kavramsal vurgusu, kültür ile medeniyetin farklı doğasıdır. Ona göre millî kültür (hars), bir milletin dilinden dinine, ahlâkından estetiğine kadar ruhsal ve manevi değerlerinin tümünü kapsar. Türk kültürünü oluşturan unsurlar arasında dil en merkezi işlevi görür; Gökalp Türkçenin sadeleşmesinin millî kimliğin korunmasında hayati olduğunu belirtmiştir. Benzer şekilde dinî ve diğer değerler de o toplumun benzersiz kimliğini tanımlar. Buna karşılık medeniyet, bilim, teknoloji, hukuk ve ekonomi gibi alanlardaki evrensel ilerleme demektir. Medeniyet unsurları, milletler arası etkileşimle yayılır ve her millete aktarılabilir özellik taşır. Gökalp bu ayrımdan hareketle, Türkiye’nin gelişiminin yolu olarak batılı medeniyetin kabulünü savunur; ancak bu sürede milli kültürün korunması gerektiğini vurgular. Kendi döneminde Osmanlı medeniyetinin yetersizliğini görüp Batı bilim ve tekniğinin öğrenilmesi gerektiğini söylerken, Türk milletinin kültürünü (dil, din ve geleneklerini) terk etmenin millî bir felâket olacağını reddetmiştir. Nitekim Türk milleti İslamiyet öncesinde bir Şark medeniyetinin parçası iken İslamiyet’le birlikte farklı bir medeniyet dairesine geçmiş; şimdi de laik Batı medeniyetine entegre olmaya çalışmaktadır. Gökalp’a göre kültür ile medeniyet karşıt değil tamamlayıcıdır; bir millet Batı medeniyetinin bilimsel kazanımlarını alırken kendi millî kültürünü koruyarak bu medeniyete katkıda bulunabilir.
Millet ve ümmet kavramları: Gökalp, milliyetçiliği tanımlarken “millet” ile “ümmet” arasındaki farkı da ortaya koymuştur. Ona göre millet, coğrafi ya da etnik bir topluluk değil, ortak dil, din ve eğitimle birbirine bağlı bir kültürel birliktir. Osmanlı’da yaygın kullanılan anlamıyla “Osmanlı milleti” kavramını eleştirir; imparatorluk tebaasını tek bir millet olarak görmek yerine her grubun ayrı bir milliyetçilik bilinci oluştuğunu savunur. Örneğin Anadolu’daki farklı kavimler Osmanlı egemenliğinde “Osmanlı milleti” diye anılmışsa da Gökalp bu tanımlamayı yanlış bulur. Ümmet ise evrensel bir Müslümanlar topluluğu fikri olduğundan millet kavramının dışındadır. Namık Kemal gibi önceki dönemin aydınlarının İslâmî bir Osmanlıcılık savunmasına karşın Gökalp, millî aidiyeti dinî aidiyetten ayırarak, İslam’ı bir kültürel unsur olarak ele almıştır. Namık Kemal’in Osmanlıcılığında İslam, millet fikrinin merkezini tutarken, Gökalp’ın eserlerinde millî kimliğin kaynağı olarak esas alan millî kültürdür; İslam bu kültürün önemli bir parçası olmakla birlikte tek belirleyici unsur değildir. Bu çerçevede Gökalp milliyetçiliğini, ırk veya din değil “eğitim (terbiye) ve kültür meselesi” olarak tanımlamıştır.
Modernleşme anlayışı: Gökalp’ın çağdaşlaşma (modernleşme) vizyonu da kültür-medeniyet ayrımı temelinde şekillenir. Ona göre Osmanlıcılığın çöküşünden sonra Türkiye’nin kurtuluşu batılılaşmaktan geçer; bu bağlamda “laik Batı medeniyeti dairesine girmek” kaçınılmazdır. Buna karşın, Batı’yı taklit ederken millî kültürü yitirmemek gerektiğini savunur. Bu üç unsuru bir arada ele aldığı “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak” üçlüsü, Gökalp’ın modernleşmeyi nasıl kavradığını özetler. Burada “mûsırlaşmak” (batılılaşmak) bilimsellik ve tekniğin benimsenmesi, “İslâmlaşmak” ise toplumsal dayanışmayı güçlendirecek manevi bağın sürdürülmesi, “Türkleşmek” ise millî kültürün temellerinin sağlamlaştırılmasıdır. Böylece Gökalp, yenilikçi bir modernleşme modeli önermiştir: Türkiye, Avrupalı bir medeniyetin parçası olurken dil, din, ahlâk ve tarih birliği gibi millî değerlerini koruyarak ilerleyecektir.
Yazıların Tematik Çözümlemesi
Gökalp’ın Genç Kalemler ve Türk Yurdu yazılarında işlediği ana temalar, yukarıda özetlenen düşünsel çerçevenin uygulamaya dökülmüş halini yansıtır. Genç Kalemler’de yayımlanan şiir ve makalelerinde Gökalp, Türk milliyetçiliğinin ideolojisini oluşturma görevi üstlenmiştir. Örneğin bu dergide çıkan “Turan” ve “Altun Yurt” şiirlerinde Türklerin tarihî misyonuna vurgu yapmış, dinî ve kahramanlık unsurlarını da millî temalara eklemiştir. Aynı dönemde kaleme aldığı “Yeni Hayat ve Yeni Kıymetler” başlıklı makalelerde ise Osmanlı toplumuna yeni değerler sunma çağrısı vardır. Burada eski Osmanlıcılığın ve tutucu kültürün yerine, bireyin hürriyetçi ve üretken olması esas alınmıştır. Gökalp, toplumsal hayatta bilim, eğitim ve sanatın millileşmesi gerektiğini savunmuş; halkın yükselmesi için millî eğitim ve dil çalışmaları zorunlu görülmüştür. Yine Genç Kalemler üzerinden Türkçülüğün propagandasını yapmış, “Türk’ün töresi”ni, tarih şuurunu ve İslam dışındaki minareleri (ibadethaneleri) eleştirmiştir. Bu yazılarda Gökalp millî bir uyanış projesi sunarak, genç nesillere Türk milliyetçiliği şuurunu aşılamayı hedeflemiştir. Kısaca Genç Kalemler döneminde Gökalp, Türkçülüğü “Türk milleti ileriye taşımak ve yükseltmektir” şeklinde tanımlamış, milliyetin ortak dil, din ve kültür birliğiyle sağlanacağı görüşünü savunmuştur.
İstanbul’a taşındıktan sonra Türk Yurdu dergisinde yayımladığı yazılar ise Gökalp’ın fikirlerini sistemleştirdiği eserler olarak değerlidir. 1913–1914’te arka arkaya neşrettiği “Türkleşmek, İslâmlaşmak, Muâsırlaşmak” yazıları, üç kavram üzerinden Türkiye’nin gelişme yolunu çizmiştir. Bu makalelerde Gökalp, modernleşmenin ancak millî kültür korunarak başarılabileceğini, bunun için öncelikle Batı biliminin ve çağdaş yaşam biçimlerinin benimsenmesi gerektiğini belirtir. Bir başka ifadeyle, “müspet bilimler”i kabul ederek çağdaşlıkta öne çıkmayı, İslâmlaşarak toplumda birlik ve moral esasları sağlamayı ve Türkleşerek millî karakteri güçlendirmeyi beraberce önermiştir. Ayrıca bu yazılarda millî vicdan, millî dayanışma ve ahlâkî kalkınma gibi kavramlar sıkça geçer. Gökalp’ın Türk Yurdu yazıları aynı zamanda kültür politikalarıyla ilgilidir: Meşrutiyet gazetelerinde siyasî görüşler tartışılırken Türk Yurdu’nda kültür ve edebiyata ağırlık verilmiş, millî edebiyat ilkeleri çerçevesinde dilin sadeleşmesi ve Türk folklorunun değerlendirilmesi önerilmiştir. Küçük Mecmua ve Yeni Mecmua gibi sonraki yayınlarda da devam eden bu tema, Gökalp’ın millî kültür inşası çalışmalarının devamlılığı gösterir.
Bu süreçte Gökalp’ın “millet” tanımı ve Türkiye’nin sosyal yapısı hakkındaki yorumları da formüle edilmiştir. Örneğin Gökalp, Cumhuriyet’in temel taşı olacak millet fikrini “dil, din, sanat, kültür birliği taşıyan fertler topluluğu” olarak tanımlamış (Yeni Mecmua makaleleri). Dinî kimliğin İslami bir ulusal birlik sağlayan değil, millî kültür içinde bir unsur olduğunu belirtmiş; dolayısıyla Osmanlı’daki “ümmet” veya “saltanat” kavramlarından ziyade, bağımsız bir Türk milleti olma hedefini savunmuştur. Bu görüş, Genç Kalemler ve Türk Yurdu yazılarının geneline yayılan tutarlı bir temadır. Özetle, Gökalp’ın söz konusu metinlerinde milliyetçilik, kültürel-terbiye temelli bir mesele olarak ele alınmış; millî bir cemaat inşa etmek için dil, din ve tarih bilincinin önemine vurgu yapılmıştır.
Karşılaştırmalı Tartışma
Gökalp’ın ortaya koyduğu görüşler, çağdaşı milliyetçi fikirlerle kıyaslandığında hem paralellikler hem de farklılıklar içerir. Yusuf Akçura (1876-1935), Gökalp’la aynı dönemin önde gelen başka bir milliyetçisi olarak ilk kez 1904’te Üç Tarz-ı Siyaset’i yayımlamıştır. Akçura burada Osmanlıcılık, Pan-İslamcılık ve Türkçülüğü tartışmış; sonuçta ırka dayanan bir Türk milliyetçiliği fikrinin “yenilikçi” bir oluşum olduğunu söylemiştir. Yani Akçura ırk ve tarih birlikteliği vurgusu yaparken, Gökalp milliyeti etnik değil kültürel bir terbiye meselesi olarak görmüştür. Örneğin Akçura, Alman milliyetçilik araştırmalarının etkisiyle Türk milliyetçiliğine önden koşan bir zümre olduğunu belirtmiş (bu fikri Üç Tarz-ı Siyaset’te tartışmıştır). Buna karşılık Gökalp, “Türk olmak için ilk önce kültürün yerine kullandığı Türk harsını bilmek ve Türk düşüncesi için çalışmak gerekir” diyerek kişiye kültürel bir sorumluluk yüklemiştir. Akçura daha coşkulu bir siyasal ırkçılığa meyilliyken, Gökalp teorik olarak milliyetçiliği sosyolojik bir zemine oturtmuştur. Sonuçta her ikisi de imparatorluktan laik ulus-devlete geçişi desteklemiş, ancak Akçura millî birliği etnik köken vurgusuyla kurmayı uygun bulurken Gökalp kültürel değerler üzerinden bir milliyetçilik önermiştir.
Mehmet Emin Yurdakul (1869-1944) ise Gökalp’a nazaran çok daha romantik ve halkçı bir üslup kullanmıştır. Yurdakul bir ‘millî şair’ olarak anılır; şiirlerinin ortak amacı, halkın karamsarlığını ve cehaletini kırıp tarihî kimliğinden güç almasını sağlamaktır. Onun “Ben bir Türk’üm, doğruyum, çalışkanım” gibi dizeleriyle bilinen didaktik ve coşkulu milliyetçiliği, Gökalp’ın akademik ve sosyolojik üslubundan farklıdır. Araştırmalar, Yurdakul’un şiirlerinde “milliyetçi ve toplumsal düşünce ve duyguları” vurguladığını, öğreticilik amacının ön planda olduğunu göstermiştir. O, milliyetçi görüşlerini halkın günlük diline indirgemiş, şiirleriyle doğrudan kitleleri etkilemeyi amaçlamıştır. Buna karşılık Gökalp’ın yazıları daha çok düşünsel temeller üzerine kuruludur; dinî motifi de millî kültür bağlamında analiz eder. Yurdakul’un din ve ırk konusundaki tutumu daha yüzeyseldir – “Ben Türk’üm, dinim cinsim uludur” derken millî kimliğini vurgular (burada dinî aidiyetini de millî kimliğin bir unsuru olarak koyar). Özetle, Yurdakul topluma moral ve birlik duygusu vermeye odaklanmış bir milliyetçi şair olarak öne çıkarken, Gökalp daha sistematik bir ideologdur.
Namık Kemal (1840-1888) ise Gökalp’dan bir önceki kuşağa mensup, Osmanlıcılıkla liberal vatanseverliği harmanlayan bir düşünürdür. Kemal’in vatan, hürriyet ve millet kavramları Tanzimat dönemine büyük katkı sağlamıştır. O, Osmanlı ulusunun anayasaya dayalı bir meclisle yönetilmesi gerektiğini savunurken Şeriat’ın da temel ilke sayılması gerektiğini ileri sürmüştür. Namık Kemal’e göre Müslüman topluluklar kimlik sorulduğunda ilk önce “Müslüman” olduklarını vurgular. Buradan hareketle, onun Osmanlı milliyetçiliği temelini İslam’a dayandırmıştır. Dolayısıyla Namık Kemal’in ulusçuluğunda dinî unsur kaçınılmazdır. Buna karşı, Gökalp millî kimliği dinî birlikten ayrıştırarak ele almıştır. Gökalp, Namık Kemal’in aksine ırk, dil, etnisite unsurlarına tamamen bağlı olmayan, kültürel temelli bir ulus tanımı benimsemiştir. İslam’a elbette değer verir; fakat onu dinin siyasetten ayrılması, bireysel iman özgürlüğü gibi çağdaş kavramlarla birlikte değerlendirerek millî kimliğe uyarlamıştır. Bu yönüyle Gökalp, Namık Kemal’in İslâm merkezli Osmanlıcılığından daha seküler bir milli kimlik vizyonu ortaya koymuştur.
Sonuç
Genel olarak Ziya Gökalp’ın Genç Kalemler ve Türk Yurdu yazıları, Osmanlı’nın son döneminde Türk milliyetçiliğinin entelektüel inşasına ışık tutar. Gökalp, Türkçülüğü savunurken kültürel temel ve demokratik çağdaşlık vurgusunu bir arada götürmüş; millî değerlerin korunması ile Batı medeniyetine uyum arasında sentez kurmuştur. Bu yazılarında geliştirdiği kültür-medeniyet ayrımı, Türkiye Cumhuriyeti’nde dil ve kültür politikalarının temel referanslarından biri olmuştur. Karşılaştırmalı olarak ele alındığında Gökalp’ın, Akçura’dan daha teorik ve kültürel odaklı; Yurdakul’dan daha sistematik ve düşünsel olduğu; Namık Kemal’den ise din-vurgu yerine kültür-vurgu bir milliyetçilik savunduğu görülür. Sonuç olarak, Gökalp’ın Genç Kalemler–Türk Yurdu eserleri dönemin sosyopolitik koşulları içinde millî kimlik ve modernleşme tartışmalarının en kapsamlı tezlerini içerir. Onun kültür ve medeniyet anlayışının Türkiye’nin modernleşmesinde bugün hâlâ önemini koruduğu vurgulanmaktadır. Bu bağlamda Gökalp’ın metinleri, Türk milliyetçiliğinin ilk dönem kurucu belgeleri olarak yorumlanabilir ve sonraki dönem kültür politikaları ile Cumhuriyet ideolojisi açısından kaynak değeri taşır.
Kaynakça (APA stili)
- Çapcıoğlu, İ. (2024). Ziya Gökalp’e göre kültür ve medeniyet ilişkisi. Afyon Kocatepe Üniversitesi Sosyal Bilimler Dergisi, 26(Özel Sayısı), 85-96.
- Nakiş, D. (2024). Ziya Gökalp’in Türkçülük anlayışı ve üçlü sentez fikri. 21. Yüzyılda Eğitim ve Toplum, 13(39), 642-657.
- Çalen, M. K. (2019). Yusuf Akçura ve Ziya Gökalp’e göre Türk milliyetçiliğinin doğuşu. Milliyetçilik Araştırmaları Dergisi, 1(1), 1-16.
- Karabulut, M. (2011). Mehmet Emin Yurdakul’un “Türkçe Şiirler”ine bir bakış. Adıyaman Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 7, 165-175.
- Köprü Dergisi. (1995). Milliyetçilik ve ümmet kimliği. (Sonbahar 1995). (Namık Kemal’in milliyetçilik anlayışı üzerine bir inceleme).
Leave a Comment