Mülksüzleştirme ve Kalkınma: Kahire'de STK'lar, Devlet ve Neoliberal Ekonomi
Kitabın Adı:Mülksüzleştirme Piyasaları Kahire’de STK’lar Ekonomik Kalkınma Devlet Yazar :Julia Elyachar
Çevirmen:Sayfa:368 Cilt:Ciltsiz Boyut:13,5 X 21 Son Baskı:06 Ağustos, 2024 İlk Baskı:06 Ağustos, 2024 Barkod:9786254499883 Kapak Tsr.:Editör:Kapak Türü:Karton Yayın Dili:Türkçe Orijinal Dili:İngilizce Orijinal Adı:Markets of Dispossession: NGOs, Economic Development, and the State in Cairo
Mülksüzleştirme ve Kalkınma: Kahire'de STK'lar, Devlet ve Neoliberal Ekonomi
Kitabın Yazılış Amacı, Bağlam ve Teorik Çerçeve
Julia Elyachar’ın Markets of Dispossession kitabı, neoliberal kalkınmanın yükseldiği 1990’lar Mısır’ında STK’ların artan rolünü ve bunun gündelik ekonomik hayata etkilerini incelemek amacıyla yazılmıştır. Girişte Elyachar, görünmez el metaforunun bir “halk teorisi” (folk theory) düzeyinde kaldığını belirtir ve piyasanın gerçek işleyişinin halk arasındaki anlayıştan farklı olduğunu vurgular. Şöyle der: “popüler serbest piyasa anlatıları, piyasaların nasıl işlediğinin doğru bir tasviri değil; yoksulun sorunlarına çare olarak pazarı sunan bir araçtır”. Elyachar, saha çalışmalarında bankerler, borçlular, bürokratlar, atölye sahipleri (eşleri ve kız kardeşleri de dahil), çocuk işçiler ve STK çalışanları ile görüşmüş, böylece ekonomi felsefesi, etik, borç ve ekonomik öznelikler konularında derin bir etnografik analiz geliştirmiştir. Kitap, bu saha bilgisini, neoliberal kalkınma politikalarının somut etkilerini anlamak için kullanırken, sosyal teorinin ekonomi kültürü ve sosyal sermaye gibi kavramlarını da tartışmaya açar. Elyachar’ın teorik çerçevesinde “empowering debt” (güçlendirici borç) kavramı öne çıkar; bu kavrama göre yoksulları küçük girişimciler haline getirme çabası uzun vadeli ekonomik değerleri yok sayarak onları borçlandırmakta ve sonuçta “mülksüzleştirme”yi besleyen bir sürece dönüşmektedir. Yazar ayrıca, sosyal paylaşımla (kıraathanelerde zaman öldürme, komşularla muhabbet gibi) zamanında “zaman kaybı” sayılan davranışların aslında ekonomik değer ürettiğini, ancak neoliberal anlayışla bunların metalaştırılarak bireysel kazanç odaklı kılındığını savunur. Bu eleştirel bakış, kitabın hem sosyo-ekonomik hem de kültürel açıdan zengin bir teorik temele dayandığını gösterir.
Neoliberal Kalkınma Anlayışı ve STK’ların Rolü
Elyachar, neoliberal kalkınma politikalarının “pazarı yoksula yardım etme aracı” olarak sunduğu otonom fikirlerine odaklanır. Neoliberal programlar zenginlerin kârına işlevsel bir pazarı değil, yoksullara “girişimcilik araçları” (serbest girişimcilik fırsatları) vererek kendi refahlarını sağlamayı vaat eder. Kitapta özellikle Kahire’deki zanaatkârlar ve işsiz gençler ele alınır; Elyachar, bankerların, kalkınma kurumlarının ve STK’ların bu grupları mikro-girişimciliğe dayalı yeni bir piyasa toplumunun öncüleri haline getirme çabalarını ayrıntılı olarak inceler. Oysaki söz konusu zanaatkârlar için ekonomik başarı her zaman kısa vadeli kârdan ibaret değildir. Yazar, uzun süredir “geri kalmışlık”la suçlanan geleneksel atölye ve çarşı pratiklerinin aslında Mısır’da canlı ekonomik yaşam biçimleri olduğunu ortaya koyar. Neoliberal aktörler ise bu canlı pratikleri sosyal bilimsel terminolojide “sosyal sermaye” veya “enformel ekonomi” gibi kavramlarla değerlendirerek, onları serbest piyasa genişlemesinin hammadde kaynakları haline dönüştürmek ister. Elyachar’ın temel argümanına göre, yoksulların kültürel ve sosyal birikimine biçilen yeni ekonomik değer, aslında bu grupların kaynaklarının dışarı çekilmesini ve “ekonomik, sosyal ve kültürel mülksüzleşme”yi körüklemektedir. Bu bağlamda, STK’lar ve kalkınma uzmanları yerel ağları, dayanışmayı ve kadın emeğini “serbest piyasa”ya entegre etmek ister, fakat Elyachar’a göre bu müdahale yoksul kesim için yeni riskler ve borç yükleri yaratmaktadır.
Kahire’de Gündelik Ekonomi, Enformel Ağlar ve Topluluk İlişkileri
Kitapta Kahire’nin alt-sınıf mahallerindeki atölye yaşamının ayrıntılı bir etnografik dökümü yer alır. Elyachar, zanaatkârların günlük üretim yöntemleri, fiyat pazarlığı tarzları, borç ve kredi ilişkileri gibi temel unsurları betimler. Bu sahneler, kahvehane sohbetleri ve akrabalık temelli yardımlaşma gibi gündelik pratikler üzerinden ağların nasıl örüldüğünü gösterir. Elyachar’ın gözlemlerine göre, bu informal ilişkilerde ekonomik başarı sadece nakit kârla ölçülmez; karşılıklı borçlanma, dayanışma ve toplumsal itibar da önemli rol oynar. Örneğin, esnaf arasında komşuluk sohbetleri ve karşılıklı para toplama etkinlikleri “sosyal sermaye” unsurlarıdır. Ancak neoliberal aktörler, bu toplumsal pratikleri somut sermaye unsurları olarak tanımlamaya çalışır. Elyachar, STK’ların “sosyal sermaye” söylemiyle topluluk içindeki karşılıklı yardım biçimlerini piyasaya açtığını ve bunları kredi, hibe veya eğitim programlarına dönüştürdüğünü belirtir. Ayrıca, yazar geleneksel inançları da irdeler: “kötü nazar” (el-hasad) inancı gibi toplumsal denge mekanizmaları, neoliberal baskının yarattığı güvensizlik karşısında yeniden önem kazanmıştır. Elyachar’a göre, neoliberal ekonominin kısa vadeli kazanç arayışları ve bireysel hırs, topluluk içinde batıl inançların canlanmasına yol açan bir tepki olarak kendini gösterir. Bu bağlamda kitabın “Value, the Evil Eye, and Economic Subjectivities” adlı bölümü, piyasa ideolojisi ile halk inançları arasındaki gerilimi inceler.
“Mülksüzleştirme Piyasaları” Kavramı ve Etkileri
Elyachar’ın ana kavramlarından biri olan mülksüzleştirme piyasaları, yoksulların sosyal ağları ve kültürel birikimlerinin neoliberal süreçlerle meta haline getirilmesi sonucunda oluşan bir süreci tanımlar. Bu kavrama göre, uluslararası finans kuruluşları, STK’lar ve devlet programları “sosyal sermaye” olarak gördükleri topluluk ilişkilerini ekonomik değere çevirirken, bizzat bu insanların mülksüzleşmesine yol açmaktadır. Elyachar şöyle yazar: “Yoksulların kültürel kaynaklarına ve sosyal ağlarına atfedilen yeni ekonomik değer, onların ekonomik, sosyal ve kültürel olarak mülksüzleştirilmelerine yol açan daha geniş bir süreci körüklemiştir”. Burada “mülksüzleştirme” yalnızca toprak mülkiyeti gibi somut varlıkların el değişimi değil, aynı zamanda sosyal ve kültürel sermayenin de elden çıkması anlamına gelir. Örneğin, gecekondularda dayanışma sağlamak için kurulan finansman çemberleri (sanhuri), dış aktörler tarafından mikrokredi projelerine entegre edilerek geleneksel birikim araçlarının zayıflatılmasına yol açabilir. Elyachar, bu fenomeni, neoliberal programların yoksulun kolektif pratiklerini nasıl dönüştürdüğüne dair ‘zıt piyasa’ etkileri olarak değerlendirir. Bu çerçevede, mülksüzleştirme piyasaları hem ekonomik hem de toplumsal açılardan yoksulların marjinalleşmesini hızlandırır.
Kadın Emeği, Topluluk Bilgi Birikimi ve Mikrofinans Uygulamaları
Elyachar’ın saha çalışması, erkek ustalara odaklansa da, aile içindeki kadınlar ve çocuklar da önemli roller üstlenir. Yazar, atölye sahiplerinin eşleri ve kız kardeşleri ile de görüşmüş ve aile içinde çocuk işçilerin durumunu incelemiştir. Bu bağlamda Elyachar, kadın emeğinin görünmeyen katkısına dikkat çeker. Geleneksel üretim ağlarında kadınlar genellikle esnaf ağlarının sürdürülmesine destek olurken, neoliberal projeler bu emeği eğitime veya mikro-kredilere yönlendirmeye çalışır. Elyachar, mikrofinans programlarının genellikle kadınları hedeflemesini eleştirir; zira bu krediler, bireysel girişim yerine aile içi borç yükünü artırmakta, kadınların sosyal dayanışmasını sermayeleştirmektedir. Bu eleştirel yaklaşım, sosyal bilgi birikiminin (örneğin el emeği teknikleri, aile içi yardım ilişkileri) nasıl gözden çıkarıldığını da kapsar. Elyachar’ın “empowering debt” (güçlendirici borç) kavramı, mikro-kredi projelerini eleştirmek için de kullanılır. Ona göre, bu krediler yoksulları kısa vadeli finansmanla “güçlendirdiğini” iddia etse de aslında toplumun uzun vadeli dayanışma mekanizmalarını zayıf düşürerek daha büyük borç sorunlarına yol açar. Bu noktada, topluluk içi bilgi birikimi ve deneyimlerin neoliberal söylem içinde “tacit knowledge” (örtük bilgi) olarak anılması da Elyachar tarafından sorgulanır. Sonuç olarak, Elyachar toplumsal cinsiyet ve ekonomi ilişkisini kurarken, mikrofinansın toplumsal fayda vaatlerinden çok borçlandırma riskini ön plana çıkartan bir araç haline geldiğini ortaya koyar.
Devlet Anlayışı ve Kalkınma Projelerinin Etkisi
Kitapta devlet, STK’lar ve uluslararası kuruluşlar arasında hibrit bir alan olarak tanımlanır. Elyachar’a göre bu üçlü ayrışık aktörler şeklinde değil, tek bir iktidar alanının unsurları olarak işlev görmektedir. Princeton’daki akademisyen sayfasında da belirttiği gibi, Elyachar ilk kitabıyla STK’lar, devlet ve uluslararası örgütleri “tek bir güç alanının parçası” olarak görmeye başlamıştır. Dolayısıyla kalkınma projeleri bağımsız bir “dış yardım” filmi aracı değil, devlet mekanizmalarıyla iç içe geçmiş, karmaşık iktidar ilişkileri bağlamında ele alınmalıdır. Mappings of Power başlıklı incelemesinde Elyachar, nüfus kaydıyla “ulusal ekonomi”yi yöneten eski devlet yerine artık STK’lar, danışman şirketler ve uluslararası örgütlerin ağırlıklı olduğunu gösterir. Devletin zayıf olduğu alanlarda bile, bu kurumlar iktidarı yeniden üretir. Bu bakış açısıyla, Kahire’nin gecekondu mahallelerine yönelik kalkınma girişimleri, yerel belediyelerle uluslararası kalkınma kurumları arasındaki işbirliğinin bir sonucu olarak görülür. Elyachar’a göre, bu projeler genellikle resmî devletin ulaşamadığı bölgelerde “meşruiyet sağlama” ihtiyacını karşılarken, aslında neoliberal politikaların alt katmanlarda da işlemesine hizmet eder. Sonuç olarak, kitaptaki devlet anlayışı, klasik merkeziyetçi devlet modelini aşan bir şekilde “karma devlet” (hybrid state) ve aktörler-arası geçişlilik üzerine kuruludur.
Akademik Değerlendirmeler, Katkılar ve Eleştiriler
Markets of Dispossession, yayımlandığı dönemde özellikle antropoloji, kalkınma ve ekonomi literatüründe büyük ilgi gördü. Akademik camiada eser, çok yönlü teorik yaklaşımı ve saha derinliğiyle övgü aldı. Koray Çalışkan, Elyachar’ın çalışmasını tarihsel ayrıntılara ve etnografik zenginliğe dayanan “ciddi bir bilimsel çalışma” olarak nitelendirmiş ve bunun ekonomi, kalkınma, neoliberalizm konularının incelenmesinde temel bir kaynak olacağını vurgulamıştır. Donald Cole de Elyachar’ın kentsel Mısır’ın sosyo-ekonomik dönüşümünü ustalıkla yorumladığını, yabancı uzman müdahalelerinin tehlikelerine dikkat çektiğini belirtmiştir. Alice Wilson ise kitaba sosyal sermaye ve mikro-kredi tartışmalarına derinlik getirdiği gerekçesiyle övgüyle bahsetmiş, Banks of mutual aid and microcredit, kapitalizm ve informalliğin teorileştirilmesine katkı yaptığını yazmıştır. Timothy Mitchell, Raymond Wacquant gibi eleştirmenler de Elyachar’ın neoliberalizm eleştirisini ve kültürel değerlerin ekonomiye dönüştürülmesi üzerine orijinal bakışını beğenmişlerdir. Özetle kitap, mikro-finans ve gayri resmi ekonomi tartışmalarını yeniden şekillendiren bir katkı olarak görülmüştür.
Öte yandan bazı değerlendirmelerde Elyachar’ın analizinin eksik veya sınırlı bulunduğu da iddia edilmiştir. Bazı eleştirmenler, örneğin kitabın devlet-sivil toplum-gerçek piyasa ilişkisini tartışırken ele aldığı bazı detayları daha derinlemesine açabileceğini belirtmiştir. Ancak bu eleştiriler genel olarak yapıcı bulunmuş; zira Elyachar’ın antropolojik yöntemle sunduğu çok katmanlı bakış, neoliberal kalkınma çalışmalarına yeni sorular eklemiştir. Sonuç olarak, Markets of Dispossession hem saha verisi hem de kavramsal özgünlük bakımından sosyal bilimlerde önemli bir boşluğu doldurmuş; ekonomik antropoloji, kalkınma çalışmaları ve Arap dünyası analizine değerli katkılar sağlamıştır.
Kitabın Günümüz Kalkınma Pratiklerine ve Neoliberal Politik Tartışmalara Katkısı
Elyachar’ın çalışması, yayımlanmasının üzerinden yıllar geçmesine rağmen güncelliğini koruyan bir tartışmaya işaret eder. Günümüz kalkınma pratiklerinde hâlâ mikro-kredi programları ve “kadınlar için girişimcilik eğitimi” gibi projelere rastlanmaktadır. Elyachar’ın bu tür yaklaşımlara dair uyarıları, güncel literatürde sıkça referans verilen noktalardan biridir. Örneğin günümüzdeki bazı eleştiriler mikro-finansın yoksulları gerçekten güçlendirmekten çok, borç yükü altına soktuğunu tartışırken Elyachar’ın “güçlendirici borç” (empowering debt) kavramı sıklıkla anılır. Ayrıca topluluk temelli kalkınma ile piyasa ekonomisi arasındaki gerilimler bugün de sürmekte; Elyachar’ın yerel pratiklerin nasıl dönüştürüldüğü hakkındaki betimlemeleri, yapısal uyum programları veya kalkınma projeleri eleştirisinde tekrardan gündeme gelmektedir. Eser, neoliberalizm tartışmalarında kültürel sermayenin metalaştırılması ve kadın emeğinin araçsallaştırılması gibi başlıkları vurgulayarak literatürde geniş çaplı yankı uyandırmıştır. Bu açıdan Elyachar’ın kitabı, kentsel gelişme ve kalkınma politikalarının kültürel ve toplumsal etkilerini değerlendiren güncel çalışmalara ilham verir. Özetle, Markets of Dispossession eleştirdiği politikaların peşine düştüğü topluluk dinamiklerini detaylıca ortaya koyarak, bugün dünya genelinde süren neoliberal tartışmalarına emek, topluluk ve piyasa ilişkisinin kritik önemde olduğunu hatırlatan bir katkı sunmaktadır.
Sonuç ve Genel Değerlendirme
Julia Elyachar’ın Mülksüzleştirme Piyasaları adlı eseri, neoliberal kalkınma söyleminin taşeronu olarak görülen mikro-girişimcilik projelerine antropolojik açıdan derinlikli bir sorgulama getirir. Eserde kullanılan multi-sited etnografi, Kahire’nin alt sınıflarındaki atölye ağlarının pratiklerini titizlikle ortaya koyar. Elyachar’a göre, kalkınma aktörlerinin ‘yoğunlaştırıcı finansal yardım’ anlayışı, aslında yoksulların kolektif değerlerini elinden alan bir mülksüzleştirme sürecini hızlandırmaktadır. Bu çerçevede kitap, kalkınma çalışmalarında kadın emeği, topluluk dayanışması ve borç ilişkileri gibi konuları merkeze alan eleştirel bir perspektif sunar. Akademik literatürde eser genellikle neoliberalizm ve kalkınma politikalarına dair metinlere yön veren klasiklerden biri olarak anılır. Elyachar’ın analizleri, günümüz dünyasında hâlâ geçerliliğini koruyan mikrofinans eleştirileri ve sosyal sermaye tartışmaları açısından önemli bir başvuru kaynağıdır. Toplumsal ve kültürel sermayenin piyasa ilişkilerine eklemlenmesinin getirdiği sorunları kavramsallaştırması, kalkınma antropolojisi ve ekonomi teorisi içinde yeni sorulara yol açmıştır. Sonuç olarak, Mülksüzleştirme Piyasaları hem literatüre hem de uygulamadaki neoliberal politikaların yeniden düşünülmesine kayda değer bir katkı yapmış, ele aldığı konuların toplumsal yansımalarını kapsamlı biçimde ortaya koyan bir başyapıt niteliği taşımaktadır.
Leave a Comment