René Girard’ın Günah Keçisi Kuramı Üzerine Analiz
Kitabın Adı:Günah Keçisi Yazar :Rene GirardÇevirmen:Sayfa:296 Cilt:Ciltsiz Boyut:14 X 21 Son Baskı:04 Nisan, 2024 İlk Baskı:23 Ekim, 2018 Barkod:9786051717517 Kapak Tsr.:Editör:Kapak Türü:Karton Yayın Dili:Türkçe Orijinal Dili:İngilizce Orijinal Adı:Le Bouc Émissaire
René Girard’ın Günah Keçisi Kuramı Üzerine Analiz
1. Giriş: Girard’ın Kuramsal Çerçevesi ve Tarihsel Bağlam
René Girard (1923–2015), edebiyat eleştirisi, sosyoloji, antropoloji gibi disiplinlerde kültürün kökenlerine dair kapsamlı bir antropolojik kuram geliştirmiştir. Girard’a göre insan ilişkilerinin özünde mimetik arzu yatmaktadır; herkes, başkalarının arzularını model alarak arzu duyar ve bu da kaçınılmaz biçimde çatışma doğurur. Şiddet ve din tarihini inceleyen Girard’ın en temel kavramı, bu mimetik arzu kavramıdır. 1970’lerde yayımlanan Violence and the Sacred (1972) gibi eserlerinde tanımladığı kurbanlaştırma mekanizmasını (bouc émissaire) bu kitapta derinlemesine analiz eder.
Le Bouc Émissaire (Fransızca, 1982; Türkçesi Günah Keçisi) bu kuramın kilit eseridir. Kitap, toplumun şiddet ve mağduriyet dinamiklerini incelemek üzere ikiye ayrılmıştır: İlk bölümde “arkaik” toplulukların mitleri ve ritüelleri (özellikle kurbanlaştırma ritüelleri) incelenir; ikinci bölümde ise Hristiyan Yeni Ahit metinleri, özellikle İsa’nın Çarmıha Gerilişi anlatılarından hareketle bu mekanizmanın ifşa oluşu ele alınır. Bu diptişik yapı, Garard’ın mitlerde maskelediği kolektif şiddeti çözümleyip İncil metinlerinin kurbanlaştırmayı açığa çıkardığını göstermeyi amaçlar.
Girard’ın çalışmaları, modern düşünce ortamında farklılık gösterir. 1980’lerde post-yapısalcılığın hakim olduğu dönemde Girard, tüm insan kültürlerinde geçerli genel bir model önermiş ve bu bağlamda büyük anlatılara karşıtı olmadığını göstermiştir. Çalışmaları Katolik geleneğe yakın durduğu için bazı eleştirmenler tarafından “gizli bir teolojik apologetik” olarak da değerlendirilmiştir. Öte yandan mimetik kuram, toplumsal şiddet, kültürel ritüel ve etik konularında özgün bir bakış açısı sunar ve günümüzde de dijital toplum ve küresel krizler gibi bağlamlarda yeniden ilgi çekmektedir. Bu analiz, Girard’ın Günah Keçisi kitabını bu teorik çerçevede ele alacak ve eserin içeriğini adım adım inceleyecektir.
2. Günah Keçisi Mekanizması: Sosyal Şiddetin Doğası ve Krizin Çözümü
Girard’ın günah keçisi mekanizması, toplumsal kriz anlarında aşırılaşan mimetik çatışmanın, rastlantısal gibi görünen fakat seçilmiş bir kurbana yöneltilmesiyle geçici bir barış sağlanması sürecidir. Rekabet ve çatışma doruk noktasına ulaştığında, topluluk içindeki farklılıklar silikleşir ve üyeler ciddi bir kaosun eşiğine gelir. Bu noktada toplum, bir birey veya grup üzerinde tüm suçlamaları ve agresyonu bir anda yoğunlaştırır. Örneğin, arkeolojik ve tarihsel verilere göre, erken insan toplulukları yok oluşun eşiğindeyken böyle bir “kurbanlaştırma” stratejisini kendi kendini yok etmeden kurtuluş yolu olarak keşfetmiş olabilir. Girard’a göre kriz halindeki topluluk, uyum ve istikrarı sağlamak için kasıtlı olarak seçilen bir kurbana yöneltilmiş şiddet biçimine başvurur; bu kurban, topluluğun ortak nefret ve suçlamalarının odağı haline gelir.
Bu mekanizma şöyle işler: Topluluk artan rekabet ve belirsizlik yüzünden dayanma sınırına geldiğinde, aralarında potansiyel bir kurban adayı belirlenir. Bu kişi genellikle toplumun normalin dışında kalan, sakatlık, farklı özellikler veya toplumsal etiketler nedeniyle “öteki” kabul edilen biridir. Grubun tüm üyeleri, mimetik olarak birbirlerinin öfkesine ortaklaşa kilitlenir; sanki herkes ondan kökten kurtulmak istercesine suçları bu kişiye yansıtır. Sonuçta suçsuz olduğu halde kurban seçilen bu birey, öfkeleri üzerine çekerek öldürülür veya kovulur. Herkes bu yolla bir çeşit duygusal arınma (ventilation) yaşar ve topluluk içinde geçici bir birlik yeniden tesis edilmiş olur. Girard’a göre bu düzenek, doğada (örneğin hayvan evrimi) nasıl doğal seçilim kurallarıyla açıklanıyorsa, kültürde de toplumsal şiddetin ritüelleştirilmesiyle küresel uyumu sağlayan gizli bir sistem olarak ortaya çıkmaktadır.
Bu kurbanlaştırma ritüeli, yasaklar ve mitlerle iç içe geçmiş olarak kültürel bir öğrenim aracı haline dönüşür. Taşlama gibi kolektif infaz uygulamaları tüm toplumu katılım zorunluluğuyla birleştirir; taş yığını altında kurbanın ölümü, Girard’a göre topluluğun “ilk mezarı”dır. Böylece, günah keçisinin öldürülmesi kaynağındaki şiddet döngüsü kısmen engellenmiş gibi görünür. Ancak bu geçici barış, kurban öldürüldükten sonra bile topluluğun vicdanında ve kültürel hayatında devam eder. Sonuçta, kurbanlaştırma hem toplum içindeki ve dışındaki şiddeti kontrol altına alan bir simgesel mekanizma hem de olağanüstü bir birlik sağlama yöntemi olarak işlev görür.
3. Mimetik Arzu ve Şiddetin Döngüsü
Girard’ın teorisine göre toplumsal şiddet döngüsünün kaynağında mimetik arzu vardır. Mimetik arzu, bir kişinin başka birinin arzusunu örnek alarak istemesidir; yani herkes “başkalarının istediğini ister”. Bu süreç, kişileri sürekli olarak aynı nesnelere veya hedeflere yönlendirir, rekabeti kaçınılmaz kılar. Mimesis insan yaşamının vazgeçilmez dinamiğidir: Biz dilimizi, sosyal becerilerimizi ve adeta kültürümüzü başkalarını taklit ederek öğreniriz. Girard’ın vurgu yaptığı nokta, bu yolla ortaya çıkan arzu modellerinin çatışmaya meyilli olduğudur. Bir bireyin istediği hedef, aynı zamanda model olarak benimsediği kişinin de arzusuysa, üçüncü biri de buna ilgi duymaya başladığında, tek kaynak için rekabet doğar.
Bu öykünmenin (mimesis) çatışma dinamiği, Girard tarafından “ikizler ilişkisi” kavramıyla anlatılır. Zıt düşman gibi görünen rakipler, çatışmanın tırmanmasıyla giderek birbirlerinin “ikizi” haline gelir; yani arzu ettikleri tek nesnenin peşinde koşarken kendilerini ayırt edemez duruma gelirler. Bu durum, topluluklarda şiddetin bulaşıcı bir şekilde yayılmasına yol açar; biri saldırganlaşınca temas ettikçe başkalarını da kışkırtır (arazılık). Nitekim Girard’a göre insan şiddetinin gerçek kaynağı biyolojik saldırganlık değil, sınırlı hedefler için süren bu taklitçi rekabettir. Kuramda arzu nesnesi tıkanıklığı söz konusu olduğunda, şiddet içgüdüsel olarak devreye girer.
Girard ayrıca bu süreçten çıkış yolunu da “mimetik düzenek” içinde tarif eder: Mimetik arzu tırmanır, yerini çatışmaya bırakır, sonra kurban bir modeliyle aynileşen kişi olarak belirir; topluluk şiddetini ona yöneltip geçici barışa erişir. Bu döngü mimetik arzu başlamadan önce ritüeller ve yasaklar aracılığıyla kontrol altına alınır; toplumsal düzeni korumak için belirli tabular (dini veya kültürel yasaklar) oluşturulur. Mimetik arzunun barındırdığı tehlike, tüm kültürlerde benzer yasaklar ve kurban figürleriyle sembolize edilir. Bir anlamda bireysel arzuların taklitçi doğası kültürü kurar ve toplumsal şiddeti periyodik kurbanlaşma törenleriyle disipline eder. Özetle, Girard’ın mimetik arzu vurgusu, toplumdaki çatışma kaynaklarını açıklayan kuramsal temel olarak kabul edilir.
4. Mitlerin ve Tarihsel Metinlerin Eleştirisi
Girard için mitler, toplulukların işledikleri şiddeti kutsal ve meşru gösteren “zulüm metinleri”dir. Yani bir mit, günah keçisi ilan edilip öldürülen kurbanın eyleminin Tanrı’nın ve toplumun isteği olduğunu; bu eylemin sorgulanamayacağını anlatan bir anlatıdır. Girard’a göre mitler, en başta olayın kurbanı tamamen masumken onun suçlu ilan edilmesini ve kurbanlaştırmanın kutsal bir ritüel hâline getirilmesini sağlar. Böylece asıl suçlular (kitle, tahakküm eden grup) gizlenir; toplumun suçsuziyetine dair yanılsama pekişir.
Girard’ın tarihsel metin analizi de benzer bir amaca hizmet eder. Örneğin 14. yüzyılda Kara Ölüm sırasında Yahudilerin suikast veya kuyu zehirlemek gibi iftiralarla suçlanmasını konu alan metinleri ele alır. Bu metinlere bakarken Girard, okuyucuyu metnin yüzeysel suçlamalarıyla tatmin etmemeye çağırır. O örnekte, Machaut’ın bahsettiği Yahudilerin kuyu zehirlediği iddialarının gerçek dışı olduğu açıktır, dolayısıyla buna rağmen meydana gelen pogromlar bir kurbanlaştırma örneğidir. Girard, bu tür metinleri “bize söylemedikleriyle” ele alır: Yani, Yahudileri suçlayan anlatıların arka planındaki kitlesel panik ve bahane arayışını görünür kılar. Kısacası Girard, mitleri ve tarihî kayıtları “kurbanlaştırma açıdan” yeniden okumamızı salık verir.
Bu yöntemde önemli bir kural şudur: Kurbanın bakış açısı hiçbir zaman metnin parçası değildir. Topluluk bu olayları kendi anlatısıyla meşrulaştırır ve kurbanın neden haksız yere suçlandığını duymaz. Örneğin Pailler’a göre Girard, tarih metinlerine normal bir edebi eleştirmenin ötesinde “metne şiddet uygulayarak” (faire violence) nüfuz etmemiz gerektiğini savunur. Yani bu metinleri yüzeysel tarih anlatısı veya alegori olarak görmek yerine, içinde saklı toplumsal gerilimleri ifşa edecek şekilde ciddi ve empatik okumalıyız. Böylece baskı altında tutulmuş mağdurları, korkuları veya sosyal kaos arka planını görerek, mitlerin toplumsal krizlerde günah keçisi yaratarak şiddeti meşrulaştırdığını açığa çıkartabiliriz. Özellikle koyu batıl inançları veya dogmatik vurguları olan mitlerin, aslında bir “ikinci mit” olarak, kurbanı suçlayan bir anlatı işlevi gördüğü sonucuna varılır.
5. Hristiyanlık ve Gerçeğin Açığa Çıkışı
Geleneksel mitlerden farklı olarak Hristiyan Yeni Ahit’teki anlatılar, Girard’a göre kurbanlaştırma mekanizmasını ifşa eden bir içeriğe sahiptir. Özellikle İsa’nın masumiyetine vurgu yapan Çarmıha Geriliş hikayeleri, kurbanlaştırılmış bir bireyin aslında haklı olduğunu göstermeye yarar. Girard, bu noktada İsa’yı “kurbanlaştırma düzenini açığa çıkaran” örnek kabul eder. “İsa’nın çarmıha gerilmesiyle doruğa ulaşan Yahudi-Hıristiyan kutsal kitaplarının ayırt edici özelliği, günah keçisi ilan etme mekanizmasının kendisinin aşamalı olarak açığa çıkarılmasıdır,” derd. Başka bir deyişle, İsa kutsallaştırılmayıp mahkûmiyetine rağmen arındıran bir figür olarak sunulduğu için, arkaik kurban sisteminin ne olduğunu ortaya koymaktadır.
Bu çözülme süreci özetle şöyledir: Çatışmalarla sarsılan toplum düzenini yeniden kurmak için İsa adında suçsuz bir kurban seçilir ve öldürülür. Ancak metinlerde bu cinayetin, aslında Peygamber’in ölümünün insanlar tarafından işlendiği vurgulanır. Kurbanın “kurtarıcı” ilan edilmesiyle (örneğin İsa Mesih’in günahları üstlenmesi) kurbanlaştırmanın meşru bir düzen sağlamadığı ifşa edilir. Kısacası, İncillerde toplumu bir arada tutmaya yarayan bu şiddet eylemi kendi irdelenmesi sayesinde kötü bir yanılsama olarak ifşa edilir. Girard, İncil’i “mağduriyet mekanizmasının şaşırtıcı bir teşhirini canlandıran... metinsel bir mekanizma” olarak nitelendirir. Yani Hristiyan anlatı, arkaik kurban dininin kurallarını ret ederek, her bireyin bir kurban gibi görülmesinin aslında büyük bir kötülük olduğunu vurgular.
Dolayısıyla Girard’ın gözünde, Yeni Ahit gelenekleri toplumu kan ve intikam döngüsüne sokan günah keçisi sistemini sorgulayan bir dönüm noktasıdır. İsa’nın tasviri ile kurbanlaştırmanın özünde suçsuz bir kimse üstüne haksız yere suç yıkama olduğu gösterilir; böylece şiddetle çözülen uyum fikri tümüyle reddedilir. Bu perspektif, Hristiyanlığın - en azından Girard’ın okumalarına göre - bir anlamda kültürel şiddeti deşifre eden ve insanları gerçek erdeme çağıran bir rolü olduğunu ileri sürer.
6. Modern Toplumlarda Günah Keçisi Uygulamaları
Günah keçisi mekanizması günümüzde de özellikle toplumsal kriz anlarında canlanmakta; medya, siyaset ve ideoloji alanlarında kurbanlaştırma örnekleri görülmektedir. Girard’a göre modern dünyada da çatışmalar bu eski şablon üzerinden gerçekleşir; yani arzulanan barış ve birlik için öne seçilen bir hedef aranır. Örneğin Girard, bu sürecin günümüz dünyasında zorbalık, linç ve benzeri toplumsal dışlama biçimleriyle sürdüğünü belirtir. Bir başka deyişle, etnik azınlıklar, göçmen grupları ya da farklı statüdeki kişiler modern günah keçileri olarak hedef alınabilmektedir.
Modern pratiklerde görülen başlıca örnekler şunlardır:
- Medya ve İletişim: Kriz zamanlarında medyada manipülatif haber ve sosyal medya kampanyaları, belirli şahıs veya gruplara yönelik suçlamaları körükleyerek toplumsal öfkeyi bu kesimlere kanalize eder. Örneğin, bir trajedi sonrasında hızla yayılan komplo teorileriyle azınlık bir grubun suçlu ilan edilmesi, kolektif nefret duygusunu boşaltma işlevi görebilmektedir.
- Siyaset ve İdeoloji: Siyasi söylemlerde öteki düşmanlaştırması göze çarpar. Muhalif partiler ya da sosyal kesimler özellikle kriz dönemlerinde bazen hedef gösterilir ve toplumun suçlu ilanı bu söylemlerle meşrulaştırılır. Bu durum, toplumsal dayanışma olduğu iddiasıyla öne sürülse de aslında kolektif bir günah keçisi yaratma stratejisidir. Alaattin Oğuz’un örneklendirdiği gibi, 2024’te Diyarbakır’da bir çocuğun öldürülmesi olayı sonrası ortaya atılan gerçek-dışı iddialarla bir aile ve köyün günah keçisi ilan edilmesi, medya ve siyaset arenasındaki “linç atmosferinin” ürünü oldu.
- Din ve İdeoloji: Modern dinî-politik söylemlerde de mağdur gruplar günah keçisi yapılabilir. Tarihsel olarak Yahudiler ve diğer azınlıklar gibi “kökene dayalı suçlamalar” devam etmekte, siyasal dinamikler bu motiflerle beslenebilmektedir. Aynı şekilde, aşırı ideolojilerde dış düşman ve iç düşman anlatıları kurbanlaştırmayı barındırır.
Özetle, modern medyada ve siyasette karşımıza çıkan günah keçisi pratikleri, toplumsal kaos anlarında kolektif sinirlerin odaklandığı nesne olarak işlev görür. Örneğin Oğuz’un incelemesine göre Diyarbakır olayı, ırkçı influencer’lar ve bazı politik aktörler tarafından kurbanlaştırma stratejisinin somut bir örneğine dönüştü. Bu gibi durumlarda ulusal birlik söylemleriyle şekillenmiş propagandalar, bir yandan geçici “huzur” ve adalet illüzyonu sunarken, öte yandan hedef alınan gruba korkunç zulümler uygulanmasına meşruiyet kazandırır.
7. Eleştiriler ve Tez Tartışmaları
Girard’ın günah keçisi mekanizması tezi, literatürde çeşitli eleştirilere konu olmuştur. Bir kesim eleştirmen, Girard’ı çalışmalarını Hristiyan geleneğe örtülü bir savunma (apologia) biçiminde şekillendirmekle suçlamıştır. Onlara göre Girard’ın Katolik arka planı, onun mitlere ve topluma dair analizini bir nevi dini perspektif itibariyle kurgulamasına yol açar. Öte yandan bazı düşünürler teoriyi “saçma derecede indirgemeci” bulmuş, tüm kültür ve tarih olaylarını tek bir temel şiddet şablonuna (mimetik döngü) indirgemesini eleştirmiştir. Bu eleştiri, Girard’ı hem kurbanları heroikleştirdiği hem de kitle hareketlerini –mimetik rekabet bağlamında– tehlikeli saydığı gerekçesiyle iki uçta tutarlı olmamakla suçlar.
Başka eleştiriler de bu kuramın ampirik dayanaklarının zayıf olduğunu savunur. Antropologlar, tarih boyunca ve günümüzde her topluluğun benzer bir kurbanlaştırma ritüeli sergilediği iddiasını sorgulamış, Girard’ın vaka seçimlerini seçici bulmuşlardır. Bazıları Girard’ın kuramını toplumsal tepkileri çözümleyici değil, sadece soyut bir metafor olarak değerlendirir. Yine de Girard’ın kendine özgü kavramsallaştırması, özellikle felsefi ve kültürel incelemelerde yeni tartışma başlıkları açmıştır.
Girard’a yönelik başlıca eleştiriler şunlardır:
- Dini Apologetik Eleştirisi: Bir görüşe göre Girard’ın İsa anlatılarına vurgu yapması, onun yanlışlıkla Hristiyan bir kurtuluş anlatısını desteklediği şeklinde algılanmıştır. Bu eleştiri, kuramı inanç temelli görmekte ve bilimsel nesnellikten uzak saymaktadır.
- İndirgemecilik ve Evrensellik: Başka bir eleştiri, Girard’ın her çatışmayı mimetik arzuya ve kurbanlaştırmaya bağlayarak fazla genelleyici olduğu yönündedir. Eleştirmenler bu durumu “absurdly reductive” (saçma indirgemeci) olarak niteleyerek, toplumsal olayların daha karmaşık psikososyal dinamikleri olabileceğini savunur.
- Moderniteye Mesafesi: Girard post-yapısalcı eleştirilere uzak duran bir geleneği temsil ettiği için, çağdaş sosyal teori akımlarınca yetersiz bulunmuştur. Özellikle Foucault gibi güç ilişkileri analizlerini reddetmesi, eleştirel kuramcılar arasında yankı uyandırmıştır.
Bu eleştirilerin ışığında, Günah Keçisi kuramının günümüzdeki geçerliliği tartışmalıdır. Yine de kriz analizleri, psikoloji ve medya çalışmaları gibi alanlarda mimetik şiddet ve kurbanlaştırma fikri hâlâ düşündürücüdür. Girard’ın “kurbanlaştırma ve barış ilişkisi” yaklaşımı, toplumsal uyuma dair geleneksel modelleri sorgulaması bakımından hâlâ literatürde referans alınmaktadır.
8. Sonuç: Değerlendirme ve Kültürel Analiz Potansiyeli
Le Bouc Émissaire (Günah Keçisi) kitabı, beşeri bilimler içinde geniş bir etki alanına sahiptir. Girard’ın mimetik arzu ve kurbanlaştırma konseptleri, edebiyat kuramından dinler tarihine kadar çok sayıda disiplinin bakışını etkilemiş; toplumsal şiddeti analiz etmek için sağlam bir metafor sunmuştur. Kitap, mitleri, kutsal metinleri ve modern pratikleri bir bütünlük içinde inceleyerek kültürel çalışmalar ve antropoloji için yeni açılımlar sağlamıştır. Örneğin mitoloji ve din antropolojisinde “zorunlu kurban” teması yeniden yorumlanırken; sosyoloji ve siyaset bilimi disiplinlerinde kriz anlarındaki toplumsal çalkantılar kurbanlaştırma perspektifinden irdelenmeye başlanmıştır.
Girard’ın yaklaşımı, günümüzde de dijital toplum, medya ve küresel politik gerilimler bağlamında ilgi çekmektedir. Kitle iletişim araçlarıyla yayılan karalama kampanyalarının ve viral nefret suçlamalarının arkasında yatan dinamikleri anlamada mimetik kuram faydalı bir araç olabilir. Salgınlar, iklim krizleri veya politik polarse süreçlerde toplumların suçluluk atfetme biçimleri Girard’ın çözümlemeleriyle açıklanabilir. Zaten Girard’ın takipçileri ve onu eleştirel bir şekilde geliştiren araştırmacılar, aracı olmadan taklit bağlantılarının (“mimetik bağların”) sosyal dizgelerdeki rolünü yeni alanlarda incelemektedir.
Sonuç olarak, Günah Keçisi Girard’ın kültürün kökenine dair çok yönlü antropolojik kuramının kilit eseridir. Kitap, kuramın kavramlarını net biçimde ortaya koymakla kalmaz, aynı zamanda metin okumadan sosyolojiye kadar çeşitli disiplinlerde kavramları uygulatabilecek bir kurgu sunar. Beşeri bilimlerde hâlâ tartışılan bu fikirler, toplumsal krizlere yönelik müdahalelerde ve kültür eleştirisinde ilginç yorumlara kapı aralamaktadır. Girard’ın kuramsal çerçevesi, insan davranışlarını açıklamaya çalışan çalışmalara entegre edildiğinde yeni sorgulamaları beraberinde getirmeye devam etmektedir.
Kaynakça (APA)
- Girard, R. (1982). Le bouc émissaire. Paris: Grasset.
- Girard, R. (1984). The Scapegoat (J.-L. Déotte, Çev.). Baltimore, MD: Johns Hopkins University Press. (Orijinal eser yayımlanma yılı 1982)
- Oğuz, A. (2025, 16 Temmuz). Narin Güran vakası ve günah keçisi arayışı: Maksimalist bakışın tefessühü. Birikim Dergisi.
- Pailler, J.-M. (2016). René Girard, Le bouc émissaire [Kitap değerlendirmesi]. Pallas, (102), 302-306.
- Şahin, B. (2023). Kurban ve Öteki: René Girard’da Mimetik Arzu, Şiddet ve Günah Keçisi Mekanizması. Veche, 2(2), 76-88.
- Keenan, B. (2023, 4 Eylül). Mimetic Desire & the Scapegoat: Notes on the Thought of René Girard. Critical Legal Thinking. (http adresi verilmedi)
- Wikipedia. (2024). Mimetic theory. Wikipedia. (Mimetic teori tanımı ve scapegoat mekanizması açıklaması için)
Leave a Comment