Geleceğin Sanat Eseri Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı


Kitabın Adı:
Geleceğin Sanat Eseri
Yazar             :
Richard Wagner 

Çevirmen:
Sayfa:
220 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
13,5 X 21 
Son Baskı:
14 Temmuz, 2023 
İlk Baskı:
14 Temmuz, 2023 
Barkod:
9786254498152 
Kapak Tsr.:
Editör:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe  
 
 
Orijinal Dili:
İngilizce 
Orijinal Adı:
Das Kunstwerk der Zukunft  



Geleceğin Sanat Eseri Kitabı Üzerine Yüksek Lisans Düzeyinde İnceleme Yazısı

Giriş

Richard Wagner’in 1849 tarihli Das Kunstwerk der Zukunft (Geleceğin Sanat Eseri) adlı risalesi, bestecinin sürgün yıllarında (1849) kaleme aldığı, sanat kuramını toplumsal dönüşümle ilişkilendiren önemli bir metindir. Wagner bu kitabını dönemin radikal filozofu Ludwig Feuerbach’a ithaf etmiş ve Ekim-Kasım 1849’da tamamladıktan sonra aynı yıl sonunda Leipzig’de yayımlamıştır. Eserde Wagner, XIX. yüzyıl Avrupa’sında yükselen milliyetçi ve romantik akımlara paralel olarak, sanatın halkla bütünleşmiş bir toplumsal kurum haline gelmesi gerektiğini savunur. Yazar için “geleceğin sanat eseri”, eskiden Yunan trajedilerinde var olan tüm sanat dallarının (müzik, şiir, mimari, dans vb.) bir arada işlendiği bir Gesamtkunstwerk (bütünsel/kollektif sanat eseri) olarak tanımlanır. Bu ideal, Wagner’in hem romantik ulusçu estetikten hem de Feuerbachçı hümanist felsefeden beslenen özgün bir sentezidir. Wagner, önceki romantik operaları ve bir Alman milliyetçi sanat anlayışıyla uyumlu bir şekilde Yunan ve Germen mitlerini idealize ederken, aynı zamanda modernitenin bireyciliğine karşı yeni bir ortaklığı önerir: Yazar, sanatı bir din gibi yükseltilmiş bir ifade biçimi olarak görür ve onun toplumu dönüştürecek devrimci gücüne inanır.

Kuramsal Arka Plan

Wagner’in sanata ve topluma ilişkin düşüncelerinin köklerinde Romantik estetik ile Feuerbachçı–İdealist etki yatar. Romantik dönemde sanat, doğa, mit ve ulus vurgusuyla birleştirilmiş, klasik biçimsel kurallardan kopulmuştur. Wagner’in müzik-dramları, Antik Yunan trajedisinin bir zamanlar sağladığı sanatsal bütünleşmeyi yeniden kurma ideali etrafında şekillenir. Zira Wagner’e göre, eski Yunan’da söz, müzik ve dans bir “Tanrısal ahenk” içinde bütünleşmekteydi; Atina polisinin çöküşüyle bu birliğin dağıldığına inanır ve devrimci dönemde “mükemmel bir toplum” yaratılarak bu uyumun yeniden tesis edilmesini savunur. Wagner’in “Gesamtkunstwerk” kuramı, işte bu kaybolan birliğin yeniden kurulmasıdır: Ruhların dışavurumu olarak sanatın bütün yönleri (görsel, işitsel, anlatısal) eşit ve bir bütün olarak ele alınmalıdır. Ülger’in belirttiği gibi, Wagner’in müzikli dramaları tüm sanatların «birlikteliğinden hareketle yeni bir birleşik sanatlar kavramı» ortaya koyar; müzik ile şiirin sentezi sayesinde Yunan trajedisinin en yüksek tragik sanatının yeniden oluşturulacağını ve tüm sanatların bu sentezle özgürleşeceğini vurgular.

Bu kuramsal perspektifte Feuerbachçı öğeler de belirgindir: Wagner sanatı bir din gibi görür, mitolojiye ve folklora önem verir. Uslu’nun gözlemiyle, Wagner’in sanat-toplum yaklaşımı Feuerbachçı hümanist zemine dayanır; bireyselliği aşarak insanlığın ortak birliğini öne çıkarı. Şöyle ki Wagner, tarihsel olanı eleştirel bir eskiye dönük idealleme (Yunan ve Ortaçağ Almanya’sının yüceltilmesi) ile eleştirirken, modern sorunları aşacak “geleceğin sanatı” perspektifiyle bu eleştiriyi tamamlar. Kısacası Wagner’in kuramsal arka planında Romantik ulusçuluk, mitoloji ve idealizm ön plandadır; bu bağlamda sanat, toplumun ruhunu yansıtan, ulusun «masallarla özdeşleşmiş» geçmişinden beslenen bir işlev görmelidir.

Wagner, sanat-toplum ilişkisi bakımından, sanatı salt estetik bir olgu olarak değil, dönüşümcü bir güç olarak görür. Sanat ve Devrim (1849) ve Geleceğin Sanat Eseri (1849) gibi yazılarında sanatı politikadan ayrı düşünmez; aksine sanata toplumsal sorunları çözecek kadar etkili bir rol biçer. Sarıtaş’ın aktardığına göre Wagner, her fırsatta müziğin politik içerikli ve devrimci bir etkisi olduğunu vurgulamıştır: Ona göre sanat, «politik alanın gündemindeki tüm sorunları ve engelleri en kısa zamanda aşmalı», estetik vasıtalarıyla insanlığa yeni bir hayat sunarak gerçek anlamda politikleşecektir. Wagner bu devrimcilik ruhuyla yaşamını şekillendirmiş ve 1848 Devrimi’nde aktif rol almıştır. Kendisi için devrim ve sanatın kaderi aynıdır: eğitim ve estetik dönüşüm yoluyla yeni bir toplum inşa etmek esastır.

Kitabın Tematik Analizi

Tiyatro ve Toplam Sanat Eseri: Wagner’e göre tiyatro, gesamtkunstwerk idealini gerçekleştirebilecek en elverişli alandır. Yunan antik tiyatrosunu örnek alan Wagner, eski Helenler’in mimari tapınaklarında sergilenen tragedya oyunlarında dansı, ilahileri, mimariyi ve seyirci ile kutsal ayini bir araya getirdiğini vurgular. Bu düzenle Tragedyanın tamlaşmış bir sanat eseri hâline geldiğini belirtir: Tanrı’nın sunağı çevresinde kurulan tiyatroda oyun, müzik, dans ve mim başyapıtını oluşturur. Yazar, o dönemde «Tapınağın, Yüce insan sanatının halkın gösteri alanı olan Tiyatro* hâline geldiğini* ve burada sanatın «kendini gerçekleştiren bir yasa olarak» ortak akılla beslendiğini öne sürer. Wagner’e göre büyük drama, mimari ihtiyaç doğrultusunda şekillenen devasa tapınaklar olarak değil, tüm halkı bir araya getiren ortak bir deneyim olarak var olmalıdır. Böylece tiyatro hem mimarî, hem müzik, hem şiir hem de dansı içine alan bir kaynaşma merkezi olarak gelir.

Mitoloji ve Din: Wagner, geleceğin sanat eserinde mitolojiye de dini bir rol biçer. Ona göre gerçek bir sanat eseri «dinî bir sunumdur», ancak dinler sanatçının değil halkın yaratımıdır. Yazar, Hellenistik sanatın asli vasfının dinî sembollerle örülü olması nedeniyle, bu mirası Evrensel İnsanlığın yeni dinine uyarlamak gerektiğini savunur: «Hellen dininin özgün giysisini Evrensel İnsanlığın Dini’ne kadar genişletmemiz gerekiyor» diyerek, Helenistik sanatın mitolojik zeminini evrenselleştirmeyi önerir. Bu çerçevede Wagner, eski Yunan mitlerini sanatsal içerik olarak yeniden ele alır; bireyciliğin yerini halkın ortak inancına bıraktığı özgün ve yüce öyküler arar. Böylece tiyatronun merkezinde Tanrılar (Zeus, Apollo vb.) vardır ve onlarla halk bütünleşir. Ancak Wagner bu mitolojik anlatıyı dogmatik bir teoloji olarak değil, insanlığın daha yüksek değerler etrafında birleşmesi için bir araç olarak görür. Das Kunstwerk der Zukunft’de önerilen toplumsal sanat idealinde, “hayır, mitler kendi zihnimizde doğmaz; tek kaynağı halktır” yaklaşımıyla sanat ve mit iç içe geçer. Sonuçta, Wagner’in geleceğin sanatında mitoloji, geçmişi hatırlatan ve toplumun ortak ruhunu besleyen bir fonksiyon üstlenir.

Sanatın Evrimi: Wagner, sanatı tarihsel bir evrim içinde düşünür. Geleceğin Sanat Eseri’nde (çeviri notuyla) iki temel gelişim basamağından söz eder: İlk aşama topluluk temelli ve millî, ikinci aşama ise ulus-ötesi ve evrenseldir. Geçmişte, dile ve doğa ile uyuma dayalı olarak gelişen “yerel halk sanatı” (Helenistik tiyatro vb.), sanatı evrensel boyuta taşımak için ilham kaynağıdır. Wagner, Yunan halkının sanatsal süreci tamamlayışını, insan doğasının yüksek ifadesi olarak görür: “Gerçek erdemlerin, hak kavramlarının temelleri, o yerlilerin örf ve adetlerinde zaten mevcuttur” der. Ancak modern dünyada işlevini yitiren bu töresel sahne sanatı, yalnızca geçmişin anısı olarak kalmıştır. Wagner’e göre sanat evrimi, kişisel egoizmi aşmış bir toplumsal bütünleşmeyle mümkündür: geleceğin sanat eserini şahsi emekler değil, bütün insanlığın içsel ortak çalışması yaratacaktır. Bu bakış açısına göre sanatın tarihsel ilerleyişinde ilk olarak millî etki ön plandayken, tamamlanmış insanlık fikri doğrultusunda hızla «evrensel» bir üst seviyeye çıkılmalıdır.

Kollektif Sanat İdeali: Wagner’in en ayırt edici temalarından biri, sanatın bireysel değil toplu bir etkinlik olması gerektiği görüşüdür. Das Kunstwerk der Zukunft’de “yaratıcı yalnız ruh” yerine, hayattan doyum bulmuş bir «Ortaklık Ruhu» gereklidir: gerçek sanat eseri tek başına bir kişi tarafından ortaya çıkmaz; insanlığın ortak çalışması olarak doğar. Uslu’nun belirttiği gibi Wagner’e göre geleceğin büyük sanat eseri, “tek bir kişinin eseri olmayacak, geleceğin insanlarının kollektif eseri olacaktır”. Bu kolektiflik idealinde hem eser hem de seyirci topluluğun ortak ürünü olarak görülür: gelecek seyircilerinin “özgür” olması, yani sanatın yalnızca elitlere ait olmaktan çıkarak topluma yayılarak izleyici topluluğu oluşturması gerektiğini vurgular. Sanatçı evrensel insanın sesi olacak; Yazar bu yönüyle Feuerbachçı hümanist zemine dönerek “bireyin tecritini aşıp insanlık topluluğunun parçası haline gelmesi”ni sağlar. Böylece sanat, bir ulusun değil, tüm insanlığın ortak eseri olarak tanımlanır.

Eleştirel Değerlendirme

Wagner’in Geleceğin Sanat Eseri’nde ortaya koyduğu sanat ideali birçok açıdan çarpıcıdır; ancak eleştirel değerlendirme bazı güçlü ve sorunlu yönleri ortaya koyar. Öncelikle Wagner’in estetik vizyonu, Batı estetik düşüncesinde yankı uyandıran bir bütünlük arayışıdır. Bütün sanat dallarının eşit ve uyumlu biçimde birleştiği bir trajik müzik-dram modeli, pek çok sanatçı ve mimar tarafından 19. ve 20. yüzyılda benimsenmiştir. Bu bağlamda TheArtStory kaynaklarına göre Wagner’in konsepti, 1880-1930 arası Bauhaus, Art Nouveau, Jugendstil gibi hareketleri etkilemiş; bu akımlar sanatların işbirliğiyle ütopik ve eşitlikçi bir toplum yaratabileceğine inanmışlardır. Örneğin, Neue Bauhaus gibi girişimler bu fikri “geleceğin katedrali” imgesiyle tanımlamış, disiplinlerarası ortak üretimi demokrasiye benzetmiştir. Wagner’in müziğinde görülen mistik boyut ve ileriye dönük idealizm de (örneğin Tristan und Isolde ile Parsifal), sonraki besteciler ve düşünürlerce “geleceğin müziği” olarak yorumlanmıştır. Böylece Wagner, özellikle müzikal dramaturjide modern dramalara ve operaya ilham vermiştir.

Öte yandan, Wagner’in görüşlerinin zayıf ve tartışmalı yönleri de vardır. Birincisi, onun sanat idealinin politik bağlamdaki sonuçları karmaşıktır. Milliyetçilik ve siyaset: Wagner, evrensel insanlık düşlemesine rağmen, Alman milliyetçiliğiyle iç içe bir sanat anlayışına sahipti. Das Kunstwerk der Zukunft’de öngörüsü ilerici görünse de, Wagner’in antisemitik ve otoriter eğilimleri, eserin yayılışı sonrası eleştirilmiştir. İkinci Dünya Savaşı sonrasında Nazi ideolojisi Wagner’in bazı fikirleriyle ilişkilendirilmiş; hatta TheArtStory’ye göre, Wagner’in sanat-toplum düşüncesi “Nazi felsefesinin temellerini oluşturduğu” iddia edilmiştir. Bu sebeple savaş sonrasında Gesamtkunstwerk kavramı uzun süre kuşkulu görüldü. Adorno gibi kültür filozofları da Wagner’i eleştirel incelemiş, onun mit ve sanat birliğinde totaliter eğilimler gördüklerini belirtmiştir (Adorno’nun Wagner Üzerine Deneme adlı yapıtı buna örnek verilebilir). Nietzsche’nin ilk döneminde Wagner’i desteklemesine karşın, sonradan çıkarları ve dinî vizyonu nedeniyle eleştirmesi de Wagner’e yöneltilen önemli eleştiriler arasındadır.

Estetik ve Uygulanabilirlik: Wagner’in sanat eseri tasavvuru pek çok açıdan ütopik ve idealize edicidir. Gerçekleşmesi için toplumsal düzeyde köklü değişim öngörür. Bu idealin pratikte ne ölçüde gerçekleştirilebileceği şüphe konusudur. Sanatçının tek başına değil, “geleceğin insanlarının kollektif çalışması”yla bir eser yaratma görüşü, bir bakıma eser ortaya koymayı kolektivist bir harekete bağlar; bu da bireysel yaratıcılığın rolünü küçümseyebilir. Ayrıca Wagner’in sanattan beklentisi (toplumu dönüştürmesi, yeni bir din gib olma) günümüz eleştirmenleri tarafından aşırı romantik ve gerici bulunmuştur. Modern sanatla ilişkisi açısından ise, Wagner’in estetik ilkeleri bazı sanat akımlarında takip edilse de, özellikle bir anlamda antitezi olan 20. yüzyıl modernizmi ile çatışır. Örneğin, modernist/sürrealist hareketler genelde geleneksel formlardan uzaklaşırken Wagner sanatının tüm disiplinleri birleştiren, yüksek bir ahlaki/mitolojik içerik araması nedeniyle tutucu bulunmuştur. Bu bağlamda Wagner’in Gesamtkunstwerk ideali yerine, modern sanatta sanatçıların özerkliği ve seyirciyle farklı ilişkiler kurma anlayışı ön plana çıkmıştır.

Tüm bu eleştiriler ışığında Wagner’in görüşlerinin estetik düşünce tarihindeki yeri karmaşıktır. Kimi estetikçiler onu sanata radikal bir boyut kazandıran öncü bir vizyoner olarak överken, kimileri onun milliyetçi ve dinî unsurlarının yarattığı problemleri vurgular. Yine de Wagner’in sanata kolektif, ritüelî bir boyut kazandırma çabası ve sanatın toplumsal işlevine dair derinliği, 19. yüzyıl sonrası sanat kuramlarında önemli bir mihenk taşı olmuştur. Onun “bütünsel sanat eseri” kavramı, hem müzik hem de diğer sanatlar alanında birçok kuramsal tartışmaya temel olmuş, sanat ve din ilişkisi üzerine benzer bakış açılarını etkilenmiştir.

Sonuç

Richard Wagner’in Das Kunstwerk der Zukunft eseri, sanatı dönüştürücü bir güç olarak gören romantik-estetik bir ütopyayı ortaya koyar. Metinde, sanatın toplumla bütünleşmesi, antik mitolojinin evrensel bir dile dönüştürülmesi ve sanatçıyla seyircinin kolektif birliğinin sağlanması temaları derinlemesine incelenir. Wagner’e göre tiyatro eski Yunan bütünleşik sanatının yeniden ortaya çıkış alanıdır, estetik olarak ise Gesamtkunstwerk ideali en yüksek düzeyde insan doğasını ifade etmeyi amaçlar. Bu ideal, sanatı bireysel akılcılıktan kopararak ortak bir ritüele çevirir. Ancak yine de Wagner’in bu ütopik vizyonu, milliyetçilik ve dini unsurlarla harmanlandığında tartışmalı olmuştur. Eleştirmenler Wagner’in fikirlerinde hem büyük bir özgünlük hem de sınırlılıklar görür. Onun çalışmaları, sanat kuramında “Wagner çağı” diye anılan bir etki yaratarak estetik düşünce tarihinde merkezi bir rol oynamıştır. Das Kunstwerk der Zukunft, estetik tarih içinde sanatın toplumsal ve mitik işlevine dair önemli bir kilometre taşıdır; modern kuramlara da ilham veren bu eser, Wagner’in entelektüel evrimindeki dönüm noktası olarak değerlendirilir.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.