İktisadi Hayatın Sosyolojisi: Gömülülük, Ağlar ve Yeni Ekonomik Sosyoloji Üzerine Akademik İnceleme



Kitabın Adı:
İktisadi Hayatın Sosyolojisi
Yazar             :
Mark Granovetter , Richard Swedberg

Çevirmen:
Sayfa:
824 
Cilt:
Ciltsiz 
Boyut:
16 X 23,5 
Son Baskı:
01 Ekim, 2024 
İlk Baskı:
01 Ekim, 2024 
Barkod:
9786253891060 
Kapak Tsr.:
Editör:
Kapak Türü:
Karton 
Yayın Dili:
Türkçe 
 
Orijinal Dili:
İngilizce 
Orijinal Adı:
The Sociology of Economic Life  



 

İktisadi Hayatın Sosyolojisi: Gömülülük, Ağlar ve Yeni Ekonomik Sosyoloji Üzerine Akademik İnceleme

Ekonomik Hayatın Sosyolojisi (Mark Granovetter ve Richard Swedberg, der.)

Kitabın Amacı ve Tarihsel Bağlamı: The Sociology of Economic Life (İktisadi Hayatın Sosyolojisi) iktisadi sosyoloji alanında temel ders kitaplarından biridir. Granovetter ve Swedberg’in 2011 tarihli üçüncü basımı, klasik ve çağdaş okumaları bir araya getirerek iktisadi yaşama geniş bir perspektif sunmayı hedefler. Kitap, özellikle Granovetter’in 1985 tarihli “Gömülülük” makalesi ile şekillenen, 2000’lerin başında Amerikan Sosyoloji Derneği’nin iktisadi sosyoloji bölümü kurulması gibi gelişmelerin izini sürer. Alanın kurucu figürleri olan editörler, ekonomik eylemlerin toplumsal bağlamını vurgulayan bir perspektif oluşturmuş, derleme ile bu disiplinin kuramsal kökenlerini, ilişkili alanlarla bağlarını ve yöntemsel çeşitliliğini gözler önüne sermiştir. Giriş bölümü, iktisadi sosyolojinin tarihini kısaca aktararak ekonomik eylemi üç temel ilke çerçevesinde tartışmaya açar: (1) Ekonomik eylem bir sosyal eylemdir, toplumsal bağlamdan bağımsız düşünülemez; (2) Ekonomik eylem toplumsal ilişkilerle gömülüdür, neoklasik iktisatın bireyci öznellik varsayımını reddeder; (3) Ekonomik kurumlar toplumsal olarak inşa edilir, iktisadi kurumlar tarihsel-politik süreçlerin ürünüdür. Bu tutum, iktisadi eylemin tek başına rasyonel tercihlerle açıklanamayacağını; bireylerin davranışlarının sosyal ağlar, kültür ve güç ilişkileri tarafından biçimlendirildiğini savunur.

Kitabın Yapısı: Derleme dört ana bölümden oluşur. Birinci Bölüm (Kuramsal Temeller), ekonomik eylemin kuramsal altyapısını sunar; Karl Polanyi, Pierre Bourdieu, Alejandro Portes ve Julia Sensenbrenner gibi klasik düşünürlerin yazıları ile editörlerin kendilerine ait metinleri içerir. Örneğin, kitap Polanyi’nin “iktisadi süreçlerin toplumsal olarak kurulması” fikrini içerir ve Bourdieu’nun Forms of Capital (Sermayenin Biçimleri) adlı ünlü makalesini barındırır. Ayrıca, Swedberg’in Weber’in iktisadi sosyolojiye katkılarını özetleyen bölümü ve Granovetter’in öncü makaleleri yer alır. İkinci Bölüm (Piyasaların Sosyolojisi), toplumsal ve kültürel bakış açılarını piyasalar üzerine uygular. Bu bölüm, Clifford Geertz’in çarşı (pazar) ekonomisi çalışması, Viviana Zelizer’in XIX. yüzyıl hayat sigortası üzerine kültürel analizi ve Steward Macaulay’in sözleşmeye dayanmayan iş ilişkileri üzerine incelemesi gibi klasik makaleleri; ayrıca Sarah Quinn’in ikincil sigorta piyasalarındaki ahlak tartışmaları ve Donald MacKenzie–Yuval Millo’nun piyasa performativitesi konulu metinleri barındırır. Üçüncü Bölüm (Firma ve Endüstriler), 20. yüzyıl ortalarına ait endüstri sosyolojisi çalışmalarını toplar: George Strauss’ın grup üretim deneyimi, Melville Dalton’un Men Who Manage, Arthur Stinchcombe’un bürokratik/kabataş üretim yönetimi karşılaştırması gibi klasik çalışmalar yanı sıra AnnaLee Saxenian’ın Silikon Vadisi–Route 128 bölgesi karşılaştırması ve Paul Hirsch’ın “moda akımları” üzerine organizasyonel analizini içerir. Dördüncü Bölüm (Karşılaştırmalı ve Tarihsel Sosyoloji) ise makro ve karşılaştırmalı iktisadi sosyoloji örneklerine yer verir. Randall Collins, Frank Dobbin, Wolfgang Streeck, Ronald Dore, Andrew Walder ve Nicole Woolsey Biggart–Mauro Guillén gibi isimlerin makaleleriyle farklı ülkeler ve kapitalizm çeşitleri ele alınır. Her bölüm sonunda editörlerden “Daha Fazla Okuma Notları” bulunur; bu notlarda metinler tarihsel ve kuramsal bağlama oturtulur, sonraki literatür tartışılır. Editörlerin kendisi de, “25 makalenin ekonomik sosyolojinin tümünü kapsayamayacağını” kabul etmekte ve seçimi “göreli bir giriş noktası” olarak değerlendirmektedir. Bu genel yapı, kitabı lisansüstü düzeyde kapsamlı bir kaynak haline getirmektedir.

Yeni Ekonomik Sosyoloji Yaklaşımı ve Geleneksel Görüşler

Yeni ekonomik sosyoloji, klasik iktisat yaklaşımının bireyciliğini ve piyasaların kendi kendini düzenleyen mekanizmalarını sorgular. Geleneksel neoklasik iktisat; bireyi rasyonel, kendi çıkarını maksimize etmeye çalışan izolât bir aktör olarak görürken, yeni sosyoloji bu “atomize” örnekten uzaklaşır. Öte yandan tarihsel sosyoloji gelenekleri (Weber, Polanyi, Bourdieu vb.) da genellikle ekonomik hayatı yapılandırılmış bir bağlamda kavrar. Yeni ekonomik sosyoloji, bu iki ucu birleştirerek ekonomik olayları “sosyal olgu”lar düzeyinde inceler. Örneğin Granovetter, iktisadi eylemi hem “aşırı bireycileştirilmiş” neoklasik ekonomik modeli hem de “aşırı toplumsallaştırılmış” yapısal fonksiyonalist yaklaşımları öngören modellere alternatif olarak sunmuştur. Böylece ekonomik kararlar sadece bireysel tercihler değil, ağ ilişkileri, normlar ve kurumsal güç dengeleri tarafından şekillendirilen toplumsal süreçler olarak ele alınır.

Bu yeni yaklaşımın temel ilkeleri Guseva’ya göre şöyle özetlenebilir,:

  • Ekonomik eylem bir sosyal eylemdir: Ekonomik etkinlikler günlük yaşamın bir parçasıdır ve siyaset, din, duygular veya kültür gibi daha geniş toplumsal bağlamdan ayrılamaz.
  • Ekonomik eylem toplumsal ilişkilerle gömülüdür: Bireyler pazarda soyutlanmış atomlar olarak değil, sosyal ağların aktörleri olarak hareket eder. Bu, metodolojik bireyciliğe karşı çıkış olup, aktörlerin davranışlarının üzerinde kurulu olduğu toplumsal ilişkileri vurgular.
  • Ekonomik kurumlar toplumsal olarak inşa edilir: Piyasalar, firmalar, bankalar gibi kurumlar salt “verimlilik” çözümleri değildir; tarihsel ve politik mücadele, güç ilişkileri ve kültürel dönüşümlerle şekillenir. Kurumlar ancak tarihsel-empirik çalışmayla anlaşılabilir, rekabetçi varsayımıyla değil.

Bu ilkeler, metodolojik olarak neoklasik iktisadın soyut bireyci modelinden uzaklaşmayı öngörür. Nitekim Granovetter, “yakıncılıkların gücü” ve diğer ağ analizleriyle iş dünyasındaki ilişkilerin ve güvenin önemini göstermiştir. Aynı zamanda, ağlar kesitinde yeni sosyolojinin temel kavramlarından biri olarak “sosyal sermaye” kavramı da ele alınır. Böylece yeni ekonomik sosyoloji, iktisadi aktörleri sadece fayda maksimize eden bireyler olarak görmeyip, onların nerede durduğunu, kiminle ilişki içinde olduğunu analiz etmeyi gerektirir.

Gömülülük (Embeddedness) Kavramı

Gömülülük, iktisadi eylemin ve aktörlerin toplumsal ilişki ağları içinde konumlandırılmasını ifade eder. Polanyi’nin kullandığı anlamda “ekonomik sistemin toplumdan ayrışmaması” görüşü ile Granovetter’in tanımı birleşmiştir. Polanyi’ye göre ekonomi her zaman sosyal ilişkilerin bir parçasıdır; ekonomi ayrı özerk bir alan olamaz. Yine Polanyi, kapitalist piyasaların ortaya çıkışıyla “ekonomi toplumun içine gömülü” olmaktan çıkıp sosyal ilişkilerin icadı haline gelmiştir (sosyal ilişkiler “ekonomik sistemin içinde” yer alır). Granovetter ise 1985 tarihli makalesinde, ekonomik eylemlerin “gömülü” olması gerektiğini ileri sürer: Neoklasik ekonomi ve aşırı yapı sosyolojisi arasında bir orta yol arayarak, ekonomik aktörleri her zaman ilişkisel bağlamda ele alır.

Granovetter, gömülülüğü “ekonomik eylemin toplumsal ilişkiler yapıları içinde gömülü olma derecesi” olarak ele almıştır. Ona göre hiçbir modern iktisadi aktör Robinson Crusoe gibi izole bir varlık değildir; herkes sosyal ağlara dayanır. Granovetter şu ifadesiyle ünlüdür: “ekonomik kararların açıklanmasında kişisel ilişkiler merkezî bir rol oynar”. Bu bakış açısı, iş arama stratejilerinden göçmenlerin ekonomi içindeki durumuna kadar birçok alanda uygulanmıştır. Örneğin kitapta, göçmenlerin iş piyasasına katılımını sosyal ağlar bağlamında inceleyen “Embeddedness and Immigration” başlıklı bir bölüm vardır. Bu çerçevede gömülülük, iktisadi sosyal ilişkileri, güveni ve kültürel normları ekonomik süreçleri anlamada anahtar bir konumda tutar.

Ağ Teorisi ve Sosyal Sermaye

Ekonomik ilişkilerin analizinde ağ teorisi ve sosyal sermaye kavramları önemli bir yer tutar. Granovetter’in daha erken çalışmalarından biri olan “Zayıf Bağların Gücü” (1973) sosyaldinamizm ile işi birleştirmiş, zayıf toplumsal bağların (uzak akrabalar, tanıdıklar) iş ve bilgi edinmede güçlü bağlara göre daha elverişli olabileceğini göstermiştir. Benzer biçimde “Getting a Job” çalışması (1974), ağ analizi kullanarak işe alım süreçlerindeki sözel ve sözel olmayan ilişkileri inceler. Derleme de bu ağsal yaklaşıma atıf yapar: Guseva, Pazarlar bölümü hakkında yazarken “ekonomik sosyolojide pazar analizine yönelik dört temel kuramsal bakış açısını; sosyal ağlar, kurumlar, kültür ve performativite” olarak sıraladığını vurgular. Örneğin Brian Uzzi’nin “Arası Ağlar” makalesi, firma ağlarının rekabet üzerindeki paradoksal etkilerini tartışır.

Sosyal sermaye kavramı da bu derlemede öne çıkar. Bourdieu’nun “Forms of Capital” makalesi sosyal ve kültürel sermayenin ekonomik hayat içindeki rolünü gösterirken, Alejandro Portes ve Julia Sensenbrenner’ın çalışması göçmen ağları ve sosyal sermaye üzerine içgörüler getirir. Sosyal sermaye, bireylerin topluluk ve ağ ilişkileri sayesinde edindiği avantajları (bilgi akışı, güven, dayanışma gibi) ifade eder. Böylece ağ teorisi, ekonomik aktörlerin niçin belirli kişilerle iş ilişkisi kurduğunu; güvenin ve ağın işlem maliyetlerini nasıl azalttığını açıklar. Kitaptaki bölümlerde sosyal sermaye, gömülülük ve kurumsal yapı ilişkisi içerisinde ele alınarak, iktisadi eylemin hem yapısal hem de kültürel yönleri anlaşılmaya çalışılır.

Swedberg ve Diğer Katkı Sunan Yazarlar

Kitaba katkıda bulunan diğer önemli iktisat sosyolojisi teorisyenleri de işlenir. Swedberg’in Weber’e odaklı çalışmaları örneğin iki bölümde görünür: Birinci Bölüm’de Weber’in iktisadi sosyolojiye katkılarını özetleyen bir metin vardır. Ayrıca, dördüncü bölümde “Weber’s Last Theory of Capitalism: A Systematization” başlıklı bir yazıya da yer verilmiştir. Bu, Weber’in kapitalizm anlayışını güncel sosyolojiye aktarmayı hedefler. Bourdieu’ya (Forms of Capital) atıf yapılması, sermaye kavramlarına ilişkin kavramsal derinliği gösterir.

Viviana Zelizer, paranın toplumsal anlamına dair çalışmalarıyla tanınır; kitaptaki Zelizer bölümü (19. yy hayat sigortası) parasal ilişkilerde aile, cinsiyet ve ölüm konularını vurgular. Bu, iktisadi süreçlerin duygusal ve ahlaki boyutunu öne çıkarır. Harrison White ise pazarları ağlar olarak gören yaklaşımlarıyla bilinir; White’ın “Markets from Networks” (2002) gibii yapısal analizleri NES’in altyapısındadır. Neil Fligstein gibi kuramsalcılar da dolaylı olarak etkindir. Diğer katkıda bulunanlar arasında Zelizer’in yanısıra düzenleyici kurumsal dönüşümler (Ronald Dore’un demiryolu politikaları) ve Asya kapitalizminin yükselişi (Nicole Woolsey Biggart ve Mauro Guillén’in makaleleri) yer alır. Sonuç olarak, kitabın yazarları iktisadi eylemi Weberyen, Polanyian veya Bourdieuven analizlerle harmanlayarak, iktisadi hayatı toplumsal ilişkiler, kültür ve kurumlar ışığında incelemektedir.

Ekonomik Kurumlar, Piyasalar, Devlet, Kültür ve Ahlak

Kitapta ekonomik kurumlar ve pazarlarla ilgili sosyolojik analizler zengin biçimde yer alır. Örneğin Bruce Carruthers’ın “Bankaların Sosyolojisi” başlıklı bölümü, bankacılık sisteminin yalnızca finansal değil aynı zamanda güçlü toplumsal-kurumsal bir etkiye sahip olduğunu gösterir; Carruthers, bankaların sosyal ve siyasi kurumlar olarak güç kullanıp eşitsizlikleri yeniden ürettiğini vurgular. Bu, bankaların ekonomik olduğu kadar sınıf ve güç ilişkilerini de şekillendirdiğinin altını çizer.

Pazar analizleri kapsamında kültür ve ahlak temaları öne çıkmaktadır. Clifford Geertz’in Bazaar Economy çalışması ve Viviana Zelizer’in hayat sigortası üzerine araştırması, piyasaların yerel kültürlerle iç içe oluşunu örnekler. Özellikle Zelizer’in çalışması, ölümle ilgili sosyal değerlere göre hayat sigortası alışverişinin nasıl biçimlendiğini gösterir. Sarah Quinn’in piyasalardaki ikincil sigorta pazarıyla ilgili makalesi ise bu alışverişlerin etik boyutunu tartışır (satis pazarlamasının ahlaki kaygıları). Bourdieu’nun kültürel sermaye kavramı da (Forms of Capital) ekonomik kurumlarla kültürel güç arasındaki ilişkiye ışık tutar.

Devletin ekonomiyle ilişkisi ise karşılaştırmalı bölümlerde ele alınır. Örneğin Ronald Dore’un “Polityaya Göre Ekonomi” adlı makalesi, Britanya, Fransa ve ABD’de demiryolu politikalarının iktisadi gelişmeyi nasıl şekillendirdiğini gösterir. Benzer biçimde, “Merkezi Planlı Ekonomi’den Geçiş” bölümü, devlete dayalı iktisat sistemlerinin özel mülkiyet reformuyla nasıl dönüştüğünü inceler. Kültür ve ahlak bağlamında ise ekonomi, toplumsal normlar çerçevesinde ele alınır: Paranın “içerik” yüklü olduğu, fiyatların adalet ve kimlik değerlendirmelerinde kullanıldığı işaret edilir. Dolayısıyla kitap, ekonomik ilişkilerin siyasal kurumlarla, kültürel değerlerle ve etik tartışmalarla kesiştiğini vurgulayarak, iktisadi kurumları ve piyasaları toplumsal bir bağlamda değerlendirir.

Kitabın Eleştirisi ve Sınırlılıkları

Bu kapsamlı derleme, alana büyük katkılar sağlasa da bazı sınırlılıklar da taşır. Guseva’nın eleştirisine göre, Pazarlar bölümündeki çalışmalar neredeyse yalnızca üretim ve tedarik aşamasına odaklanmış, tüketim yanına yeterince yer verilmemiştir. İkinci olarak, ele alınan konular çoğunlukla iktisat disiplininin klasik ilgi alanları ile sınırlı kalmıştır. Örneğin vergi, refah devleti, sivil toplum ve ev ekonomisi gibi ekonomi dışı ortamlar ihmal edilmiştir. Ayrıca, eşitsizlik ve gelir dağılımı gibi toplumsal sonuçlar genellikle gölgede kalmıştır; gelir ve servet eşitsizliğine çok az değinilir, endekste bile “eşitsizlik” terimine yer verilmemiştir. Editörler de bu sınırlamaları kabul ederek kitaplarını “göreli bir giriş noktası” olarak tanımlamıştır.

Bu noktalar bir eleştiri olarak sunulsa da, kitap yine de ileri düzey öğrenciler ve araştırmacılar için sağlam bir kaynak işlevi görmektedir. Guseva, metnin ileri düzey lisansüstü dersler için sağlam bir temel oluşturduğunu ve her konunun daha da derinleşebileceği bir okuma listesi sunduğunu belirtmiştir. Böylece, kitap güncel iktisadi sosyoloji literatürüne kurucu eserleri bir araya getirerek önemli bir katkı sunar. Sınırlılıklarına rağmen, sunduğu geniş perspektif ve zengin bibliyografya sayesinde hâlâ referans niteliğindedir.

Sonuç

Granovetter ve Swedberg’in Ekonomik Hayatın Sosyolojisi derlemesi, ekonomik olgulara sosyal bilimler perspektifiyle bakan yeni ekonomik sosyolojinin temel taşlarını bir araya getirir. Kitap, klasik sosyologların (Polanyi, Weber, Bourdieu vb.) görüşlerini günümüz temalarıyla harmanlayarak, iktisadi eylemin kurumsal, sosyal ağsal, kültürel ve etik boyutlarını vurgular. Editöryal notlar ve seçilen makaleler, alandaki düşünsel evrimi ve zengin metodolojiyi yansıtır. Her ne kadar tüketim, devlet müdahaleleri veya eşitsizlik gibi bazı önemli konulara daha az yer verildiği eleştirileri yapılsa da, eser mevcut iktisadi sosyoloji literatürü için kuşatıcı bir panorama sunar. Sonuç olarak, bu derleme iktisadi hayatı toplumsal ilişki ve kurumlar üzerinden açıklama çabalarına kuramsal ve tarihsel zemin hazırlayan, aynı zamanda öğrencilere ve araştırmacılara temel okumalar sunan değerli bir kaynak olmaya devam etmektedir.

Hiç yorum yok

Blogger tarafından desteklenmektedir.