Asprem ve Granholm’un Contemporary Esotericism Kitabının İncelemesi Giriş
Kitabın Adı:Ezoterizm Yazar :Egil Asprem , Kennet Granholm
Orijinal Dili:İngilizce Orijinal Adı:Contemporary Esotericism
Asprem ve Granholm’un Contemporary Esotericism Kitabının İncelemesi
Giriş
Egil Asprem ve Kennet Granholm’un derlediği Contemporary Esotericism (2013), Batı ezoterizminin çağdaş tezahürlerini tarihsel gelişim bağlamında ele alan kapsamlı bir inceleme derlemesidir. Batı ezoterizmi araştırmalarında gözden kaçmış olan 1950 sonrası dönemi odak noktası hâline getirmekte; hem tarihsel-bilimsel analiz yöntemlerini hem de sosyal bilim perspektiflerini harmanlayarak “esoterik söylemleri” bütüncül biçimde değerlendirmeye çalışmaktadır. Kitap, dördü ana bölümlendirilen makaleler aracılığıyla hem gelenek (esoterizmdeköken atıfları), hem popüler kültür ve yeni iletişim teknolojileri, hem dinî–seküler aktarım süreçleri, hem de ezoterizmin toplumsal marjdan çıkışı konularına eğilmektedir. Asprem ve Granholm, giriş yazılarında mevcut Batı ezoterizmi çalışmalarının eksiklerini vurgulayarak, alanı güncel meselelere açmanın ve diğer din sosyolojisi ile iletişim alanlarıyla diyalog kurmanın önemine dikkat çekmektedir. Nitekim editörler, bu ciltte çağdaş sorunları kapsayacak şekilde alanın kapsamının genişletilmesi ve ezoterizm çalışmalarının daha kapsayıcı, disiplinlerarası bir çerçevede ele alınması gerektiğini açıkça ortaya koyarlar. Ayrıca yazarlar, düşük profilli ezoterik formların da tarihsel ve sosyolojik olarak incelenmesi gerektiğini belirterek, çalışmanın bu yönde yeni sorular ortaya koymayı amaçladığını vurgularlar.
Kuramsal Çerçeve: Ezoterizm Kavramının Tanımı
Ezoterizm kavramının tanımlanması tarihsel olarak tartışmalı olmuştur. Kennet Granholm, önsözündeki tanım tartışmasında “ezoterizm” alanını “belirsiz, biçimsiz ve genelde şaşırtıcı” bir küme olarak niteler; bu alandaki pek çok olgu, uzun süre akademik veya teolojik ilgi görmediği için ortak bir tanım oluşturulamamıştır. Yine Granholm’a göre ezoterizmin içine giren olguların bir kısmı – örneğin büyü, simya, astroloji gibi “okült bilimler”; Alman naturfelsefesi ve Hristiyan Teozofi akımları; inisiyatik gizli topluluklar; 19. yüzyıl okültizmi vb. – hemen hemen tüm uzmanlarca bir şekilde ezoterizmin parçası kabul edilmektedir. Buna karşın bu örneklerin ötesinde çağdaş fenomenler söz konusu olduğunda ezoterizm tanımının çizgileri bulanıklaşmaktadır.
Ezoterizme yaklaşım biçimleri birbirinden farklıdır. Aşağıda, literatürde öne çıkan bazı tanımlama yaklaşımları özetlenmiştir:
- İçsel Gelenek Olarak Ezoterizm: Kimi yazarlar, ezoterizmi önde gelen dinlerin ve inanç sistemlerinin “iç çekirdeği” veya gizli öğretisi olarak görür. Bu görüşte, eski bir vaad ya da prisca theologia ima edilir; ezoterik öğreti, kutsal metinlerin altında yatan ve her dönemde yeniden keşfedilmesi gereken kadim bir bilgidir. Reformcu tarikatlar dağılınca bu içsel öğreti unutulmuş, ancak orijinal haliyle varlığını sürdüren bir “ezoterik gelenek” günümüzde yeniden canlandırılmaya çalışılmaktadır.
- Dünya Görüşü Olarak Ezoterizm: Antoine Faivre’nin modelinde Batı ezoterizmi, görünüşte farklı dinî ve entelektüel akımların paylaştığı ortak bir “düşünce formu”na işaret eder. Bu forma göre evren arasında görünmez karşıtlıklar vardır; doğa ilahi güçlerle doludur ve “tabiat kitabı” kutsal metinler gibi okunabilir; ruhun bir organı sayılan hayal gücü aracılığıyla sezgisel bilgiye ulaşılabilir; arınma pratikleriyle öz, ilahi düzeye yükseltilebilir. Bu modelde ezoterizm, farklı gelenekler arasında sembolik özdeştirilebilir öğretilerin zincirsel biçimde aktarıldığı bir dünya görüşü olarak anlaşılır. Ancak Faivre’in yaklaşımı çoğunlukla Hristiyan Avrupa merkezli, Rönesans-Erken Modern döneme indirgenmiş ve entelektüel bilimsel boyutlara ağırlık veren eleştirilere maruz kalmıştır. Örneğin Faivre, Yahudi, İslam ya da Doğu geleneklerini Batı ziyaretçileri olarak görmekle, entelektüel ağırlıklı bir ezoterizm tahayyülüyle halk pratiklerini göz ardı etmekle eleştirilir.
- Sapık Bilgi (Reddeilen Bilgi) Olarak Ezoterizm: 1970’lerde sosyolog Marcello Truzzi gibi araştırmacılar ezoterizmi, ana akım dinler, bilim veya kültür tarafından reddedilen “sapkın bilgi” olarak tanımlamışlardır. Truzzi’ye göre okültizm, içinde kabul görmeyen bilgi iddialarını barındıran bir “atık sepetidir”. Bu perspektif, ezoterizmi toplumsal normlara ters düşen, marjinal bir bilgi kategorisi olarak konumlandırır. Ancak Hanegraaff gibi modern akademisyenler, bu bakışın tarihsel akışkanlığı ve özünün göz ardı edildiğini vurgular; örneğin modern çağlarda dinsel ve bilimsel söylemlerin ayrışması sonrası, eski ezoterik modeller “bilimvari” araçlarla yeniden ifade edilmiştir (örneğin 19. yüzyıldaki okültizm hareketinde büyü teknolojik bir paradigma olarak sunulmuş, evrimci bir telos kavramı benimsenmiş ve materyalist bilime eleştirel yeni modeller geliştirilmiştir).
- Ezoterizm Bilgi Türü Olarak: Bazı yazarlar, ezoterizmi deneyimlenebilen – dolayısıyla yalnızca mecazlarla anlatılabilen – özel bir bilgi türü olarak ele alır. Kocku von Stuckrad’a göre ezoterizm, “mutlak bilgi” iddialarıyla birlikte bunu sağlayan yöntemin bulunduğu bir söylemdir. Özellikle 20. yüzyıl araştırmacıları (örneğin Hanegraaff’ın “entellektüel ezoterizm”i) arasında bu açılım dikkati çeker; bir yandan sofistike terminolojiler ve sembolik sistemler üzerinde duran “entelektüel” pratikler öne çıkarken, diğer yandan gündelik okült kültürler de ihmal edilmemelidir.
Yukarıdaki kavramlardan hiçbiri ezoterizmi bütünüyle açıklamaz; aksine, her biri alanın farklı bir yönüne ışık tutar. Örneğin, Granholm “okültizm” terimini, W. Hanegraaff’a atfen “çözülmüş dünya düzeniyle (disenchantment) yüzleşme çabası” olarak tarif eder. Hanegraaff’a göre okültizm, hem bilimci-materyalist dünya görüşüne hem de dogmatik dine eleştirel yaklaşırken, bilimin ve dinin arasındaki uçurumu köprülemeye çalışır. Bu açıdan ezoterizm içinde okültizm, 19. yüzyılda oluşmuş ritüel büyü ve cemiyetler akımını da tanımlar. Sonuç olarak, ezoterizmin tanımı tarih içinde farklı bağlamlara göre değişmiş; günümüz araştırmacıları bu çok katmanlı kavramı hem tarihsel perspektiflerle hem sosyolojik analizlerle ele almaktadır.
Ezoterizmin Tarihsel Bağlamı ve Dönüşümü
Ezoterizm, modernite süreci ve özellikle geçmodern dönüşümlerle birlikte yeni formasyonlara kavuşmuştur. Batı modernitesinin ayrışma, bürokratikleşme, sekülerleşme ve bireyselleşme eğilimleri, ezoterik arayışları da şekillendirmiştir. Sekülerleşme bağlamında 19. yüzyılda yayılan “okült uyanış” dönemi, bilimin hâkimiyeti koşullarında büyüyü “teknoloji” gibi sunmuş, ruhani ilerlemeyi evrimci bir çizgide düşünmüş ve mekanistik açıklamaları yaygınlaştırmıştır. Bu dönemde okült bir cemiyet ve “gizli gelenek” ekseninde örgütlenen topluluklar ortaya çıkmış, metafiziksel kavramlar psikolojik düzlemde yorumlanmaya başlanmıştır. Dolayısıyla modern bilimsel dünyanın şartları, ezoteristleri inançsal bir temelden çok bilimsel bir temsile yöneltmiştir.
Dinî yapıdaki değişimler de ezoterizmi dönüştürmüştür. 20. yüzyılda Hristiyanlığın kurumsal etkisinin azalması, pluralizmi artırmış ve ezoterizme dış kaynaktan beslenme imkânı tanımıştır. Farklı kökenli mistik akımlar, Doğu ezoterizmleri ve alternatif dinî yorumlar bu dönemde Batılı ezoterik aktörlerin ilham kaynakları arasında öne çıkmıştır. Jürgen Habermas’ın post-seküler toplum analizlerinde işaret ettiği gibi, dinin kamu alanındaki yeniden yükselişi, ezoterizmin de kamusal görünürlüğünü artırmıştır. Granholm’a göre, “seçkin” geleneğe odaklanan tarihçi yaklaşımlar, çağdaş ezoterizm açısından sorunludur: Yeni Dönem ciltlerinin basılı bildirileri, Fantastik romanlar ve internet forumları gibi “nizami olmayan” kaynaklarda ortaya çıkan içeriklerle kıyaslandığında bir hayli seyreldiği öne sürülebilir. Ancak editörler bu durumun ezoterik pratiği küçümsememesi gerektiğini vurgular; 21. yüzyılda halkın esoterik arayışı kadar internetin sunduğu katılımlı bilgi ortamı da alanın temel etkenlerinden olmuştur.
Geçmodernite ile birlikte küreselleşme, ezoterizm üzerinde belirleyici bir rol oynar. Granholm’a göre “dünyanın sıkışması ve bütün olarak dünya bilincinin yoğunlaşması” süreçleri sayesinde ezoterik grupların sınırları aşması kolaylaşmış, yerel esoterik akımlar dahi transnasyonal ağlara dahil olmuştur. İnternet ve iletişim teknolojileri, daha önce nadir bulunan ezoterik metinleri erişilebilir kılmış; küçük gruplar küresel aidiyetler kurarak ezoterik fikirleri paylaşabilmiştir. Bu gelişmeler, medyanın geleneksel din üzerindeki tekeli zayıflatıp yeni inanış pratiklerini görünür kıldığı bir ortam yaratmıştır. Granholm’a göre bugünün popüler kültür ortamında eskiye göre çok daha fazla sayıda kişi ezoterik semboller, ritüeller veya komplo teorileriyle karşılaşır; artık ezoterizm “geçmişin marjinal sapkınlığı” olmaktan çıkmış, toplumsal hayatta etkisini artırmıştır.
Bir başka anahtar dönüşüm ise bireyselleşmedir. Geçmodern birey, yaşamının merkezine kendi deneyim ve öznel inancını koyar. Bu durum, ezoterik düşüncede senkretistik eğilimleri besler: Medya ve göç hareketleri insanları aynı anda birçok dünya görüşü ile karşı karşıya bırakır, dolayısıyla tek “gerçek” söylem iddialarının sürdürülmesi zayıflar. Sonuçta popüler kültür, konspirasyon ve Yeni Dönem fikirleri gibi unsurlar iç içe geçerek, dönüştürücü bir ezoterik iklim yaratır. Özetle, modernleşme ve küresel iletişim ağları, ezoterizmin eski usullerin ötesine geçip çeşitlenmesini ve kamusallaşmasını sağladı.
Asprem ve Granholm’un Çağdaş Ezoterizm Yorumu
Asprem ile Granholm, Contemporary Esotericism’in girişinde mevcut alanın kısıtlarını eleştirerek çağa uygun yeni bir araştırma gündemi ortaya koyar. İlk olarak, ezoterizm çalışmalarının sahasını sadece Rönesans-Modern ruhbilimciler veya entelektüellerle sınırlamayıp, “popüler ve düşük kültür” pratiklerini de kucaklamanın şart olduğunu belirtirler. Nitekim Granholm, tarihsel eksende daha az kaynak bırakan halk akımlarının da ciddi araştırmayı hak ettiğine işaret eder; diyaloğun tek taraflı olmaması için “folklorik” ve “yüksek-kültür” biçimlerinin birlikte değerlendirilmesi gerektiğini vurgular. Örneğin editörler, klasik ezoterik kuramların ağırlıkla Rönesans filozoflarına (Ficino, Pico, Dee vb.) atıf yaparak kamusal kültürü göz ardı etmesinin eleştirel bir handikap olduğuna dikkat çeker. Bu yaklaşımla “yüksek” ve “düşük” ezoterizm arasında yapay bir ayrım yapmaktan kaçınmak gerektiği belirtilir; aksi halde çağdaş ezoterizm ya da New Age kitapçılarının ötesi anlaşılamaz.
İkinci olarak, editörler bu ciltte disiplinler arası bir yönteme yönelir. Çağdaş ezoterizmi anlayabilmek için sadece tarihsel kalıplar yerine sosyoloji, antropoloji, medya çalışmaları gibi alanlardan da yararlanılması gerektiğini savunurlar. Din sosyolojisi, bilişsel bilimler ve medyatutum araştırmalarıyla diyalog kurmak, ezoterik fenomenlere yeni açıklıklar getirebilir. Asprem ve Granholm, literatürde esoterizmi inceleyenlerin sıklıkla sosyolojik bakışlardan kaçındığını, oysa alana bu perspektifler kazandırılınca daha kapsayıcı sorular üretileceğini öne sürerler. Aynı şekilde, ezoterizm ve popüler kültür ilişkisini yeni verilerle kurmak, eski ön yargıları aşmada kritik önemdedir.
Sonuçta editörler, bu ciltteki çalışmaları aracılığıyla Batı ezoterizmi alanını günümüz bağlamına açıp, “özgün” ile “taklit” ezoterizm ayrımının ötesinde incelemeyi hedefler. Zira metin boyunca vurgulandığı üzere (ör. yayılan Ulvi Gelenek fikirleri), birçok çağdaş hareket kendine ait bir “gelenek” kurma iddiasındadır. Asprem ve Granholm’un sunumu, bu eğilimleri sosyal dinamikler içinde saptamayı ve tartışmayı amaçlar. Bunun bir sonucu olarak, derleme genelinde “gelenek icat etme” (invented tradition) süreçleri, dinî kimlik ve etnik anlatı oluşumuyla birlikte incelenir. Sonuçta, editörlerin ifadesiyle bu çalışma yeni yanıtlar vermekten çok yeni sorular ortaya koymayı hedeflemekte ve zengin veri yelpazesiyle tartışmayı derinleştirmektedir.
Yeni Dönem Hareketleri ve Modern Okültizm
Kitapta ele alınan vaka analizlerinden bazıları, çağdaş New Age kültürü ve postmodern okült uygulamalar üzerine odaklanır. Asprem ve Granholm derlemesinde New Age olgusu eleştirel bir bakışla incelenir. Çeşitli yazarlara göre “New Age hareketi”, yaygın sanıldığı kadar tek parça ve homojen değildir; aksine 1970–80’lerde belirli bir dönem için geçerli kısa ömürlü bir akımdı. Örneğin Granholm, Aquarian Conspiracy (1980) adlı eseri referans göstererek “gerçek” New Age hareketinin üç ana söylem etrafında şekillendiğini vurgular: bunların en merkezi, bireysel toplumsal ve gezegensel düzeyde bilincin devrimci bir şekilde değişeceği vaadidir – yani yaklaşan yeni çağ fikri. Bu bağlamda W. Hanegraaff’ın kavramlaştırmasıyla “New Age sensu stricto” olarak adlandırılan akımın, 1970’lerde doğup 1980’lerde zirve yapıp 1990’ların başında dağılmaya yüz tuttuğu gösterilir. Esasen New Age altçizgileri günümüzde popüler kültürde tekrardan belirse de (örneğin Oprah onaylı The Secret gibi), akademide uzun erimli tek bir “Yeni Çağ hareketi” varsayımı artık terk edilmiştir.
Kaos magisi (Chaos Magick) gibi çağdaş okült pratikler de ayrı bir odak noktasıdır. Colin Duggan’ın analizine göre kaos büyüsü, 1978’de Peter J. Carroll ve Ray Sherwin’in kitaplarıyla filizlenen, hiyerarşileri reddeden anarşik bir akımdır. Bu akım, önceki tarikatların aksine dogmaya ve kurumsallaşmaya kuşkulu yaklaşır; bilakis son derece eklektik ve çoğulcu bir yapıyla, kişisel sembolleri kullanarak bilinçaltına erişmeyi amaçlar. Örneğin Carroll’ın Liber Null ve Book of Results (1978) adlı eserlerinde tanımlanan kaos büyücülüğü, geleneksel içerikleri parçalayıp yeniden “yeniden programlanmaya” davet eden bir paradigmadır.
Modern Satanizm de bu ciltte incelenen bir başka olgudur. Per Faxneld’in çalışmasında, Anton LaVey’nin Church of Satan örgütü ele alınır. LaVey, Satanizm’i batı okült sembollerinin ve ritüellerinin postmodern bir kavrayışla yorumlandığı seküler bir hareket olarak tanıtmıştır. Bu bağlamda LaVey’in “gizli soyağacı” iddiaları, esasen yarı-mizahi bir yerleştirme olarak okunur; kitaba göre Laveyan Satanizm, kendine has materyaliyle yeni bir ezoterik gelenek yaratma çabası örneğidir. (Örneğin “De Facto Satanistler” başlıklı makalede, Lavey’nin geçmişten efsanevi Sith lineajına atıf yapan söylemleri eleştirel bir düzlemde irdelenir.)
“Entellektüel okültizm” terimi kitapta açıkça yer almasa da, modern okültizm bağlamında Batı entelektüel çevrelerinde geliştirilmiş ezoterik yaklaşımlar sıkça tartışılır. Granholm’ın sözlüğünde “okültizm”, “bilim ile dinin arasındaki boşluğu kapamaya çalışan, maddiyatçı bilime ve dogmatik dine aynı anda eleştirel bakan çağdaş bir ezoterizm biçimi” olarak tanımlanır. Bu betimleme, entelektüel okültizmin özünü verir: Örneğin 19. yüzyıldaki sinerjik gelişmelerde (Spiritualizm, Teozofi, Hermetik Cemiyetler gibi) görüldüğü üzere, büyü ve simya bilgisi bilimsel söylemlerle harmanlanmış, din karşısında alternatif bir metafizik oluşturulmuştur. Günümüzde ise bilim-insanlarının bazı kesimlerinde yeni kuantum ezoterizmleri veya transhümanist ruhani pratikler bu entelektüel çizginin ürünleri olarak görülebilir.
Dijital ve Popüler Kültürde Ezoterik Temsiller
Asprem ve Granholm’un derlediği makaleler, ezoterik fikirlerin yeni medya ve popüler kültürde ne ölçüde yayıldığını da ortaya koyar. Modern iletişim teknolojileri sayesinde ezoterik topluluklar ve materyaller küresel ölçek kazanmıştır. Internet’in yaygınlaşması, daha önce nadir bulunan ezoterik kitapların, ritüellerin ve mitolojik anlatıların geniş kitlelere ulaşmasına imkân vermiştir. Örneğin Psikedelik veya Occult alt kültürler uzun süre sanal platformlarda örgütlenirken artık sosyal medya ve forumlar üzerinden de canlı kolektif deneyimler paylaşmaktadır. Granholm, medyatikleşmenin ezoterizm üzerindeki etkisini Second Life benzeri sanal dünyalar bağlamında inceler; metaforik “astral düzleme” internet aracılığıyla erişen yeni ziyaretçi kitlesinden söz eder. Medya ikliminin değişmesi, daha önce baskın olan geleneksel dinî kimliklerin yerini “okült bilgi” merakına bırakmasına neden olmuştur. Küresel iletişim kanallarında yayılan komplo teorileri ve Yeni Çağ motifleri, ezoterik sembollerin günlük hayatta görünürlüğünü artırmıştır.
Popüler kültürde esoterik içeriklerin artışı da dikkat çekicidir. Christopher Partridge’in “okültür” kavramı, batılı halkın “inandırıcılık yapısını” şekillendiren ruhani ve mitik bilgi birikimini ifade eder. Partridge’e göre bu okültür, klasik anlamda bir din olarak değil, herkesin kültürel arka planında bulunan bir bilgi havuzu olarak işler; içinde ezoterik inanç ve pratiklere dair çok sayıda unsur barındırır. Editördeki makalelerde çizilen resim, Hollywood filmleri, popüler romanlar ve müzik gibi mecralarda simgelerin ezoterik kodlarla yeniden ortaya çıkmasıdır. Örneğin kurgusal süper kahraman ve bilimkurgu eserlerinde sıkça tekrarlanan transandantal motifler (alien ruhbanlar, mistik teknoloji, genişletilmiş bilinç halleri vb.) günümüz ezoterik anlatılarla örtüşmektedir. Bunun da ötesinde Partridge’in vurguladığı gibi, “okültür” popüler kültürle iç içe geçmiş bir döngüdedir: medya tüketimi okültürel ögeleri beslerken, okült ritüeller ve imgeler de tekrar popüler kültürün gıda maddesi hâline gelmektedir.
Özetle, derleme çağdaş ezoterizmin artık yalnızca kapalı grupların merak konusu olmaktan çıktığını; aksine film, müzik, edebiyat, sosyal medya ve internet forumları aracılığıyla giderek “sıradanlaşan” bir ruhani-altkültür öğesi haline geldiğini göstermektedir.
Akademik Ezoterizm Çalışmaları: Kuramsal Yaklaşımlar
Batı ezoterizmi araştırmalarının akademik bir disiplin olarak kurulması 1990’lardan sonradır. Carole P. Cusack ve Marco Pasi gibi akademisyenlerin vurguladığı üzere, ezoterizmin akademideki yerini kabul ettirmesi uzun zaman aldı. 17. yüzyıldan itibaren bazı tarihçiler mistisizmi incelemiş olsa da, din bilimcilerce 20. yüzyıl ortalarına dek sapkın veya irrasyonel addedilmiştir. Pasi’ye göre, teologlar ezoterizmi “saf din”e tehdit olarak görürken, aydınlanmacılar bunu üstesinden gelinmesi gereken batıl inançların kalıntısı olarak değerlendirmiştir. Nitekim 19. yüzyılda Teozofi ve benzeri hareketlerde metafizik bir tarihselliğe ilgi gösteren ezoteristler ortaya çıkmışsa da, akademik kabul ertelenmiştir. 1970’lerde Colin Campbell, Marcello Truzzi, Mircea Eliade gibi öncü araştırmacılar yeni dinî hareketler ve altkültürler çerçevesinde okült konulara eğilmiş, ezoterizmi sosyal bağlamda ele alma çabaları başlamıştır. Ancak gerçekten kurumsallaşması ve alan olarak tanınması, başta Antoine Faivre’in Access to Western Esotericism (1994) adlı çalışmasıyla başlamış ve 1990’lar sonrası ivme kazanmıştır.
Bugün Batı ezoterizmi araştırmaları, çok sayıda üniversite bölümü, konferans ve dernek (ör. ESSWE) tarafından desteklenen disiplinlerarası bir ağ oluşturmuştur. Kuramsal açıdan bu alan, Faivre’vari içsel yapı tanımları ile sosyolojik analizleri birlikte içermeye çalışır. Örneğin Kocku von Stuckrad, ezoterizm ve dinin kesişimini anlatısal aktarım süreçleri bağlamında tartışırken, Partridge okültürü kültürel antropoloji perspektifiyle inceler. Bunun dışında bilişsel bilimsel yaklaşımlar da gelişmektedir. Kitapta derleyicilerin belirttiği gibi, çağdaş ezoterizmi incelerken antropoloji, bilişsel din bilimleri ve medya analizi gibi farklı kuramsal çerçevelerden beslenen analizler kullanmak gerekmektedir. Faivre’in modellendiği “dört unsur” yaklaşımı bugüne kadar önemli katkılar sunsa da, yeni dönemde fenomenler dinî, bilimsel ve teknolojik bağlamlarıyla birer oluşum olarak kavranmaya çalışılmaktadır.
Ezoterizmin Din, Bilim, Medya ve Alternatif Ruhsallıklarla İlişkisi
Çağdaş ezoterizm, diğer toplumsal alanlarla kesişiminde çok katmanlı bir yapıya bürünür. Dinle ilişkisine bakıldığında, yukarıda belirtildiği gibi sekülerleşme akımları seküler ritüellerin doğmasına neden olmuştur. Örneğin 19. yüzyılda simyacılar ve okültistler için bilimsel gerekçelendirme geliştirmek zorunluluk hâline gelmiş; buna uygun olarak evrimci ve mekanik modeller benimsenmiştir. Bu dönemde bilim-din ikilemini örtük olarak aştıran yeni ezoterik kuruluşlar (Hermetik Altın Şafak, O.T.O. vb.) ortaya çıkmıştır. Granholm’a göre “okültizm”, bu bağlamda bilim ile din arasında köprü kuran modern bir ezoterik tür olarak tanımlanabilir. Zira okültizmin modern formülasyonu, materyalist bilime ve dogmatik dine eleştirel yaklaşırken üçüncü bir açıklama zemini yaratma çabasıdır.
Medya ve popüler kültür ise ezoterizmin yaygınlığına doğrudan etki eder. Yukarıda belirtildiği üzere (Partridge), okültür ve popüler kültür birbirini sürekli besler. Film ve televizyon yapımlarında mistik ve paranormal öğelerin sergilenmesi, insanları fenomonel güçler ve bilinmeyenle ilişkilendirilen bir dünya görüşüne açık hale getirir. Asbjørn Dyrendal’ın çalıştığı komplo kültürü de ezoterik anlatıyı besleyen bir “öteki bilgi” biçimidir. Din ile medya arayüzünde, örneğin tasavvurî “Cennetten dönen peygamber” hikâyelerinden Cern argümanlı komplo teorilerine uzanan bir renkli manzara oluşmuştur. Bu ortamda geleneksel dinler “mesajlarını” kaybetme riski altında, ezoterik ve alternatif aktörler ise artan katılımla kamuoyunda görünür hale gelmiştir.
Son olarak, farklı “alternatif ruhsallık” akımlarıyla etkileşim üzerinde durulmalıdır. Örneğin ekolojik hareket, derlemede incelenen konulardandır; Deep Ecology savunucuları mistik birleşim deneyimlerinden beslenip bu doğrultuda yaşam ilkeleri geliştirmiştir. Ayrıca analitik din bilimcileri, modern New Age mensupları ile radikal İslamcı Cihadcılar arasında çatışan benzer söylem dinamikleri keşfetmiştir (örneğin Paulo Coelho ve Şamil Basayev’in benzer motifleri). Bu tür karşılaştırmalar, ezoterizmin ne kadar geniş fenomenler arasındaki aktarım ve uyarlardan beslendiğini gösterir.
Sonuç
Egil Asprem ve Kennet Granholm’un Contemporary Esotericism derlemesi, ezoterizm araştırmalarında dikkatten kaçan çağdaş alanları aydınlatmayı amaçlayan kapsamlı bir katkıdır. Kitap, ezoterizmi katı bir “gizli gelenek” olarak değil; kökleri eski çağlara uzanan ama modern dinî, bilimsel ve kültürel dönüşümlere duyarlı bir olgu olarak ele alır. Yazarlar, ezoterizmin din dışı popüler kültürde yükselen etkisine; internet ve medyanın marjinal bilgiyi demokratikleştirişine dikkat çeker. Alanın kuramcıları hâlâ Faivre gibi modellere atıf yaparken, günümüzde sosyoloji ve medya analizi gibi farklı disiplinlerden beslenen yaklaşımlar ihmal edilemez görülmektedir. Bu derlemede sunulan vaka analizleri (kaos büyüsü, modern Satanizm, New Age gibi) çağdaş ezoterizmin çok yüzlülüğünü somutlar. Editörlerin belirttiği gibi, cilt “daha fazla soruyla cevaplandığında” alanın büyüklüğünü kavramaya katkı sağlayacaktır. Özetle, çalışmanın ortaya koyduğu manzara, ezoterizmin çağdaş dünyada giderek marjinal sapkınlıktan çıkıp “normalleşen”, daha geniş kesimlerin ilgi alanına giren bir kültür biçimine dönüştüğünü göstermektedir.
Leave a Comment