Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme
Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi Üzerine Yüksek Lisans Seviyesinde İnceleme
Osman Turan’ın Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi Üzerine İnceleme
Osman Turan’ın iki ciltlik eseri Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi (1969), Türk tarihine dair millî ve dinî bir perspektif sunarak, “Türk milleti evrensel bir nizam” idealini anlatır. Kitabın sunuş metni, “millî, dinî ve insanî ideallere bağlı bir milletin” uzun zaman nasıl bir cihân hâkimiyeti mefkûresi ile yükseldiğini, yani Türklerin “Nizâm-ı Âlem” dâvâsı kapsamında başka milletlere adalet ve düzen getirişini anlatmayı amaçladığını belirtir. Turan’a göre tarih boyunca Türklerin geniş coğrafyalarda hükmetmelerinin arkasında, ulusal kimlik ile İslâmî-insanî değerlerin uyum içinde kaynaşması vardır. Aşağıda, kitabın temel tezleri, kullanılan metodoloji ve kaynaklar, eserin Türk-İslam siyaset düşüncesindeki yeri, yazıldığı dönemin bağlamı ile yazarı Osman Turan’ın entelektüel arka planı ele alınacak; son olarak esere dair bir değerlendirme sunulacaktır.
1. Kitabın Temel Tezleri ve Ana Argümanları
Turan, cihân hâkimiyeti mefkûresini Türklüğün tarihî bir hedefi olarak açıklar. Ona göre Türkler, Türk devletlerinin kuruluşundan itibaren Allah tarafından kendilerine emanet edilen bir dünya düzeni kurmayı amaçlamışlardır. Yazara göre Türk hükümdarları ilâhî bir misyonla “dünyaya hükmetmeyi” üstlenmiş, bu ideali vurgulayarak hareket etmişlerdir. Nitekim giriş bölümünde Türklerin imanî iddialarının, “ilk dönemlerde Şamanî anlayışla” başladığını, İslâmiyet’le birlikte ise “milli ve insani duygularla” uyumlu bir dünya düzeni hedefi haline dönüştüğünü anlatır. Bu bağlamda Turan, Türk imparatorluklarının diğer milletlere ikinci sınıf muamelesi yapmayan, adalet ve nizam getiren yönetimler olduğunu vurgular. Örneğin kitapta, Osmanlı’nın Avrupa’daki fetihlerinin, Batılı emperyalizmden farklı olarak “yerli halklara ikinci sınıf veya esir muamelesi yapmadığı, istismar gayesi gütmediği” söylenir.
Kitabın temel tezleri şu şekilde özetlenebilir:
- Millî-Dinî-İnsanî Esaslar: Türklerin cihan hâkimiyeti ideali, millî birlik, İslâmî inançlar ve insani adalet idealleriyle örtüşen bir anlayış üzerine kuruludur. Yazar bu üçünün “ahenkli bir terkibi” sayesinde Türk hâkimiyetinin meşrulaştığını iddia eder.
- Adalet ve Nizam İlkesi: Türk hâkimiyeti anlayışında, fethedilen toplumlara adalet ve düzen getirilmesi esastır. Turan’a göre “Türk tarihi sadece adalet, şefkat, yabancı kavim ve dinlere hürriyet ve nihayet nizam şuûru örnekleri ile doludur”. Bu çerçevede Türk padişahları kendilerini “cihân ailesinin babası” olarak görmüş ve herkese adil davranmıştır.
- Osmanlı’nın Yüceltilmesi: Turan, Osmanlı İmparatorluğu’nu bu cihan hâkimiyeti idealinin zirvesi olarak değerlendirir. Ona göre “Üç kıtanın ortasında ve iç denizler üzerinde kurulan Osmanlı İmparatorluğu Türk milletinin en büyük eserini, Türk, İslam ve dünya cihan hakimiyeti tarihinin de en yüksek siyasi teşkilatını temsil eder”. Diğer bir deyişle, Osmanlı devri boyunca Türkler, düşünce ve toplumsal teşkilat açısından bu idealin en somut tezahürünü gerçekleştirmişlerdir.
- Tarihî Süreklilik ve Mefkûre: Türklerin tarih boyunca birbirini izleyen devralmalarla tek bir ulus olarak var olduğu, bu devamlılık içinde “Devlet-i Ebed-Müddet” ve “Nizâm-ı Âlem” gibi kavramların ortaya çıktığı ileri sürülür. Bu anlamda Turan, Türk tarihi boyunca bir boşluk olmadığını, siyasal ve kültürel süreklilik içinde hep cihan hâkimiyeti mefkûresinin var olduğunu savunur.
Bu tezleri Turan, eser boyunca çok sayıda tarihî olgu ve belge ile desteklemeye çalışır. Örneğin Kafkas Üniversitesi’nden Kadir Selçuk, Turan’ın “Türklükle İslâm arasındaki ontolojik bağı ilk kuran” metinlerden biri olduğunu belirterek bu görüşü vurgular. Turan’ın bakışına göre tarihteki pek çok olayın Türk ve İslâm dünyasında “Nizâm-ı Âlem” gayesiyle şekillendiği, hatta Türk-İslâm sentezinin bir tarihsel gelenek olduğu savunulur. Ayrıca eser boyunca Türk hâkimiyetinin İslâmî bir misyonu içerdiği, Türklerin Hz. Muhammed’den önce de monoteist inanca sahip olduğuna dair tezler de aktarılır.
2. Osman Turan’ın Tarih Metodolojisi ve Kullandığı Kaynaklar
Osman Turan’ın tarih yazımı, milliyetçi-muhafazakâr bir perspektifle beslenmiştir. Yazar, Fuat Köprülü gibi Orta Asya vurgusu ve kültürel süreklilik anlayışını benimser. Metodolojik olarak Turan, tarihi döneme kadar çıkaran çok yönlü bir kaynak araştırması yapmaya önem vermiştir. Giriş notlarında eserin önceki çalışmalardan kaynak malzemesi zenginleşerek meydana geldiği vurgulanır. Gerçekten Turan, Ortaçağ’dan modern döneme kadar uzanan geniş bir literatür taraması yapmış; hem Türkçe hem de yabancı dilleri (Farsça, Arapça, Fransızca gibi) kullanarak orijinal eserleri incelemiştirr. Örneğin 1948–1950 yıllarında Paris ve Londra’da araştırmalar yapıp ilgili konferanslarda bildiriler sunmuş olması, eserinde Batı kaynaklarından da yararlandığını gösterir.
Turan, tarihî olayları ele alırken iki dönemli bir çerçeve uygular. Giriş kısımlarında Türk tarihini şamanî (İslâm öncesi) ve İslâmî dönem olarak ikiye ayırmanın uygun olduğunu belirtir. Şamanî dönemdeki inanç ve devlet anlayışının İslâm ile karışarak nasıl milli-İslâmî mefkûreye dönüştüğü üzerinde durur. Bu bakış açısı, baştan itibaren milli-İslâmî sentez fikriyle uyumludur.
Turan’ın kaynak kullanımı da bu fikirleri destekleyecek biçimde çeşitlidir. Çalışmanın girişlerindeki ifadeler, İslâmî, Hıristiyan ve İran kaynaklarının Türklere dair övgü dolu kayıtlara sahip olduğunu ve Türk hâkimiyetinin bu belgelerde adalet ve nizam getiren bir realite olarak betimlendiğini işaret eder. Yani yazar yalnızca Türk tarihçilerinin değil, dönemin Müslüman ve gayr-ı müslim kronikçilerinin yazılarını da topluca tarar. Kitabın sonundaki geniş “Umûmî Bibliyografya” ve dizinlerden anlaşıldığı kadarıyla Turan, Hint, İran, Gürcü, Hıristiyan (Haçlı), Moğol, Çin vb. farklı kaynak türleriyle çalışmıştır.
Özetle Turan’ın metodolojisi tarihî anlatıya ideolojik bir çerçeve getirmektedir. Yazar, Türklük-İslâm birliğini bir ön kabul olarak alır ve bütün analizlerini buna göre kurgular. Kadir Selçuk’un ifadesiyle Turan, tarih disiplininden yararlanarak bir “dava adamı” olarak sosyal yorumlar yapar ve Türk-İslam sentezini tarihsel olarak formüle etmeye çalışır. Bu nedenle eser, bir yandan ciddi bir kaynak taramasına dayanırken diğer yandan millî-manevî mesaj verme amacını da içerir.
3. Türk-İslam Siyaset Düşüncesi Çerçevesinde Eserin Önemi
Osman Turan’ın Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi, Cumhuriyet sonrası Türk milliyetçiliğinin İslâmî boyutunu vurgulaması bakımından dönüştürücü bir metin sayılır. Eser, 1960’lar ve 1970’ler Türkiyesinde ön plâna çıkan “Türk-İslam sentezi” fikrinin tarihsel temellerini sağlamaya çalışır. Kadir Selçuk’un değerlendirmesine göre kitabı, “Türklükle İslam arasındaki ontolojik bağı ilk kuran” ve bu bağı tarih disiplinine taşıyan temel eserlerden biri olarak görülür. Bu açıdan, Turan’ın metni milliyetçi-muhafazakâr genç kuşaklar arasında bir ilham kaynağına dönüşmüştür. Selçuk’un aktardığına göre o dönemin ülkücü gençleri eseri referans alarak Nizâm-ı Âlem ve Devlet-i Ebed-Müddet gibi kavramlar geliştirmiştir.
Öte yandan, dönemin önemli fikir adamlarından Mehmet Ali Köymen, bu eser için “bütün aydınlar ve bilhassa gençler için istifade ile okuyacakları… bir manevi rehber” nitelemesini kullanmıştır. Taha Akyol da Turan’ın “ülkeye yeni bir milliyetçi nesil yetiştirmede çok büyük bir görev ifa ettiğini” yazar; iki ciltlik bu eseri Türk milliyetçilerinin ilk sıralardaki kaynak kitapları arasında sayar. Milliyetçi kesim tarafından bu denli önemsenmesi, eserin Türk-İslâm siyaset düşüncesindeki yerini gösterir.
Turan’ın kitabı, milliyetçilik ile İslâmî dünyayı uyumlu gösterme çabasında kuramsal bir referans sağlamıştır. Müslüman Türkleri “İslâm’ın hamisi” ve sadece kendi ülkelerine değil dünya cihanına hizmet eden bir kavim olarak sunar. Bu tavır, özellikle ülkücü-muhafazakâr ideolojide Türk-İslâm sentezi anlayışının temel argümanlarını beslemiştir. Dolayısıyla eser, sadece tarihi bir inceleme değil, aynı zamanda 1960’lar sonrası Türk siyaset felsefesinde millî-İslâmî söylemin geliştirilmesine katkıda bulunmuş bir metin olarak değerlendirilir.
4. Eserin Dönemsel Bağlamı ve Osman Turan’ın Entelektüel Arka Planı
Osman Turan (1914–1978), eserlerini yazarken Türkiye’nin yoğun ideolojik tartışma döneminden geçmiş bir aydındı. Öncelikle Fuat Köprülü’nün öğrencisi olarak yetişmiş ve Orta Asya kökenli Türk tarihinin önemini benimsemişti. Köprülü geleneğinden gelen Turan, Türk millî kültürünün Orta Asya’da atılıp İslâmiyet’le takviye edildiğini savunur. Aynı çizgide, Türk tarihinin bir süreklilik sağladığına inanır; bu bakış açısı, sürgünlere rağmen son 2000 yıllık bir “kültür devamlılığı” öne sürer.
Turan’ın kitabı 1969 yılında (Boğaziçi Yayınları’ndan iki cilt) yayımlandı. Türkiye’de Türkçülük ile İslâmcılık arasındaki sentez düşüncesinin yükseldiği yıllara rastlar. Turan’ın kendisi de aktif siyaset yapmış bir entelektüeldi: 1950’lerde Demokrat Parti’den Trabzon milletvekilliği yapmış, 1959’da Türk Ocağı Genel Başkanı olmuş, daha sonra Adalet Partisi ve Milliyetçi Hareket Partisi’yle çalışmıştır. Bu sayede hem devletçi hem muhalif cepheden siyaset tecrübesi kazanmıştır. 1960’larda ve 1970’lerde MHP çevresinde milletin manevî değerlerini öne çıkaran fikirlerle ön plâna çıkmış; “Türk İslam Sentezi”ni geliştirme amacında olan bir aydın olarak tanınmıştır.
Eserin dönemsel bağlamını anlamak için ayrıca Soğuk Savaş ve içerideki ideolojik mücadele de önemlidir. 1960’larda Türkiye’de antikomünist milliyetçi sağ güçlenirken, Turan da komünizmin etkilerini analiz eden çalışmalar yapmış, 1980’de Türkiye’de Komünizmin Kaynakları adlı risalesini yayımlamıştır. Bu süreçte Kemalist tarih anlayışına (tekerrür nazariyesi, şarkiyatçı yaklaşım) karşı milliyetçi-muhafazakâr bir söylem geliştirmiştir. Dolayısıyla Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi, hem Cumhuriyet tarih anlatısının eksik bıraktığı “cihânşümul Türk tarihi” boşluğunu doldurma çabasıdır, hem de milliyetçi-İslâmcı entelektüel geleneğin ürünüdür.
5. Eleştirel Değerlendirme: Güçlü ve Zayıf Yönler
Güçlü yönler: Eser, Türk tarihini geniş bir perspektiften ele alması ve zengin bir kaynak taraması yapması bakımından kapsamlıdır. Girişte de belirtildiği gibi eserin oluşumu “kaynak malzemesi zenginleşen çalışmalar” üzerine kurulmuştur. Turan, çeşitli dil ve kültürlerden belgeler kullanarak, Türklerin fetih ve hâkimiyet pratiğini çok yönlü ele alır. Örneğin İslamî ve Hıristiyan kaynakların Türk egemenliğine yönelik övgü ve takdirlerini okuyarak “Türk cihan hâkimiyeti mefkûresi ve dünya nizamı dâvası”nın tarih boyunca sürdüğünü iddia eder. Ayrıca kitap, Türk-İslâm sentezini tarihî veri olarak ele alıp kavramları (Nizâm-ı Âlem, Devlet-i Ebed-Müddet vb.) derinlemesine irdelemesiyle ideolojik söyleme güçlü tarihî gerekçe sağlar. Bu açıdan milliyetçi tarihçilik ve ideoloji bağlamında eser bir başvuru kaynağı olmuştur.
Zayıf yönler: Bilimsel açıdan bakıldığında ise eser, ağırlıklı olarak milliyetçi-muhafazakâr bir perspektifle kaleme alınmıştır. Yazarın ön kabulü olan “Türklük-İslâm organik birliği” teması, kimi tarihçilerce taraflı bulunabilir. Ne var ki modern akademik tarihçiliğin kriterlerine tamamen uymadığı yönünde eleştiriler vardır. Örneğin Türk ve İslam dünyasında feodal yapı tartışması bağlamında Fransız tarihçi Claude Cahen, Turan’ın (ve Köprülü’nün) Osmanlı’da Batı tarzı bir feodalizmin bulunduğu tezi karşısında ikna olmamıştır. Bu ve benzeri itirazlar, Turan’ın döneminde gündem olan millî mitleri olduğu gibi kabul ettiğini öne sürer. Ayrıca bazı eleştirmenler, eserde anlatılan olayların dönemlerine göre sorgulanması yerine idealize edildiğini, özgül tarihî koşulların yeterince tartışılmadığını vurgular. Sonuç olarak, Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi, entelektüel tutarlı bir görüş sunsa da tarihî nesnellikten ziyade söylemsel bir tarih yazımı örneği olarak nitelenebilir. Akademik tarih disiplini açısından bazı örneklemlerde kanıt eksikliği veya yoruma açık genellemeler bulunduğu belirtilir.
Özetle, Osman Turan’ın eseri Türk-İslam sentezini tarihsel argümanlarla donatan zengin bir çalışma olmakla birlikte, milliyetçi bir perspektife fazlaca yaslanması nedeniyle bilimsel tarih yazıcılığı bakımından tartışmalıdır. Bu yönüyle, eserin güçlü yanı toplumsal-manevî bir zemini kurması, zayıf yanı ise tarihsel olaylara ideolojik yaklaşımıdır.
Kaynakça
- Arslanbenzer, H. (2015, 10 Temmuz). Osman Turan: History as politics. Daily Sabah.
- Kırım Haber Ajansı – QHA. (2023, 17 Ocak). Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi'nin yazarı Prof. Dr. Osman Turan'ın vefat yıl dönümü. https://www.qha.com.tr/kultur-sanat/turk-cihan-hakimiyeti-mefkuresi-nin-yazari-prof-dr-osman-turan-in-vefat-yil-donumu-465555
- Selçuk, E. Kadir (2019). Milliyetçi muhafazakâr tarihçilik ve Osman Turan. Kafkas Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Dergisi, 24, 613–634.
- Turan, O. (1969). Türk Cihan Hakimiyeti Mefkûresi Tarihi: Türk Dünya Nizamının Millî ve İslâmî Esasları (Cilt 1–2). İstanbul: Boğaziçi Yayınevi.
- “Turan, Osman”. (t.y.). TDV İslâm Ansiklopedisi. https://islamansiklopedisi.org.tr/turan-osman
Leave a Comment