Antikçağ Gizem Kültleri Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde Tez İncelemesi


 

Kitabın Adı:
Antikçağ Gizem Kültleri 
Yazar             :
Walter Burkert 

Çevirmen:
Sayfa:
192 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
13,5 X 21 
Son Baskı:
02 Nisan, 2018 
İlk Baskı:
02 Nisan, 2018 
Barkod:
9786051716916 
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
 
Orijinal Dili:
İngilizce 
Orijinal Adı:
Ancient Mystery Cults  



Antikçağ Gizem Kültleri Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde Tez İncelemesi

Antikçağ Gizem Kültleri: Burkert ve Çağdaş Yaklaşımlar Üzerine Karşılaştırmalı İnceleme

Giriş: Antik Yunan–Roma dünyasında gizem kültleri, giriş ve inisiyasyon törenleriyle ayırt edilen kapalı dini topluluklardı. Bu kültler, mitolojik sembollerin eşliğinde bireylere özel ritüeller ve yaşamın anlamına dair deneyimler sunuyordu. Walter Burkert’in Ancient Mystery Cults (Türkçesi Antikçağ Gizem Kültleri) adlı yapıtı, Eleusis, Dionysos, Orfik, İsis ve Mithras başta olmak üzere beş temel gizem kültünü incelemiş; bunların dinsel, toplumsal ve ritüel işlevlerini; ölüm ve diriliş, inisiyasyon ve bireysel kurtuluş temalarını tartışmıştır. Bu yazıda Burkert’in analizleri merkez alınarak gizem kültlerinin antik dünyadaki rolü ele alınacak, mit–sembolizm ilişkisi incelenecek ve kuramsal çerçeve kapsamında Mircea Eliade, Marvin Meyer, R. Turcan, Fritz Graf gibi çağdaş bilim insanlarının yaklaşımlarıyla karşılaştırılacaktır. Özellikle Eleusis Gizemleri, Dionysos ayinleri, Orfik inançlar, Mithras ve İsis gizemleri ayrı ayrı irdelenip ortak temalar düzeyinde karşılaştırılacak; mit, ritüel, ölüm/yeniden doğuş motifleri ile toplumsal aidiyet, cinsiyet ve sınıf bağlamlarına değinilecektir. Çalışma giriş, teorik çerçeve, karşılaştırmalı inceleme ve sonuç bölümlerinden oluşmaktadır.

Teorik Çerçeve: Gizem Kültü Tanımı ve Tartışmalar

Gizem kültleri, Batı dillerinde “mysteries” olarak adlandırılır ve Yunanca mustērion (sır, gizli tören) terimiyle ifade edilirdi. Burkert, antik gizemleri “giriş törenleriyle (myesis/telete) simgeleşen, katılımcılarının kabulü bir kişisel ritüele bağlı dinî ayinler” olarak tanımlar. Özel bilgi (hieroi logoi) ve cemaat aidiyeti oluştururlar. Bu yönüyle gizemler, kamuya açık resmi dinî ritüellerden farklı olarak, bireysel deneyim ve dönüşümü hedefler. Antropolojide inisiyasyon törenleri “statü değişimi” ritüelleri olarak görülür; antik gizemler de bu çerçevede kişiyi mitik boyuta taşır. Mircea Eliade gibi dinbilimciler, gizem törenlerini “kutsal zamanın” yaşantılanması olarak yorumlamış; ritüelin eylem içinde mitolojik döneme dönüşü sağladığını vurgulamıştır. Bu görüş, Duyuş bilimsel bir yoldan inisiyasyonun psikolojik ve kültürel işlevine dikkat çeker.

Burkert ise gizemleri daha tarihsel-pratik bir yaklaşımla analiz eder. Gizemlerde aranan “kurtuluş” kavramının Hıristiyan anlamıyla farklı olduğunu vurgular. Örneğin Eleusis Gizemleri’nin şiarının “kurtuluş” değil, “mutluluk/blessedness” olduğunu belirtir: Demeter’in “diğer hediyesi”, gizemleri deneyimleyenlere mezarda ayrıcalıklı bir yaşam vadetmektir. Cicero’nun ifadesiyle Eleusis, “sevinçle yaşamayı ve daha büyük umutla ölümü nasıl deneyimleyeceğini gösterir”. Burkert’e göre antik gizemler dogmatik bir kurtuluş müjdesiyle değil, “müjde”sizlik içinde umut vaat eden törenlerdi. Bu bağlamda, Mircea Eliade gibi arketipsel yaklaşımlar ile Fritz Graf gibi ritüel bazlı analizler arasında bir zıtlık öne çıkmaktadır: Eliade mitolojik sembollerin ebedî dönüşünü vurgularken; Burkert ritüelin tarihsel koşullar içindeki psikolojik ve toplumsal işlevlerini araştırmıştır. Yapılan karşılaştırmalarda bu farklı perspektifler aydınlatılacaktır.

Eleusis Gizemleri

Eleusis Gizemleri, Demeter–Persephone efsanesine dayanır ve antik dünyanın en ünlü gizem cult örneğidir. Her yıl Elysion’un dışındaki Eleusis kentinde yapılan bu ritüeller, Persephone’nin yeraltı dünyasına gidişi ve dönüşü motifini canlandırarak tarımsal verim ile ölüm-yaşam döngüsü arasındaki bağı simgeler. Burkert’e göre Eleusis kültü, günlük hayatın sorunlarına pratik bir çözümten ziyade ahiret müjdesi taşır; odak “kurtuluş” değil “mutluluk” kelimesidir. Gizemlere katılanlara, yaşamdan sonraki dünyada ayrıcalıklı bir konum vaadedildiği sık sık vurgulanır. Antik kayıtlarda, Hierofant mezar yazıtlarında gizem gecelerinde gösterilenlerin “ölümün kötülük değil iyilik olduğunu” ortaya koyduğu belirtilir; Cicero da Eleusis’te “sevinçle yaşamayı ve umudu yüksek bir biçimde ölümü yaşamayı” öğrendiğimizi yazar. Bu sözler, katılımcılarda ölüm karşısında daha umutlu bir tutum geliştirmeyi hedefler.

Eleusis’in toplumsal işlevi de büyüktü. Athenalıların organize ettiği bu gizemlere katılım herkese açıktı: Atinalılar ve müttefik şehirlerin özgür vatandaşları gizeme girme hakkına sahipti. İlginç olarak, Demeter kültünde kadın ve erkek inisiye olabilirdi. Callimachus’un altıncı İzini’nde sadece kadın hierofanlar tasvir edilmekle birlikte, bu Eleusis’in cinsiyet ayrımcılığını yansıtmamaktadır. Eleusis, köleler ve yabancılar (müttefik şehirlerden) dahil geniş katılıma imkân vererek demokratik bir karakter sergilemiştir. Kültün zemininde yoksulluk ya da yüksek doğum ayrıcalığı aranmamış, aksine kitlesel bir toplumsal deneyim yaşanmıştır.

Burkert ve diğerlerine göre Eleusis’teki ritüelin mitolojiyle ilişkisi hayli simgeseldir. Persephone’nin yeraltından dönüşü, her baharda toprağın bereketlenmesine uygular. Sırla içirilen kykeon ve koyu karanlıkta yapılan gösteriler, arınma ve yeniden doğuş temalarını deneyimletir. Eleusis, “kutsal zaman”ı yaşatması ve eski bir kutsal yaştaki deneyimi tekrar canlandırmasıyla Eliade tarafından incelenmiştir. Burkert ise Eleusis’e Mısır etkisi üzerinde de eğilir: Demeter efsanesindeki “ateşte yanıp ölmek” motifinin (çocukluğun ateşte yakılması) Mısır’daki benzer motiflerle ilişkisini araştırır. Ancak son tahlilde, Eleusis kültünün amacı tedavi değil, ritüelik umut vaatidir.

Dionysos Gizemleri

Dionysos kültü, şarap, coşku ve mistik heyecanlarla anılan bir tanrının etrafında şekillenir. Mitolojik olarak bazen Zagreus adıyla anılan Dionysos’un Titanlar tarafından parçalanıp yeniden doğması efsanesi, ölüm ve yeniden doğuş temasını taşır. Bu yönüyle Dionysos ritüelleri de Eleusis’e benzer biçimde doğum, ölüm ve yeniden hayat döngüsünü yansıtır. Burkert, Dionysos ayinlerinde de öbür dünya boyutunun görmezden gelinmemesi gerektiğini belirtir. Antik kaynaklarda, Dionysos mistiklerinin ölümden sonra ebedi mutluluğa kavuşacağına dair semboller mevcuttur: Örneğin Hipponion’da bulunan altın yaprak, yeraltında Tanrı’yla ilerleyen inisiyeleri “sonsuz mutluluğa” götürürken tasvir eder. Aristophanes’in Kurbağa oyununda Eleusis mistiklerinin Hades’te şenliklere devam ettiği; Cumae’de Bacchus inisiyelerinin özel mezarlara gömüldüğü ve Herodot’un Orfik–Bakkik cenaze adetlerine değinmesi (özellikle tütsülü mezar ritüelleri) bu inanışlara delildir. Pindar’ın dizelerinde “insanlar bakheia* ritüelleri sayesinde acıdan kurtulup mutlu olacak” görüşü de benzer bir umut içerir. Özetle, Dionysos gizemlerinde bu dünyada yaşanan coşkunun öte dünyada refaha uzanan bir seyahat olduğu ima edilmiştir.

Ritüelsel açıdan Dionysos ayinleri ekstazik ve orgiastikti. Maenad’ların coşkulu dansları, tiyatral törenlerde yer alan şarap ve müzik; sosyal normların geçici olarak yıkıldığı törenlerdi. Aristoteles’in kaydettiği bir söz, inisiyelerin ritüel sonrası “kötülükten kaçarak iyiyi bulduğunu” ve “rahatlama ile sevinç karışımı bir duyuya” eriştiğini anlatır. Bu, Dionysos gizemlerinin anlık deneyimlerde içsel temizlenme sağladığını gösterir. Burkert’e göre Dionysos ritüellerinin şimdiki zamanda dönüştürücü bir yanı vardır; inisiyeler geçici bir ilahî coşkuya ortak olarak dünyevi kaygılardan uzaklaşır. Mircea Eliade bu bakımdan Dionysos ritüellerini “normal gerçekliğin ötesine geçiş” olarak yorumlamış, ayinlerin kutsal zamanın yeniden doğuşunu yaşattığını vurgulamıştır.

Dionysos kültü toplumsal olarak geniş kesimlere hitap etti. Hem kentli hem taşralı, kadınlı erkekli katılımcılar bu ayinlerde yer aldı; bu sebeple Dionysos gizemleri kimi zaman düzeni sarstığı için Doğu-Batı sınırlarında korku yaratmış, Roma’da M.Ö. 186’da Bacchanalia’nın bastırılmasıyla tepkilere yol açmıştır. Cinsiyet açısından, Bakkantos ayinlerinde özellikle kadınların (Maenadların) coşkulu rolleri öne çıkarken, erkekler de thiasos örgütlerinde yer aldı. Sınıf açısından kült, gerek köylü gerek köle kitleler içinde popülerdi; aristokratlar ise Dionysos’a daha çok alegorik düzeyde eğilmişlerdir. Burkert’in “mucize” yerine “mutluluk” vurgu ettiği Eleusis’ten farklı olarak, Dionysos ritüellerinde bu dünyadaki neşe/yeniden doğuş tecrübesi ön plandadır. Fakat yukarıda belirtilen kaynaklar, Dionysos’un öte dünyada da mutluluğu sağlayan bir figür olarak algılandığını gösterir.

Orfik İnançlar

Orfik gizemler, mitik ozan Orpheus’un soyundan gelen bir öğreti geleneğini temsil eder ve mistik bakış açısıyla ölüm sonrasına odaklanır. Orfik mitolojiye göre, insan ruhu tanrısaldır ancak bedendeki suçluluklarla kirlenmiştir; ölümden sonra yeniden doğuş döngüsünden kurtulmak için arınma gerekir. Bu sebeple orfikler sıkı bir şekilde ruhun arındırılmasına vurgu yapar. Örneğin Burkert, Orfik inisiyelerin et, yumurta, baklagil ve şarap gibi tüketimden uzak durduklarını; arınma amacıyla katı bir ahlak kuralına bağlı olduklarını belirtir. Bu öğreti, özellikle ölümsüzlüğe ulaşmayı ve reenkarnasyon döngüsünden kurtulmayı hedefler (iyi bir ruhun sonsuz yaşamı). Mezarlarına konan altın tabletler, inisiyelerin öte dünyada gideceği yolu tarif eden ritüel talimatlar içerir. Mitoloji açısından Orfik geleneğin merkezi, Zagreus–Dionysos’un Titanlarca parçalanması ve yeniden doğuş efsanesidir. Aynı zamanda insanın oluşum mitolojisi, ruhun Titanlardan türediği anlatısı üzerine kuruludur.

Orfik gizemler, diğer gizem cultlerinden sosyolojik açıdan farklıdır. Her ne kadar organik bir çatı adı olsa da, orfik öğreti genellikle savunusaldır ve resmî ayinlerden ziyade felsefi bir grup kimliğine sahiptir. Katılımcılar arasında seçkin sınıflara ait kişiler öne çıkar; gizem sonrasında belirgin bir toplu organizasyon kurulmaktan çok, yaşam tarzına dair kurallar benimsendiği görülür. Cinsiyet açısından orfiklerin cinsiyet kısıtlamasıyla ilgili açık bir kayıt yoktur; ancak bazı kaynaklar orfik öğretiye özellikle erkeklerin meyilli olduğunu öne sürer (muhtemel Pythagoras etkisi).

Mitolojik sembolizm Orfik inançta çok güçlüdür. Ruh bedeni terk ettiğinde kızgın Titanların kurbanı olur; ancak Dionysos’un himayesinde yeniden yaratılacağı umulur. Bu döngü, katılımcıya ruhsal kurtuluş ümidini sembolize eder. Mircea Eliade’ye göre, orfik arınma ritüelleri evrensel bir “transandansa ulaşma” arzusudur ve profan (dünyevi) olandan kaçışı temsil eder. Burkert, Orfik inisiyasyonun, Eleusis’in kitlesel doğurganlık perspektifinden ayrıldığını, daha bireysel bir kurtuluş ideolojisi taşıdığını vurgular. Karşılaştırma: Orfizm’de bireyin ruha odaklı içsel dönüşümü öne çıkarken, Eleusis’te toplumsal üretim temaları ve ülke kalkınmasına hizmet de belirgindir. Aynı zamanda Dionysos ile ortak noktaları (ecstasy, ölüm sonrası umut) olmakla birlikte, Orfizm daha felsefi ve ahlaki bir renge sahiptir.

İsis ve Mithras Gizemleri

İsis ve Mithras gizemleri, antik çağın “Doğu kökenli” yaygın inanç örneklerindendir. İsis, Mısır’ın yaşam ve yeniden doğuş tanrıçasıdır; Osiris’in eşi ve Horus’un annesidir. Onun mitolojisi, Osiris’in Seth tarafından öldürülmesi, parçalanması, İsis tarafından yeniden birleştirilmesi ve Horus’un doğumu etrafında şekillenir. İsis kültü Yunan dünyasında hızla benimsendi; Demeter ve Dionysos ile özdeştirilip takviye edildi. Ritüel işlev: İsis inisiyasyonları genellikle saflık ve yeniden doğuş simgeleri taşır. Apuleius’un Altın Eşek’indeki İsis mistisizmi betimi, arınma ritüellerinden suyla temizlenmeye ve ölüm metaforik yeniden doğuşuna kadar detaylıdır. Gerçek tapınma faaliyetleri ise išiat (İsis rahipleri) tarafından günbegün devam ettirilir. Burkert, İsis kültünün tıbbî ve sihirli yönüne dikkat çeker; Sarapis ve İsis Mısır panteonunda şifa verici tanrılar olarak kabul edilir. Örneğin Beljatical ceza eserlerinde, “Bütün dünya İsis’e hastalıkların şifasıyla kendini açığa çıkardığı için saygı sunar” gibi ifadeler geçer. Tibullus’un hasta olarak İsis’ten şifa dileyişi de meşhurdur. Bu nedenle İsis tapınaklarında çok sayıda ithaf taşları (votive) şifa teşekkürlerini gösterir. Burkert’e göre İsis kültünde, günah itirafıyla bedensel/ruhî arınma (hiperite) pratiği de görülebilir. Ayrıca İsis’e adanmış kum, perde ve su ritüelleri zengin bir sembolizm içerir.

Toplumsal işlev açısından, İsis gizemleri herkese açıktı; özellikle kadınlar, köleler ve göçmen işçiler arasında yaygındı. Roma’da başlangıçta yasaklansa da, İ.S. 1.–2. yüzyıllarda geniş kesimlere hitap eden bir halk dini haline geldi. Tapınak inisiyasyonları resmî bir kademeye sahipti; her preist ve rahibe sınıfının görevi belirlenmişti. Burkert, İsis’in “yeni doğum” vaadini tanımlar: Bir mezar yazıtında, İsis rahibi olduğunu belirten bir kişi, “karanlık Acheron nehrine değil, ‘kutsanmışların limanına’ gittiğini” dile getirir. Bu ifade, İsis’in ölümde bile koruyuculuk sunduğuna işaret eder. Karşılaştırma: İsis kültü içinde ölüm ve diriliş teması Eleusis’e benzer şekilde işlenir ancak daha bireysel ve ibadet odaklıdır. Aynı zamanda İsis karmakarışık ritüelleriyle toplumu bir araya getirir. Mircea Eliade bu bağlamda İsis mistisizmini “özleştirme ve kurtuluş arayışının evrensel bir yansıması” olarak görmüştür.

Mithras gizemleri ise Roma lejyonlarının ve imparatorluk memurlarının rağbet ettiği, İran kökenli bir erkekler kulübüdür. Mitolojik anlatıları pek açık değildir, ancak ortodoks İskender ve Roma döneminde “altın buzağı” figürü olarak görülür. Ritüeller: Mithraistler mağara görünümlü mithraeum olarak adlandırılan tapınaklara kapanır; merkezde boğa öldürme (tauroktani) sahnesi bulunur. Kült yedi dereceye ayrılmış ritüellerle yönetilir. Burkert; Mithras’ın, kara-tanrıları altederek kozmosu koruduğu kozmik bir imaj taşıdığını belirtir. Ancak gizem örgütlenmesi daha çok gizli cemiyet biçimindeydi. Başlangıçta askerler arasında yayılan din, esas olarak erkeğe yönelikti. Kadın katılımı yoktu; amaç, ritüelleri paylaşanların askerî ve iktisadî bağlar kurmasıydı.

Mithraizm’in kurtuluş dogması yoktu. Burkert’e göre, Mithras tanrısı takipçilerine dünyevi hayatta sağlamlık ve umudu garanti eder; ama ölüm sonrası özel bir öğreti aktarmaz. İmparator Julian’ın yazdıkları buna işaret eder: Julian bir Mithraist olarak, Mithras sayesinde “hayatta güvenli bir demirbaş” bulduğunu ve ayrılık zamanında “iyi umutla” ayrılabileceğini söyletir. Burkert bu vurgunun Platon’un ruhun ölümsüzlüğü temalarıyla paralel olduğunu gösterir. Yine de Mithras kültünün vaadi, Hıristiyan kurtuluş öğretisi gibi belli bir dogmaya dönüşmemiştir. Sosyo-politik açıdan Mithras, düşük düzey halkı değil, çoğunlukla ordudaki elit mensupları kapsıyordu. Bu özellikleriyle Eleusis ya da İsis’in kapsayıcılığına karşın, Mithras gizemleri görünüşte bir “erillik meclisi” gibiydi. Fritz Graf’ın tespit ettiği gibi, pagan başlıklı işaretlerden baptizmalarına kadar uzanan ritüellerin hiçbirine Hıristiyanlıkla doğrudan eşleme koyacak sağlam kanıt yoktur. Sonuçta Mithras’ın ritüeli, kişiler arası bağları ve erdemleri güçlendirmeyi amaçlamış, mistik kurtuluş beklentisini ikincil bırakmıştır.

Ortak Temalar ve Karşılaştırmalı Yorumlar

Eleusis, Dionysos, Orfizm, İsis ve Mithras kültlerinde mit ve sembolizm merkezi önemdeydi. Ölüm–yeniden doğuş motifi bu kültlerin tamamında görülür: Demeter ve Persephone hikayesi tarımsal yaşam döngüsüne işaret ederken, Dionysos Zagreus’un parçalanması Tanrı’nın yeniden dirilişini simgeler. İsis efsanesinde Osiris’in öldürülüp yeniden diriltilişi benzer bir anlatıdır. Orfik öğreti, bedensel ölümden ruhsal doğuma odaklanır. Bu semboller, katılımcılara ölümün doğanın bir parçası, daha yüksek yaşamın ise mümkün olduğu mesajını verir. Burkert bu yolla, gizem ayinlerinin doğrudan kurtuluş vaat etmekten ziyade, inisiyelere ölüm karşısında “iyi umut” verdiğini vurgular.

Ritüel ve inisiyasyon tüm gizemlerde kesintisiz roller üstlenir. Her kültte ölümden bir biçimde “sıyrılma” temsili vardır: Eleusis’te şifalı içecek ve gizli tören, Dionysos’ta orgiastik taşıyıcılar ve temsil edilen tören, İsis’te tören ölümü, Mithras’ta boğa kurbanı bunlara örnektir. Bu ritüeller katılımcılarda değişim yaratarak aidiyet duygusu oluşturur. Ancak ritüelin toplumsal yansıması değişkendir. Örneğin Eleusis ve İsis gizemlerinde inisiyeler tören dışındaki toplum içinde statü değiştirmezken, Mithras’ta başarıyla ilerleyen her birlik üyesi kendini ayrıcalıklı saymıştır. Toplumsal aidiyet bağlamında, bu ritüeller çoğu kez üyeler arasında güçlü bağlar da kurmuştur. Özellikle Mithras ve Eski Mısır kökenli İsis ayinlerinde gizli cemiyet (thiasos) örgütlenmeleri gözlenmiştir. Ancak, Hıristiyanlık benzeri bir “kilise” modeli hiçbir gizem kültünde gerçekleşmemiştir.

Cinsiyet ve sınıf bağlamı da gizemlere göre farklılık gösterir. Eleusis ve İsis kültlerinde kadın inisiyelerin varlığı normaldi; hatta İsis tapınaklarında rahibeler çok yaygındı. Aksine Mithras kültü tamamen erkeğe yönelikti. Bunun doğal sonucu olarak toplumun alt sınıflarına (köle, emekçi) özellikle İsis ve Dionysos kültlerinde daha çok, Mithras’ta ise neredeyse hiç katılım vardı. Orfik inisiyeler genellikle seçkin sınıflardan gelirdi; yazar Plato’ya göre orfikler avlanma sırasında hayvanlara zarar vermemeyi benimsiyordu ki bu da kastî bir seçkinlik işaretiydi.

Bu bağlamda Burkert ve Eliade gibi akademisyenler arasında kurtuluş inancı algısında farklar vardır. Burkert gizemlerin “deneysel” birer din biçimi olduğunu, belli bir öğretiyle ölüme karşı bağışıklık vadetmediklerini açıkça belirtir. Bu görüş, Eleusis’te ümitsizlik karşısında “sakın gizemleri unutmayın” diyen mezar yazıtları örneğinde görülebilir. Eliade ise gizemleri, insanın ölüm karşısındaki arzusunun evrensel bir tezahürü olarak değerlendirir. Öte yandan Marvin Meyer gibi kaynakça derleyiciler, özellikle Apuleius gibi metinlere dayanarak gizem öğretilerini karşılaştırır; R. Turcan yerel ve imparatorluk dönemindeki kültlerin sosyolojik tarihine odaklanır. Fritz Graf ise “vaftiz ve gizem” konularında, pagan inisiyasyonlarında suyun rolünü inceler. Örneğin Graf, Mithras ritüellerinde ölüm simgesi gösterileri olsa da Hıristiyan vaftizine benzer kesin bir motif bulamadığını belirtir.

Sonuç olarak, gizem kültleri antik dünyada bireylere dini aidiyet hissi, ölüm karşısında teselli ve ruhani deneyimler sağlamış; mitolojik sembollerle insan yaşamına dair umut ve anlam katmıştır. Ancak Burkert’in de vurguladığı gibi, bunlar dogmatik bir kurtuluş vaadi taşıyan dinler değil, her yönüyle insanlar tarafından sınanabilen ritüel deneyimlerdi. Bu kültlerin işlevi, hayatı olumlama, tarım döngülerini kutsama, ortak inanç ve kimlik oluşturma yoluyla toplumsal düzeni pekiştirmekti. Karşılaştırmalı bakış, her kültün kendine özgü mitolojik vurgularını ve sosyolojik gereksinimlerini ortaya koyarken; ölümü, yeniden doğuşu, toplumsal aidiyeti simgesel bir düzlemde birleştirdiğini gösterir. Sonuçta gizemler, antik insanların inanç dünyasında hem sosyal hem de bireysel düzeyde bir boşluğu doldurmuş; Burkert’in ifadesiyle “nihai yaşam sorunsalına” dogmatik değil ama insanileştirilmiş cevaplar sunmuştur.

Kaynakça (APA):

  • Burkert, W. (1987). Ancient Mystery Cults. Harvard University Press.
  • Eliade, M. (1958). Rites and Symbols of Initiation: The Mysteries of Birth and Rebirth. Harper & Row.
  • Graf, F. (2011). Baptism and Graeco-Roman Mystery Cults. In D. Hellholm, T. Vegge, Ø. Norderval, & C. Hellholm (Eds.), Ablution, Initiation, and Baptism: Late Antiquity, Early Judaism, and Early Christianity (pp. 101–118). De Gruyter.
  • Meyer, M. W. (1999). The Ancient Mysteries: A Sourcebook of Sacred Texts. University of Pennsylvania Press.
  • Turcan, R. (1996). The Cults of the Roman Empire (A. Nevill, Trans.). Blackwell.
  • Diğer danışılan çalışmalar arasında Clinton (1992), Kingsley (1995), Lefkowitz vd. (farklı tarihsel kaynak çevirileri) ve Plutarch’ın Isis ve Osiris Üzerine Konuşmalar gibi metinler bulunmuştur.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.