Siyaset ve İktisat Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı
Siyaset ve İktisat
Siyaset ve İktisat Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı
Giriş
Yusuf Akçura’nın Siyaset ve İktisat adlı eseri, Türk milli düşünce tarihinde önemli bir yere sahiptir. İlk baskısı 1924 yılında yapılan bu kitap, Akçura’nın İstanbul’daki Türk Ocakları’nda verdiği konferanslar ve makalelerinin derlendiği bir eser olarak yayımlanmıştır. Kitapta ele alınan yazılar, I. Dünya Savaşı sonrasının İstanbul işgali ve Anadolu’daki kurtuluş mücadelesi dönemine denk düşmektedir. Akçura bu dönemde müttefik kuvvetlerin İstanbul’u işgal etmesi ve Lozan görüşmelerinin sürdüğü bir atmosferde Türklerin geleceğine ilişkin düşüncelerini kaleme almıştır. Eser, yazarın yaşadığı dönemin ruhunu yansıtmakta; bu bağlamda Akçura’nın 20. yüzyıl başındaki siyasal kırılma noktalarına odaklanılmıştır.
Yazarın kişisel ve siyasal konumu da bu esere derinlik katmaktadır. 1876 Kazan doğumlu bir Tatar aydını olan Yusuf Akçura, Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde yetişmiş, İttihat ve Terakki ile ilişkileri sebebiyle Fizan’a sürgüne gönderilmiş bir simadır. II. Meşrutiyet’in ardından İstanbul’a dönen Akçura, Milli Mücadele’de subay olarak yer almış, Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş sürecinde fikirleriyle etkin olmuştur. Darülfünun ve Mülkiye’de öğretim üyeliği yapmış, Türk Yurdu dergisinin genel yayın yönetmenliğini üstlenmiş, Türk Ocakları ve Türk Tarih Kurumu gibi kuruluşların oluşumunda rol oynamıştır. Siyasal yaşamda da aktif olan Akçura, İstanbul ve Kars milletvekilliği yapmıştır. Tüm yaşamı boyunca Türkçülüğün önde gelen savunucularından biri olan Akçura, çağdaş düşünce tarihçilerine göre Türk milliyetçiliği düşüncesinde büyük bir mevkiye sahiptir.
Tarihî açıdan ele alındığında, Siyaset ve İktisat eserinin yazıldığı yıllar Osmanlı Devleti’nin çöküş safhasında ve Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşunun ilk dönemleridir. İstanbul’un işgal altında olduğu bu dönemde Akçura’nın eseri, bir yandan işgalin yarattığı öfkeyi yansıtırken, diğer yandan halkın içinde bulunduğu maddî-manevî buhrandan çıkış yolları arayan özgün fikirler sunar. Akçura özellikle savaşlar ve siyasal çalkantıların malî ve beşerî kaynakları tükettiği bir ortamda, Türklerin ancak “millî bir devlet çatısı altında ve millî bir iktisat politikası izleyerek” buhranı aşacağına inanmıştır. Bu anlamda eser, dönemin siyasi ve toplumsal olaylarına tarihsel bir bakışla yanıt arayan bir aydının düşünce atlası niteliğindedir. Eserin bu temel yaklaşımı, kitabın önemini vurgulayan uzmanlarca da dile getirilmiştir.
Kuramsal Arka Plan
Milliyetçilik ile ekonomi arasındaki ilişki, “iktisadi milliyetçilik” veya “milli iktisat” kavramlarıyla özetlenebilir. Genel olarak ekonomik milliyetçilik, bir ulusun iktisadi çıkarlarını ve bağımsızlığını korumayı hedefleyen politikaları ifade eder. 20. yüzyıl başında milliyetçi düşünce ve ekonomi iç içe geçmiştir. Örneğin Ferit Salim Şanlı’ya göre 20. yüzyılın ekonomi politiğini şekillendirecek tartışmaların zemininde, milliyetçi aydınların iktisadi felsefesi “milli iktisat” ve “milli burjuvazi” gibi kavramlarla şekillenmiştir. Bu süreçte Osmanlı Türkleri, liberal küresel ekonomik düzenin etkisiyle hem yabancı sermayeye hem de imparatorluk içindeki gayrimüslim burjuvaziye karşı güçsüz kaldıkları için, modern milliyetçi hareketleri besleyecek bir burjuvazi yaratmaktan mahrum kalmıştır. Bu boşluğu gören fikir adamları, millî iktisat fikrini ve millî yerli sermaye sınıfını teşvik etmeyi savunmuştur.
Osmanlı İmparatorluğu’nun son döneminde ekonomik alanda milli politika tartışmaları yoğunlaşmıştır. II. Meşrutiyet ve sonrasındaki yıllarda, ülkenin dış borçları, kapitülasyonlar ve yabancı sermayeye bağımlılık üzerine sorgulamalar başlamıştır. Örneğin, 20. yüzyılın başlarında Osmanlı’da Türkçülük akımıyla birlikte milli iktisat düşüncesinin hararetle tartışıldığı, bu fikirlerin toplum tabanında yankı bulduğu bir dönem yaşanmıştır. Ziya Gökalp gibi düşünürler, millî iktisat politikasını bir korumacılık ve devletçilik bileşimi olarak tasarlamış, gayrimüslim sermaye yerine Müslüman-Türk bir burjuvazinin kurulmasını amaçlamıştır. Bu çerçevede, Osmanlı modernleşmesinde görülen serbest iktisat politikaları eleştirilmiş, milli burjuvazi yaratma gereği vurgulanmıştır. Diğer yandan, Osmanlı bürokrat ve aydınları arasında liberal iktisadı savunanlar da vardı; Akçura gibi milliyetçiler ise, liberalizmin Osmanlı şartlarına uygunsuz olduğunu ileri sürmüşlerdir.
Bu kuramsal tartışmalar ışığında, Akçura’nın Siyaset ve İktisat’ta ele aldığı konular değerlendirildiğinde, eserin temellerinin millî iktisat perspektifiyle uyumlu olduğu görülür. Yukarıdaki literatür de gösteriyor ki, milliyetçi aydınlar milli iktisat ve milli burjuva kavramlarını Türk toplumunun en önemli hedefleri hâline getirmiştir. Osmanlı’da bir ulus-devlet kurma çabaları, ekonomik bağımsızlık arayışıyla birlikte ele alınmış; millî iktisat politikaları, dolaylı olarak dönemin devlet teşkilatının yeniden biçimlendirilmesine de zemin hazırlamıştır.
Kitabın Tematik Analizi
Siyaset ve İktisat’ın içeriği, dönemin siyaset ve iktisat meselelerinin Türk milliyetçiliği perspektifiyle ele alındığı bir bütün oluşturur. Kitapta İstanbul’un Mütareke Dönemi, “İlk Ankara İktisadı (Algılamaları)”, “Serbest Dersler”, “İntihabat (Seçimler) Arifesinde” ve “Sene-i Devriye (Yıldönümü)” başlıklı altı bölüm yer alır. Bu bölümler, dönemin siyasal ve toplumsal olayları arasında Türklerin “kurtuluş yolu” arayışını yansıtır ve Akçura’nın farklı zamanlardaki konuşmalarının bir araya getirilmesinden oluşmuştur. Eserin özellikle öne çıkan bir yanı, siyaset ile iktisat arasındaki ilişkinin Osmanlı Devleti’ndeki gelişmeler temelinde açıklanmasıdır. Yani Akçura, Türkiye’nin içinde bulunduğu siyasi buhranın kökenini ekonomik alanla ilişkilendirerek değerlendirmektedir.
Eserin ideolojik bağlamı, Akçura’nın ayrıntılı milliyetçilik anlayışı ile şekillenir. Akçura, milliyetçiliği iki temel biçimde ele alır: demokratik Türkçülük ve emperyalist Türkçülük. Demokratik Türkçülük, her milletin millî haklarını eşit şekilde tanıyan, gayet insancıl ve savunmacı bir milliyetçilik şeklidir. Bu anlayışa göre Türkler için talep ettiği hakları diğer milletlere de aynı şekilde verir ve Osmanlı İmparatorluğu içindeki diğer ulusların meşru isteklerini kabul eder. Örneğin Arap ve Arnavutların milli hak taleplerine olumlu yaklaşıldığını belirtmiştir. Buna karşılık emperyalist Türkçülük saldırgan bir milliyetçiliktir; başka ulusların hukukuna tecavüz ederek kendi ulusunu yücelten, Batı Avrupa tipindeki yayılmacı milliyetçiliktir. Akçura’ya göre demokratik milliyetçilik savunmaya, emperyalist milliyetçilik taarruza dayanır ve şiddetle mahkumdur Böylece Akçura, Türk milliyetçiliğinin hem etik (hak) hem de politik-ekonomik boyutlarını ayırarak tanımlar.
Akçura’nın iktisadi milliyetçilik anlayışı da bu çerçevededir. O, eserinde ekonomik meselelere tarihî bir perspektifle yaklaşır ve “tüm fikirleri iktisadi temellere dayanır” prensibini benimser. Bugünkü ifadesiyle ideoloji ile iktisadi altyapı arasında sıkı bir bağ kurar. Onun temel arayışı, ülkenin ekonomik bağımsızlığıdır. Siyaset ve İktisat’ta Akçura, Osmanlı’nın son yüzyılındaki ekonomik çöküşü detaylıca analiz eder. 18. yüzyıldan beri Avrupa sermayesinin Osmanlı topraklarına girip sanayileşmesi, Osmanlı ekonomisine olumsuz yansımıştır. Akçura, özellikle devletin dış borçlanmasını ve kapitülasyonlarını ağır bir biçimde eleştirir. Ona göre II. Mahmut döneminde başlayan borçlanma uzun vadede iktisadi bağımsızlığın sonunu getirmiş, gelir kaynakları yabancıların kontrolüne geçmiştir. Nitekim Siyaset ve İktisat’ta burçak bir dönemdeki mimari ihtişam ile taşradaki yoksulluk artışını karşılaştırarak, Osmanlı yönetiminin borçlanma ve kapitülasyonlar üzerinden “mideye dayanan” bir yönetim biçimi benimsediğini savunur. Sonuçta 20. yüzyıl başlarına gelindiğinde Osmanlı ekonomisi neredeyse tamamen Avrupa sermayesinin ve imparatorluğun içindeki Hristiyan azınlıkların nüfuzu altına girmiştir. Bu tahliller, Akçura’nın günün şartlarında Osmanlı’nın çöktüğü zemini ekonomik bağımlılık üzerinden kavramaya çalıştığını gösterir.
Akçura’nın devlet, üretim ve sermaye politikaları konusundaki görüşleri de bu milliyetçi ekonomik çerçevededir. Kendisi modern devletin temelini millî burjuvazi sınıfının oluşturduğunu savunur; “Çağdaş ve müreffeh devletler, burjuvazinin, işadamlarının, bankerlerin omuzları üstünde ortaya çıkmıştır” diye yazar. Dolayısıyla Türkiye’de millî uyanışın da Türk burjuvazisiyle başladığını öngörür. Bu yaklaşım, Akçura’nın iktisadi milliyetçilik anlayışının merkezindedir: Türk sermaye sınıfı gelişirse, devlet de sağlam temeller üzerine oturacaktır. Bu sebeple o, devletin Türk işadamlarını, tüccarları ve sanayicileri desteklemesi gerektiğini ima eder. Eserde kapsamlı biçimde yer almamakla birlikte, Akçura’nın metinlerinde sanayi ve tarımdaki milli yatırımların teşviki vurgulanır; örneğin büyük sanayi hamlesini körüklemek için millî bir banka kurulması gerektiğinden söz eder.
Akçura aynı zamanda siyaset ve toplum üzerindeki eleştirilerini de esere yansıtmıştır. Örneğin yeni seçilen mebusları “makine mamulü mebuslar” olarak nitelendirir; onların açık bir fikir veya programa göre seçilmediklerini, kişisel veya karmaşık ilişkiler ağının bir sonucu olarak ortaya çıktıklarını ifade eder. Bunları adeta dişliler çarkına sıkıştırılmış bireyler olarak tarif eder. Ayrıca mandacılık yanlılarına karşı sert çıkar; bu görüşü savunanların kişisel menfaatleri uğruna ülkenin bağımsızlığından taviz verdiklerini vurgular. Devlet memurlarının başına gelenlere de dikkat çeken Akçura, bağımsızlığa aykırı hareket edenleri eleştirir. Tüm bu eleştirilerde bir yandan toplumsal ve siyasal yozlaşmaya işaret ederken, diğer yandan iktisadi kurtuluşun önemine dikkat çeker.
Özetle, Siyaset ve İktisat’ın tematik analizinde; Akçura’nın yazılarının dönemin ideolojik altyapısı (milliyetçilik, millî ekonomi), iktisadi milliyetçilik anlayışı (ekonomik bağımsızlık, millî burjuva sınıfının önemi), devlet ile sermaye ilişkisi (devlet eliyle milli yatırım ve eğitim), üretim politikaları (yerli sanayi, tarım teşvikleri) ve toplum eleştirilerinin (siyasî elit ve seçmen yapısı) iç içe geçtiği görülür. Kitapta, millî devlet fikrinden yola çıkılarak iktisadî tedbirler ve toplumsal dinamikler arasındaki bağ detaylı şekilde işlenmiştir.
Eleştirel Değerlendirme
Siyaset ve İktisat, yayımlandığı dönemin koşulları içinde anlamlı ve önemli bir çalışma olmakla birlikte, modern iktisat ve siyaset düşüncesi açısından güçlü ve zayıf yönler içerir. Bir yandan Akçura’nın ekonomik bağımsızlık vurgusu günümüzde de yankı bulmaktadır. Özellikle küresel krizler döneminde ve pandemi sonrasında, ülkelerin yerli sanayilerini güçlendirme çabaları millî ekonomiye verilen önemi yeniden gündeme taşımıştır. Günümüz iktisat politikalarında da “yerli üretim” ve “ekonomik egemenlik” kavramları önem kazanmaktadır; bu yönüyle Akçura’nın Türkiye’nin işgal yıllarındaki çıkarımları, hâlen pek çok siyasetçiye ve ekonomiste hitap eden millîci söylemlerle örtüşür. Örneğin Türkiye’nin yakın dönem ekonomik stratejisinde, stratejik sektörlerde yerlileştirme ve yerli sanayi destekleri Akçura’nın öngördüğü “millî iktisat” kaygısını hatırlatır.
Diğer yandan, Akçura’nın yaklaşımı sınırlılıkları da barındırır. Eleştirilebilecek yönlerinden biri, iktisadi milliyetçiliği etnik bir temele oturtmasıdır. Eserdeki millî iktisat anlayışı, özü itibarıyla Türk-İslam eksenli bir milliyetçilik üzerine kuruludur. Geçmişte uygulamalarıyla görüldüğü üzere, millî iktisat politikaları bazen gayrimüslim azınlıkların malvarlığına el koymayı veya ekonomide “sadık” etnik gruplara ayrıcalık tanımayı içermiştir. Örneğin Osmanlı İttihatçı hareketinin 1916 kongresinde benimsenen millî iktisat vizyonu, korporatizm ve korumacılığın yanı sıra bazı radikal tedbirlere de kapı aralamıştır; gayrimüslimlerin mülklerine el konulması ve servetin Müslümanlar arasında yeniden dağıtılması bu dönemin trajik sonuçlarındandır. Akçura eserinde doğrudan bu tür aşırı önlemleri savunmasa da, bağlam olarak benzer eğilimleri meşrulaştıran bir söyleme kaynaklık etmiştir. Bu durum, günümüzün çoğulcu demokrasi ve serbest piyasa ilkeleriyle uyumsuz bulunabilir.
Ayrıca Akçura’nın iktisat politikası önerileri ekonomik liberalizm açısından eleştirilebilir. Batı ile entegrasyonun avantajlarına pek vurgu yapmayan Akçura, dışa kapalı korumacı bir strateji benimsemektedir. Günümüzde ise iktisat bilimi serbest piyasa ve uluslararası ticaretten yana görüşler içermekte, ülke refahının küreselleşme yoluyla artabileceği argümanları öne sürmektedir. Bu bağlamda Akçura’nın önerdiği “dış borca sıfır geçiş”, sıkı kıtalararası ticaret sınırlandırmaları gibi fikirler mevcut ekonomik düşüncede aşırı görülür. Devletin ağırlığı konusunda da farklılıklar vardır: Akçura devletin millî burjuvaziyi yetiştirmede aktif rol oynamasını öngörürken; günümüz trendinde bazı iktisatçılar özel sektöre öncelik verilmesi gerektiğini savunur. Buna rağmen, devletçilik ilkesi Atatürk döneminde uzun süre geçerli olmuş ve devlete ekonomi içinde önemli roller biçilmiştir. Dolayısıyla, Akçura’nın dönemin millî devlet paradigmasına uygun olan güçlü devlet vurgusu, sonraki liberalleşme dalgalarında gözden düşse de Türkiye’de zaman zaman yeniden tartışılmıştır.
Güçlü yanları arasında, Akçura’nın iktisadi süreçleri tarihsel bakışla ele alması ve iktisat-politik ilişkisinin altını çizmesi sayılabilir. Siyaset ve İktisat’ta Osmanlı’nın çöküşünü salt askerî veya diplomatik gelişmelerle değil, ekonomik süreçlerin bir sonucu olarak görmek, döneme aydınlık kazandıran bir yaklaşımdır. Bu açıdan Akçura, politik teoriye ekonomik temellerin önemini hatırlatarak değerli bir katkı sunar. Ayrıca milli burjuvazi kavramını öne çıkarması, yerli sanayi ve ticaretin teşviki yönündeki vurguları, sonraki devletçilik politikalarıyla bağdaştırılabilecek noktalardır. Yani Akçura’nın düşünceleri, Türkiye’nin ilk yıllarında izlenen devletçi iktisat politikalarının bazı temel fikirlerine öncülük eder niteliktedir.
Sınırlı yanları ise, millî ekonomi kavramına yüklediği etnik vurgunun oluşturduğu ayrımcılık riski ile aşırı korumacı yaklaşım olarak görülür. Yukarıda belirtildiği gibi, millî iktisat anlayışı devletçe yönlendirilen ve bazen etnik manada “korumacı” politikaları içerir. Modern eleştirmenler bu durumu eleştirerek, toplum içindeki farklı grupların çıkarlarının göz ardı edildiğini, piyasa verimliliğinin düşebileceğini savunabilir. Ayrıca Akçura ideallerinin bir kısmı günümüzde küresel serbest piyasa düzeniyle çelişir; örneğin aşırı ithal ikameciliği önerileri mevcut en iyi uygulama teorilerinden uzak kabul edilir. Bu eleştirilere rağmen, Akçura’nın temel amacı olan iktisadi bağımsızlık kavramı günümüzde de ulusal güvenlik ve strateji boyutuyla önemini korumaktadır.
Sonuç
Yusuf Akçura’nın Siyaset ve İktisat’ı, Türk milliyetçi düşünce tarihinde iktisadî temellere dayalı ulusal strateji arayışının önemli bir belgesi olarak değerlendirilebilir. Eser, yazarın dönemin karışık koşullarında siyaset ve iktisadı bir arada yorumlama çabasını taşır. Akçura, iktisadi bağımsızlığı vurgulayarak yeni kurulacak Türkiye Cumhuriyeti’nin temelini iktisadî yönden atmayı amaçlamıştır. Eserinde ortaya koyduğu millî iktisat anlayışı, daha sonra Cumhuriyet’in ilk yıllarında benimsenecek Devletçilik ilkesiyle paralellik gösterir.
Netice itibarıyla, Akçura’nın Türk iktisat düşüncesindeki yeri büyüktür. Çağdaş düşünce tarihçilerine göre Akçura, Türk milliyetçiliği tarihinde önemli bir konumda yer alır. O, siyasal düşünceyi iktisadi altyapıyla ilişkilendirmesi ve ülkenin içinde bulunduğu krizden çıkış yolunu ekonomi temelli çözümlemek istemesiyle öncüdür. Siyaset ve İktisat eseri, Cumhuriyet’in kuruluş yıllarındaki ekonomik kaygıları anlamak için dönemin birinci el tarihî kaynağıdır. Günümüzde uzmanlar, Akçura’nın bu çalışmasındaki fikirleri, Türkiye’nin erken dönem ekonomi-politikalarının anlaşılmasında bir köprü olarak görmektedir. Akçura’nın millî iktisat vizyonu, hem dönemi açısından dönemin öncülüğü hem de sonraki Cumhuriyet politikalarına etkisi bakımından büyük bir öneme sahiptir. Sonuç olarak, Akçura’nın iktisat ve siyaset ilişkisindeki anlayışı, Türk iktisat düşüncesi içinde köklü bir miras bırakmıştır.
Kaynakça: Bu incelemede APA atıf sistemi benimsenmiş olup, ilgili bilgiler aşağıdaki kaynaktan alınmıştır: Örneğin Yusuf Akçura’nın Siyaset ve İktisat başlıklı derlemesi (3. basım, E. Kılınç, haz., Ötüken Neşriyat, 2020),
Akçura üzerine yapılan inceleme ve analizler (Kaan Akman, Yasama Dergisi, 2022, ve Ferit Salim Şanlı’nın millî iktisat temalı çalışması gibi akademik eserler kullanılmıştır,. Yanı sıra Osmanlı dönemi iktisat ve milliyetçilik tartışmalarını yansıtan tarihî kaynaklar değerlendirilmiştir,.

Leave a Comment