Yusuf Akçura’nın Damolla Âlimcan el-Barudî Biyografisi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme
Damolla Âlimcan el-BarudîTercüme-i Hâli
Yusuf Akçura’nın Damolla Âlimcan el-Barudî Biyografisi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme
Damolla Âlimcan el-Barudî’nin Hayatı ve Etkisi
Doğum ve eğitim: Kazan bölgesinin Barudi köyünde 1857’de doğan Damolla Âlimcan el-Barudî, küçük yaşta Gölboyu Medresesi’nde ilk eğitimini almış, daha sonra yedi yıl boyunca Buhara’da tahsil görmüştür. Buhara’daki öğrenimi sırasında İslâm dünyasının yenilikçi fikirlerinden Cemâleddîn-i Efgânî, Muhammed Abduh ve Şehâbeddîn-i Mercânî’den etkilenmiş, eğitim işlerine önem vermiştir. Dönemin önde gelen âlimlerinin danışmanlığında yetişen Barudî, “usûl-i cedîd” (yenilikçi eğitim) yöntemlerini benimseyerek 1884’te Kazan’da özel bir okulla eğitime başlamış; 1901’de ise Rusya Müslümanlarının eğitiminde yeni bir çığır açan Muhammediyye Medresesi’ni kurmuştur.
Eğitim reformu ve faaliyetler: Âlimcan Barudî’nin açtığı Muhammediyye Medresesi, ibtidâî, rüşdiyye, idâdî ve âliye bölümlerini kapsayan çok katmanlı yapısıyla Rusya Müslümanları arasında “dönemin en ileri eğitim kurumu” olarak kabul edilmiştir. Barudî burada hem müderrislik yapmış hem de idareciler arasında yer almıştır. O dönemde derslerde Arapçanın yanı sıra Türkçe eserler okutulmasını savunmuş, talebelerin kolay anlaması için Tercüme-i Kur’ân, Ezkârü’s-salât gibi kitapları Türkçeye çevirmiştir. 1906’da “Ed-Dîn ve’l-Edeb” adlı mecmua çıkararak usul-i cedid akımını medya yoluyla yaymıştır. Aynı yıllarda Kazan’da toplanan Rusya Müslümanları kongrelerinde etkili görevler almış, özellikle üçüncü kongrede dinî kurumların ıslahı komisyonuna başkanlık etmiştir. Bu faaliyetleri Rus yönetimini rahatsız ederek 1908-1910 arasında sürgün cezası almasına yol açmıştır.
Siyasi liderlik ve son yılları: Şubat 1917 Devrimi sonrası oluşan ortamda, Âlimcan Barudî Bütün Rusya Müslümanları Kurultayı’nda “Rusya Müslümanları Müftüsü” seçilmiş, özellikle eğitimde reform önerileriyle dikkat çekmiştir. Kadınlara erkeklerle eşit hak verilmesini öneren fikirler getirmiş, Osmanlı Hükûmeti nezdinde Rusya’daki Müslümanların haklarını koruma çabalarına girişmiştir. Bolşevik iktidarı yıllarında bir süre tutuklu kalıp serbest bırakılan Barudî, 1921’de Moskova’da vefat etmiştir. Nakşî tarikatına bağlı bir şeyh olarak, millî cemiyetçilikten uzak durup dinî birliği vurgulamış, Anadolu dışında da (İstanbul, Halep, Mekke, Medine, Kahire gibi) ilim adamlarıyla temas kurmuştur.
Kazan-Türkistan Uleması Arasındaki Etkisi
Damolla Barudî, Rusya Türklerinin eğitim ve uyanış hareketlerinde öncü bir figür olarak öne çıkmıştır. Kurduğu Muhammediyye Medresesi, Kazan-Tatarlar ve Orta Asya Müslümanları arasında dönemin en seçkin eğitim kurumu sayılmış, “Âlimcan Barudî” adı adeta ulusal bir marka haline gelmiştir. Onun öğretileri ve müfredatı, Kazan’dan Türkistan sahasına yayılan “usûl-i cedîd” akımını beslemiş, Rus idaresindeki Müslüman eğitiminde yenilikçi örnekler oluşturmuştur. Barudî’nin yayımladığı medrese talebelerine yönelik kitaplar (örneğin Ma‘ârif-i İslâmiye) bölgedeki eğitim dilini Türkçeleştirmeye katkı yapmış, Kazakistan ve diğer Türkistan uleması tarafından da benimsenmiştir. Gazetecilik ve mecmua çalışmalarıyla Müslüman aydınlar arasında kültürel diyaloğu güçlendirmiş; oğlu Ali Vehbi'nin İstanbul’da İttihatçı çevrelere katılması gibi bağlantılarla Osmanlı-Türk dünyasıyla bağlarını canlı tutmuştur. Bu yönleriyle Barudî, Kazan-Tatar ve Türkistan uleması nezdinde büyük saygı görmüş, Şarkî ulemanın bilginler hafızasında önemli bir “yenilikçi âlim” olarak yer almıştır.
Osmanlı ve Rusya Müslümanları Arasındaki Entelektüel Etkileşimler
Karşılıklı ilişkiler: 19. yüzyılın sonları ve 20. yüzyılın başlarında Osmanlı Devleti ile Çarlık Rusyası’ndaki Müslüman topluluklar arasında yoğun entelektüel temas olmuştur. Gaspıralı İsmail Bey gibi Rusya Türkleri, II. Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul’a gelerek Osmanlı aydınlarıyla yakın ilişkiler kurmuştur. Örneğin, Gaspıralı 1874’te İstanbul’a gelmiş, orada Osmanlı ordusunda görev almak istemiş ve entelektüel çevrelerle temas ederek fikir alışverişinde bulunmuştur. 1908 sonrasında kurulan Türk Derneği ve Türk Yurdu cemiyeti de Rusya Türklerinin öncü isimlerinin İstanbul’la ilişkisini artırmıştır. Öte yandan Osmanlı yönetimi, Garpçılar’ın eğitim çalışmalarına doğrudan destek vermese de dinî merkezlere hac ve öğrenci gönderme yoluyla dolaylı bağlantıyı sürdürmüştür. Rusya’daki Müslüman aydınlar, İstanbul’u kültürel bir çekim merkezi olarak kabul edip İstanbulca eserlerden ve gazetelerden beslenmiştir.
Etki ve işbirliği: Her iki coğrafyada Cedîdî hareket ve Türk milliyetçiliği düşüncesi yayılırken fikirler paylaşılmıştır. Özdemir’in belirttiği gibi, Rusya Türklerinin kültürel uyanışı ile Osmanlı kültür dünyası arasındaki etkileşim artmış, karşılıklı ziyaretler sıklaşmıştır. Rusya Müslümanlarının liderleri, İttihatçı genç Türklerin bir kısmıyla ve İstanbul’daki Meşrûtî hareket temsilcileriyle temas kurmuştur. Çarlık sonrası dönemde Âlimcan Barudî dâhil önemli simalar, Osmanlı Hükûmeti’nden Rusya’daki Müslümanların haklarını korumasını istemiştir. Barudî özellikle Galip Kemâlî Bey gibi Osmanlı elçileriyle görüşerek yardıma çağırmış; bu tür girişimler iki topluluk arasında maddî dayanışma arayışını göstermektedir. Böylece eğitim, yayıncılık ve siyasal işbirliği alanlarında Osmanlı ve Rusya Müslümanları arasında bir entelektüel köprü kurulmuştur.
Yusuf Akçura’nın Biyografik Metni: Kurgu ve Düşünsel Yönelim
Yusuf Akçura, Paris’teki tahsilinin ardından 1905 yılında Kazan’a dönmüş; burada Barudî’nin modern medresesinde öğretmenlik yapmıştır. Bu dönemde dinî ve kültürel reform arayışlarıyla ilgilenen Akçura, Barudî’yi “Rusya Müslümanlarının dinî müceddidi” olarak görmüş ve ona büyük hayranlık duymuştur. Biyografi yazmanın hem bir tarihsel kayıp tamamlama aracı hem de dönemin reform fikirlerini inceleme fırsatı olduğuna inanan Akçura, Barudî ile defalarca görüşüp notlarından yararlanarak bir kitap kaleme almıştır. Akçura’nın bu çalışması, Barudî’nin hayatından çok onun açtığı yeni usûl medresesi, Buhara eğitim sistemindeki usuller ve talebe hayatına dair önemli veriler sunmuştur. Kanlıdere’ye göre Akçura’nın metni, aynı zamanda dönemin “dinî reform hareketine” dair bilgi sağlayan nadir bir biyografik örnektir.
Metnin kurgusu: Akçura’nın Damolla Âlimcan el-Barudî: Tercüme-i Hâlî eseri iki bölüme ayrılması tasarlanan tek bir kısımdan oluşmaktadır. İlk bölüm, Barudî’nin ailesi, çocukluğu ve ilk eğitim dönemini anlatmakta; Kazan’daki medrese eğitimi ve ardından Buhara’daki öğrenimi özetlenerek 1882’de Kazan’a dönüşüyle son bulmaktadır. İkinci bölümün yazılıp yazılmadığı bilinmemekle birlikte, ilk kısım 1907’de basıldığı dönemde Rusya’daki baskı rejimi ağırlaştığı için eser tamamlanamamıştır. Bu kronolojik kurgu, Barudî’nin entelektüel serüvenini belirli bir dönemde detaylı biçimde ele alma tercihini yansıtır.
Düşünsel yönelim ve anlatı tarzı: Akçura, Barudî’yi bir dinî yenilikçi ve eğitimin öncüsü olarak öne çıkarmıştır. Metin boyunca, Barudî’nin medresede uyguladığı modern usûl ve bu usûllerin İslâmî reform görüşleriyle bağlantısı vurgulanır. Yusuf Akçura’nın seküler milliyetçilikten farklı olarak dinî reform perspektifine önem verdiği görülür; Barudî’nin değişimleri dinî hareketin tezahürü olarak yorumlamıştır. Tarafsız bir üslupla kaleme alınan metinde, Barudî hakkında siyasi yorumdan çok, eğitsel ve fikrî dönüşüm süreçleri anlatılır. Anlatımda dönemin dili korunmuş, anlaşılması güç kelime ve kavramlar dipnot veya parantezle açıklanmıştır; Kanlıdere, yazıya sadık kalarak özgün Tatarca kullanımı muhafaza etmiştir. Böylece Akçura’nın metni hem bir biyografi hem de kültür tarihi tanıklığı işlevi görür. Neticede kitap, Barudî’nin entelektüel mirasını aktarmanın yanı sıra Kazan-Buhara medreselerinde modernleşme arayışları hakkında zengin bilgiler sunar.
Sonuç
Yusuf Akçura’nın Damolla Âlimcan el-Barudî: Tercüme-i Hâlî çalışması, hem bir biyografi örneği hem de Osmanlı-Rusya Müslümanları arasındaki entelektüel bağlara dair tarihî bir belge olarak değerlidir,. Metin, Damolla Barudî’nin aile geçmişinden başlayan ve Kazan ile Buhara’daki eğitim hayatına uzanan anlatımıyla, dönemin eğitim reformları ve dinî yenilik fikrini bir arada sunar. Akçura’nın özenli biyografik yaklaşımı; Barudî’nin notlarından, doğrudan görüşmelerden yararlanması; aynı zamanda kültürel tarih perspektifiyle Osmanlı ve Rusya Müslümanlarının fikir alışverişine ışık tutması açısından önemlidir. Bu analiz, Akçura’nın metnini kültür ve fikir tarihi disiplini çerçevesinde değerlendirerek, Barudî’nin etkisi ile Osmanlı-Türkistan entelektüel ilişkilerini bütünsel olarak ele almıştır.
Kaynakça
- Devlet, N. (t.y.). Âlimcan Barudî. TDV İslâm Ansiklopedisi. Erişim adresi: islamansiklopedisi.org.tr/alimcan-barudi
- Kanlıdere, A. (2019, 20 Aralık). An Interesting Example in Biographical Writing: Akçura’s Damolla Âlimcan el-Barudî (Kazan, 1907). Tek-Esîn Vakfı.
- Özdemir, E. (2019). 20. Yüzyılın Başında Rusya Türklerinde Kültürel Gelişmeler ve Osmanlı Devleti ile Olan İlişkiler. Özgür Yayınları. doi:10.58830/ozgur.pub260.c1331
- Akçura, Y. (2019). Damolla Âlimcan el-Barudî: Tercüme-i Hâli (A. Kanlıdere, Haz.). İstanbul: Ötüken Neşriyat.
- Kanlıdere, A. (2019). Âlimcan Barudî (1857-1921): Hayatı, Fikirleri ve Eserleri. Ötüken Neşriyat. (Akçura, Damolla Âlimcan el-Barudî: Tercüme-i Hâli ek biyografi)
Leave a Comment