İsmail Gaspıralı'nın Dil ve Edebiyat Anlayışı Üzerine Akademik İnceleme


İsmail Gaspıralı Seçilmiş Eserleri 3 - Dil, Edebiyat, Seyahat Yazıları


Stok Kodu
:
9789754376760
Boyut
:
12x19,5
Sayfa Sayısı
:
550
Basım Yeri
:
İstanbul
Baskı
:
4
Basım Tarihi
:
Aralık 2021
Resimleyen
:
Zafer Yılmaz
Kapak Türü
:
Karton Kapak
Kağıt Türü
:
55 gr Holmen
Dili
:
Türkçe



İsmail Gaspıralı'nın Dil ve Edebiyat Anlayışı Üzerine Akademik İnceleme

Giriş

İsmail Gaspıralı (1851–1914), Rusya sınırları içindeki Müslüman Türk toplumlarının çağdaşlaşmasında öncü bir aydın, eğitimci ve yazar olarak tanınır. Gaspıralı ve yayımladığı Tercüman gazetesi, 19. yüzyıl sonu ve 20. yüzyıl başında Rusya Türklerinin modernleşme sürecinde belirleyici roller üstlenmiştir. Kırım’da 1883’te çıkarılmaya başlayan Tercüman gazetesi, Osmanlı Türkçesi üslubunda, fakat tüm Türk dünyasının anlayabileceği bir dil benimsedi; böylece Gaspıralı’nın “milletin terakkisi” ideallerine yönelik ilk basamaklar atılmış oldu. Gaspıralı’nın eserlerini konu alan, Yavuz Akpınar editörlüğündeki Seçilmiş Eserleri 3 – Dil, Edebiyat, Seyahat Yazıları (Ötüken 2008) adlı derlemede, onun dil ve edebiyat yazıları ile seyahatnameleri bir araya getirilmiştir. Bu yazıda söz konusu ciltten yola çıkarak, Gaspıralı’nın dil ve edebiyat anlayışını, modernleşme ve kültürel reform çabalarını derinlemesine incelemeyi amaçlıyoruz. Özellikle “Dilde, fikirde, işte birlik” şiarının metinlere yansıması, Tercüman gazetesi aracılığıyla dil birliğine yönelik girişimler, Doğu-Batı karşıtlığı bağlamındaki görüşleri, kadın eğitimi ve toplumsal modernleşme konusundaki bakışı ile seyahat yazılarındaki gözlemlerin kültürel ve politik anlamları ele alınacaktır. Analizimizde özellikle birincil kaynak olarak Gaspıralı’nın kendi yazıları ve bu yazılar üzerine yapılmış akademik değerlendirmeleri kullanacağız; bulgularımızı APA usulü atıflarla destekleyeceğiz.

“Dilde, Fikirde, İşte Birlik” Ülküsü

Gaspıralı’nın en bilinen sloganı “Dilde, fikirde, işte birlik” sözü, Türk dünyasında birliğin temel ilkesi olarak kabul görmüştür. Bu ifade ilk olarak 1906’da çıkmaya çalışılan Millet gazetesinin başlık klişesinde, “Til birliği, fikir birliği ve bu da amel birliğini mücib olur” biçiminde kullanılmış; 1912’den itibaren Tercüman gazetesi başlığında “dilde, fikirde, işte birlik” şeklinde benimsendi. Yani Gaspıralı’nın şiarı, dil birliğinin fikir birliğini ve nihayet ortak pratik hayatı (birlikte çalışma) doğurduğunu vurgular. Bu slogan, onun “Türk dünyasının ortak bir edebi dilde buluşması” idealiyle doğrudan bağlantılıdır.

Gaspıralı’nın bu yaklaşımı, dil ve kimlik açısından modernleşme arayışının ifadesidir. Bir Türk Maarif Ansiklopedisi yazarı, Gaspıralı’nın dönemin sorunlarını basit bir Batı-Doğu çatışması olarak değil “derin bir kültür ve medeniyet farklılaşması” olarak ele aldığını vurgular. Bu çerçevede, “dilde, fikirde, işte birlik” mottosu, Müslüman Türklerin ortak dil ve kültür temelli dayanışmasını öne çıkarır. İsmail Gaspıralı, bu slogana uygun olarak eğitimde ve basın-yayında Türkçe dil birliğini sağlamayı hedefledi; dilde sadeleşme ve millî bilinç eşgüdümünün, toplumsal kalkınmanın ön şartı olduğunu savundu. Son dönemde yayımlanan bir incelemeye göre, Gaspıralı’nın ünlü sloganı “eğitimde dil birliğinin, milli kimlik bilincinin ve modern bilimsel düşüncenin bir arada olmasını savunan bir anlayışın ifadesidir”. Başka bir deyişle, “dilde birlik” millî kimlik ve çağdaş eğitimle ilişkilendirilirken, “fikirde birlik” ortak düşünsel ufku ve işte birlik ise ortak çalışma azmini temsil eder. Gaspıralı’nın yazılarında bu ülkü, Türk topluluklarının farklı bölgelerinde aynı Türkçe dil şivesinin yaygınlaştırılması ve halkın benzer düşünsel bir temelde eğitilmesi biçiminde somutlaşır.

Tercüman Gazetesi ve Dil Birliği Çabaları

İsmail Gaspıralı, “dilde birlik” ideali için elbette en önemli araç olarak Tercüman gazetesini kullandı. 1883’te başlamış olan bu süreli yayın, hızla Rusya-Türklerinin ortak sesi haline geldi. Gaspıralı, Tercüman’ın dilini daima “sade Türk dili” olarak nitelendirmiş ve bu sayede Osmanlıca’nın ağır, Arapça ve Farsça yüklü üslubunu eleştirmiştir. Akpınar’ın seçkisinde yer alan yazılarda, Gaspıralı’nın “Tercüman’ın dilini ‘sade Türk dili’ olarak nitelendirmesi, dilde sadeleşmeye giderek dili Türkleştirmesi İsmail Gaspıralı’yı ... dilde Türkçülüğü başlatan şahsiyetler arasında göstermemizi sağlayan en önemli sebeplerden biridir” diye vurgulanır. O dönemin Osmanlı Türkçesi’ni “kavmî bir lisan” olarak görmeyen Gaspıralı, örneğin Osmanlıca terkip ve kelime dağarcığını “…has Türkî’den ziyade uzaklaşmış… kavmî lisan değil; divanhaneler ve memurlar şivesidir. Bu bir şivedir ki Kaşgarlı bir Tatar için ne kadar güç ve çetin ise, Anadolulu kaba bir Türk için dahi belki şu kadar güçtür…” sözleriyle eleştirmiştir. Kısacası Gaspıralı, Osmanlı kanun kağıdındaki ağır resmi dile karşılık, halkın “anadan öğrenip konuştuğu sade Türkçe”nin yaygınlaşmasını savunduğu için dilde sadeleşme ve dil birliği çabalarının öncülerinden sayılır.

Tercüman yayınında ayrıca Türk lehçeleri arasında ortak kelime kullanımı ve yeni terkiplerin teşvik edilmesi gibi yöntemlerle bütünleşmeye yönelik pratik adımlar atıldı. TDV İslam Ansiklopedisi’ne göre Gaspıralı’nın amacı, “Boğaziçi’ndeki balıkçıdan, Kaşgar’daki deveciye kadar herkesin bu dili anlamasıdır” düzeyindeydi. Gazetenin 35 yıl boyunca dil konusunda bilinçli bir tavır sergileyen Gaspıralı, Tercüman’ı Türk dünyasında ortak bir edebî dil inşa etme girişiminde büyük bir başarı elde etmiştir. Örneğin, haberi Osmanlı Türkçesi üslubunda verirken, okuyucunun anlayabileceği şekilde kısa cümleler kullanmayı ve Batı ile Doğu Türkçesi arasında müşterek kelimelerden yararlanmayı yeğledi. Bu süreçte sadece yazı dili değil imla hususunda da reformist yaklaşımlar benimsendi; 1913’ten sonra fonetik esaslı bir yazım şekli uygulandı. Böylece Tercüman, farklı coğrafyalardaki Türk topluluklarının okurunun bir araya geldiği, dil birliğine katkı sağlayan bir platform olarak işledi.

Doğu-Batı Karşıtlığı Bağlamında Gaspıralı’nın Yaklaşımı

Gaspıralı, Doğu-Batı karşıtlığı yerine “medeniyetler arası etkileşim” zemininde yorumlar yapan bir düşünürdü. Türk Maarif Ansiklopedisi yazarı, Gaspıralı’nın dönemi bir “Basit Batı-Doğu karşıtlığından ziyade derin bir kültür ve medeniyet farklılaşması” olarak değerlendirdiğini kaydeder. Gaspıralı’ya göre Türk-Müslüman toplumları güçlendirecek modernleşme, Batı’dan tamamen koparak değil, Batı’nın faydalı yönlerini seçici biçimde alarak, kendi kültür-kimlik zeminine göre harmanlamayı gerektiriyordu.

Gaspıralı’nın Avrupa gözlemleri de bu çizgidedir. Paris yıllarında Batı uygarlığını yerinde inceleme olanağı bulduğunda, Batı’nın “güçlü ve zayıf yönlerini” değerlendirmiş ve bir medeniyet olarak Batı’yı mutlak doğrular bütünü olarak görmemiştir. O, dönemin Avrupa medeniyetini “eski yaşam tarzının başka bir şekilde devamı” olarak görmüş, bazı yönlerini doğru bulmamış, dolayısıyla Batı’yı körü körüne taklit etmenin yanlış olacağı sonucuna varmıştır. Bu eleştirel tutum, daha sonra yazdığı Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvâzene (1885) adlı risalesinde de somutlaşmıştır; Gaspıralı burada Batı uygarlığını ciddi bir şekilde tenkid etmiştir.

Diğer yandan Gaspıralı, Rus idarecilerine Türklerle Müslümanların barış içinde birlikte yaşama fikrini kabul ettirmeye çalışırken de, Doğu ve Batı toplumlarından kazanımları almaktan söz eder. Ansiklopedide belirtildiği üzere, Gaspıralı hem Rus yönetiminden hem gelenekçi ulema çevresinden ayrı ayrı politika izleyerek Batı’daki aydınlanma fikirlerinden de faydalanıp modern bir “Müslüman-Türk toplumu” kurulabileceğine inanmıştır. Yani Doğu-Batı etkileşiminde, baskın külfetler yerine Batılılaşmanın faydalı enstrümanları ile kendi dünya görüşünü sentezleme yaklaşımı hâkimdir. Kısaca Gaspıralı, doğu-batı kutuplaşmasını reddedip, Türk-İslam dünyasının kalkınması için bir denge politikası önermiştir.

Kadın Eğitimi ve Toplumsal Modernleşme

Kadınların eğitimi, Gaspıralı’nın toplumsal reform vizyonunda ayrıcalıklı bir yer tutar. Geleneksel medrese sisteminde erkeklerin ağır bastığı bir ortamda, Gaspıralı Usul-i Cedid hareketi kapsamında kız çocuklarının da okula başlamasını savunmuştur. Toplumsal Dönüşüm ve Cedid Hareketi bağlamında yapılan incelemede belirtildiğine göre, Gaspıralı eğitimde cinsiyet farkı gözetilmemesi gerektiğine inanmış; kız çocuklarının eğitimine ağırlık verilmesini savunmuştur. Bu anlayışla ilk usul-i cedid kız mektebini 1893’te Bahçesaray’da açtırmış, böylece Müslüman Türk kadınlarının eğitimine öncülük etmiştir. Nitekim Turk Maarif Ansiklopedisi de Gaspıralı’nın ablası Pembe Hanım aracılığıyla ilk yeni usûl kız okulunu açtırdığını kaydeder. Bu adım diğer Müslüman topluluklarda da hızla benimsendi; 1900’lerin başında cedid kız mektepleri bir yaygınlık kazandı.

Gaspıralı’ya göre eğitimli kadınlar, sadece özel alanda değil kamusal hayatta da etkin roller üstlenebilecek, böylece toplumsal dönüşümü hızlandırabilecek modern bireylerdi. Bahsedilen çalışmada vurgulandığı üzere, cedid okullarındaki kız öğrenciler dinî eğitimle sınırlı kalmayıp modern bilimsel bilgiye de erişerek toplumsal hayatın daha aktif ve etkili bireyleri hâline geldiler. Gaspıralı’nın bu modernist pedagojik yaklaşımı, kadınların eğitim yoluyla toplumda aydın bir sınıf olarak güçlenmesi ve geleneksel rollerinin ötesine geçmesiyle birleşti.

Tercüman’da yayınlanan yazılarında da benzer vurgular yapmıştır. 1893 tarihli “Kadınların Eğitimi ve Toplumdaki Rolü” başlıklı makalesinde, kadınların eğitiminin toplumsal ilerleme için kritik öneme sahip olduğunu açıkça belirtmiştir. Bu metinlerde Gaspıralı, kadınları cehalet ve hurafelerden kurtarmanın genel kalkınma için şart olduğunu öne sürer. Dolayısıyla onun modernleşme projesi, sadece erkekler için değil kız çocukları için eğitim reformunu da içerir; bu yaklaşım 20. yüzyılda yayılan milliyetçi ve eğitimci söylemlerle de örtüşmüştür. Sonuçta Gaspıralı, kadın-erkek ayrımına kapılmayan bir eğitim politikası sayesinde “dilde, fikirde, işte birliğin” tam anlamıyla toplumun tüm kesimlerine sirayet edeceğini düşünmüştür.

Seyahat Yazıları: Gözlemler ve Kültürel/Politik Yansımalar

Gaspıralı’nın seyyah olarak çeşitli coğrafyalarda yaptığı geziler, onun fikirlerini pratiğe dökmek ve Türk-İslam dünyasındaki sorunları bizzat yerinde gözlemlemek amacı taşır. Yavuz Akpınar’ın derlediği eserde yer verilen “seyahat yazıları” bölümü, İsmail Bey’in İstanbul, Kafkasya, Taşkent, Buhara, Mısır ve Hindistan gibi bölgelere yaptığı gezilerdeki gözlem ve değerlendirmelerini içerir. Bu metinlerde Gaspıralı, kendisini karşılayan farklı kültürlere ait Türk ve Müslüman toplumların eğitim, âdet, ekonomik hayat gibi yönlerini irdelemiş; kendi milletinin sosyal ve siyasal sorunlarıyla karşılaştırarak analizler yapmıştır.

Seyahatnameler, Gaspıralı için yalnız gezginlik hatıraları olmaktan öte bir toplumsal inceleme aracıdır. Eserin tanıtımında belirtildiği gibi, Gaspıralı bu gezilerde “edebî bir tür olarak gördüğü seyahat yazılarında” gördüğü toplumların sosyal ve siyasi problemlerini okuyucuyla paylaşır. Her gözlemi, yaşadığı dönemdeki Türk dünyasına dair çıkarımlarla ilişkilendirmiştir. Örneğin bir batılı sistemin güçlü bulduğu yönleri, o topluma uyarlanabilir mi sorusuna cevap arar; pek çok gezisinden edindiği ders, olumsuz bir toplumsal olgunun temelinde genellikle eğitim eksikliğinin yattığıdır. Bu tespit, Tercüman gazetesi siyasetinin de merkezinde yer alır.

Gaspıralı’nın seyahat yazılarında göze çarpan bir diğer özellik, batılılaşma eleştirisidir. Batı gezilerinden edindiği izlenimlerle, hayran olduğu herhangi bir modern sistemi körü körüne taklit etmeye karşı uyarır. Paris’te gözlemlediği Batı uygarlığını eski yaşam biçimlerinin başka bir versiyonu sayan Gaspıralı, Avrupa Medeniyetine Bir Nazar-ı Muvâzene’de bu konuya genişçe yer vermiştir. Seyahatnamelerinde de Batı tarzı eserlerin Türk toplumuna tam manasıyla uygun olmadığını vurgulayarak, Rusya Türklerinden Batı’daki tüm yenilikleri değil, yalnızca işe yarayan pratikleri almasını istemiştir. Böylece seyahat günlükleri, kültürler arası karşılaştırma, reform propagandası ve eğitim bilincinin yaygınlaştırılması gibi çok boyutlu bir işlev görür.

Sonuçta, seyahat yazıları Gaspıralı’nın düşünce dünyasını tamamlayan bir lenstir. Bu metinlerde ortaya koyduğu çıkarımlar, onun Tercüman ve cedid hareketiyle örtüşen tutumlarını pekiştirir: Toplumu geriye götüren hurafelerle savaşmak, ortak bir kültürel çatı oluşturmak için cehaleti eğitimle yıkmak; dış dünyada gördüğü iyi örneklerden ders alırken, kendi toplumunun temel karakterine de sadık kalmak. Seyahatlerdeki gözlemler Gaspıralı’nın öğretici ve uyandırıcı rolünü pekiştirmiş; politik anlamda ise Rusya Türkleriyle Osmanlı veya diğer Müslüman toplumlar arasında köprü kurma çabasının bir parçası olmuştur.

Sonuç

İsmail Gaspıralı, dil ve edebiyat alanında yaptığı çalışmalarla, Türk dünyasının modernleşme mücadelesine büyük katkılar sunmuştur. Seçilmiş Eserleri 3’te bir araya gelen dil, edebiyat ve seyahat yazıları, onun bir bütün olarak medenileşme vizyonunu yansıtır. Bu yazılarda öne çıkan tema, “birlik” anlayışıdır: Dil birliğiyle başlayıp fikir birliğine uzanan bu anlayış, eğitimle iktisadî atılımı da hedefleyen entegre bir reform programını içerir. Gaspıralı’nın “dilde, fikirde, işte birlik” ülküsü, millî edebî dil inşası ile toplumsal dayanışmayı eşanlamlı kılmış; Tercüman gazetesi ve cedid mektepleri aracılığıyla hayata geçirdiği bu ilkeler, Rusya Türklerini ve genel Türk-İslam dünyasını etkilemiştir. Kadın eğitimi konusundaki özgün vurgusu, onu döneminin ötesinde bir aydın konumuna taşıdı; düşünceleri, sadece eğitim reformunda değil, kadınların kamusal yaşama katılımının öneminde de ısrar eder. Seyahatnamelerinde ise Gaspıralı, farklı coğrafyalardaki benzer toplulukları inceleyerek evrensel ilkelerini pekiştirmiş ve her durumda eğitim yoluyla ilerleme mesajını yinelemiştir.

Bu incelemede ele aldığımız kaynaklar, Gaspıralı’nın fikirlerini ve eylemlerini çok yönlü olarak ortaya koymaktadır. Akpınar’ın derleme ve Türkiye Maarif Ansiklopedisi, TDV İslam Ansiklopedisi gibi ikincil kaynaklar, Gaspıralı’nın dil ve edebiyat anlayışını çözümlerken, çağdaş araştırmacılar onun reformcu mirasının güncel yansımalarına da dikkat çekmişlerdir. Sonuç olarak Gaspıralı’nın Dil-Edebiyat-Seyahat Yazıları üzerinden yapacağımız değerlendirme, onun modernleşme-dil politikası ve kültürel uyum stratejisi konularındaki derin kavrayışını göstermiştir. Yirminci yüzyıl başındaki Türk aydınlanmasında Gaspıralı, “dilde, fikirde, işte birlik” idealiyle toplumu eğiterek uyandıran bir önder olarak yerini almıştır.

Kaynaklar: Çalışmada kullanılan birincil ve ikincil kaynaklar metin içinde APA usulü atıf formatında gösterilmiştir (örn.dergipark.org.tr, islamansiklopedisi.org.tr vb.).

 Gaspıralı’nın Seçilmiş Eserleri derlemesi, Türkiye Maarif Ansiklopedisi ve akademik yayınlardan yararlanılmıştır.

 

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.