Yunan Tragedyası: H. D. F. Kitto Üzerinden Edebi ve Felsefi Bir İnceleme
Kitabın Adı:Yunan Tragedyası Yazar :H. D. F. Kitto
Çevirmen:Sayfa:440 Cilt:Ciltsiz Boyut:13,5 X 21 Son Baskı:19 Ekim, 2024 İlk Baskı:19 Ekim, 2024 Barkod:9786254497810 Kapak Tsr.:Editör:Oğuz Yarlıgaş Kapak Türü:Karton Yayın Dili:Türkçe Orijinal Dili:Fransızca Orijinal Dili:İngilizce Orijinal Adı:Greek Tragedy: A Literary Study
Yunan Tragedyası: H. D. F. Kitto Üzerinden Edebi ve Felsefi Bir İnceleme
Giriş
Yunan tragedyası, Atina’da Dionysos festivallerinde gelişen ve antik çağın en saygın tiyatro türü olarak kabul edilen edebi bir formdur. Kitto’ya göre Yunan tragedya yazarları (Aiskhylos, Sofokles, Euripides) “her şeyden önce birer sanatçı”dır ve eserleri sanatsal açıdan ele alınmalıdır. Tragedyanın formu, Aristoteles’in Poetik’inde görülen katı kurallardan ziyade her oyunun kendine özgü yegâne fikri tarafından belirlenir. Kitto, Yunan tragedyasının tek bir standart formu olmadığını, aksine tragedyanın içeriğindeki temel fikrin eserin yapısını oluşturduğunu vurgular. Bu derinlemesine incelemede öncelikle tragedyanın yapı ve temaları; ardından karakter tasarımları ve yazarlar arası karşılaştırmalı üslup farkları ele alınacak, tragedyanın dini, etik, politik ve psikolojik boyutlarına odaklanılacaktır. Ayrıca tragedyanın toplumsal işlevlerine de değinilecektir.
Antik Yunan tiyatrosunda sahnelenen tragedyalar açık hava tiyatrolarında sergilenirdi. Kitto’ya göre tüm Yunan tragedyası, trajik düşüncenin gerektirdiği öze katkıda bulunmayan hiçbir unsuru kabul etmez; eserler austere bir sadelik ve sıkı mantık barındırır. Bu nitelik, tragedyanın güçlü yapısal dayanıklılığını gösterir: Örneğin Aiskhylos’un oyunları, gereksiz betimlemelerden kaçınan, sadece trajik fikri yücelten katı bir tutarlılık sergiler.
Yapısal Özellikler
Antik Yunan tragedyasında tipik yapı; prolog, parodos (koronun ilk girişinden sonra), birbiri izleyen bölümler (epeisodion) ve ara sahne koroları (stasimonlar), son bölüm (eksodos) düzenindedir. Kitto’ya göre tragedya, çerçeve olarak lirizme dayalı büyük şairane retorik ve koreografik düzenlemeyi korur, ancak doğrudan dramatik etkiyi de hedefler. Erken tragedyalarda bir kahraman figürü ile kolektif bir korodan ibaret ikili bir yapı vardır; Aiskhylos’un Pereidae ve Kral Oidipus gibi eserleri, kahraman ve koroyu karşıt fikirleri temsil eden unsurlar olarak kullanır. Örneğin Kitto, geleneksel trajedide koronun kentin veya topluluğun görüşünü yansıtan temsilî bir topluluk olarak hareket ettiğini vurgular. Karşısında duran tek aktör ise genellikle kral, kahraman veya onu temsil eden birey olup koroyla zıt bir düşünceyi simgeler. Kitto, “tıpkı Pelasgos’un Supplices’te olduğu gibi, trajedinin normal düzeninde bir grupla zıt bir birey bulunur; tiyatronun panoramasında rakip fikirleri temsil ederler” diye yazar.
Sofokles ile trajedyanın yapısı evrimleşir. Aristoteles’in de bahsettiği gibi, Sofokles üçüncü aktörü getirmiş ve sahne resimlemeyi (dekoru) kullanmıştır. Kitto’ya göre Sofokles’in trajedideki bu teknik yenilikleri, onun karakter çizimine yaptığı özel vurgudan bağımsız değildir. Her biri kendi dramatik fikrini vurgulayan karakterler arasındaki diyaloglara daha fazla alan açılmıştır; koroların rolü ise göreli olarak azalır. Özetle, Sofokles trajediye üçüncü aktörü tanıtarak ve sahne tasvirlerine yer vererek oyunun yapısını zenginleştirmiştir.
Temalar
Yunan tragedyasında başlıca temalar, kader, insanın gururu (hubris), ilahi adalet ve intikam gibi kavramlar etrafında şekillenir. Kitto, Aiskhylos’un Persae oyununda ele aldığı temayı “Adalet’in işleyişi ve cezası” olarak tanımlar. Aiskhylos burada tasarının ötesinde evrensel bir yargı duygusu sunar: Pers kralı Xerxes’in kibirli saldırganlığı, ilahi bir intikamla cezalandırılır. Kitto’nun gözlemlerine göre, Persae’de “temayı” belirleyen esas unsur, Pers saldırganlığının öç değil, koskoca bir adalet yasası tarafından ele alınışıdır. Bu dönüşüm “öfke”den “adalet”e geçiş, antik Yunan’ın moral duyarlılığındaki evrimi de gösterir.
Sofokles’in oyunlarındaki tema çeşitliliği ise kişinin içsel çatışmalarına ve “kusurlu kahraman” fikrine dayanır. Kitto’ya göre Ajax ve Antigone gibi Sofokles eserleri, başlarda açık birer etik karşıtlığı (yanlış ile doğru gibi) üzerine kuruludur: “Kalın omuzlular değil akıllılar her yerde galip gelmeli, kamburlaşmak akılsızlıktır” gibi özlü ifadeler üzerinden doğrudan bir ahlaki yargı sunarlar. Zamanla Sofokles daha çok bireyin karaktersel çatışmalarını konu edinir; Sisif gibi kahramanlar, kendi içlerindeki çelişkiler ve kaderleriyle yüzleşir. Bu açıdan, trajik hareket artık dışsal bir “suç” değil, insanın içinde taşıdığı karmaşık bir doğanın yansımasıdır.
Karakter Yapıları
Antik trajedide karakterler genellikle arketipseldir; kahramanlar olağanüstü meziyetli veya kusurlu, korolar ise toplumu simgeler. Kitto’ya göre erken tragedyalarda Aiskhylos karakterleri basitleştirilmiş soyut tipler olarak kullanır; örneğin Aias tragedyasında Pelasgos sadece halkı temsil eden bir ara yüz iken, kahraman Aias çok yönlü derinliğe ulaşmaz. Sofokles’te ise karakter çizimi belirginleşir: Her bir kahraman “bilgelik, saygı ve duygusal derinlik” gibi insani erdemleri veya zaafları ayrıntılı şekilde taşır. Kitto’ya göre Sofokles’te bir kahraman, kendi doğasının bir mikrokozmosu haline gelir; Ödipus örneğinde olduğu gibi tüm insanlığın sorunsalını yansıtır. Euripides’in karakterleri ise kimi zaman daha sıra dışı ve tartışmalıdır; Medea ya da Phaidra gibi figürlerde ahlaki sınırlar zorlanır. Kitto, Euripides’in trajik kahramanları ilahi düzenle değil, insan tutkunları ve akıl dışı arzularla bağlantılı olarak gördüğünü belirtir (bkz. aşağı Psikolojik Boyutlar).
Yunan tragediesinde kullanılan maskeler ve kostümler, karakterlerin tipik duygu durumlarını (ör. öfke, acı) simgelerdi. Kitto’nun vurgusuna göre bu dönemde karakter çizimi, dramatik vurguya hizmet eder; Aiskhylos ve Sofokles karakterleri idealar taşıyan semboller olarak, Euripides ise daha insancıl ve psikolojik yönelimli kahramanlar yaratır. Örneğin Kitto, Antigone’da Creon karakterinin esere odaklanma nedeninin Antigone’nin fedakârlığından ziyade, Creon’un devlet başkanlığı ve inatçılığı olduğunu belirtir; Antigone ise fedakârlık kahramanı olmaktan ziyade kardeşine bağlı bir kardeş rolündedir.
Felsefi Boyutlar
Yunan tragedyası, varoluşsal ve evrensel sorulara odaklanır. Kitto’ya göre Aiskhylos’ta trajedi, insanın ilahi düzen karşısındaki yerine dair dinsel bir anlayışı yansıtırken, Sofokles insan aklını ve özgür iradesini ön plana çıkarır. Kitto bir yerde “Aiskhylos sahnesinde Tanrı’nın ihtişamı, Sofokles sahnesinde insanın ihtişamı duyulur” der. Bu bağlamda, Aiskhylos’un kahramanlarında yapılan hatalar genellikle tanrısal yasalara karşı gelmek şeklindedir; sonradan bu trajik suçların sonuçları cezalandırılır. Sofokles ise karakterlerin erdem ve kusurlarını insanî boyutta görür; trajedi, bireyin içsel dengesi ve bilinçlilik arayışı üzerinde yoğunlaşır. Örneğin Kitto’ya göre Sofokles Akheistra oyununda “Tanrıların âdet yasalarına” değil, kahramanın karakterine odaklanır; kahraman suçu kabul etse de aklın rehberliğinin önemini vurgular.
Dini Boyutlar
Tragedyanın kökeni ve temaları Yunan dini ritüelleriyle derinden bağlıdır. Kitto’ya göre Aiskhylos, “öğreti vermekten çok büyük bir dinsel şair”dir; dramaturjisini dinî anlayışının ışığında kurgular. Persae gibi oyunlarda, Dionysos tapınması ve tanrıların müdahalesi ortadadır; ancak Kitto’ya göre Aiskhylos’un ilahiyatı sahnede doğrudan ortaya konmaz, dinin şiddetli aydınlığı trajedide gerçekleşir. Oysa Sofokles için tanrılar daha geri plandadır; Oedipus sonunda tanrıları sorgular, buradan bir sonuç çıkarmaya çalışır. Kitto “Tanrılar savaş dışındadır” diyerek Sofokles’in dramasında tanrısal müdahalenin sınırlılığını belirtir. Euripides ise dini meselelere eleştirel yaklaşır; tanrıların insafsızlığı ve insanların pagan ritüellere vakıf olma sorunsalı gibi konulara eğilir.
Etik Boyutlar
Yunan tragedyası aynı zamanda ahlakî çatışmaların ifadesidir. Kitto, Aiskhylos’un trajedisini “kozmik adalet” mücadelesi olarak görür: Kahramanlar evrensel erdem yasalarını çiğnediklerinde kaçınılmaz bir ceza alır. Sofokles’te ise suç ve ceza kavramları inceltilir; tragic hero genellikle hatalı olsa da kör değildir, yalnızca insanî zaaflarına kurban gider. Kitto’ya göre Sofokles, “insanın kusurlu olduğu” gerçeğini esas alır ve trajik vakanın asıl dramatik anlamı bu bireysel kusurun ortaya çıkışında yatar. Etik çatışmaların tipik örneği Antigone’da görülür: Başlangıçta Antigone’nin yasayı çiğneme nedeninin dinsel sadakat olduğuna dair görüşler olsa da, Kitto bu eylemi “kardeşine duyulan derin bir kişisel görev” olarak yorumlar. Sonuçta her üç tragedyanın da ahlaki çatışmaları, eylem ile sorumluluk, birey ile toplum değerleri arasındaki sürekli gerilimi yansıtır.
Politik Boyutlar
Tragedyanın alt metninde sıklıkla güncel politik konular ve kent kültürü yatar. Kitto, Aiskhylos’un Suppliants (Ahninaslar) oyununun bir yönüyle bir politik broşür gibi olduğunu yazar. Örneğin bu oyunda Atinalılar, düşmanlarına karşı temkinli bir zafer tutumu sergilerken Sparta hakkındaki olumsuz yansımalar net biçimde görülür. Kitto’ya göre Suppliants, yüzeyde tarihi bir olay anlatır; ancak oyun, Atina’nın siyasi kararlarını ve Yunan halklarının ilişkilerini değerlendiren evrensel bir siyasi uyarı içerir. Sofokles döneminde ise kent siyaseti dolaylıdır. Antigone gibi oyunlarda devlet kanunları ile bireysel haklar karşı karşıya gelir; ancak Kitto, Sophokles’in bu çatışmayı daha çok insanî ve etik terimlerde ele aldığını belirtir. Yine de Sofokles’in eserlerinin Atina kültüründe birer moral ders verme amacı taşıdığına dikkat çeker. Euripides ise oyunlarında örneğin Atinalı demokrasiyi ve askerî stratejileri eleştiren diyaloglar kullanmıştır. Genel olarak tragedya, sahnede siyasi propaganda yapmaktan çok, toplumun sorunlarını evrensel bir bağlama taşımış; yine de Kitto’ya göre antik seyirci, oyunlardaki tümleştirici mesajlardan kentinin değerleri konusunda duyarlılık kazanmıştır.
Psikolojik Boyutlar
Yunan tragedyası insan psikolojisi ve duygusal şiddet üzerine derinlemesine düşünür. Kitto, Euripides’in özellikle karakterlerin iç dünyasına odaklandığını belirtir. Örneğin Medea’nın hamile ve ihanete uğramış bir kadın olarak “tutkularının aklının önüne geçmesi”, onun trajedisini oluşturur; “tutkular, aklından güçlüdür” sözü Medea için geçerlidir. Benzer şekilde Phaidra ile Hippolytos arasındaki yasak aşk, “kurbanlarını tamamen ele geçiren psikolojik güçler” olarak tanımlanır. Sofokles’in de psikolojik derinliği ön plandadır; Filoktetes üzerine yapılan eleştiride, Kitto Sophokles’in bu oyunu “psikolojik bir macera” olarak nitelendirirken Euripides’in versiyonunu daha çok olay örgüsüne dayalı bulur. Kitto’ya göre tragedya seyircisi kahramanların içsel çatışmalarına tanık olur ve bu yolla korku, acı gibi duyguları yaşarken ruhsal bir arınma (katharsis) süreci yaşar. Tragedyaların karakterlerine yoğunlaşması, seyircinin kendi duygularını sorgulamasını sağlayarak psikolojik bir etki yaratır.
Başlıca Yunan Tragedya Yazarlarının Karşılaştırılması
Kitto’ya göre Aiskhylos, Sofokles ve Euripides farklı trajik dünya görüşlerinin temsilcileridir. Aiskhylos “derin dinsel bir düşünür” olarak görülür; sahnelerinde kozmik adalet ve tanrısal düzen öne çıkar. Sofokles ise insan aklına duyulan saygıyla karakterize edilir; eserleri, merhamet, bilgelik ve ironik üslupla bezeli insancıl trajedilerdir. Kitto, Sofokles’in karakter çizimindeki ustalığını ve üçüncü aktör gibi teknik yeniliklerini vurgular. Euripides ise yeni ruha sahip, bazen gelenekleri sarsan bir yazar olarak görülür. Kitto’ya göre Euripides, karakterleri ve durumları oynatırken daha serbest davranmış, trajediyi bilgilendirici bir sahneleştirmeye dönüştürmüştür. Üç yazarın trajedileri arasındaki temel farklar şu şekilde özetlenebilir: Aiskhylos’ta trajik kahraman genellikle bir günahın veya gururun kurbanıdır; Sofokles’te ana tema insanın kendi kusurları ve kaderidir; Euripides’te ise mantık ve duygu çatışmasından doğan fikirlerin sergilenişi görülür.
Dini, Etik, Politik ve Psikolojik Boyutlar
- Dini Yönler: Tragedya, bir bakıma dionizyak bir ritüel olarak doğmuştur. Her dramatist kendi inancı doğrultusunda Tanrılar’ı yorumlamıştır; Aiskhylos ilahi cezayı vurgularken, Sofokles tanrılara karşı insan aklını öne çıkarır. Öte yandan Euripides, tanrılara daha şüpheci yaklaşır ve insanın neden tanrısal kıstaslara tabi olup olmadığı sorusunu sorgular. Tragedyanın sahnede tanrı göndermeleri de olsa, Kitto bu öğeleri alegorik olarak yorumlar; Dionysos veya Athene olayları, ilahi aklın ötesinde kalmanın tehlikelerine işaret eder.
- Etik Yönler: Tragedya, adalet ve sorumluluk kavramlarını işler. Kahramanların çoğal sorunları erdem ve hata ekseninde sunulur. Kitto’ya göre Aiskhylos’un trajedisi haklı ile haksızı kutuplaştırırken (örneğin Persae’de haksız Xerxes), Sofokles kusurlu insanın trajedisini anlatır. İç çatışmalar arttıkça, geleneksel “doğru-yanlış” kalıpları bulanıklaşır; Sofokles eserlerinde “bir kahraman diğerinden değil, kendi tabiatıyla boğuşur”. Euripides ise ahlakî meselelere perspektif getirerek insan doğasının gölgelerini araştırır, ahlaki sorgulamaları deneysel bir şekilde sahneye koyar.
- Politik Yönler: Tragedyanın politik boyutu, çağının olaylarına göndermelerle açığa çıkar. Kitto’ya göre Aiskhylos’un oyunları Pers savaşı gibi tarihsel bağlamları kullanırken, Sofokles kendine ait bir devrin etik sorunlarını işler; Antigone ve Kral Oidipus’ta devletin yasası ile kişisel haklar çatışır, ta ki bunlar insanî bir bakış açısıyla çözülene dek. Euripides ise doğrudan demokrasiyi ve siyasal hesapları sorgular; örneğin bazı oyunlarında Atina’nın savaştaki tavrı eleştirilir. Bununla birlikte Kitto, trajedyanın esas amacının siyasi propaganda değil, evrensel insanî ibretler aktarmak olduğunu vurgular.
- Psikolojik Yönler: Tragedyanın kahramanları, duygusal krizlere sürüklenen kişilerdir. Kitto, tragedyanın “insanın ruhsal haritasını” çizdiğini belirtir. Medea’nın intikamı, Aias’ın deliliği veya Antigone’nin inadı gibi durumlarda bireyin psikolojik motivasyonları ön plandadır. Euripides’in Medea’sında tutku akıldan üstün gelirken; Sofokles’te Hippolytos’un ahlaki körlüğü ve Phaidra’nın aşkı “tamamen karakterlerini ele geçiren psikolojik güçler” olarak tanımlanır. Seyirci, bu karakterlerin içsel çatışmalarını gözlemleyerek korku ve merhamet duyar; bu duygular kitabı sırasında arındırıcı bir rol oynar. Tragedyanın biçimsel (görüntü, ritim) unsurları seyircinin ruhunda aynı anda ahlaki ve psikolojik bir etki yaratmayı amaçlar.
Toplumsal İşlevler
Yunan tragedyaları bir yandan dinsel bir törenin parçası olarak, bir yandan da kentin kolektif bilincini güçlendiren toplumsal işlevler görür. Dionysos tapınağı önündeki sahnedeki oyunlar, seyirciye ortak değerlerini hatırlatır ve toplumsal birlik duygusunu pekiştirir. Kitto örneğin Persae’de, Atinalıları yücelten zaferi kutlamanın ötesinde “Atina’nın taşlardan değil, insanlardan ibaret olduğunu” hatırlatacak bir mesaj olduğunu not eder. Tragedya, kahramanlar aracılığıyla toplumun ahlakı ve geleceğine dair tartışmalar başlatır. Bir bakıma, seyirciler özdeşleştikleri karakterler üzerinden kendi kararlarını ve etiketlerini sorgularlar. Aristotle’ın katharsis olarak nitelediği ruhsal arınma işlevi burada devreye girer; trajediler, seyircinin kolektif olarak korku ve merhametini boşaltmasını sağlayarak sosyal dengeyi güçlendirir. Kitto da genel olarak tragedyanın “devlet için bir kanalizasyon” gibi psikolojik ve politik bir işlevi olduğunu ima eder.
Sonuç
H. D. F. Kitto’nun Greek Tragedy: A Literary Study (1939), Yunan tragedyasını bir bütün olarak ele alan kapsamlı bir incelemedir. Kitto’ya göre tragedya, tanrılara yönelik dinsel bir duyarlılıktan insan aklının ve psikolojisinin derin çözümlerine kadar geniş bir yelpazede ele alınmalıdır. Aiskhylos’un kozmik adalet teması, Sofokles’in karakter ve kader sorgusu, Euripides’in tutku ve akıl çatışmaları, bu türün gelişimini sağlayan temel öğelerdir. Tragedyanın ritüel, ahlaki ve politik boyutları, antik Yunan toplumunun dünya görüşünü yansıtır; Kitto, bu boyutları incelerken her üç yazarı sanatsal niyet ve fikir bütünlükleri içinde değerlendirmiştir. Sonuç olarak, tragedya yalnızca dönemin bir ürünü değil, ölümsüz insanî sorunları sahneleyen evrensel bir sanat formu olarak ortaya çıkar.
Kaynaklar (APA): Kitto, H. D. F. (1939). Greek Tragedy: A Literary Study. London: Methuen.
Leave a Comment