David Robson’un Beklenti Etkisi Kitabının Akademik İncelemesi
Beklenti Etkisi: Düşünce Biçimimiz Zihnimizi Nasıl Değiştirir?
Editör: Algan Sezgintüredi
Son Okuma: Tuğçe Nida Gökırmak, Buse Olçay
Kapak ve Sayfa Uyarlama: Özkan Köse
Özellikler: 14 x 21 cm, 388 sayfa, karton kapak
İlk Baskı: Ağustos 2025 ISBN: 978-605-198-401-8
David Robson’un Beklenti Etkisi Kitabının Akademik İncelemesi
Giriş
Beklenti etkisi (expectation effect), bireylerin yaşadıkları deneyimleri oluşturan psikolojik bir olgudur. David Robson’un Beklenti Etkisi: Düşünce Biçimimiz Zihnimizi Nasıl Değiştirir? (2022) adlı eserinde savunduğu gibi, inançlarımız ve beklentilerimiz hem zihinsel hem davranışsal hem de fizyolojik sonuçları şekillendiren güçlü bir mekanizmadır. Bu yazıda öncelikle beklenti etkisinin tanımı ve ilgili kavramlar (kendini gerçekleştiren kehanet, plasebo/nocebo etkileri, zihniyet yaklaşımları, öz-yeterlik vb.) incelenecek, ardından Robson’un öne sürdüğü iddialar bilimsel literatürle karşılaştırmalı olarak ele alınacaktır. Sonuç bölümünde, elde edilen bulgulara dayanarak beklenti etkisinin eğitim, sağlık, iş dünyası ve günlük yaşam üzerindeki uygulamalı çıkarımları ve önerileri sunulacaktır.
Literatür İncelemesi
Beklenti Etkisi ve Kendini Gerçekleştiren Kehanet. Psikolojide beklenti etkisi, bir kişinin çevresindeki diğer insanların beklentilerine göre davranışlarını biçimlendirmesi şeklinde tanımlanır. Bu olgu Pygmalion etkisi veya kendini gerçekleştiren kehanet olarak da anılır. Örneğin Rosenthal ve Jacobson (1968) tarafından yapılan klasik bir sınıf çalışmasında, öğretmenlere rastgele seçilmiş bazı öğrencilerin “yüksek potansiyele” sahip olduğu söylenmiş, yıl sonunda bu öğrencilerin gerçek performanslarında belirgin bir artış gözlenmiştir. Bu çalışmanın ortaya koyduğu gibi, diğer insanların bize yönelik yüksek beklentileri davranışlarımızı olumlu yönde etkileyebilir; beklentiler, öğrencinin ilerlemesinde önemli bir katkı sağlayan bir faktör olmuştur. Merton gibi sosyologlar da “yanlış tanımlanan bir durumun, o durumu doğruymuş gibi şekillendiren yeni bir davranışa yol açtığını” saptayarak benzer sonucu vurgulamışlardır.
Plasebo ve Nocebo Etkileri. Sağlık psikolojisi ve nörobilim alanında beklentiler, plasebo/nocebo etkileri ile incelenir. Plasebo etkisi, verilen tedavinin kendisinden ziyade tedaviye ilişkin olağanüstü iyimser beklentilerden kaynaklanan iyileşme veya rahatlama olarak tanımlanır. Wager ve Atlas (2015) plasebo etkisini “şekillendirici sözel ve sosyal ipuçlarının davranış ve sonuçlarda değişiklikler yarattığı genel bir olumlu beklenti öğrenme mekanizmasının ürünü” olarak tanımlar. Başka bir deyişle, tedavi bağlamında oluşturulan olumlu çevresel ve duygusal şartlar (örneğin doktorun olumlu telkinleri) hastanın iyileşme algısını güçlendirir. Nörobilimsel araştırmalar plasebo analjezi gibi durumlarda opioid ve dopamin yollarının tetiklenebildiğini göstermektedir; bu da beynin beklentiye dayalı olarak hormon ve nörotransmitter düzeylerini değiştirebildiğini ortaya koyar.
Buna karşılık nocebo etkisi, olumsuz beklentilerin fiziksel belirtileri kötüleştirdiği fenomendir. Örneğin klinik çalışmalarda katılımcılar, sadece sugar-pill (şeker hapı) aldıklarında bile bulantı, baş dönmesi gibi yan etkilerden yakınabilmektedir. Guardian’daki bir incelemede belirtildiği üzere, insanlar ilacın etkin olduğuna inandıklarında plasebo olumlu etkiler yaşarken, yan etki bekleyenler ilaç almadıkları halde nocebo olarak adlandırılan olumsuz semptomlar görebilirler. Dolayısıyla beklentiler, bedenimizin biyolojik süreçlerini bile yönlendirebilir.
Zihniyet ve Öz-Yeterlik. Kişinin olayları yorumlama biçimi yani “zihniyeti” de beklentileri etkileyen önemli bir faktördür. Carol Dweck’in büyüme-zihniyeti (growth mindset) kavramına göre, bireyler başarı ve kabiliyet konusunda ya sabit bir yetenek anlayışına (sabit zihniyet) ya da emek ve öğrenmeye vurgu yapan büyüme zihniyetine sahip olabilir. Büyüme zihniyetine sahip kişiler, zorlukları öğrenme fırsatı olarak gördüklerinde daha dirençli ve başarılı olurlar. Benzer şekilde, öz-yeterlik (self-efficacy) kavramı, Bandura’nın tanımına göre, kişinin belirli bir durumda başarılı olabileceğine dair inancını ifade eder. Yüksek öz-yeterliği olan bireyler, zorlu hedeflerle karşılaştıklarında bile dirençli davranır, başarısızlıkları geçici faktörlere bağlayarak çabalarını sürdürürler. Örneğin Bandura (1977) ve sonraki çalışmalar, başarılabilen hedeflere ulaşılması sonucu özgüvenin arttığını, özgüveni yüksek öğrencilerin öğrenme motivasyonunun yükseldiğini ortaya koymuştur.
Stres Zihniyeti. Stresli durumlara ilişkin tutumlar da beklenti etkisini oluşturur. Son araştırmalar, bireylerin stresi “zararlı” ya da “yararlı” olarak değerlendirme derecelerinin tepkilerini belirlediğini göstermektedir. Örneğin genç yetişkinler arasında yapılan bir çalışmada, kişiler stresin bir büyüme ve gelişme aracı olduğuna inandıklarında strese daha iyi adapte olabilmekte, gerek biyolojik gerek psikolojik sağlık göstergelerinde daha iyi sonuç almaktadır. Genel olarak, stresi “tehdit” değil “meydan okuma” olarak görenlerin performansı ve motivasyonu yükselmektedir; buna karşılık stresli durumları tamamen tehdit olarak görenlerin kaygı düzeyi ve başarısızlık olasılığı artmaktadır. Bu bulgular, Robson’un stresin yararlı olduğuna inanmanın yaratabileceği yaratıcı güçle ilgili örnekleriyle paralellik gösterir.
Analiz
David Robson, Beklenti Etkisi kitabında birçok vaka ve araştırma anlatısına dayanarak beklentilerin yaşamımız üzerindeki etkilerini vurgular. Bu iddiaları bilimsel literatür ışığında değerlendirelim.
Sağlıkta Plasebo/Nocebo. Robson, plasebo etkisinin tıbbi sonuçlar üzerinde ciddi rol oynadığını anlatır. Gerçekten de literatürde birçok çalışma, fiziksel etki yaratmayan sahte tedavilerin iyileşmeye katkısını göstermiştir. Örneğin kardiyoloji alanında yapılan ORBITA çalışmasında, istikrarlı angina hastalarında kalp stenti ile sahte bir anjiyoplasti (plasebo prosedür) karşılaştırılmıştır. Çalışmanın sonucunda, stent takılan grup ile plasebo grubunda angina semptomları ve egzersiz kapasitesi açısından anlamlı fark bulunmamıştır. Araştırmacılar, bu sonucun stent uygulamasının değil hastaların beklentilerinin semptomlarda düzelme sağlamış olabileceğini öne sürmüştür. Başka bir çalışmada, plasebo verilen hastalarda plasebonun laboratuvar düzeyinde endojen opioid ve dopamin sistemlerini aktive edebildiği gösterilmiştir. Ayrıca klinik denemelerde ilacın yan etkilerini gören hastaların, ilacı aldıklarında bekledikleri halde aslında almayanlarda da benzer yan etkiler (nocebo) yaşadığı sıkça rapor edilmektedir. Dolayısıyla Robson’un vurguladığı üzere, hastaların tedavi ve iyileşme beklentileri gerçekte fizyolojik süreçleri şekillendirebilir. Buna karşın, plasebo mucizeler yaratmaktan uzaktır – plasebonun etkisi, “üst üste yığınlar halindeki banknotların hayal edilerek zengin olunamayacağı” metaforunda olduğu gibi sınırlıdır.
Performans ve Psikolojik Etkiler. Sporda ve eğitimde de beklenti etkisinin örnekleri görülür. Robson’un kitabında aktarılan hikayelerden biri, sporculara anabolik steroid verildiği yalanı söylenerek aslında sadece plasebo verilmesi üzerine yaşanır. Gerçek dışı “ilaç” aldıklarını sanan sporcuların öncesine kıyasla çok daha hızlı güç kazanması, beklentinin fiziksel performansı olumlu etkilediğini gösterir. Benzer şekilde Guardian incelemesi, bir bisikletçiye performans artırıcı enjeksiyon yapıldığı inancının yarış pistinde zamansal gelişme sağladığını aktarmaktadır. Eğitim bağlamında ise öğretmenlerin öğrencilere dair yüksek beklentilerinin davranış ve başarı düzeyini artırdığı Pygmalion etkisi görülür. Yukarıda bahsedilen Rosenthal çalışması, öğretmenlerin öngördüğü “zeki çocuklar”ın, hiçbir gerçek farklılık olmamasına rağmen eğitim sonunda diğerlerine göre anlamlı şekilde daha başarılı olduğunu ortaya koymuştur.
Öte yandan, Robson’un tartıştığı diğer bir örnek, “gözlemlediğimize inanmamız” kalıbını tersine çevirmektir: Beklenti oluşturmak gerçeği değiştirebilir. Örneğin, yemeğe karşı olumlu tutum geliştiren kişilerin kilo verme sürecinde daha başarılı olduğunu savunan örnekler de vardır; bu durum literatürde tavrın alışkanlıkları ve fizyolojik tepkileri yönlendirmesiyle açıklanır. Olumlu zihniyet (mindset) benimsemenin etkileri, sağlık davranışları araştırmalarında gözlemlenmiştir. Benzer şekilde, yaşlanmaya ilişkin algıları pozitif olan yaşlıların daha sağlıklı kalıp daha uzun yaşadıkları gösterilmiştir. Levy ve ark. (2002), 23 yıllık takipte yaşlanmayı olumlu algılayan bireylerin diğerlerine göre ortalama 7.5 yıl daha uzun yaşadıklarını bulmuşlardır. Bu bulgu, Robson’un “yaşlanmayı bilgelik olarak görmek yedi yıldan fazla ömür kazandırır” iddiasını doğrudan desteklemektedir. Dolayısıyla genel kanaat, olumlu beklentilerin yaşam kalitesine katkı sağladığı yönündedir.
Stres ve Zihniyet. Robson, stresin yararlı olduğuna inanmanın yarattığı potansiyel kazanımları da vurgular. Gerçekten de stres algısının, performans ve sağlık sonuçlarını belirlediğine yönelik bilimsel kanıtlar vardır. İngilizce literatürde “stres zihniyeti” olarak adlandırılan bu yaklaşıma göre, stresi meydan okuma olarak görenler biyolojik stres tepkilerini daha olumlu yönetir ve daha iyi performans gösterir. Örneğin uçak kullanma veya cerrahi gibi yüksek stresli görevlerde, stresli durumları “engelleyici değil büyütücü” olarak yorumlayan pilot ve cerrahların hata oranları daha düşüktür. Bu bağlamda, Robson’un stresin faydasını vurgulayan örnekleri (örneğin baskı altında yaratıcılığın artması) literatürdeki stres-meydan-okuma çalışmalarıyla örtüşmektedir. Öte yandan, gelişigüzel pozitif düşünce kültünün eleştirisi de Yerinde gözükmektedir; beklenti etkisi belirli sonuçlara özelleşmiş bir olgu olup, tüm olumsuz duyguların bastırılması çözüm değildir.
Sonuç ve Öneriler
Yapılan analiz, beklenti etkisinin zihinsel, davranışsal ve fizyolojik süreçlere gerçek anlamda nüfuz ettiğini göstermektedir. Plasebo çalışmalarında olduğu gibi, inançların beyin kimyasını ve semptomları etkilediği, stres-zihniyeti araştırmalarında stres tepkilerini modifiye ettiği; Pygmalion çalışmasında ise beklentilerin eğitim başarılarını şekillendirdiği kanıtlanmıştır. Robson’un vurguladığı örneklerin büyük bölümü, bilimsel literatür tarafından da desteklenmektedir: Olumlu yaşlanma algısı daha uzun yaşamla ilişkili bulunmuş, stresi meydan kabul etmek başarıyı artırmış, plasebo/nocebo fenomenleri nörolojik mekanizmalarla açıklanabilmiştir. Bununla birlikte, beklentiler mucize yaratmaz; doğrudan genetik veya somatik değişikliklere yol açmasa da motivasyon, stres düzeyi ve davranış biçimlerini etkileyerek dolaylı fayda sağlar.
Eğitim alanında, öğretmenlerin öğrenci performansına dair farkındalığının artırılması önerilebilir. Yüksek beklenti oluşturan, çabayı öven bir sınıf ortamı başarıyı yükseltebilir (Pygmalion etkisi). Bu bağlamda öğretmen eğitimi ve geribildirim süreçlerinde, bilinçli olarak olumlu beklentilerin teşvik edilmesi önemlidir. Sağlıkta, doktor-hasta iletişimi kritik rol oynar. Hastanın tedaviye olan inancı güçlendirilerek tedavi etkinliği artırılabilir; buna ek olarak, olası yan etkilerden bahsederken nocebo yaratmayacak biçimde bilgi verilmesi sağlık sonuçlarını iyileştirebilir. Örneğin placebo kontrollü deneylerde açık plasebo uygulamaları araştırılmakta ve aldatılmaksızın bile iyileşme sağlanabileceği gösterilmektedir. Sağlık politikalarında, toplumda bilimsel okuryazarlığın ve iyileştirici beklenti yaratıcı mesajların yaygınlaştırılması faydalı olabilir.
İş dünyası ve örgütlerde de beklenti etkisi uygulanabilir. Yöneticilerin çalışanlarına ilişkin olumlu beklentilerini ifade etmeleri, ekip motivasyonunu artırabilir. Çalışanlar üzerinde yapılan araştırmalar, pozitif liderlik öngörülerinin iş performansını iyileştirdiğini göstermiştir. Ayrıca, eğitim ve koçluk programlarında katılımcıların öz-yeterlik inançları güçlendirilebilir. Günlük yaşamda, bireylerin kendi zihniyetlerini gözden geçirmeleri ve stresle başa çıkma yaklaşımlarını yeniden çerçevelemeleri önerilir. Stresi tamamen kaçınılması gereken bir durum değil, fırsat olarak görmek (örneğin egzersiz sırasında yorgunluğun bedenin güçlenme göstergesi olduğunu kabul etmek), psikolojik iyilik halini yükseltebilir. Öte yandan, sosyal medya ve haberler aracılığıyla yayılan felaket beklentileri (örneğin pandemide yaygın nocebo etkisini tetikleyen haberler) konusunda da toplum bilinçlendirilebilir.
Sonuç olarak, beklenti etkisi hem bireysel hem toplumsal düzeyde dikkate alınması gereken bir fenomendir. İnsanların düşünce kalıplarını ve inançlarını bilimsel temelli olarak şekillendirerek; eğitim, sağlık ve iş ortamlarında bu kuvvetli etkiden bilinçli biçimde yararlanmak mümkün olabilir.
Kaynakça:
- Bandura, A. (1977). Self-efficacy: Toward a unifying theory of behavioral change. Psychological Review, 84(2), 191–215.
- Burkeman, O. (2022, 6 Ocak). The expectation effect by David Robson review – mind-changing science. The Guardian.
- Corliss, J. (2024, 1 Mart). Does a coronary stent make sense for stable angina? Harvard Health Publishing.
- Levy, B. R., Slade, M. D., Kunkel, S. R., & Kasl, S. V. (2002). Longevity increased by positive self-perceptions of aging. Journal of Personality and Social Psychology, 83(2), 261–270.
- Robson, D. (2022). Beklenti etkisi: Düşünce biçimimiz zihnimizi nasıl değiştirir? (G. Çakmak, Çev.). Domingo Yayınevi.
- Rosenthal, R., & Jacobson, L. (1968). Pygmalion in the classroom: Teacher expectation and pupils’ intellectual development. Holt, Rinehart & Winston.
- Wager, T. D., & Atlas, L. Y. (2015). The neuroscience of placebo effects: Connecting context, learning and health. Nature Reviews Neuroscience, 16(7), 403–418.
Leave a Comment